KOMİSYON KONUŞMASI

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan, yüksek yargı organlarımızın değerli temsilcileri, kamu kurum ve kuruluşlarımızın değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; Adalet Bakanlığı, yüksek yargı ve HSYK'nın bütçesi üzerinde kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere söz aldım, bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Şimdi, bugün çok önemli bir bakanlığın bütçesini görüşüyoruz ama bakanlıktan da daha önemlisi çok güncel olan ve moda bir kurum hâline gelmiş olan HSYK'nın daha çok üzerinde birtakım değerlendirmeler yapmak istiyorum.

Bilindiği gibi 2010 yılına kadar HSYK'nın yapısı çok farklıydı. Yargıtaydan 3 kişi, Danıştaydan 2 kişi geliyordu 5 kişi, Adalet Bakanı doğal üye ve başkandı, müsteşar da başkan vekiliydi ama -O günleri hatırlıyoruz, ben o günlerde siyasette değildim, ben o günler çok okunan bir günlük gazetede köşe yazıyordum ve bu konuları çok daha işledim, gündeme getirdim- o tarihlerde Hükûmet arzu ettiği atamaları yaptıramadığı için o HSYK'ya ve Yargıtay ile Danıştaya seçecek üyeleri o günkü HSYK yönetimiyle uzlaşamadığı için, arzu ettiği kişileri Yargıtaya ve Danıştaya üye yapamadıkları için HSYK'nın yapısını değiştirmeye karar verdiler. Bunları o gün yazdım, günü gününe yazdım. Hatta o yazılarım üzerine -geçenlerde basına da yansıdı, kamuoyuna yansıdı, biliniyor- benim telefonlarım üç ay, ardından bir üç ay daha dinlenildi. Kimin adına dinlenildi? Aydın Ayaydın olarak dinlenilmedi, Soner Duman isimli sahte bir isim adına benim telefonlarım dinlendi. Dinlenilme amacı da o günkü HSYK'nın yapısı, gündeme gelen Anayasa değişikliği ve HSYK seçimlerine ilişkin yazdığım yazılarda bire bir isabet yani seçilecek HSYK üyelerinin isimlerini dahi bire bir isabetli yazdığım için, o gün benim haber kaynaklarımı öğrenmek için telefonlarım o tarihlerde dinlendi.

Şimdi, o günkü selefiniz Sayın Bakan Sadullah Ergingin aynen basına yansıyan açıklaması, verdiği demeç şu: "Yargı, Yargıtay ve Danıştaydaki 340 hâkimden oluşmuyor." Yani HSYK'nın yapısını Yargıtay ve Danıştay oluşturuyor ama bunlar, 340 kişi hâkim ve savcılar hakkında karar veremez. Bu bir görüş, doğru olabilir, yanlış olabilir. Ve "Anayasa değişikliğini yapacağız, HSYK'nın yapısını değiştireceğiz." derken de asıl gerekçe şuydu: "Hâkim ve savcıları yönetecek olan kurumun başına kürsüdeki hakimler ve savcılar gelsin." denildi, selefiniz Sayın Bakanın bütün televizyondaki konuşmaları buydu. Biz niçin değiştiriyoruz? Hâkim ve savcılar kendi kendilerini yönetsin, kendi tayinlerini kendi yapsın, kendi terfilerini kendi versin, onları yönetecek kişi Bakanlık mensubu olmasın, yüksek yargı mensubu olmasın, kendileri seçsinler. Ben o gün yazdım, dedim ki: Bu bir kılıftır, asıl gerekçe bu değildir, çünkü sizin zaten HSYK'ya aday yapacağınız kişiler kürsüdeki hâkim ve savcılardan ziyade Bakana bağlı, Bakanlıkta çalışan bürokratlardan oluşacak ve isimlerini de verdim, şu kişi, şu kişi, şu kişi sizin adaylarınız olacak dedim ve gerçekten de o kişiler aday oldu ve o kişiler kazandı.

