KOMİSYON KONUŞMASI

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli Bakanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, çok değerli bürokratlarımız, basınımızın değerli temsilcileri; ben de hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Bakanım, çok hayati bir bakanlığın Bakanısınız. Hakikaten "su" dediğimiz zaman hayat "ağaç" dediğimiz zaman oksijen; o da bir hayat. Dolayısıyla çok önemli bir bakanlığın Bakanısınız.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Bu laflar bayat ama!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Su hayat değil mi, bayat mı?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Su hayat, bu laflar bayat!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Evet, tazeliyoruz, tazeliyoruz.

BAŞKAN - Tazeleyelim, biraz çabuk lütfen.

Buyurun.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Bakanım, biz su zengini bir ülke değiliz, su fakiri bir ülkeyiz. Dolayısıyla bir damla suyu israf etmememiz lazım. Hemen hemen bugün sabahtan beri bütün arkadaşlarımızı dinledik, sizin sunumunuzu dinledik; birkaç arkadaşımız hariç su konusuna hiç kimse girmedi. Türkiye'nin su noktasında belli bir noktaya geldiği demek ki arkadaşlarımızca da malum ama bir türlü size teşekkür edemediler, suyu gündemlerine almadılar ve hep başka konulara değindiler. Ben özellikle size hem su profesörü olmanız dolayısıyla hem bu işin teorisini bilen, pratiğini de çok iyi bilen bir ağabeyimiz olarak, Bakanımız olarak teşekkür ediyorum.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Doğru dinlememişsin.

BAŞKAN - Sizi kastetmiyor, sizi kastetmiyorum, beni kastetti efendim. Rahat olun.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Birkaç arkadaş dışında" diyorum Vahap Bey, birkaç arkadaş dışında, genelde.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Su profesörlüğü nerede var?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Suyun profesörü evet, evet suyun profesörü.

Değerli arkadaşlar, bu işin kitabını yazan, pratiğini de yapan Bakanımız. Siz İstanbul'da İSKİ Genel Müdürü olduğunuzda Sayın Bakanım, çeşmeler açıldığında çeşmelerden su yerine hava sesi geliyordu, bir damla suya muhtaçtık, bir damla suya İstanbul muhtaçtı.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Uğur yapma, yapma Uğur!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Dolayısıyla suyun ne olduğunu bildiğimizden bir damla suyu israf etmemek için "Su akar Veysel Hoca gereğini yapar." diyorum ve dolayısıyla da Sayın Hocama, Sayın Bakanıma çok teşekkür ediyorum.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Su akar Veysel Hoca bakar!

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydemir, son cümlenizi alayım.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sağ olasın.

Sayın Bakanım, her tarafta göletler yapıyorsunuz. 1954 yılından 2011 yılına kadar elli yılda 461 gölet yapılmış. DSİ olarak biz 2012'den bugüne kadar inşallah bin günde 1001 gölet yapacağız; dolayısıyla tarihe geçeceğiz. Her tarafta göletler yapıyoruz. Seçim bölgelerimize gittiğimiz zaman, arazide gezdiğimiz zaman göletin ne manaya geldiğini, ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz. Hangi köye gitsek gölet istiyorlar, hangi köye gitsek "Bize su gelse, daha iyi şekilde sulu tarıma geçeceğiz." diyorlar. Dolayısıyla bu bilinçle hareket ettiğinizden dolayı da teşekkür ediyoruz Sayın Bakanım.

Yalnız, vahşi sulamaya son verdik; çok güzel. Damlama sulamaya geçtik; çok güzel. Vahşi sulama yapan bazı birliklerimiz var ve bir an önce bunları rehabilite edersek, bunlara da gerekli imkânı sağlarsak, kredi imkânını sağlarsak, bir gün önce bunları da tekrar kapalı sisteme geçirebilirsek öyle zannediyorum ki birkaç tane daha baraj yapmış durumuna geleceğiz kanaatindeyim Sayın Bakanım.

"Su önemli" dedik, "Su hayat" dedik. Gördes Barajı'nı yaptık, bitirdik; İzmir'e suyumuzu gönderdik. Akhisar'ımızı, Göl Marmara'mızı da sol sahil, sağ sahil diye araziyi sulamak için projelendirdik, altyapı çalışmalarını tamamladık; inşallah oraları sulayacağız.

Yalnız bizim Aksihar'ımızın Gördük Barajı'mız var; özellikle rica ediyoruz, planlaması bitti, projesi bitti. "Su hayattır." diyoruz ve bizim Akhisar'ımıza bu hayat canlılığını inşallah bir an önce getirmek istiyoruz. Bu sene eğer ihaleye çıkarsak, kepçeleri, dozerleri orada görürsek inşallah Sayın Bakanım, çok teşekkür ederiz çünkü birkaç yıldan beri, üç beş yıldan beri planlaması devam ediyor, proje çalışması devam ediyor. Artık, bir adım daha atıp da somut bir şey alırsak inşallah burada Sayın Bakanım, Akhisarlılar olarak size minnettar kalacağız.

