| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 19 .11.2014 |
SÜMER ORAL (Manisa) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Bakanlığın değerli elemanları, kıymetli basın; hepinize iyi niyetlerimi ve dileklerimi sunarak sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın Başkan, gerek bütçe sunuşlarında gerek iktidar mensubu milletvekili arkadaşlarımızın konuşmalarında sürekli bir şekilde, 2002 yılı ile 2013 veya 2014 senesi mukayeseleri hep öne çıkıyor. Bu çerçevedeki bir karşılaştırma, 2002 ile 2014 yılları arasındaki on iki yılın performansı açısından sağlıklı bir değerlendirme imkânı vermez. Gayet tabiidir ki, bütçe büyüklüklerinde on iki yıl sonraki rakamlar on iki önceki rakamlardan daima büyüktür, bu genelde de böyledir. Burada aranacak olan esas nokta, sadece son yılın rakamları değil, bu on iki yıllık dönemin kaynakları ve geçen zamanın nasıl kullanılmış olduğudur. Önemli olan da budur. Yani neticede, dönemin hakkı verilmiş midir, verilmemiş midir, bunların tartışılması gerekir.
Ayrıca, farklı partilerin iktidara geldiklerinde karşısındaki tablo neydi, hangi imkânları vardı, bunların da mutlaka göz önüne alınması gerekir. Zaten bunları almadığımız zaman mukayese adil ve objektif olmaz ve netice de sağlıklı bir şekilde ortaya çıkmaz.
Sayın Başkan, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana 62 hükûmet görev yaptı. Bu dönemde değişik partiler iktidar olmuş. Bunların göreve geldiklerinde karşılarında buldukları koşullar aynı mıdır? Devraldıkları Türkiye'nin o gün neleri vardı, neleri eksikti , neleri hiç yoktu, delik ne kadar büyüktü, bunlar dikkate alınmadan doksan bir yıllık cumhuriyet döneminde "Görülmemiş biçimde şunu yaptı, görülmemiş biçimde bunu yaptık." demek kolaydır, ayrıca kulağa da hoş gelir, iç politikada karşılığı da olabilir fakat bu tavır doğru bir yaklaşım olmaz. Bugün görüştüğümüz Devlet Su İşleri bütçesinde de bunları sıklıkla gördük.
Sayın Başkan, 1950 yılında Türkiye'nin sadece 3 adet barajı vardı, bunlarında hacmi ve arkasında tuttukları su miktarları öyle önemli de değildi. Porsuk Barajı vardı, Çubuk Barajı vardı, birde Gebere Barajı vardı; Niğde'nin yakınındadır. Bilmiyorum Gebere Barajı'nı arkadaşlarımız bilirler mi?
Türkiye'nin 1950 yılında sadece 13 köyünde elektrik vardı. 50'li yılların ortalarında Türkiye'nin birçok yöresinde insanlar susuzdu. Sadece insanlar değil toprakları da susuzdu. Hatta Harran Ovası'nda kuşlar da susuzdu. Bu ülke yıllarca suyu aradı. Bu arayış bugün de bitmiş denemez.
Devlet Su İşlerinin kapısında 1950'li yılların ortasında "Görevimiz, Türk insanının muhtaç olduğu suyu bulmaktır." ibaresi vardı. O şartlardan, o günlerden bugüne gelindi. Geçen zaman içinde Türkiye olarak gurur duyacağımız tesislere sahip olduk. 600 kilometrelik bir uzunluk içerisinde, GAP kapsamında Keban, Karakaya, Atatürk, Birecik, Karkamış barajları yapıldı. Daha başka barajlar da var bu kapsamda ama önemlileri bunlar. Böylece, bu barajlardan bir yandan Türkiye'nin ihtiyacı olan elektrik üretildi, diğer taraftan susuzluktan çatlamış topraklar yeşile bürünmeye başladı.
Ülkeyi karanlıktan, insanları ve toprakları susuzluktan kurtarmak için elli sene içinde yani 1955 ve 2005 seneleri arasında, büyük su işleri programlarıyla 212 baraj ve santral yapılmıştır. Küçük su işleri programlarındada 358 baraj, çeşitli kurumlarla birlikte bine yakın gölet inşa edilmiştir. Gene 2005 tarihinde 87 baraj ve santral ise inşa hâlinde bulunuyordu.
Sayın Başkan, bakın, elimde bu söylediklerimle ilgili bütün barajların listesi var. Uzun uzun bunları anlatmayacağım, bir hayli vakit alır. Fakat, bu Devlet Su İşleri ve onun yapmış olduğu işler insana gerçekten heyecan verir. Ben Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü görevimi yaparken, kulakları çınlasın, Timuçin Timer Devlet Su İşleri Genel Müdürüydü ve sık sık ya onun makamında ya bizim makamımızda buluşurduk.
