KOMİSYON KONUŞMASI

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkanım, esasında burası arkadaşların da ifade ettiği gibi önemli ve tartışılacak bir konu. Siyasi olarak da herkes farklı değerlendirmeler mutlaka yapacaktır. Biz bu çalışmayı yaparken Türkiye'de şu anda bulunan düzenleyici ve denetleyici mahiyette kurumların kurullarının oluşumuna baktık "Nasıl var?" diye. İşte Kamu İhale Kurumu, Rekabet Kurumu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu gibi kurumların teşkilat ve üyelerinin seçimi, kurulun yapısı ve hizmet birimleri gibi konuları detaylı bir şekilde gözden geçirdik "Türkiye'de nasıl benzer yapılar var, biz burada nasıl istifade ederiz?" diye.

Öte yandan, tabii, "Mukayeseli hukukta durum nedir?" diye ona da baktık. Orada da bir birlik yok, her ülkenin farklı tercihi var. Diyelim, Hollanda'da komisyon Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Kral tarafından atanan bir başkan -parantez içi- yüksek yargıdan ve 2 üyeden oluşmaktadır. Ayrıca bu komisyonun teklifi üzerine üyeleri Adalet Bakanı tarafından atanan bir danışma kurulu da oluşturulmaktadır. İtalya'da 4 üye var, doğrudan Meclis tarafından seçilmektedir. Şimdi, baktığınızda başka ülkelerde de ayrı ayrı... Mesela İngiltere'de Kraliçe tarafından seçilmekte, diğer bazı ülkelerde de parlamentolar tarafından veya ortaklaşa yetki paylaşımı suretiyle seçimler söz konusudur. Burada biz bunun 3'ünün Cumhurbaşkanı tarafından, 4'ünün de Bakanlar Kurulu tarafından seçilmesini öngördük. Sonuçta, Bakanlar Kurulu da milletin iradesiyle seçilen Parlamento içinden çıkıyor, Cumhurbaşkanı da şu anda doğrudan halk tarafından seçiliyor. Bu, bir noktada millî iradenin de yansıması şeklinde olur.

Tabii, bu kurulun iyi çalışması için güvencelerinin de iyi olması lazım. Atandıktan sonra kurul üyelerinin görevden alınması söz konusu değil, görev süresince görevden alınamayacaklar. Bu son derece önemli bir teminattır.

İkincisi: İdari ve mali özerkliğe sahip olması. Bu da son derece önemli bir teminattır.

Üçüncüsü: Kurulun görevlerini bağımsız olarak yapacağının altının çizilmesi son derece önemli teminattır. Öte yandan, kurulda görev yapan üyelerle ilgili bir adli soruşturma yapılması hâlinde bunun Başbakanın iznine bağlanması da bir teminattır çünkü bunlar herhangi bir soruşturma tehdidi altında olursa o zaman görevlerini belki daha iyi yapamayabilir. Yani, bu, onları haksızlık, hukuksuzluk yaptığında himaye etmek için değil, esasında bu noktada, onların görevlerini rahat bir biçimde yapmasını sağlamak maksadıyla konulmuştur. Kaldı ki Başbakanın izin verip vermeme konusundaki kararı idari yargının zaten denetimine tabidir. İdari yargı bu konudaki kararı kaldırabilir veya o kararı onaylayabilir. O açıdan da bir denetim var.

Öte yandan, sadece hukukçuların veya iktisadi idari bilimler fakültesi mezunlarının olmasına ilişkin konular da... Tabii, bizim Komisyonumuz bu konuda gerçekten hassasiyet gösteriyor. Ben bunu saygıyla karşılıyorum ama bu konuyu sadece belli fakülteleri bitirenlere hasretmek son derece yanlış olur. Yani, bu konuda seçenek alanını geniş tutmak ve herkesin bu kanunda yazan şartları taşımak kaydıyla buraya seçilebilme imkânının olması son derece önemlidir. Bir tekel oluşturmak doğru değil diye düşünüyoruz.

Tabii, burada Anayasa ve kanunlara uyma konusu yemin içerisinde yer alabilir. Gerçekten onun için zaten bu kurul çalışacak. Yani, o noktada bir değişiklik yapılmasında biz fayda görüyoruz. Bazı yerlerde yeminler Yargıtay huzurunda yapılıyor. Belki bu işe daha fazla bir ciddiyet ve ağırlık katmak ve bu işin önemini vurgulamak bakımından önemli. Yani yemin konusunda Yargıtay Başkanlık Kurulu önünde yemin yapılması da sağlanabilir ama bu hâliyle maddenin bu kurumun bağımsız ve tarafsız, objektif görev yapmasına yetecek düzenlemeleri içerdiğini düşünüyorum.

Şunu da ifade etmekte fayda görüyorum: Yani "Hükûmet seçerse yanlış olur, falan kurum seçerse doğru olur." yaklaşımı da pek isabetli değil. Zaten idarenin içerisinde olanları atayan Hükûmet esasında baktığınızda. Ha, diğer kurumlar seçtiği zaman, başka kurumlar, "Ya, bunlar daha objektif olur." kanaatine "Hükûmet seçerse bunlar objektif olmaz." kanaatine varmamız bence şimdiden çok erken bir kanaat olur. Kurulun oluşumundan sonra göreceğiz ki işini iyi mi yapıyor, kötü mü yapıyor; tarafsız, bağımsız, objektif görev yerine getiriyor mu, getirmiyor mu? Getirmediği zaman hepimiz beraber kurumu eleştireceğiz, bu kurulun üyelerini de eleştireceğiz. Onlara dönük herkes, tabii, söylemesi gerekenleri söyleyecektir ama burada gerçekten önemli bir yapı oluşturuluyor.

Ben tasarının, alt komisyondaki kabul edilen şekliyle bu maddenin kabulünün amacı karşılayacağına inanıyorum.