| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 17 .06.2016 |
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, öncelikle sürekli belirtmeye çalıştığım, konu üzerinde, Sayın Bakanın bin önceki yaptığı açıklamaları ben değerli buluyorum, teşekkür ediyorum o kısmına. Gerçekten de özellikle bu yayımlanan broşürlerle ilgili "aşağılık" deyimini kullanmış olmasını da sahipleniyorum, ben de aynı şekilde değerlendiriyorum. Bu çalışmayı yapan ve bundan siyasi sonuç elde etmeye meyyal kişilerin ve istekli kişilerin Sayın Bakanın ağzından sıfatlarının ortaya konulmuş olmasını da hepimiz için bir kazanım olarak değerlendiriyor, teşekkür ediyorum. Ancak, ihtiyacımızı gidermek açısından şu hususun altını bir kez daha çizmek istiyorum. Bizlerle ilgili yapılan bu çalışma, bu organize çalışma, bu sistemli çalışma kökünü Sayın Bakanın açıklamalarından aldı. Onun üzerinden yapılan değerlendirmeler, Bakanlıktan alınan bilgilerle beslendiği Meclis kürsüsünden ortaya konuldu, basında yer aldı, Komisyonumuzda görüşüldü dün. O hâlde, bu sürecin önünü açan, bizim mağduriyetimizle, özellikle bazı arkadaşlarımızın hayatlarıyla ilgili endişe duyduklarını söylemeleriyle sonuçlanan sürece Bakanlığın sebebiyet verdiği kanaatindeyim. O nedenle, öncelikle, Sayın Bakanın, bizlerle ilgili kamuoyuna yansıyan bilgilerin Adalet Bakanlığı tarafından verilmediğini ve gerçeği yansıtmadığını -sanırım onu ima ediyor burada- kamuoyu ve basının üzerinden yine paylaşması gerektiğinin, bu ihtiyacımızın hayli orta yerde durduğunun altını çizmek istiyorum.
Yine, CHP'yle ilgili yapmış olduğu bu istatistiki bilgilerin kamuoyunda paylaşılması, aynı şekilde adil olması gereken makamdaki sorumluluğundan kaynaklandığı şekilde diğer partilere ilişkin olarak da açıklanması gerektiğini düşünüyorum. CHP'li vekiller kaç ziyarette bulunmuşlar? "Örgüt açılımı yapmadım." dediniz, "Mahkûm veya tutuklu ismi vermedim." dediniz, "Milletvekillerinin adını vermedim." dediniz. O hâlde, bu çerçevede, AKP'li, MHP'li ve HDP'li vekillerin de kaç ziyarette bulunduklarının, aynı ölçekte kamuoyuyla paylaşılması gerektiğinin adil olacağı kanaatindeyim, düşüncesindeyim, beklentisindeyim.
Dün, Sayın Veli Ağbaba'nın yapmış olduğu, içeriği, amacı, açıkça orta yerde duran konuşmasını, yanı başında çarpıtan danışmanının tutumunu da sahiplenmediğini, kendi makamını ve kendi siyaset tarzını, yönetim anlayışını temsil etmediğini kamuoyuyla paylaşması gerektiği kanaatindeyim. Buna dair bir açıklamayı basın önünde yapmasına ilişkin beklentimiz sürmekte.
Sevgili Başkanım, gerçekten de burada söylendi, Anayasa'ya uygunluk temel gereksinimimiz. Tekrarla belki bazı değerleri topluma kazandırabiliyoruz, bunun büyük uygulamaları, örnekleri geçmişimizde, hafızamızda var, ben de o tekrarda olacağım. Bizim temel sorunumuz kurallar ve kurumlar sistemi olmayışımız; ülkemizi kuralların değil, keyfîyetin yönetmesidir. Bir tek kişinin keyfî arzularının tüm yaşamımıza ve devlet yaşamına hâkim olması tüm sorunlarımızın köküdür, sebebidir. Bir an önce buradan uzaklaşmamız lazım. Mehmet Bey'in söylediği gibi, kişisel bekalar ihtiyaçlar için değil... Devletin ve milletin ihtiyaçları ve bekası üzerinden bir çalışmayı yapmak zorunda olduğumuzun altını bir kez daha çizmek istiyorum. Gerçekten değilse, tarihteki yanlışlıklarla aynılaşırsınız. Belki Mustafa Kemal Atatürk'ün dahi bu denli uzun süre yönetme imkânı bulamadığı bu ülkede bu süreyi kullanmanıza rağmen, tarihin sayfalarında sürekli yapan bozan, kurduğu siyasi otobanlar üzerinden gidip gelen bir siyasal anlayışla tarihte yerinizi alırsınız. O nedenle, lütfen, sadece kendimize, hatta zaman zaman bizi de aşan şekilde, belli kişilerin ihtiyaçlarına uygun siyasi çalışma ve davranışta bulunma ihtiyacından vazgeçin. Onun yerine, bu çalışmalar üzerinde, toplumu kutuplaştıran, kamplaştıran, ötekileştiren, dışlayan, dolayısıyla, birlikte yaşama arzumuzu sürekli örseleyen, zarar veren siyasal tutumunuzdan vazgeçin. Burada, gerçekten de ifade edildiği gibi, yargıya hâkim olma isteği -ben bilmiyorum, sizler tarafından biliniyorsa ama bu sıklıkla söyleniyor, genel bir kabule dönüştürülme süreci içerisinde işliyor süreç- varsa bunlarla ilgili en katı tutumu ortaya koyma iradesi bizde var. Hatta, bunu sadece üstü kapalı, bu gibi kurallarla, yarın daha büyük sorunlar açacak kurallarla aramak yerine anayasal çerçevede halletme, bu sorunu giderme imkânımız var, mutabakatımız var. O hâlde, buna denk düşen işler yapalım. Gelin, yarın yeni baştan, Haluk Bey'in ısrarla, her söz aldığında altını çizdiği ve vurguladığı şekilde yargı sistemimizi yeni baştan alaşağı eden, işleyişi, kurumsallığı yok eden bir yoldan geri dönün. Gerçekten de yol yanlışsa Bağdat'a varmadan geri dönelim, şimdi dönelim çünkü yol yanlış, Bağdat'a vardığımızda geç olacak. Dönüp bu defa, hep beraber belki de en kısa zamanda burada ortaya çıkacak arızaları gidermek için bir kez daha toplanmış olacağız. Bir ihtiyacı veyahut da bir sorunu karşılamak, o sorunu gidermek için yaptığımız çaba daha büyük, sistematik bozulmalara sebebiyet verecek.
