KOMİSYON KONUŞMASI

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; şimdi, burada sorunlu olan yer belli. "İtiraz üzerine verilen kararlar kesin olup bu kararları aleyhine başka bir yargı merciine başvurulamaz."" deniliyor. Bizleri de rahatsız eden nokta burası. Sayın Bakanın okuduğu, Yargıtay Yasası'nda olduğunu söylediği metinde de farklılaşan yer sadece bu cümle, sanırım, değil mi? Sadece burası yok.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yargıtayda da yok.

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Olması mümkün değil çünkü ortada Anayasa'nın 125'inci maddesi var. Eğer aksine bir düzenleme Yargıtay Yasası'nda olsa o madde de iptal görürdü. Bu madde de iptal görecek. Çünkü neden? Temel yasa, Anayasa hükmü belli.

Sevgili arkadaşlar, yine...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Necati Bey, "Kesin olarak karara bağlanır." diyor.

NECATİ YILMAZ (Ankara) - Kesin olarak karara bağlamak değil, idari bir kesinliktir o yani idari bir kesinlik anlamına gelir, biz öyle yorumlarız onu. İdari kesinlik anlamına gelir ve yargısal anlamda denetlenmesinin hâlâ yolu açıktır.

Sevgili arkadaşlar, şöyle söyleyeyim: Anayasa'nın hükmü orta yerde duruyor ama ister istemez tarihimizle beraber yaşıyoruz, ben de yaşıyorum. İlk geldiğinizde YAŞ kararları tartışma konusuydu neden yargı yolu açık değil diye. HSYK kararları... Biz yine o özgürlükçü anlayışımızla bunları sahiplendik ve savunduk, yargı yolu açık olmalıdır dedik. O gün, kurulduğunuz zaman ortaya koyduğunuz bu özgürlükçü yaklaşımı biz sahiplendik. Doğruydu ve Türkiye'nin ihtiyacıydı. Süreç içerisinde "Yargı, yürütmenin ayak bağıdır." dediniz. Bu defa da şikâyetlenmeye başladınız. İktidar işte böylesine bir yerdir, insanları farklılaştıran, başkalaştıran, yola çıkarken olduğu hâlden başka bir hâle sokan bir yerdir. Önemli olan, çıktığımız yeri korumaktır. Dolayısıyla, ortaya çıkıştaki temel düsturunuzu korumanız gerekiyor. Türkiye'nin ihtiyacı da budur. 125'inci madde gereği bu yaklaşımın buradan çıkarılması lazım. Dolayısıyla, sizin verdiğiniz örnek üzerinden gözlerimizi bağlayamayız Sayın Başkan. Siz, belki milyonlarca ihtimalden bir tanesinden bahsediyorsunuz. Kim bilir yarın mobbing, sair sebepler... Türkiye'deki bu ayrımcı, bu ayrıştırmacı, kutuplaştırıcı yönetim tarzıyla gittikçe topluma giydirilen kültürün yansımalarının Yargıtayda nasıl ortaya çıkacağını bilemeyiz, politize olmuş yargının yarın ne hâle geleceğini göremeyişinden, tüm bunları öngören üst yasamız, üst kanunumuz Anayasa hükmünün burada kendini koruması lazım ve bu anlamıyla da idari kesinleşmenin ne ölçüde denetime açık ne ölçüde kapalı olduğunun takdirini değişen koşullarda güncelleşen içtihat anlayışı içerisinde yargıya bırakmak lazım.

Teşekkür ederim.