Şimdi, bakın, 2005 yılı başında işletmede olan Büyük Su İşleri Programı'yla inşa edilmiş barajlar -biraz evvel de adedini verdim- 212 adet. Şimdi bunların başlıcalarını söyleyeceğim sadece.
Bulundukları illerin alfabetik sırasına göre: Seyhan Barajı, Çatalan Barajı, Berke Barajı, Karakaya, Kralkızı, Keban, Berdan, Kartalkaya, Menzelet, Demirköprü, Birecik, Karkamış, Atatürk. Bunların bazılarının açılışında veya temel atılmasında bulunmak bana da nasip oldu.
Şimdi, sadece son on iki yılda şunu yaptık, bunu yaptık... Güzel, gayet tabii yapılacak ama Türkiye o tarihten buraya kadar da bunu yapmış ve hâlen 2005'te de 87 adet baraj ve hidrolik santral inşaatı vardı.
Sayın Cumhurbaşkanımız, 1 Ekim 2014'te Meclisin açılışında şöyle ifade ediyorlar: "268 baraj, 53 gölet inşa edildi." Acaba bu 268 barajın kaçı büyük su işleri, kaçı küçük su işleri kapsamına giriyor? Bunların temelleri ne zaman atılmış idi? Eğer 2003'ten evvel atılmış olanlar varsa 2003'ün başında bunların yüzde kaçı yapılmıştı? Bunlar hakkında da bir bilgi verilirse memnun olacağım.
Sayın Başkan, su dünyanın en önemli meselelerinden biri hâline geldi. Bilindiği üzere yerküremizin yüzde 70'i sularla kaplı fakat, bunun yüzde 97'si tuzludur, yüzde 3'ü tatlı sudur. Ancak, bu yüzde 3 oranındaki suyun da önemli miktarı buzuldur. Geriye yüzde 1-1,5 oranında bir miktar kalır. İşte insanoğlunun kullandığı, içtiği de budur. Nüfus süratle artmakta fakat bu su kaynaklarında bir artış yoktur.
Kullanılabilecek, içilecek su dünyamızda fazla değil. Kaldı ki dünya nüfusu süratle artıyor ve bugün 7 milyarı aşmış durumdayız. Su kaynaklarında ise artış yok, biraz evvel de ifade ettim. Sınırsız değildir. Neticede bugün su da, suyun yönetimi de çok önemli bir noktaya geldi. Zaman zaman su formları yapılıyor ama bunlar yeteri kadar kamuoyuna intikal etmiyor. Keşke bunlar çok daha sık kamuoyuyla paylaşılsa ve suyun önemi bir miktar daha öne çıksa.
Dünyada kullanılan suyun -biraz evvel siz de söylemiştiniz- aşağı yukarı yüzde 70'i tarımda, yüzde 20'si endüstride ve yüzde 8 'i de evlerde kullanılıyor.
Tarımda suyu daha ekonomik kullanma teknikleri tüm devletlerin bugün önemli gündem maddesidir. Birleşmiş Milletlerin şu sloganı daima geçerli ve göz önünde bulunduruluyor: "Bir damla sudan daha fazla mahsul alın." Bir slogan hâline gelmiştir.
Türkiye tatlı su açısından zengin bir ülke sayılmaz. Suyun tarım, sanayi ve ev hizmetlerinde ekonomik kullanılmasına özen göstermek durumundayız. Suyun büyük kısmı bizde de tarımda kullanılmaktadır. Ayrıca son yıllarda sulak bölgelerde kuruma ve kirlenmeler yaşanıyor, yer altı sularımızda azalmalar var ve küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin yarattığı sonuçlar da dikkat çekmeye başladı.
Sayın Başkan, Devlet Su İşleri bütçesi tartışılırken üzerinde durulacak konuların başında, ülkenin tarıma elverişli topraklarına suyu kavuşturma çabalarında bugün hangi düzeye gelindiği olmalıdır. Türkiye'nin ekonomik sulanabilecek arazi miktarı -ifade edildi- 8,5 milyon hektardır. Hâlen bunun 5,7 milyon hektarı sulanabilmektedir. Son on iki yılda, yıllar itibarıyla, DSİ'ce inşa edilerek sulamaya açılan toprak büyüklükleri nedir? Bunları böyle detaylı olarak sunuşta göremedik. Yani, yıl yıl, 2003'te, 2004'te ne olmuştur? Bunun bütçenin sunuşlarında gösterilmesinde de fayda var.
Sayın Başkan, sözlerimi GAP'a da değinip bitirmek istiyorum.
