| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 19 .11.2014 |
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi şahsım, Bakanlığım ve adalet teşkilatı mensupları adına saygıyla selamlıyorum.
Bakanlığımızın 2015 yılı bütçesini Plan ve Bütçe Komisyonumuzun saygıdeğer milletvekillerine, üyelerine arz etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyetimizin niteliklerinden biri olan hukuk devleti, sadece devletin kanunla bağlılığını, yasama, yürütme ve yargının kanuna uygun davranmasını değil, aynı zamanda kanunların evrensel hukuka ve demokratik standartlara uygunluğunu da gerektirir.
Hükûmetlerimiz döneminde cumhuriyetimizin hukuk devleti vasfını güçlendirmek maksadıyla, Anayasa başta olmak üzere pek çok kanunda önemli değişiklikler yapılmış, Türk Ceza Kanunu dâhil önemli temel yasalar, ülkemizin ve çağın ihtiyaçları dikkate alınarak, demokratik hukuk devletinin gereklerine uygun bir biçimde yenilenmiştir.
Yapılan değişiklikler sonucunda insan hak ve hürriyetleri alanında usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi hâlinde milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınması, kişisel verilerin korunması, hâkim kararı olmadan yurt dışına çıkma yasağı konulması uygulamasına son verilmesi, çocuk haklarının anayasal koruma altına alınması, sendika özgürlüğünün geliştirilmesi, kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı getirilmesi, partisinin kapatılmasına beyan ve eylemleriyle sebep olan milletvekilinin, milletvekilliğinin düşmesini öngören Anayasa hükmünün kaldırılması konularında önemli anayasal reformlar yaptık.
Diğer yandan, hak aramanın önündeki anayasal engelleri kaldıran adımlar atıldı. Yüksek Askerî Şûranın ilişik kesme kararlarına, kamu görevlileri hakkında uygulanan uyarma ve kınama cezalarına, hâkim ve savcılar hakkında HSYK'nın verdiği meslekten ihraç kararlarına karşı hak arama yolunu engelleyen anayasal düzenlemeler yürürlükten kaldırmak suretiyle hak arama yolunun önündeki engeller kaldırılmıştır.
Ayrıca, Anayasa değişiklikleri kapsamında, sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmasına son verildi. Askeri Yargıtayın ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hizmetlerin gereklerine göre değil de hukuk devletinin gereklerine göre görev yapması anayasal kural hâline getirildi.
Bunun dışında hak arama yolları da çoğaltılmıştır. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı ile idarenin işleyişine ilişkin şikâyetleri incelemek üzere oluşturulan Kamu Denetçiliği Kurumuna müracaat hakkı bu alandaki en önemli değişikliklerdir.
Ayrıca, yargılama usulü ve verdiği kararlar nedeniyle pek çok tartışma ve eleştiriye neden olan devlet güvenlik mahkemeleri, CMK 250'nci madde uyarınca kurulan özel yetkili mahkemeler ve TMK 10'uncu madde uyarınca oluşturulan özel yetkili mahkemeler kaldırılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin kanunlarının evrensel hukuka, insan onuruna ve demokratik standartlara uygun olması o ülkeyi tek başına hukuk devletine dönüştürmeye yetmez. Uygulamanın da aynı ilkelere uygun olması olmazsa olmaz temel esastır. En iyi kanun kötü uygulamacının elinde kötü sonuç, kötü kanun ise iyi uygulamacının elinde iyi sonuç verebilir. Burada esas sorumluluk yargı mensuplarına düşmektedir. Tüm toplumun yargı mensuplarından beklentisi, kanunları doğru uygulamaları, hakkaniyet ve adalet üzere kararlar tesis etmeleridir.
Adalet mülkün temelidir. Devletle veya herhangi bir kişiyle ihtilafa düşen ya da haksızlığa uğrayan insanların haklarını güvence altına alan bir hukuk sistemiyle kendilerine haklarını verecek bir yargının varlığına ve adaletin eninde sonunda yerini bulacağına dair inancı yargıya güvenin esasıdır. Yargıya güven duygusu, bir algı olarak, yargı organlarına işi düşsün ya da düşmesin tüm insanlar nezdinde oluşmaktadır. Memnuniyet ise herhangi bir adalet dairesine işi düşenin hizmet hakkındaki kanaatinden oluşmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu 2003 yılından itibaren "Yaşam Memnuniyeti Araştırması" adı altında ülke genelinde çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmaya göre, adalet hizmetlerinden memnuniyet oranının 2003 yılında yüzde 45,7; 2004 yılında yüzde 44,7; 2005 yılında yüzde 38,9; 2006 yılında yüzde 45,2; 2007 yılında yüzde 48,8; 2008 yılında yüzde 45,3; 2009 yılında yüzde 38,7; 2010 yılında yüzde 37,2; 2011 yılında yüzde 38,9; 2012 yılında yüzde 44,7; 2013 yılında yüzde 52,8 olduğu görülmektedir. 2013 yılı memnuniyet oranının yüzde 52,8'e yükselmiş olmasına rağmen, henüz hedeflediğimiz noktaya gelmiş değiliz, alacağımız daha çok mesafe bulunmaktadır. Hedefimiz, bu oranları daha da yukarılara çekmektir. Bu amaçla, Bakanlığımız kapsamlı çalışmalar yürütmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hukuk devletinin olmazsa olmaz temel niteliğidir. Yargı bağımsızlığı, hâkimlere tanınmış bir ayrıcalık olmadığı gibi, hâkimlerin lâyüsel olması veya hiçbir kuralla bağlı olmaması ya da keyfî davranması da değildir. Aksine, Anayasa'mızın 138'inci maddesinde ifadesini bulan bağımsızlık, Anayasa, kanun ve hukuka uygun bir vicdani kanaatle bağlı olmayı, bunun dışındaki bağlılıkları reddetmeyi zorunlu kılmaktadır.
