KOMİSYON KONUŞMASI

ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Şimdi, ben, arkadaşlarımın sözlü sınavla ilgili söylediklerine katıldığımı öncelikle ifade etmek istiyorum. Sözlü sınava yönelik olarak geçmişte idari yargıya çok sayıda başvurular oldu ve başvurular sonucunda da sözlü sınavlarda objektif kararlar verilemediği, duyguların bu sınav değerlendirmelerine yansıdığı yolunda bozma kararları gündeme geldi. Şimdi, sözlü sınavların böyle bir gölge taşımaları da doğaldır. Arkadaşlarım şuna işaret ettiler: İçinde bulunduğumuz koşullardaki yoğun ayrışmacı ortamın, özellikle -biraz önce Sayın İyimaya natüralist anayasa yorumundan söz ettiler- bugünün koşulları üzerinden baktığımızda bu tehlikenin; duygusal davranma, objektif davranmama tehlikesinin daha yoğun olduğunu ifade ediyor.

Ben bunun dışında bir iki noktaya daha değinmek istiyorum izin verirseniz. Şimdi, maddede şöyle bir cümle var: "Meslek öncesi eğitim sonunda yapılan yazılı ve sözlü sınav sonucunda başarılı olan ve mani hali olmayan..." Eski metinde de var, bu "mani hali olmayan" kavramının son derece dağınık bir biçimde değerlendirilebileceği ve kimi zaman siyasi, kimi zaman kişisel tutum almaya elverişli olabileceği kanısındayım. Buna işaret etmek istiyorum.

Başka değinmek istediğim nokta şu: Biraz önce arkadaşlarıma da sordum; Bakanlıktan, Yargıtay ve Danıştaydan gelen arkadaşlara. Şimdi, bir hâkim adayı hâkim adaylığıyla ilgili meslek içi eğitime başlamadan önce sınavdan geçiyor; bir yazılı sınav, bir sözlü sınav. Sonra, bir yıl süreyle staj yapıyor fakat bu staj sonucunda yeniden hem yazılı hem sözlü sınava tabi tutuluyor. Bu sınavlardan herhangi birinden başarısız olması hâlinde de -özellikle de sözlü sınavda uygulamada karşımıza çıkıyor- onun bir yıllık emeğinin boşa gittiği, hiçlendiği gibi bir durum var. Yani, 2 kez sınava tabi tutmanın, özellikle hâkim adayları için hem ciddi bir zaman kaybına hem ciddi bir eşitsizliğe sebep olduğu inancındayım. Yani çifte sınavın bir yararı olmadığı, çifte eleme getirdiği ve bu elemelerin herhangi birisinin de aleyhte sonuçlar yaratmaya uygun olduğu, özellikle son sınavın... Bu nokta üzerinde düşünmeliyiz diye önermek istiyorum çünkü böyle bir öneri gelmemiş ama bizim yargıçlara güvence sağlamamız söz konusu ise eşit ve adil davranıldığı noktasında öncelikle staj süresinde kendisinin kendisini eğiten yargıçlar karşısında adil bir sonuçla sınavlardan geçtiği ya da eğitildiği inancında olmalı. Bilirsiniz ki adaletsizliğe uğrayan insanlar başkalarına da adaletsiz davranmaktan çekinmezler. Bunun burada bir problem olarak karşımıza çıktığı düşüncesindeyim.

Ayrıca, şöyle bir madde var en son, diyor ki: "Ayrıca, hâkim adaylığında geçen sürenin tamamı ile avukat adaylığında mahkemelerde yapılmış olan staj süresi kademe ilerlemesi ve derece yükselmesinde değerlendirilir." Son fıkra, 13'e son. Şimdi, burada da neden bir avukatın avukat olarak, hâkimlik stajını yapmış olan bir arkadaşımızın avukatlıkta geçen süresinin kademe ve derece ilerlemesinden sayılmadığını da sormak gerekir. Yani, staj süresi eğer bundan sayılabiliyorsa bir avukatın fiilî avukatlık süresinin -ki o da yasa önünde bir hizmet yürütüyor, baro üyesi, vergisini veriyor- hâkimliğe geçişte kademe ve derece ilerlemesinde sayılmasının eşitlik ilkesine uygun olabileceği düşüncesindeyim. Bunu anımsatmak istedim. Eğer uygun görülüyorsa böyle bir düzeltmeye gidilebilir düşüncesindeyim.

Teşekkür ederim.