Sayın Bakanım, ağaç konusunda da, orman konusunda da, orman varlığımızım, ağaç varlığımızın her geçen gün sayısını artırıyoruz. Yani biz Türkiye olarak üreten bir toplum olmak zorundayız. Eğer dünyada rekabet etmek istiyorsak üreten toplum olacağız. Bizim 1 metrekare boş araziyi bırakma lüksümüz yok. Dolayısıyla köylerimizde, dağlarımızda boş arazi, kullanamadığımız arazileri sizler özel ağaçlandırmayla öncelikle köy tüzel kişiliğine bunları açıyorsunuz.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Köy tüzel kişiliği kaldı mı Uğur Bey? Hepsi mahalle oldu.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Veya mahallelere.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Ama doğruyu söyleyin.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya bir dakika...

BAŞKAN - Sayın Demiröz, siz kendi adınıza konuşun.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yalnız Sayın Bakanım, az önce...

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Kendi adımıza konuşuyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Her ilde öyle değil o iş, her ilde öyle değil.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Demiröz, bir sakin... Oraya geliyorum, oraya geliyorum.

Az önce Sayın Çam da söyledi, eğer köyden bu arazileri ilk başta birinci sefer alamayan varsa, biz bunları ikinci, üçüncü hakla ihaleye çıkalım, bırakalım, daha sonra dışarıdan gelen vatandaşlara buraları tahsis edelim. 1 metrekare araziyi boş bırakmayalım, üretime kazandıralım. Bundan dolayı teşekkür ediyoruz ama öncelik biz, veriyoruz... Köylere gittiğimizde "Haberimiz olmadı; verilmiş. Gelmiş dışarıdan vatandaş burayı almış." dediklerinde biraz üzülüyoruz. Yani biz bunu bir seferle sınırlı tutmayalım Sayın Bakanım, bunun bir, iki veya üçüncü defadan sonra dışarıdan gelen vatandaşlarımıza açarsak o köydeki kardeşlerimizi de mutlu ederiz, o araziyi de üretime kazandırmış oluruz.

Sayın Bakanım, özel ağaçlandırma konusunda işte, cevizdir, bademdir, çam fıstığıdır; bunları çok düşük kredilerle arkadaşlarımıza tahsis ediyoruz hem imkânlarını veriyoruz hem gerekirse fidanını dahi biz ekiyoruz. Bundan dolayı teşekkür ediyoruz.

Yalnız Sayın Bakanım, mesela diyelim ki orman arazilerimizde kesim yapıyoruz. Kesim yaptıktan sonra bu bölgelerde yaşayan köylülerimiz var. Bunlar otlak arazi istiyorlar. Otlak arazi istedikleri zaman dikim alanlarını bu köylüleri düşünerek ve hayvanlarını otlatacak şekilde otlak alanı bırakarak dikim planlaması yaparsak çok memnun olacağız, sevindireceksiniz bizleri. Çünkü neden? Köye gittiğimizde vatandaşın çok affedersiniz hayvanlarını çıkartacak alanları kalmıyor. Yani bazen yanlış planlama mı oluyor veya öyle mi gerekiyor bilemiyorum ama o vatandaşları oradan, o bölgeden dışarı çıkartma şansımız yok, mutlaka orada o hayvanlarını otlatmak zorundalar. Dolayısıyla dikim planlaması yaparken bunları düşünerek yapalım.

Diğer bir konu, Sayın Bakanım, Soma'daki Yırca köyünden de esinlenerek biz hemen hemen her gün burada zeytin ağacının kutsallığından bahsediyoruz. Hakikaten de öyle zeytin ağacı kutsal bir ağacımız. Bu orman arazileri kesildikten sonra, zeytin olabilecek araziler varsa, çam ağaçlarını, bu ağaçları kestikten sonra buralarda da zeytin olur mu diye baktığımızda eğer buralar zeytin ağaçlarına da uygunsa bizim bunları zeytin alanı olarak değerlendirme imkânımız olabilir mi? Soru bölümünde soru sormayayım ve bunu da şimdiden sormuş olayım Sayın Bakanım.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Kutsalsa ağaçları niye kestiniz, günaha girdiniz?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya mecbursun, mecbursun kesmeye.

Sayın Bakanım, yaklaşımınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Eğer biz 5 bin zeytin ağacı kestik yerine 250 bin ağaç diktiysek, biz 250 bin ağaç kesip yerine 12 milyon ağaç diktiysek bu da Hükûmetimizin başarısıdır. Bundan dolayı da teşekkür ediyorum Sayın Bakanım ve Bakanlığımız bütçesinin hayırlı olmasını Cenab-ı Allah'tan temenni ediyorum ve bu Orman ve Su Bakanlığımızın bütün bürokratlarına, emeği geçen herkese de özellikle teşekkür ediyorum.

İnşallah bütçemiz de hayırlı olur ve hayırlı akşamlar diliyorum.