Hâkimin tarafsızlığı, dinî inancı, siyasi ve felsefi görüşleri ile davanın taraflarına olan uzaklığı veya yakınlığını adli iş, işlem ve kararlarına karıştırmaması, kararlarını Anayasa, kanun ve hukuka uygun vicdani kanaatiyle vermesidir.
Yargıya güven ve adalet hizmetlerinden memnuniyet oranının artırılması için yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile yargının hesap verilebilirliği konusunda Anayasa ve yasalarda yaptığımız kısmi değişikliklerin arzu edilen neticeleri tam olarak vermediği de açıktır. Bu nedenle, yargıyı siyaset üstü bir konu olarak birlikte ele almalı ve Anayasa'nın yargıya ilişkin maddelerini birlikte yeniden yazmalıyız. Burada bütün siyasi partilerimizi, Anayasa'nın yargıya ilişkin maddelerini uzlaşmayla değiştirmeye davet ediyorum. Esasında, Türkiye'nin temel ihtiyacı, uzlaşmayla yepyeni bir anayasa yapmaktır. Eğer Parlamentomuz yeni bir anayasa yapma konusunda kısa zaman içerisinde bir uzlaşma sağlayamayacaksa yargı konusunda bir uzlaşmayı ivedilikle sağlama zorunluluğumuz ortadadır. O nedenle, ben bütün siyasi partilerimizin birlikte yazacakları bir yargı reformunu Anayasa'da gerçekleştirmeye buradan bir kez daha davet etmek isterim. Belki şu kısa zamanda bunu yapma imkânımız olamayabilir ama eğer bir uzlaşma olursa bunu pekâlâ yapabiliriz. Yok olmazsa, ben buradan Adalet Bakanı olarak Parlamentomuzun mutlaka yargı konusunu bir uzlaşıyla, partiler üstü bir mesele olarak görmek suretiyle ele almasında büyük bir fayda olduğuna inandığımı ve bunun yapılmasının Türkiye'ye yarar sağlayacağını buradan bir kez daha ifade etmek isterim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde önemle ele aldığımız ve çalışmalar yaptığımız konuların başında insan hakları gelmektedir. Daha önce Dışişleri Bakanlığı tarafından yürütülen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde Türkiye aleyhine açılmış davalar Bakanlığımız tarafından takip edilmekte ve dış politikayı ilgilendirenler hariç Türkiye'nin savunması da Bakanlığımız tarafından yapılmaktadır.
AİHM'de Türkiye aleyhindeki davaları azaltmak için önemli çalışmalar yaptık. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını vatandaşlarımıza tanıyarak, AİHM'e müracaat etmeden önce bir iç hukuk yolu açtık. Böylelikle Anayasa Mahkemesinin bir anlamda AİHM gibi görev yapmasına imkân verilmiş ve bunun sonucunda da AİHM'e giden davaların sayısında önemli azalmalar olmuştur. Mahkemeye 17 Kasım 2014 tarihi itibariyle yapılan toplam bireysel başvuru sayısı 29.126 olmuştur. Bu başvuruların 7.357'si hakkında kabul edilemezlik kararı, 6.092'si hakkında birleştirme, düşme ve ret gibi kararlar verilirken, 298 başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararı verilmiştir. Kabul edilebilirlik kararı verilen başvuruların 261'i hakkında ihlal kararı verilirken, 37'si hakkında ihlal edilmeme kararı verilmiştir.
AİHM önündeki davaları azaltmak için attığımız diğer bir adım da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun ile kurulan ve 2013 yılı Şubat ayından bu yana faaliyet gösteren İnsan Hakları Tazminat Komisyonudur. 12 Kasım 2014 tarihi itibariyle komisyona yapılan müracaat sayısı 6.390'ı bulmuştur. Bunlardan 5.275 dosya hakkında karar verilmiş, bu kararlardan sadece 1.310'u yargıya taşınmış, bunların 1.247'si yargılama sonucu reddedilmiş, yalnızca 26'sı kabul edilmiştir. Bu sonuç, İnsan Hakları Tazminat Komisyonunun verdiği kararların hem vatandaşlarımızca kabul gördüğünü hem de mahkemece uygun bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulması insan haklarının korunmasına ilişkin standartlarımızı güçlendiren diğer bir adım olmuştur.
Diğer yandan AİHM'in hak ihlali tespit ettiği konuların AİHM içtihatlarına uygun hâle getirilmesi maksadıyla İnsan Hakları İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı hazırlanarak Bakanlar Kurulu kararına sunulmuş ve Bakanlar Kurulu kararı olarak bu eylem planı yayımlanmıştır. Eylem planının uygulanmasını takip ve koordinasyon ve sonuçları Başbakanlığa rapor etme görevi Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir.
