KOMİSYON KONUŞMASI

ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum efendim. Sayın Bakanım, size de hayırlı olsun diyorum.

Aslında, bu dönemi, sadece şu anki, bugün konuştuğumuz bu yasa çerçevesinde sınırlamak doğru olmaz; daha işin başına dönmek lazım, 2002 dönemine dönmek lazım, terörün sıfır olduğu zamana dönmek lazım ve 2002'den 2016'ya kadar siyasilerin ne yaptığına bakmak lazım, Hükûmetin ne yaptığına bakmak lazım, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ne yaptığına bakmak lazım, diğer partilerin ve demokratik kitle örgütlerinin neler yaptığına, neler konuştuğuna bakmak lazım.

Sayın milletvekili demin konuştu "Siyaseti öteleyen yasa." dedi, akabinde devam etti: "Yapılan açıklamalarda biz vardık, görüşmelerde biz vardık, bütün bu problemleri biz çözmek için vardık." dedi; adına da "çözüm süreci" dediklerini demedi, onu da ben ilave edeyim. Çözüm süreci bizce bir ihanet süreci. Demek ki vardı -fazlasını ben söyleyeyim sayın milletvekili- sizin dediğinizden çok daha öte şeyler yapıldı, daha çok şeyler söylendi. "PKK'yla görüşen arkadaşı ben gönderdim." denildi, "Kürtçe yasağını biz kaldırdık." denildi, "Bana 'Serok Ahmet' deniliyor." denildi, "'Sayın Öcalan' demeyi ve PKK bayrağı açmayı suç olmaktan çıkardık." denildi, "Öcalan'ın olayları okuma kabiliyeti ve yeteneği var." denildi, "Öcalan'ın mesajları bizim için önemli." denildi, "Öcalan bölgenin durumunu daha sağlıklı yorumluyor." denildi, "Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi okuyor." denildi, "Öcalan Türkiye'nin önünü açıyor." denildi, "Öcalan çok geniş bir prestij alanı olan nadir insanlardan birisi." denildi. Bunları söyleyenlerin hepsi de Hükûmetten insanlardı ve Hükûmetteki yöneticilerin en uzağı olan danışmanıydı yani demek ki -eleştiri hakkımızı parantez içinde tutarak söylüyorum- siyaset elini uzatmış ama ne olmuş? Örgüt sözde mahkemeler kurmuş, örgüt her yeri mayınlarla taramış, mayınları doldurmuş, sözde şehitlikler açmış, Habur diye bir el uzatılmış, Habur'a davul zurnayla ne kadar terörist varsa sokulmuş, bu millete küfredilmiş. Bunun ötesinde ne yapılmış? Terör örgütü PKK'yla savaşan Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetiştirmiş olduğu ne kadar yiğit vatan evladı varsa içeri atılmış. PKK bir terörist örgütse, yasalarımız bunu söylüyorsa ve bu örgütün kurucusu hâlen cezaevinde yatıyorsa ve bu örgütün mensupları bu davalarda tanıklık yapıyorsa siz hâlâ burada gelip askerî vesayetten söz edemezsiniz. Askerî vesayet yoktur bu ülkede, terör vesayeti vardır bu ülkede, bu ülkede olan terörist vesayettir. Bu ülkede -tekrar altını çizerek söylüyorum- bütün eleştirilerimize rağmen, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün eleştiri haklarımızı saklı tutacağımıza rağmen, devletin ve Hükûmetin, terör örgütüne barış adına el uzattığını görmezlikten gelmiyoruz; eleştiri hakkı bizimdir. Yanlışlar vardır, yasaklar vardır, baktığınız zaman çok çok hatalı işler vardır; tarihin kara kaplı defterinde bunlar yerini alacaktır hem de acı bir hatıra olarak yerini alacaktır. Geldiğimiz süreçte 550'nin üstünde şehit vardır, Habur vardır, Dolmabahçe vardır ve bugün gelinen nokta -sözü uzatmak istemiyorum- daha iki gün evvel ölen, bombalananların suçu nedir, o 2 kadın polisimizin günahı nedir? Günahı, öğretmen olup atanamadığı için polis olmak mıdır?

Baktığınız zaman her şey insani; diller konuşulmuyor, diller yapılmıyor. Doğru; devlet, devletin kuralları var, insanları yasaklayan şeyler olabilir ama bireylere özgü değildir bu, kişilere özgü değildir; bütün milleti etkiler. Bir insan "Dilini konuşamıyorum." dediğiniz zaman, ben de konuşamıyorum dilini, sayın vekilim de konuşamıyor. Bizim dilimiz Türkçe. İşte "Ben şu haktan mahrumum." dediğiniz zaman bütün Türkiye'yi, Türkiye'de yaşayan bütün fertleri ilgilendirir bu. Bir defa, siz bunu bireyselleştirerek zaten kendinizi ötekileştiriyorsunuz, temel problem bu.

Gelelim bu yasanın en önemli sorununa: Bizim için bu yasa geç kalmış bir yasa. Bu yasa zaten vardı, 2009'da maalesef Hükûmet tarafından kaldırıldı bu yasa. Neden? Abdullah Öcalan'ı getiren yargılansın, sorgulayan yargılansın, cezaevinde tutan yargılansın, operasyon yapan yargılansın diye. Sonuç? Sonuç, Türk milleti haklı çıktı. Sonuçta ne oldu? Gelinen nokta: "Bütün vesayetlere karşıyız." dedik, dedik, dedik, terör vesayetini ülkeye koyduk, hepimiz birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Bombalar Ankara'da patlıyor, bombalar Türkiye'nin her şehrinde patlıyor, bombalar içimizde patlıyor. Sonuç: Sonuç, hâlâ devlet suçlu, hâlâ Türk milleti suçlu ve hâlâ önlem almakta, kendimizi korumakta biz izin almak zorundayız ve suçlanılmak zorunda bırakılmaktayız. Neyiz? Çünkü, Türk Silahlı Kuvvetleri bir başka ordunun, bir başka ülkenin Türk Silahlı Kuvvetleri! Oradaki askerler, ithal askerler bizimle hiçbir alakası yok, bu vatanın evlatları değil! Onlara biz bir yetki veriyoruz, yetki gasbı yapıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri bu milletin bağrından çıkmış vatan evlatlarıdır, biz bunu Türkiye Cumhuriyeti'yle değil, Osmanlı'yla değil, ta Metehan'dan bu yana alıyoruz. Bizim askerimizdir, bizim ordumuzdur, sonuna kadar da arkalarındayız, yanlarındayız, hep beraberiz. Bu ülkenin bekası, millî birlik ve bütünlüğü için onlara da her türlü desteği vermeye hazırız. Bu yasaya da tabii ki Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek vereceğimizi buradan ilan ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.