Şimdi, Anayasa değişikliği yapıldı. Bu değişikliğe göre HSYK oluşacak, o dönemin Bakanı Sayın Sadullah Ergin Meclis Genel Kurulunda yasa değişikliğinde aynen şöyle söylüyor konuşmasında: "Kurul bağımsız bir yapıya kavuşturulmakta olup görevlerini yerine getirirken ve yetkilerini kullanırken hiçbir organ, makam, merci veya kişi kurula emir ve talimat veremeyecek bundan sonra." Ondan önce veriyormuş, bundan sonra veremeyecek. "Kurul, mahkemelerin bağımsızlığı ile hâkimlik ve savcılık teminatı esaslarını gözeterek adalet, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, tutarlılık, eşitlik ve liyakat ilkeleri çerçevesinde görev yapacaktır."

Şimdi, sözlere baktığınız vakit kulağa o kadar hoş geliyor ki ama bu bir kılıf, gerekçe bu değil. Çünkü eğer bu amaçla yola çıktıysanız ve bu amaçla HSYK'yı kurduysanız ve bu amaçla HSYK çalışmalarını yaparken ilk çıkardığı 3 bin kişilik kararnamede bir sürgün kararnamesi yaptıysa, arkasından çıkardığı ikinci kararnamede yine bir sürgün kararnamesi çıkardıysa, başsavcıları düz savcı olarak bir yerlere verdiyse, ağır ceza reislerini bir başka mahkemeye veya bir başka ile bodrum katında düz hâkim olarak verdiyse bu sözler doğru sözler değildir. Bu bir kılıftı.

Ondan sonra ne oldu, onu da söyleyeyim: Adalet Bakanı Sadullah Ergin aynen şunu söylüyor: "HSYK seçimlerinin sonucu hâkim ve savcıların kendi kararlarıyla ortaya çıkan bir iradedir. Bunları seçen 11 bin kişi, seçmen kitlesi onlarındır. Bunlar ne göbeğini kaşıyan adam ne bidon kafalı adam ne de yaptığını bilmeyecek durumda olan adamlar değildir." Şimdi, 11 bin kişi -göbeğini kaşıyan adam değil, bidon kafalı adam da değil- HSYK üyelerini seçti. Peki, o HSYK üyeleri niçin birden kötü oldu hepsi? Bunlar Yargıtaya sizinle birlikte 160 tane üye seçmedi mi Yargıtayın yapısını değiştirmek için? Danıştaya aynı şekilde üye seçmediler mi? Beraber yaptınız bunları. Yargıtayı şekillendirdiniz, Danıştayı şekillendirdiniz, Yargıtay ve Danıştay başkanlık divanını oluşturdunuz, daireleri oluşturdunuz, o zaman her şey sütlimandı, istediğiniz gibi geldi. Ne oldu? 17 Aralıkta aranız bozuldu. Niye bozuldu? Ben o konuya girmeyeceğim, o konunun uzmanları arkadaşlarım gireceklerdir. Şimdi, ondan sonra birden karşımıza bir paralel yapı çıktı. Şimdi, ben anlamam paralel yapı, dikey yapı, yatay yapı, ben bunları anlamam. Siz beraber onları seçtiniz, siz seçtiniz, siz aday yaptınız, Yargıtaya birlikte 160 kişi seçtiniz, Yargıtayı oluşturdunuz; Danıştaya seçtiniz, Danıştayı oluşturdunuz, ondan sonra aranız bozuldu, "Bunlar kaka, yanlış yapmışız, bunlar doğru değil." Bilemem, doğru veya yanlış.