Hükûmetimizin yaptığı yasal değişiklikler, idari düzenlemeler ve uygulamalar sonucunda Türkiye, AİHM'de en fazla dosyası bulunan 2'nci ülke iken bugün 4'üncü sıraya gerilemiştir. 1 Kasım 2014 tarihi itibariyle; 1'inci sırada bulunan İtalya'nın 14.900, 2'nci sıradaki Ukrayna'nın 14.650, 3'üncü sıradaki Rusya'nın 10.205, 4'üncü sıradaki Türkiye'nin 10.100 dosyası bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Haklan Mahkemesinin içtihat veri tabanı olan HUDOC, mahkemenin resmî dilleri olan İngilizce ve Fransızca dillerinde hizmet verirken; 2013 yılından itibaren Türkçe olarak kullanıcıların istifadesine sunulmuştur. HUDOC'ta mahkeme kararlarının yanı sıra mahkemeye ilişkin tematik notlar ile içtihatlarla ilgili bilgi notları da bulunmaktadır.
Diğer yandan önem verdiğimiz bir husus ise Avrupa Birliğine tam üyelik müzakereleridir. Ülkemiz uyum sürecinde "Yargı ve Temel Haklar" faslının açılması için üzerine düşen taahhütleri titizlikle gerçekleştirmiştir. Doğrudan Bakanlığımızın sorumluluğunda olan "Yargı ve Temel Haklar" faslına ilişkin çalışmalar 2010 yılında hazırladığımız Yargı Reformu Stratejisi ekseninde sürdürülmektedir. Hâlihazırda Yargı Reformu Stratejisi'nin yenileme çalışmaları da devam etmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargının hizmetlerini zamanında, doğru ve verimli bir şekilde yapabilmesi için yeterli ve nitelikli bir insan kaynağına sahip olması gerektiği tartışmasızdır. Yaptığımız çalışmalarla bu konuda önemli mesafeler aldık. Bu kapsamda 2002 yılında hâkim ve savcı sayımız 9.347 iken 17 Kasım 2014 itibariyle bu sayı 14.532 olmuştur. 2002'den bu yana hâkim ve savcı sayımızda yüzde 55 oranında artış sağlanmıştır.
Avrupa Konseyi Adaletin Etkinliği Komisyonu (CEPEJ) Raporu'na göre Avrupa Konseyi ülkelerinde 100 bin kişiye düşen hâkim sayısı ortalama 21,3; savcı sayısı ise 11,1'dir. Üstelik bu ülkelerin birçoğunda profesyonel olmayan hâkimler de bulunmaktadır. Ülkemizde 2002 yılında 100 bin kişiye düşen hâkim sayısı 7,5; savcı sayısı 4,5 iken hâkim sayısı bugün itibariyle hâkim sayısı 12'nin, cumhuriyet savcısı sayısı ise 6'nın üzerine çıkmıştır. Görüldüğü üzere son on yılda hâkim ve savcı sayısı yüzde 55 artırılmış oranında artırılmış olmasına rağmen hâkim ve savcı sayısı konusunda Avrupa Konseyi standardını yakalamış değiliz. 2018 yılına kadar yapacağımız alımlarla standardı yakalamayı hedeflemekteyiz. Bu kapsamda bu yıl sonuna kadar 3.500, 2015 yılı içerisinde de 5 bin civarında hâkim ve savcı alım sınavı yapılması planlanmaktadır.
Adalet hizmetlerinde görev yapan yardımcı personel sayısı da dönemimizde artış göstermiştir. Ceza infaz kurumlarında görev yapanlar hariç olmak üzere personel sayımız 2002 yılında 26.274 iken bu sayı bugün itibariyle 51.155 olmuştur. 2002 yılına oranla personel sayısındaki artış yaklaşık yüzde 100 civarındadır. Yakın bir tarihte faaliyete geçirmeyi planladığımız bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri ile kuracağımız yeni ilk derece mahkemelerinden dolayı ihtiyaç duyulan ilave personel ihtiyacını karşılamak amacıyla önümüzdeki günlerde 5 bin yeni personel alımı için ilana çıkılacak, sınav yapılacaktır.
Hâkim ve savcılarımıza görevlerini yaparken yardımcı olan psikolog, sosyolog, sosyal çalışmacı gibi uzmanların sayısı son dönemlerde artırılmıştır. Bu kadrolar başta aile ve çocuk mahkemeleri ile ceza infaz kurumlarımızda olmak üzere tüm teşkilatımızda önemli görevler yapmaktadır. Ayrıca ilk defa adalet uzmanlığı kadrosu ihdas edilmiştir, şu anda Bakanlığımız merkezinde oluşturulan adalet uzmanlığı kadrosu önümüzdeki süreçte tüm yargı teşkilatına yaygınlaştırılacaktır. Gerek hâkim ve savcıların gerekse yardımcı adalet personelinin meslek öncesi ve meslek içi eğitimlerine de büyük önem vermekteyiz. Hâkim ve savcı adaylarının meslek öncesi, hâkim ve savcılarımızın ise meslek içi eğitimlerini başarıyla yürütebilmek için 2004'te kurduğumuz Türkiye Adalet Akademisi alanında önemli bir uluslararası aktör olmuştur. Akademi, Kazakistan, Güney Kore, Hollanda, Japonya, Makedonya, Kosova, Arnavutluk, Almanya, İspanya, İsveç gibi birçok ülke ile iş birliği yapmaktadır.