Türkiye'nin gurur duyduğu GAP projesi, ne yazık ki bütçelerde hak ettiği ölçüde yer almıyor. Metinlerde daha ziyade genel ifade ve rakamları görüyoruz, işte "Proje sürüyor, bu defa 7 kat para harcadık." gibi.
Buradaki gelişmeler daha detaylı olarak yıllar itibarıyla;
Ne kadar kaynak ayrıldı?
Ne kadarı harcandı?
Eğer ilave yapıldıysa ne kadar kaynak eklendi?
Her yıl GAP'ta ne kadar arazi sulanır hâle geldi?
Ne kadar öngörüldü, ne ölçüde gerçekleşti?
Sulamaya açılması öngörülen arazinin şu anda yüzde kaçına ulaşıldı bu bölgede?
Bunları çok net bir şekilde ortaya koyarsanız bütün arkadaşlarımız memnun olacak. Ama yıl yıl, toplam olarak değil de tek tek yıllar itibarıyla.
GAP'ta 20 milyon dönüm sulanabilir toprak var aşağı yukarı. Bu miktar Türkiye'nin sulanabilir tüm topraklarının takriben dörtte 1'ine tekabül eder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜMER ORAL (Manisa) - Bu toprakların hâlen yüzde kaçı sulanabiliyor? Onu da tahmin ediyorum, vereceğiniz bilgiler arasında göreceğiz.
Sulama kuşkusuz kolay iş değildir ama yapılması lazım. Her biri 27 kilometre uzunluğunda 2 adet Urfa tüneliki dünyada çok az örneği olan tünellerdir- Habur'a kadar su taşıyacak. Dünyada emsali çok az olan bu tüneller bu amaçla yapıldı. Mardin ovalarına, aşağı ovalara kadar o suların gitme durumu nedir?
GAP gerçekte kendini amorti eden bir projedir. On iki yılda bitirilmeliydi, bu bir eksiklik olmuştur. Eğer yanlış hatırlamıyorsam, 2000'li yıllarda Güvenlik Kurulunda da bunlar görüşülmüş ve "On yıl içinde bitirilmelidir." diye bir tavsiye kararı da vardı. Ama, hâlen ne durumdadır, onu sizler ayrıntılı olarak açıklayacaksınız
"Paramız, kaynağımız yok." demek gerekçe olamaz. Türkiye'nin hiçbir zaman bol parası olmadı ki. Bu biraz evvel saymadığımız şeylerde de para bol değildi. Tabii bu arada bunu söyleyince, hakikaten içimden şöyle bir şey de geldi: Keşke hiç ihtiyaç olmadığı hâlde, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na verilen 1,4 katrilyonluk kaynak buralara harcanmış olsaydı sanıyorum çok daha isabetli olurdu çünkü bir ihtiyaç karşılanırdı, orada bir ihtiyaç yok şu anda.
GAP, kapsamlı, mükemmel bir mühendislik projesidir. Tekrar ifade ediyorum, kendisini ödeyen bir projedir. Bunun daha fazla uzatılmaması gerekir. Aksi takdirde, bir süre sonra bu proje eleştirilir ve bu güzelim projenin değeri de tartışılır hâle gelir. Buna imkân vermemek lazım.
Sayın Başkan, sözlerimi şöyle bitiriyorum: Arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Turgutlu'nun Çal Dağı'ndan bahsettiler. Ben Turgutlu'da doğup Turgutlu'da büyüyen birisiyim. O Çal Dağı hakikaten Manisa'mızın önemli bir dağıdır ve onun en büyük kısmı da Turgutlu'ya bakar. O dağın eteklerinde Gediz Nehri akar. O Gediz'in her iki tarafında da çok güzel ovalar ve üzüm bağları vardır. Hâlen o ovada bizim de babadan kalma 7-8 dönüm bağımız vardır, her sene de defalarca gider geliriz. Çok da güzel bir görünümü vardır. Orada bulunan kişilerin yani Manisalıların, Turgutluların kafası hakikaten çok karıştırılmış durumda. Bu çok net bir şekilde ortaya konmalıdır. Sadece ağaç kesme olarak da düşünmemek lazım. O da fevkalade önemli ama Turgutlu'nun geleceğiyle ilgili çok ciddi riskler tartışılıyor. Zaman zaman bunlar televizyonda da tartışıldı ama işin tam uzmanları tarafından bunun iyice incelenip net bir şekilde ortaya konulmasında büyük yarar var.
Ben bütçenizin ülkemizin kalkınmasına ve halkımızın suya kavuşmasına katkılar sağlayacağını umuyorum. Verilecek olan bu ödeneği hakkıyla harcayacağınız umudunu da taşıyorum.
Bütçe ülkemize ve Bakanlık personeline hayırlı ve uğurlu olsun.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.