Endişe ediyorum, tekrar söylüyorum: Burada sayı meselesi üzerinden de görüyorum, gerçekten de Yargıtay dairelerinin, Danıştay dairelerinin sayıları azaltılırken bir ihtiyaç üzerinden mi yapıldı, siyasi kaygılardan beslenen bir aritmetik hesaplama üzerinden mi yapıldı? Bunun da netlik kazanması lazım. Bu konuda da gerek ilgili yüksek mahkemenin gerekse Bakanlığın bizi -biz hukukçularız- bilgilendirmesi gerekiyor. Oysaki, biliyoruz, burada daha çok kişisel ihtiyaçlar, siyasal kaygılar, mülahazalar düzenlemede etkili ve dönüp baktığımızda, Yargıtay başkanlarının, daire başkanlarının, Danıştay başkanlarının, daire başkanlarının, cumhuriyet savcılarının bu sürecin dışında tutulmasının sebebi ne? Burada dahi eşitlik yoktur.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Anayasa açık, 154, 155/5, açık hüküm var "4 yıl."
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Dört yıl süre meselesi... Onu aşan başka bir düzenleme yapabiliriz, onun aynısını, tamamını üyeler için de getirebiliriz. Aynen ben de sizin gibi bakıyorum, demin söyledi burada Komisyon Başkanımız, dedi ki: "Bu yetki Meclise aittir. Meclis bunu düzenleyebilir." Biz de Meclisin üzerinde hiçbir güç tanımıyoruz. O nedenle, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözünü Meclisin hiçbir matbuatından çıkarmayı doğru görmüyoruz, bunu eleştiriyoruz. Bunu sürekli hatırlamak, bulunduğumuz mekânda sürekli bunu yaşatmak durumundayız, o konuda bir problem yok ama bu çalışmayı yasayla değil, Anayasa'yla yapmak durumundayız, bizim itirazımız budur. Dolayısıyla, bu ihtiyaç Anayasa'yla giderilmelidir. O anlamda, dediğiniz konumdaki kişiler için bu korumayı yaparken bir yandan, üyeler için, dediğim şekilde, o da anayasal güvence altında, biz öyle bakıyoruz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Belki açıklık katmak... Yoksa bir itiraz etmiyoruz.
NECATİ YILMAZ (Ankara) - Yok, onda bir itirazım yok, bu kaygıyı orada giderebiliriz diyor. Ben de aksini söylüyorum; aynı noktaya, başkanların noktasına üyeyi de taşıyarak giderebiliriz, öyle yapabiliriz. Dört yıl sonra devreye girecek düzenlemeler getirebiliriz veyahut da başka çözümler üretmek mümkün. Ama sizin getirdiğiniz çözümlemede üyenin hukukunu tamamıyla yok eden bir anlayış var ve burada da matematiksel bir hesap var. Bu matematiksel hesapta da sonuçta, hedef alınan bir kesim varsa bunların gerçekten suçlu olup olmadığını biz bilmiyoruz, bunların dışlanması gerekip gerekmediğini biz bilmiyoruz. Bunu da yapacak şey, yine bağımsız ve tarafsız yargıdır. Bunu bu yöntemle çözmemiz lazım. Sevgili arkadaşlar, kirli bir bezle temizlik yapamazsınız, kirli bir bezi sürekli masalara sürerek temizleyemezsiniz. O hâlde, hukuk devleti ilkesine, yargı bağımsızlığına, hukuka aykırı yöntemlerle, Anayasa'ya aykırı yöntemlerle ulaşamazsınız. O amaca denk düşen bir işleyişi yeni baştan aramamız gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla, bu madde üzerinden de Anayasa'ya aykırılık itirazlarımızı yineliyoruz ve siyasi kaygılarla yapılacak düzenlemelerin özellikle de hukuk hayatında çok büyük tahribatlar yaratacağının altını bir kez daha çiziyoruz.
Teşekkür ederim.