| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 17 .06.2016 |
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Teşekkür ederim.
Şimdi, arkadaşlarım, aslında ayrıntılı olarak hangi konularda muhalefetimiz var, neden bu tasarıya karşıyız, bu maddeye de neden karşıyız, bunlar hakkında bilgi verdiler. Ben ek birkaç şeye değinmek istiyorum.
Şimdi, yasanın gerekçesinde şöyle başlıyor 24'üncü maddeyle ilgili: "Maddeyle bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte Yargıtayın iş yükünün büyük oranda azalacak olması nedeniyle Yargıtayın üye sayısı azaltılmaktadır." Şimdi, sanki bu maddenin ana gerekçesi tamamen bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesi nedeniyle Yargıtayın iş yükünün azalacak olması. Oysa bugün, daha erken saatlerde, özellikle Adalet Bakanlığı, Danıştay ve Yargıtaydan arkadaşlarımız ifade ettiler. İş yükü şu anda hiç de az değil. Yani mevcut iş yükünün bile yıllarca çalışmayla karşılanacağı bir durum var önümüzde.
Şimdi bu gerekçe bu yanıyla haklı bir gerekçe olmaktan uzak ama daha önemli olan, yine biraz önce arkadaşlarımızın atıfta bulunduğu, Anayasa'nın 139 ve 140'ncı maddeleri, yani hâkimlik ve savcılık teminatı ya da güvenliği ile hâkimlik ve savcılık mesleğine ilişkin Anayasa'nın kabul ettiği unsurlar. Şimdi, bu iki maddenin de tamamen gözden çıkarılmış olduğunu görüyoruz.
Bir iki örnek size sunmak istiyorum. Benzer uygulamalarda neyle karşılaşıldı? Anayasa Mahkemesinin, 2014 yılında HSYK Kanunu değişikliğiyle, Kurulda görev yapan tetkik hâkimlerinin görevlerine yasayla son verilmesini hukuki güvenlik ilkesinin ihlali olarak kabul ettiğini anımsayalım. Şimdi, Anayasa'yla HSYK'ya verilen atama yetkisine karşılık yasayla göreve son verilmesinin 159'uncu maddeyi işlevsiz hâle getirdiği gerekçesiyle Anayasa'ya aykırılık kararı verilmişti.
Devam ediyorum. Biliyorsunuz, Polonya'da anayasal bir kriz ortaya çıktı, buna ilişkin olarak da Venedik Komisyonu iki ay kadar önce bir karar verdi. Şimdi, bu kararda Anayasa Mahkemesi üyelerinin yasayla bile değil, Anayasa değişikliğiyle topluca görevlerine son verilmesinin hukukun üstünlüğü ve güçler ayrılığı gibi evrensel kabul görmüş standartlar açısından kabul edilemez olduğu ifade edildi.
Biraz önce Cemal arkadaşımız bir yazarımıza ilişkin bir köşe yazısını okudular. Burada, gerçekten Türkiye'deki yargı sistemi üzerindeki gelgitlerin ya da yazbozların ya da doldurma ve boşaltma işlemlerinin nasıl yürüdüğünü bir gazeteci, hukukçu da olan bir gazeteci açık bir şekilde gösterdi. Bugün ne yapıyoruz? Bugün, yine Anayasa Mahkemesinin önüne gitse ya da bir başka üst mahkemeye, uluslararası mahkemeye gitse, hukuka aykırı sayılacak bir düzenlemeyi bunları hiç değerlendirmeden ve de hukukçular olarak, Adalet Komisyonu olarak düzenlemeye çalışıyoruz. Bu, aslında, toplumsal bir hizmete mi yönelik bir çalışmadır yoksa siyasal bir tercihe mi yönelik çalışmadır? Burada tamamen siyasi bir nedenin hazır olduğunu, buna yönelik olarak çalışmaların olduğunu görüyoruz ve bundan gerçekten de üzüntü duyuyoruz.
Şimdi basit bir şeyden daha söz etmek istiyorum. Yine bir arkadaşım ifade etti. Dedi ki: "Eşitlik eşit durumda olanlar için vardır." Peki, şimdi buradaki yargıçların durumuna bakalım. Yargıçlar eşit konumdalar aslında. Her biri aynı konumda şu anda. Şimdi, biz bunlar arasında seçme ve ayırma yaparken neye sebep oluyoruz? Eşit durumda olan insanlara karşı eşitsiz muameleye sebep oluyoruz. Bunun da yasa yoluyla eşitliğin ortadan kaldırılması gibi tamamen hukuksuz, tamamen herhangi bir yargı organı önünde farklı bir olumsuzlukla karşı karşıya kalacağımız bir düzenlemeyi oluşturmuş oluyoruz. Cümle aklıma geliyor, daha doğrusu deyim aklıma geliyor ama yanlış söylüyor olabilirim. Hani çaydan geçersiniz de derede mi zor durumda kalırsınız? Şimdi, bizim sayın yargıçlarımızın çaydan geçebilenler geçmiş olacaklar gerçekten. Ama çaydan geçmeyi başaramamış olanlar yönünden bu tasarının ciddi bir tehdit olduğunu ifade etmek isterim.
Teşekkür ederim.