Diğer yandan ceza infaz kurumları ve denetimli serbestlik müdürlüklerinde görev yapan personel için kurulmuş 5 eğitim merkezi de faaliyetlerini sürdürmektedir. Bunlara ilaveten adliye personelinin eğitimi için eğitim merkezlerin kurulmasına imkân veren kanuni düzenleme geçtiğimiz günlerde Parlamentomuzun kabulüyle yasalaşmıştır. Bu Kanun çerçevesinde önümüzdeki yıldan itibaren eğitim merkezlerimiz faaliyete geçecektir.
Eğitim alanında yabancı dil konusu da büyük önem taşımaktadır. Bu alanda ülke içerisinde ve dışında yapılan çalışmalara önümüzdeki süreçte de devam etmeyi planlamaktayız.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri; yargı hizmetlerinin etkin ve verimli biçimde yürütülmesi mahkemeler teşkilatının da ele alınmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda geçtiğimiz süreçte ilk derece mahkemeleri ve yüksek mahkemeler alanında önemli gelişmeler oldu. Devlet güvenlik mahkemeleri ile özel yetkili mahkemelerin kaldırılması bu alanda yaşanan en önemli değişimdir. Bu uygulama sistemimizin normalleştiğine işaret etmektedir.
Sulh ceza mahkemelerinin kaldırılarak, yerine koruma tedbirlerine müstakilen bakmakla görevli sulh ceza hâkimliklerinin kurulması da önemli bir reform olmuştur. Sulh ceza mahkemeleri, yargılama faaliyeti yanında koruma tedbirleri hakkında da karar veriyordu. Bu durum, sulh ceza mahkemesi hâkimlerinin yargılamayı esas iş, koruma tedbirlerini tali iş gibi algılamalarına neden oluyordu. Bundan dolayı sulh ceza mahkemesi hâkimleri kişi hürriyeti ve güvenliğiyle doğrudan ilgili arama, el koyma, tutuklama ve benzeri koruma tedbiri kararlarına yeterince zaman ayıramamaktaydı. Bu mahzurun ortadan kaldırılması için sulh ceza mahkemesi kaldırılarak, sulh ceza hâkimliği kurulmuştur. Sulh ceza hâkimleri yargılama yapmamakta, sadece koruma tedbirleri hakkında karar vermektedirler. Böylece koruma tedbirleri hakkında karar verme sulh ceza hâkiminin ana görevine dönüştürülmüş ve kişi hürriyetiyle güvenliği daha teminatlı bir hâle getirilmiştir. Diğer bir anlatımla, sulh ceza hâkimliği ile bazı AB ülkelerindeki özgürlük hâkimliği ülkemize kazandırılmış ve kişi hürriyeti ve güvenliğinin güvencesi daha da güçlendirilmiştir.
Diğer yandan 2003 yılında gerçekleştirdiğimiz kanun değişikliği ile kurduğumuz aile mahkemeleri aile hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü konusunda önemli bir yenilik olmuştur. Mahkeme teşkilatındaki bir diğer gelişme de ilk derece mahkemelerinin sayısındaki artıştır. 2002 yılında adli yargıda 3.581 olan mahkeme sayısı 2014'te 6.084'e, idari yargıda 146 olan mahkeme sayısı ise 191'e yükseltilmiştir. Son on iki yılda mahkeme sayılarındaki artış adli yargıda yüzde 70, idari yargıda yüzde 31 oranında olmuştur.
Adli ve idari yargıda istinaf usulünü uygulayacak olan bölge mahkemelerine ilişkin çalışmalarda da son aşamaya gelmiş bulunmaktayız. Malumunuz olduğu üzere, bölge adliye mahkemelerinin kanuni alt yapısı 5235 sayılı Kanun ile 2004 yılında tamamlanmıştır. Yakın bir tarihte mahkemeleri faaliyete geçirecek bu konudaki çalışmayı nihayete erdirmeyi ve daha etkin bir kanun yolu incelemesi sağlamayı amaçlamaktayız. İlk derece mahkemelerince verilen kararlar yüksek mahkemelerin hukuki denetimine tabidir. Bu durum yüksek mahkemelerin önüne önemli miktarda dosyanın gelmesine neden olmaktadır. 6110 sayılı Kanun'la gerçekleştirdiğimiz değişiklikle; Yargıtay ve Danıştayın daire ve üye sayıları artırılmış ve dairelerin iki heyet hâlinde çalışabilmesine imkân sağlanmıştır. Üye ve daire sayısına paralel olarak cumhuriyet savcısı, tetkik hâkimi ve personel atamaları da gerçekleştirilmiştir. Buna rağmen iş yükünün azaltılması ve dosyaların kısa sürede karara bağlanması hususunda arzu edilen neticenin elde edilememiş olması nedeniyle Yargıtay ve Danıştaydaki daire ve üye sayısının artırılmasını hedefleyen kanun teklifi Adalet Komisyonunda kabul edilmiş, Meclisimizin Genel Kurulunun gündemindedir. İstanbul Tahkim Merkezinin kurulmasını düzenleyen kanun tasarısı da şu anda Genel Kurulumuzda görüşülmektedir.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun kıymetli üyeleri; makul sürede sonuçlanan her dava hukuka ve yargıya olan güveni artırmakta, makul sürede sonuçlanmayan her dava ise hukuka ve yargıya olan güveni azaltmaktadır. Yargı süreçlerinin kısaltılması konusunda henüz ideal bir seviyede olmamakla birlikte önemli mesafeler kaydedildiği de ortadadır. Avrupa Konseyi Adaletin Etkinliği Komisyonu 2012 verilerine dayalı olarak hazırladığı 2014 yılı Avrupa Yargı Sistemleri Raporu'nda özellikle hukuk yargılamasında ve idari yargıda ilk derece yargı yerlerinde davaların makul sürede sonuçlandırılma oranını olumlu bulduğunu, mahkemelerin çalışmasını verimli ve tatmin edici gördüğünü bildirmiştir. Yargılamaların makul sürede çözümünün sağlanması için, yargıya gelen iş yükünün azaltılması, hâkim ve cumhuriyet savcısı sayısının artırılması, yargıda zaman yönetimi uygulamalarının hayata geçirilmesi, basit uyuşmazlıkların daha kolay ve hızlı çözümü için yeni usuller getirilmesi diğer çalışmaların yanında önümüzdeki süreçte de önceliğimiz olacaktır.
