KOMİSYON KONUŞMASI

ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın Başkanım, sizin için kısa yapmaya çalışayım da Sayın Bakana cevap vermek şart oldu.

Sayın Bakan, biz rakamlardan söz ederken elimizde devlet kurumlarının bize verdiği net rakamları, şehit rakamlarını bilerek söyledik. 1999 yılındaki şehit sayımız 236, 2000 yılındaki şehit sayımız 29, 2001 yılındaki şehit sayımız 20, 2002'deki şehit sayımız 7, ondan sonra günümüze kadar geliyor. Bu rakamları bilerek verdim. Siz, benim konuşmama istinaden, valilerin operasyon yapmasın emri vermeyeceğini söylediniz, "Böyle bir şeyi devletin valisi yapmaz." dediniz, biz de aynı şeyi umuyorduk efendim, çok doğru diyorsunuz ama Sayın Beşir Atalay İçişleri Bakanı iken "Güvenlik birimlerimiz çözüm sürecinin hassasiyeti nedeniyle çok temkinli, dikkatli çünkü bizim talimatımızdır o." dedi mi? Dedi. Gene Sayın Beşir Atalay "Eğer çok büyük sorun oldu da valiler izin vermediyse o da valimizin yaptığı yanlış bir tutum olabilir." dedi mi? Dedi. Demek ki efendim, biz konuşurken sizi referans alıyoruz, sizin Hükûmetinizin bakanlarını referans alıyoruz. Maalesef, valiler operasyon emri vermemiştir, buna göz yummuşlardır efendim ve sizin diğer dediğiniz de çok hassas bir konudur, özellikle üstünde durmak lazım. İşte, daha önceki dönemde, 2002'den önceki dönemde askerlerin zayiat vermemek için operasyon yapmadıklarını, operasyona çıkmadıklarını söylediler efendim, bunu ispat etmekle mükellefsiniz. Hangi ordu, hangi asker, hangi bölük, hangi tim, hangi takım komutanı operasyon emri aldığı hâlde çıkmamıştır? Arada bir fark var, operasyon emri isteyip almamak, çıkmamak; operasyon emri aldığı hâlde göreve çıkmamak. Elinizde bir bilgi, veri var mı efendim bununla ilgili? Bunu da merak ediyorum.

Ve gelelim, hemen bir şey söyleyeceğim, bu dönemle ilgili, "Çözüm sürecinde yapılmıştır." dediniz, siz de sayın vekile hitap ederek söylediniz. Ben de söyleyeyim, ötesi var, bakın, burada. "O dönemde ne yapıldı?" dediniz ya, daha yapılanlar var Sayın Bakan. Devletin yetkilisi konuşuyor, yetkisini söylemek istemiyorum buradan, kitap bu, basılan kitap, o malum kitap. "Bu konuda haksızlık yapıyorsunuz. Siz buradan da örgütü yönetiyorsunuz, buna müsaade ediyoruz. Heyetlerin geliş gidiş imkânlarını da sağlıyoruz, bunları hiç yokmuş gibi değerlendiriyorsunuz." diyor. Bunu diyen, devletin en üst makamı. Kime söylüyor? Abdullah Öcalan'a söylüyor. Ne zaman söylüyor? Sizin "Biz her şeyi yaptık." dediğiniz süreçte söylüyor efendim. Gene aynı şahıs, ne diyor? "Bu değerlendirmelerinizde olumlu yapılmış olan hiçbir şeyden bahsetmiyorsunuz." diyor. "Bir Öcalan imajı âdeta yeniden oluştu." diyor. "Daha önceki değerlendirmelerden çok farklı olarak, burada yürütülen çalışmalarla bugün kamuoyu sizi çok daha farklı değerlendiriyor." diyor. Bunu diyen kim? Devletin en yüksek güvenlik yetkilisi. Ne zaman oluyor efendim? Sizin dediğiniz, o başarıyla anlattığınız çözüm sürecinde oluyor.

Peki, o dönemde ne oluyor efendim? Çözüm süreci, siz el uzatmışsınız devlet olarak -demin, başta söyledim, bunun eleştiri tarafı başka, devlet olarak el uzatmışsınız, iyi tarafından bakmaya çalışıyorum bu ülkenin vatandaşı olarak- ne oluyor? PKK bölge mahkemeleri kuruyor. Ne oluyor? Zorla para topluyor. Ne oluyor? Kendine biat etmeyen vatandaşları, korucuları infaz ediyor. Ne ediyor? Özerklik ilan ediyor, "öz yönetim" diyor, sözde şehitlikler yapıyor, kuruyor; devlet buna müsaade ediyor. Ne yapıyor? Hendekler, mayınlar, canlı bombalar; ondan sonra bir bakıyoruz, çözüm nerede? Çözüm buzdolabında falan değil, bu süreç, hendeklerde. Çözüm Ankara'da, bomba olarak üstümüze yağıyor. Ne yaptılar? "PKK'yla görüşen arkadaşı ben gönderdim." dedikten sonra "barış, barış, barış, barış" dediler devleti karşılarında görünce. Ama bakın, burada var, yandaşlar trafik kazası ihbarıyla çağırdıkları polisleri kahpece katletsinler, beyler "barış" desin. Sivil halkın yolunu kessinler, araçlarını yaksınlar, kimsenin sesi çıkmasın ama "barış." Ellerinde silahlar, molotoflar, yüzlerinde maskeler, devlet tehdit edilsin ama barış için yürüsünler. Bir ambulans görevlisini, şoförleri "Hasta var." diye çağırsınlar, bütün sağlık personelini katletsinler ama "barış" desinler. Ama Sayın Bakan, kusura bakmayın, siz de açıklamalarınızda maalesef yeterli eleştiride bulunmuyorsunuz. Nasıl yeterli eleştiride bulunmuyorsunuz? Bizim söylediklerimizi hâlâ siyasi bir argüman olarak alıp, işte, valiler, işte, eski dönem, önceki dönem...

BAŞKAN - Sayın Haberal...

ERKAN HABERAL (Ankara) - Bitiriyorum efendim.

Önceki dönem, o dönem, bu dönem... Hayır efendim, biz yapıcıyız, biz devletten yanayız, biz bu milletten yanayız, biz cumhuriyetten yanayız, biz bu toprağın çocuklarıyız. Diyoruz ki: "Yapılan şey yanlıştır efendim." Ki ilk konuşmamda çok hassas, kenarından gittim, eleştirmemek adına bu yönde ama ortada bir gerçek var; Özel Harekât kaldırıldı, askerin yetkileri kaldırıldı, askerler içeri atıldı. Efendim, Hükûmet Milliyetçi Hareket Partisi değildi, iktidar da biz değildik Sayın Bakanım.

Hatırlatmak istedim, teşekkür ediyorum efendim.