| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 16 .06.2016 |
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, Sayın Bakanım ve çok değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çok kısa birkaç şey de ben söyleme ihtiyacı hissettim bu arada.
Öncelikle, sabahleyin yaptığımız bir tartışma üzerinde birkaç şey söylemek istiyorum. İçimizde cezaevleriyle en çok uğraşan, en çok hükümlü, tutukluyla -bu arada- en çok terör şüphelisi veya hükümlüsüyle karşılaşan, konuşan, ziyaret eden kişi benim. Cezaevinde eğer bir kişi hükümlü veya şüpheli olarak cezaevine girmişse devletin güvenliği altındadır, bunu kabul etmemiz gerekir. Bir milletvekilinin Adalet Bakanlığından gerekli izini aldıktan sonra istediği kişiyle cezaevinde görüşmesinde bir sakınca yoktur, bunu da açıklamak zorunda değildir. Birileri bunu açıkladı ise, isim isim "Şu kişilerle görüştü." dediyse bence bu kabul edilebilir bir şey değildir. Yalnız, Sayın Ağbaba da sabahtan bir şeyler açıkladı yani daha doğrusu demin tek tek saydı, onu da yanlış buluyorum. Sadece kendisi için eğer bir şey söylüyorsa, kendi ziyaret ettiği kişilerle ilgili bir şeyler söyleyecekse amenna, ona çok fazla bir şey diyemem -o da doğru değil, burada açıklaması- ama diğer arkadaşlar da işte "Şunlar, şunlar." şeklinde, "İşte şu kişi. Diğerleri de benzer, diğerleri de benzer." deyince o da doğru bir şey değil. Yani, kimse başkasının kiminle görüştüğünü açıklamak zorunda değil ve açıklamaması gerekir; doğru olan da budur, önce bunu tespit edelim.
MURAT EMİR (Ankara) - Biz yetkilendirdik. Sıkıntı yok bizim açımızdan. Biz zaten ifşa ederek yaptık o ziyaretleri.
HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Ya ama doğru değil, ben doğru olmadığını söylüyorum. Sizin söylemeniz de doğru değil, başkasının söylemesi de doğru değil yani işin esası bu.
Öbür taraftan, yasadan önce -daha önce arkadaşlarım da söylediler- tabii ki bazı Anayasa değişiklikleri yapmamız gerekir ama bu Anayasa değişikliği de akşamdan sabaha kadar yapılabilecek bir şey değil. Her partiden seçilecek temsilcilerle, özellikle bazı konularda, yargıyı ilgilendiren birkaç konuda, en başta da HSYK konusunda toplantılar düzenleyip nasıl bir seçim yolu bulabiliriz, HSYK'yı nasıl yeniden oluşturabiliriz... Özellikle hâkimlerin seçtiği kısımlar çok önemli, bunun üzerinde kafa yormamız gerekir.
Şu 2014'te yapmış olduğumuz, taşrada görevli hâkimler tarafından yapılan seçim, bir defaya mahsus olmak üzere yapıldı. Açık konuşmak gerekirse yargıdaki belli bir grubu... Yani, demin Haluk Bey de söyledi; devletin güvenliğine, rejimine karşı cephe almış ve bunu ortadan kaldırmaya çalışan bir grubun HSYK'ya girememesi için yargıda bir birlik platformu oluşturuldu. Burada solcusu, sağcısı -her çeşit- tarafsızı, kimler varsa sadece bu kuruma karşı olanların hepsi bir araya geldi, bir seçim yapıldı. Ama, bu seçim yapılırken de yargı gerçekten o seçim sırasında da darbe aldı. Hâkimler birbirlerinden uzaklaşmaya başladılar. "Sen şundansın, öteki bundan, bu bizden, bu sizden." dercesine bir gruplaşma oldu ve birbirlerine olan güvenleri de, belki birbirleriyle olan arkadaşlığı da ortadan kalktı. O seçim başarılı oldu. Türkiye'deki bütün gruplardan, her kesimden insanlar HSYK'ya üye olarak seçildi, geldi. Peki 2018'de -yanılmıyorsam- yapılacak olan bir seçimde böyle bir şey var mı, böyle bir garanti var mı? Kesinlikle yok, açık konuşmak gerekirse yok. Tekrar aynı birliği kurabileceğimizden emin değilim. Bu, süregelen bir şey değil. Ha, o grup bunu yapar, sayısını da belki artırarak yapar, çok daha ince hesaplarla yapar ama biz bunu yapamayız, diğer arkadaşlar bunu yapamaz. Bunu bana söyleyen... Ben kendi kendime söylemiyorum bunu. Özellikle büyük illerimizdeki başsavcılar, başsavcı vekilleri, ağır ceza reisleri aynen şunu söylediler: "Biz bu seçimin bu kadar zor olacağını bilemiyorduk. Kesinlikle bir daha bize bu seçimi yaptırmayın. Bu bizim için çok zor bir şey. Bunu bizden alın, nasıl alırsanız alın." Evet, oradan almamız gerekir. En doğrusu belki, şu anda aklımıza gelen, bu seçimin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılması. Mecliste de nasıl yapılır? Nitelikli çoğunluk mu olur, aday gösterilerek mi olur, başka türlü mü olur bilemiyorum yani bunu oturup konuşmak lazım ve bu konuda bir sonuca ulaşmamız lazım. Bu, Türkiye'nin çok önemli bir meselesidir bence, en başta gelen meselelerinden birisidir. Eğer biz biriyle, devleti yıkmaya, rejimi değiştirmeye mücadele eden birileriyle biz savaşıyorsak, mücadele ediyorsak bunu yapmak zorundayız. Başka türlü bu işin altından kalkamayabiliriz.