Bakanlık olarak yargılamanın hızlandırılması için Adli Zaman Yönetimi Projesi'ni geliştirdik. Adli Zaman Yönetimi Projesi, gerek ülke genelinde gerekse mahkeme düzeyinde ideal yargılama sürelerinin belirlenmesini ve taraflara her bir dosyaya için zaman taahhüdünde bulunulmasını gerektirmektedir. Geciken dosyalar için takip sisteminin kurulması ve bu gibi dosyalara özgü çözümler üretilmesi de gerekmektedir. Bu yöntemle aksayan yönlerin dosya, mahkeme, yargı çevresi ya da ülke geneli için tüm yönleriyle ortaya konulması ve çözümler üretilmesi de mümkün hâle gelecektir. Hâlen pilot mahkemeler düzeyinde çalışmalar yürütülmekte olup, proje bütün ülke geneline yaygınlaştırılacaktır.
Yargı teşkilatımızın bilişim teknolojisi olan Ulusal Yargı Ağı Projesi ise, yargılamayı geciktiren nedenlerde önemli azalmalara, dolayısıyla yargının hızlanmasına yol açmıştır. UYAP'ın bulunmadığı dönemde; nüfus, tapu, adli sicil, ticaret sicil kaydı ve benzeri bilgi ve belgelere ulaşmak için yazışmalar ve cevapları, postada geçen süre, ayları bulurken şimdi UYAP uygulaması ile saniyeler içinde bu bilgi ve kayıtlara ulaşılabilmektedir.
Diğer yandan iş yükünü azaltarak yargılamayı hızlandırmak maksadıyla; kabahatler Ceza Kanunu kapsamından çıkarılarak idari yaptırıma bağlanmıştır. İddianamenin iadesi, iddianamenin kabulü, kamu davasının açılmasının ertelenmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve uzlaşma gibi yeni hukuk müesseseleri ceza muhakemesi alanında uygulamaya konulmuştur. Hukuk muhakemesinde alternatif çözüm usulü olarak ara buluculuk müessesesi sistemimize kazandırılmıştır. İdari yargıda ivedi yargılama usulü getirilmiştir. Hâkim ve savcı sayısı ile yardımcı adli personel sayısı artırılmıştır. Adli ve idari mahkeme sayılan çoğaltılmıştır. Yargıtay ve Danıştayda daire ve üye sayılan arttırılmıştır. Bölge adliye mahkemeleri ve bölge idare mahkemeleri yasal olarak kurulmuş, İstanbul Tahkim Merkezinin Kanun Tasarısı hazırlanmış Meclisimize sevk edilmiştir. Veraset ilamlarının noterler tarafından da verilebilmesi sağlanmıştır. Hâkim ve savcılar ile yardımcı adli personelin çalışma alanları ve çalışma imkânları geliştirilerek güçlendirilmiştir.
Kısaca yargılamanın hızlanması, adaletin gecikmeden zamanında tecelli etmesi için pek çok önemli adım atılmıştır.
Önümüzdeki günlerde bölge adliye mahkemeleri ve bölge idare mahkemeleri, diğer bir ifadeyle adli ve idari yargı istinafı fiilen çalışmaya başlayacaktır. Hukuk davalarının yüzde 89'u, ceza davalarının yüzde 91'i ve idari davaların ise yüzde 81 'i istinafta kesinleşecektir. İstinaf bir yandan yargılamanın hızlanmasını sağlarken, diğer yandan da Yargıtay ve Danıştayın gerçek anlamda bir içtihat mahkemesi olmasını da sağlayacaktır.
Adalet hizmetlerinde ayrı bir öneme sahip diğer bir alan ise icra ve iflastır. İcra ve iflas sistemimizin etkinliği önemli çalışma alanlarımızdan birisini oluşturmaktır. Bu amaçla Bakanlığımız bünyesinde sadece icra ve iflas işlerine bakacak bir daire başkanlığı kurmuş bulunmaktayız. Bu birim icra ve iflas sisteminin etkinliğinin artırılmasına ilişkin çalışmalar yürütmektedir.
Yaptığımız mevzuat değişiklikleriyle bu alandaki mağduriyetleri önleyecek ve hizmetlerin etkinliğini artıracak önemli düzenlemeler getirmiştir. İcra kâtipliği kadrosunun ihdası, icra dairelerine yapılacak ödemelerin tamamen banka eliyle yapılması, yediemin depolarına lisans zorunluluğunun getirilmesi, ihalelere elektronik ortamda teklif verme ve teminat yatırma olanağının getirilmesi önem taşıyan değişikliklerden bazıları olmuştur.
Önümüzdeki süreçte mevzuat üzerindeki çalışmalarımız devam edecektir. İcra, İflas Kanunu'muzun yenilenmesi çalışmaları Bakanlığımızın oluşturduğu bir bilim komisyonu marifetiyle sürdürülmektedir.
İcra ve iflas sisteminde görev yapan personel sayısının artırılması da etkinliğin sağlanmasına yönelik çalışmalarımızdan bir tanesidir.
Adli sicil kayıtları ile ilgili mevzuat ilk defa vatandaşlarımızın işlerinin kolaylaştırılması gözetilerek ele alınmıştır. Bu kapsamda cumhuriyet başsavcılıkları yanında kaymakamlıkların da adli sicil kaydı vermesine ve kamu kurumlarının sicil kayıtlarını online sorgulamasına ilişkin düzenleme yapılmış ve e-devlet üzerinden sorgulama imkânı getirilmiştir. Vatandaşlarımız hâlen adliyelere gitmeden e-devlet üzerinden sabıka kayıtlarına ilişkin bilgilere doğrudan ulaşabilmektedir. E-devlet kapısı üzerinden hâlen günde ortalama 16 bin kişi sorgulama yapmaktadır. Adli sicil kaydının silinmesi kararının mahkemelerce verilmesine ilişkin uygulama kaldırılmış, bu yetki Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Bu uygulama vatandaşlarımızın işlerini kolaylaştırmak yanında yargının iş yükünü de hafifletmiştir. Bunların yanı sıra arşiv kayıtlarının kişinin ölümüne kadar ya da seksen yıl muhafaza edilmesi uygulamasına son verilmiş ve suçun niteliğine göre yeni süreler getirilmiştir.
Önümüzdeki süreçte de mevzuat alanındaki çalışmalarımız devam edecektir. Bakanlığımız pek çok temel yasayla ilgili geniş kapsamlı çalışmalar yürütmektedir. Kurulmuş bilim komisyonları çalışmalarını sürdürmektedir. Bu kapsamda Avukatlık Kanunu, Noterlik Kanunu, İcra İflas gibi temel kanunlar üzerinde çalışmalarımız sürmektedir.
Diğer yandan Bakanlığımızca hukuk eğitimine de büyük önem verilmektedir. Hukuk eğitiminin daha nitelikli hâle getirilebilmesi için sistemimizin analizi yapılarak dünya örnekleri de incelenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir dakika, sürenizi uzatıyorum.
Buyurun.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Malumunuz olduğu üzere, hukuk fakültelerinin artan sayısı hukuk eğitiminin kalite sorununu da beraberinde getirmiştir. Bilim komisyonumuz dünyada hukuk eğitiminin nasıl olduğu hususunda bir incelemeyi sürdürüyor. Türkiye'de de bütün paydaşlarla görüşmek suretiyle bu konuda önemli bir çalışmayı yürütmektedir. Bu çalışma neticelendiğinde Türkiye kamuoyunun tartışmasına bunu açacağız. Tartışmalar sonucu, gelen eleştiri ve önerileri dikkate almak suretiyle bu konuda çok önemli bir reformu hayata geçirmeyi planlamaktayız.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri; gerek ceza gerekse hukuk yargılamasında önem taşıyan birçok alanda gelişmeler yaşanırken adli yardım ve mağdur hakları konusunda da önemli adımlar attık. Ceza davalarında, adli yardıma ihtiyacı olan şüpheli ve sanığa avukat verilmesi uygulaması sürdürülürken, ilk defa belli cezayı gerektiren suçların mağdurlarına da adli yardım uygulamasını başlattık. Ülkemiz adli yardıma ayırdığı bütçe bakımından 47 Avrupa Konseyi üyesi ülke arasında 14'üncü, adli yardım bütçesinde 2010 ile 2012 yılları arasında en iyi artış sağlayan 18'inci ülke olmuştur.
Diğer yandan mağdur haklarıyla ilgili özel bir daire kurulmuş, Mağdur Hakları Daire Başkanlığı faaliyet geçirilmiştir. Bu Başkanlık çok önemli çalışmaları mağdur hakları konusunda yürütmektedir. Ayrıca mağdur haklarıyla ilgili bir kanun tasarısı taslağı çalışması da sürdürülmektedir. Bu çalışma bittiği zaman mağdur haklarına ilişkin yeni bir yasayı Parlamentomuza sunacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adalet hizmetlerin yurt dışı teşkilatı da ilk defa oluşturulmaktadır. Şu anda Dışişleri Bakanlığıyla yaptığımız protokol çerçevesinde yurt dışında adalet müşavirliklerimiz bulunmaktadır. Ancak Adalet Komisyonunun kabul ettiği, Genel Kurulda görüşülmeyi bekleyen kanun teklifi yasalaştığı takdirde yurt dışı teşkilatımız kanunen kurulmuş olacak ve 30 yerde adalet müşavirlikleri kurulabilecektir. Şu anda Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa, Hollanda ve İngiltere'deki büyükelçiliklerimiz nezdinde, Birleşmiş Milletler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyindeki daimi temsilciliklerde 13 adet müşavirimiz görev yapmaktadır.