Buradaki, tasarıdaki düzenlemelere gelince, daire sayılarının artırılması... Hakikaten biz bunu birkaç defa denedik, artırdık, bir daha artırdık. Önce düşürmeyi hesaplamıştık ta ilk geldiğimiz yıllarda; 2004, 2003 falan, o yıllarda. İlk defa istinaf mahkemeleri kurduk yani kanunu yaptık. O kanundan sonra bir hesap yaptık. Yargıtaydaki daire sayısını, dairedeki üye sayısını 150'ye indirelim dedik ama istinaf mahkemelerini hemen kuramadık. İş yükü de gittikçe arttı, gittikçe arttı. Altından çıkılmaz hâle gelince bu sefer daire sayısını ve üye sayısını artırmaya çalıştık, artırdık, evet. Daha sonra bir kazaya uğradık. Bu sefer de bu kazayı ortadan kaldırmak için tekrar üye ve daire sayısını artırdık. Açık konuşuyorum burada yani herkes gibi yuvarlak yuvarlak laflar etmiyorum. Ondan sonra geldik bugüne. Bugün şimdi artık istinaf mahkemelerini de kurma kararını verdik. Mahkemeler de resmen kuruldu. Fiilen de yanılmıyorsam 20 Temmuzda faaliyete geçtik. Şu hâlde artık geriye dönüş başladı. Bu mahkemeler çalışmaya başladığı andan itibaren Yargıtaya gelecek iş sayısı, şu gün gelenlerin yüzde belki 10'u veya 15'i olacaktır. Ha peki, bu istinaf mahkemeleri bizim için yeterli mi? Benim şahsi görüşüm, bunlar kesinlikle yeterli değil. Bu sayıyı eğer çoğaltmazsa, biz 20'ye, 30'a belki çıkarmazsak bu sefer de orada büyük yığılmalar olacak. Bir de ona çare arayacağız ama onun çaresi, gene böyle bir kanun değişikliğiyle o mahkemelerin de sayısını belki artırmak olacaktır. İnşallah, ümit ediyoruz ki istinaf mahkemeleri istediğimiz sonucu verir, istenilen şekilde, halkın istediği şekilde adaleti sağlar ve başarıya ulaşır ve bu mümkün olursa ondan sonra gerisi yavaş yavaş gelir.
Burada bir de kozmik oda meselesi var. Haluk Bey bahsetti, dedi ki: "Bunlarla henüz bir şey yapılamadı. Daha bunların hepsi görevde." Yanlış anlamıyorsam değil mi, öyle söylediniz? Evet, doğru. Nasıl bir yol izlenecek, siz bize söyleyin. Şu anda yargı tespit edebildikleriyle, ellerinde buldukları delillerle, delillendirebildikleriyle bunlarla bir mücadele ediyor, soruşturmalar yapılıyor, davalar açılıyor, HSYK karar veriyor, meslekten ihraç ediyor. Derken ama bunlar bu işi kökten çözmedi, henüz eksiğimiz var. O zaman bir çare söyleyin bize, onları da nasıl yapacaksak onu da yapalım.
Alt komisyon konusuna gelince, önce ben de düşündüm alt komisyona versek nasıl olur diye. Şimdiye kadar yaptığımız alt komisyon toplantılarından şu sonuç çıktı; birkaç tane, bazı yasalarda bu çok gerekli oluyor da: Alt komisyonda biz bunları aynı burada olduğu gibi görüşüyoruz, belki ufak tefek değişiklikler yapıyoruz veya yapmıyoruz. Tekrar önümüze geliyor. Sıfırdan, hiçbir şey olmamış gibi tekrar başlıyoruz, boşuna yeniden zaman harcıyoruz. Bence yani bu tasarıda alt komisyonda geçirilecek zaman boşa geçecek bir zamandır diye düşünüyorum. Vaktimiz var. Yavaş yavaş, günde günde, buna bitinceye kadar, üzerinde dura dura devam edersek daha iyi olur diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.