Şeyleri atlıyorum, önünüzdeki metinlerde var, vaktimi tasarruf etmek için, uygun görürseniz, yanlış anlamazsanız.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri; Avrupa Konseyi Adaletin Etkinliği Komisyonu, ülkemizin adalet binası yapımı için yatırım harcaması yapan en iyi üç ülkeden biri olduğunu belirtmiştir. 2003 yılı öncesine kadar adalet hizmetlerinin verildiği kapalı alan toplamı 569.059 metrekareyken, yapımı tamamlanarak hizmete açılan 189 adliye sarayının toplam kapalı alanı 2 milyon 724 bin 206 metrekare olmuştur. Hâlen 42 adalet sarayının yapımı devam etmekte, 57 adalet sarayının proje ve hazırlık çalışmaları sürdürmekte. Çalışmaları devam eden bu adalet sarayları bittiği takdirde kapalı alan 6 milyon 22 bin 499 metrekare olacaktır.
UYAP'tan biraz önce bahsettim. Bunun yanında SMS bilgi sistemiyle vatandaşların adalete erişimlerini kolaylaştıran yeni bir uygulama da başlattık. Geldiğimiz aşamada ayrıca Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) çalışmaları da sürdürülmektedir. SEGBİS'le yargı yerleri arasında ayrı bir iletişim ağı kurulmuştur. Uzaktan ifade alma yöntemi vatandaşlarımızla birlikte yargı mensuplarının da işlerini kolaylaştırmaktadır. Ceza infaz kurumlarından adliyelere nakil de azalmış bulunmaktadır. Hâlen 2.865 mahkemede sistem kurulumu gerçekleştirilmiştir. 2013 yılının başından itibaren gerçekleştirilen video konferans sayısı 74.456 olmuştur. Önümüzdeki süreçte sistemin kullanımının daha da yaygınlaşacağını tahmin ediyoruz.
Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi'nin uygulanmasıyla şimdiye kadar yaklaşık 70 milyon TL, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP)'ın devreye sokulmasıyla da 2 milyar TL tasarruf sağlandığı hesap edilmektedir.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri; adalet hizmetlerinde önem taşıyan diğer bir alan ise Adli Tıp Kurumunca yürütülen hizmetlerdir. Bu hizmetlerin daha nitelikli yerine getirilmesi yönündeki çalışmalara büyük önem vermekteyiz.
Bizim adli bilimlere yönelik politikamızın ana unsurlarını, hizmetlerin ülke geneline yaygınlaşması, teknolojik altyapı ile donanımın sürekli yenilenmesi ve bu konuda ülke genelinde standardın oluşturulması, alanında uluslararası iş birliğinin geliştirilmesi, insan kaynakları yapısının sürekli güncellenmesidir.
İnsan kaynakları ve diğer alanlarda yaşanan gelişmelere paralel olarak teşkilat yapısının da genişlemesi sağlanmıştır. 2002 yılında 6 olan grup başkanlığı sayısı 9'a, 20 olan şube müdürlüğü sayısı 60'a çıkartılmıştır. 2015 yılında bütün illerimizde Adli Tıp Kurumunun şube açmasını hedeflemekteyiz.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri; ceza infaz kurumlarında bulunan vatandaşlarımızın tümünün devletimize emanet olduğuna inanmakta ve çalışmalarımızı buna göre sürdürmekteyiz.
Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazıyla ulaşılmak istenilen temel amaç, hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; üretken, kanunlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.
Bu amacın tam olarak gerçekleştirilebilmesi için ceza infaz sisteminde büyük bir dönüşümü sağlamış bulunmaktayız. 17 Kasım 2014 tarihi itibarıyla Türkiye genelindeki toplam ceza infaz kurumu sayısı 362'dir. Son on iki yılda standartlara uymadığı gerekçesiyle 247 ceza infaz kurumu kapatılmıştır.
17 Kasım 2014 tarihi itibarıyla ceza infaz kurumlarında toplam 155.858 kişi bulunmaktadır. Bunun 133.223'ü hükümlülerden, 22.635'i tutuklulardan oluşmaktadır.
Dünya genelinde hükümlü ve tutuklu oranı ceza adaleti sisteminin önemli bir parametresi olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde tutukluluk oranları 2001 yılında yüzde 54 iken bu gün itibarıyla yüzde 14,5'e gerilemiştir. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde ise bu oran yüzde 22,9'dur.
2002 yılında 25.407 olan ceza infaz kurumu personel sayısı 2014 yılında 49.069 olmuştur. Personel sayısındaki artış yüzde 93,22'dir. Personel sıkıntısının giderilmesinde eskiye oranla mesafe kaydedilmiş olmakla birlikte hâlen ihtiyacımızın bulunduğuda açıktır.
Ayrıca ceza infaz kurumu personelinin eğitimi için Ankara, İstanbul, Erzurum ve Kahramanmaraş ve Denizli illerimizde eğitim merkezlerimiz bulunmaktadır. Bu merkezlerimiz uluslararası iş birliği de yapmaktadır.
Ceza infaz kurumlarının iç ve dış güvenliği, birbirleriyle yakından ilgili, birbirini sürekli olarak etkileyen ve tamamlayan faaliyetlerdir. Bu görevlere ilişkin yetki ve sorumluluğun bir otoriteye verilmesinin, hizmette etkinlik, sürat ve verimliliğin sağlanması bakımından faydalı olacağını değerlendirmekteyiz. Ceza infaz kurumlarının dış güvenliğini Adalet Bakanlığına veren Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun gündemindedir. Önümüzdeki günlerde tasarının yasalaşmasını umut etmekteyiz.
Hükümlü ve tutukluların meslek ve sanatlarını koruyup geliştirmek veya onlara bir meslek ve sanat öğretmek, ürettikleri ekonomik değerleri pazarlamak için 243 ceza infaz kurumunda iş yurdu bulunmaktadır. İş yurtlarında 40'tan fazla iş kolunda faaliyet gösterilmektedir. 2013 yılında bu atölyelerde 30.914 hükümlü ve tutuklu ücretli olarak çalıştırılmıştır.
Diğer ceza infaz sistemimizdeki yeni uygulamaysa denetimli serbestlik müessesesi olmuştur. Denetimli serbestlik alternatif bir ceza infaz sistemidir. 2005 yılında yasası çıkarılan ve 2006'da fiilen uygulamaya konan denetimli serbestlik şu anda 137 denetimli serbestlik müdürlüğü eliyle yürütülmektedir. Denetimli serbestlik uygulamasının başladığı 2006 yılından 17 Kasım 2014 tarihine kadar mahkemelerce verilmiş; kamu yararına çalışma, eğitim kurumuna devam etme, madde bağımlılarının tedavisi, rehberlik hizmeti alma ve konutta infaz, belirli yerlere gidip gitmeme gibi 1 milyon 271 bin 360 denetimli serbestlik kararının infazı yapılmıştır. Hâlen denetimli serbestlik ve yardım merkezi şubelerince 287 bin 982 kararın infazı devam etmektedir.
Cezaevlerimizin kamuoyunun denetimine tamamen açılması son derece önemli bir gelişmedir. Bu kapsamda resmî ve özel ayrımı yapılmaksızın kurum, kurul ve kuruluşların, heyet hâlinde veya bireysel olarak ceza infaz kurumlarını ziyaret edebilmeleri ve hükümlülerle görüşebilmelerine imkân getirilmiştir.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri; burada kısaca satır başlarını belirttiğim çalışmalar bile önemli bir değişim süreci içerisinde olduğumuzu göstermektedir. Alınan sonuçlar ne kadar önemli boyutta olursa olsun daha yapılacak çok işimiz bulunduğunun farkındayız.
Yargı reformu stratejimizi ve stratejik planımızı yenileme çalışmalarını sürdürüyoruz. İnsan Hakları İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı adalet alanında yapacaklarımızın yer aldığı diğer önemli bir politika belgemizdir. Adalet sistemine ilişkin vizyonumuz güven veren adalettir.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri; çalışmalarımızın ana hedefi, tarafsız, bağımsız, hesap verebilir, hızlı işleyen, insan hakları konusuna tam duyarlı bir adalet sistemi oluşturmaktır.
Elbette ki merkezî yönetim bütçesi imkânları dâhilinde gerçekleşen bütçe büyümesi ile ihtiyaçlarımızın bütününün karşılandığını ifade edemeyiz. Ama gerçekleşen miktarlara baktığımızda geçmişe oranla daha iyi bir noktada olduğumuzu görüyoruz. Merkezî yönetim bütçesinden adalet hizmetlerine ayrılan pay 2002'de 0,83 iken 2015 yılı tasarısında yüzde 1,66 olmuştur. Bu kapsamda örneğin Bakanlığımıza tahsis edilen toplam yatırım bütçesi 2002 yılında 80 milyon 210 bin TL iken 2015 yılı tasarısında 1 milyar 292 milyon 500 bin TL olmuştur. Toplam cari bütçe ise 2002 yılında 808 milyon 140 bin iken 2015 bütçemiz 7 milyar 657 milyon 498 bin Türk lirası olmuştur.
Bu rakamlar ülkemiz ekonomisinin gelişmesi ile birlikte Bakanlığımızın da mali imkânlarının arttığını göstermektedir. İleride mali imkânlarımızın daha da artacağına olan inancımı huzurlarınızda ifade etmek isterim.
Adalet hizmetlerini en iyi noktaya taşıma gayesi doğrultusunda hazırladığımız Adalet Bakanlığı bütçesini Plan ve Bütçe Komisyonumuzun saygıdeğer üyelerinin takdirlerine sunuyorum. Komisyon üyelerimizin eleştirileri, önerileri bizim çalışmalarımız için ışık olacaktır, yol gösterici olacaktır. Onların hepsinden ayrı ayrı istifade edeceğimizi buradan bir kez daha ifade ediyor, 2015 yılı bütçemize Komisyonumuzun vereceği katkılardan dolayı teşekkürlerimi sunuyor, bütçemizin yargı teşkilatımıza, ülkemiz ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, bu vesileyle Bakanlığım ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum ve teşekkür ediyorum.