Ardından bugüne geldi, onların görevleri sona erdi, bugüne geldi HSYK. Siz Bakan oldunuz, sizin şu sözleriniz benim çok hoşuma gitti, dediniz ki: "Bugüne kadar HSYK'da yanlış işler yapıldı, yanlış atamalar yapıldı, yanlış terfiler verildi, yanlış hâkim ve savcıların sicilleriyle oynandı, yargı bağımsızlığı gitti, adalete güven azaldı, insanlar artık adalete güvenmiyor." Yüzde yüz sözlerine katılıyorum. "Biz tarafsız bir HSYK oluşması için adım atıyoruz." dediniz ve "Yargıda Birlik Platformu" adında her kesimden oluşan isimlerden bir liste oluşturuldu. Siz oluşturmadınız deseniz de herkes biliyor ki sonuçta Bakanlığın da destek vermiş olduğu bir yapı. Bunun karşısında sizin "paralel" dediğiniz adayların da listeleri çıktı, onlar her ne kadar "bağımsız" diye ortaya çıktılar, onlar da belli sayıda aday oldular, onlar da "cemaat" adını verdiğiniz, sizin "paralel" dediğiniz ama bizim cemaat olarak algıladığımız listeler çıktı. Bunların dışında da YARSAV'ın listesi çıktı. Yargıda Birlik Platformu 3 gruptan oluşuyor; sosyal demokrat kökenli hâkim ve savcılardan -ki bunların içerisinde son derece dürüstlüklerine, vicdanlarına güvendiğim insanlar, onlar son derece güvendiğim insanlar- bir grup ülkücü kökenli hâkim ve savcı, bir grup da Hükûmete yakın muhafazakâr kesimden oluşan bir liste, YARSAV'ın listesi, bir de bağımsız aday olan başka üyeler vardı, aday oldular. Tam o dönemde çok talihsiz demeçler verildi, keşke o demeçler verilmeseydi. Ben gerçekten, o yapının iyi niyetle kurulduğuna inanıyorum, yürekten inanıyorum ve onun için söylüyorum, keşke o demeçler verilmeseydi, "Hâkim ve savcıların maaşları 1.155 lira seyyanen artacak..." Eğer Bakanlık hâkim ve savcı maaşlarını düşük gördüyse, ben her Adalet Bakanlığının bütçesinde, tutanaklar burada, demişimdir, hâkim ve savcıların maaşları düşük...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - ...bunların maaşlarını, özlük haklarını gelin beraber artıralım dediğimde, selefiniz Adalet Bakanı Sayın Ergin "Hayır, hâkim ve savcılarımızın maaşlarını iyileştirdik, şu anda onların aldıkları maaşlar çok iyidir, ihtiyaç yoktur." dedi, tutanaklarda vardır. Ben sizin bu açıklamalarınızdan önce Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kanun teklifi verdim, "Hâkim ve savcıların maaşları, ilk girenlerinki 1.000 lira, birinci dereceye ayrılmış olanların 2.000 liraya kadar olan kademeli artış sağlansın." diye teklif verdim, benim teklifimi dikkate almadınız.

Hâkim ve savcılar bu seçimlerde bölündü. Elbette her hâkim ve savcının bir düşüncesi olabilir, bir görüşü olabilir, solcu olabilir, sosyal demokrat olabilir, liberal olabilir, milliyetçi olabilir, muhafazakâr olabilir, buna katılıyorum ama hâkimlik ve savcılık görevlerini yaptıklarında asla ve asla böyle bir kimlik taşımamaları lazım. Bu seçimlerde "hâkimler cemaatçi, hâkimler sosyal demokrat, hâkimler ülkücü, hâkimler muhafazakâr" diye bölündüler. Aynı odayı paylaşan hâkim ve savcılar birbirleriyle konuşmuyorlar, birbirlerine güvenmiyorlar. Şimdi, sosyal demokrat hâkim ve savcı unvanı olur mu, ülkücü hâkim ve savcı kimlikli olur mu, muhafazakâr hâkim ve savcı kimlikli olur mu, cemaat kökenli kimlik olur mu? Şimdi, ben sosyal demokrat bir partinin milletvekiliyim, yarın benimle ilgili bir mahkemede dava açılsa ve orada oturan, benim davama bakan hâkim ya ülkücü veyahut da muhafazakâr veyahut da cemaatçi olursa ben kalkıp reddihâkim talebinde bulunsam...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - "...kardeşim, ben sosyal demokrat biriyim..."

BAŞKAN - Sayın Ayaydın, lütfen toparlayın.

Buyurun.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Benim süremi biraz uzatacaksın çünkü adaletli davranacağını biliyorum, bu Adalet Bakanlığının bütçesi, bir beş dakika istiyorum.

Şimdi, kalkıp da gidersem ben, reddihâkim talebinde bulunursam, "Ey hâkim, benim sosyal demokrat olduğumu biliyorsun, ben sosyal demokratım ama ben senin seçimlerde ülkücü veyahut muhafazakâr olduğunu biliyorum, sen kimliğini açıkladın, ben biliyorum. Ben senin için reddi hâkim talebinde buluyorum çünkü sen tarafsız davranmayacaksın." dersem haklı değil miyim? Bugün için, Adalet Bakanlığının yani hâkimler ve savcıların içerisinde olduğu durum budur. Kesinlikle, ne yaparsanız yapın, bu dönem belki yetişmez ama bir dahaki dönem bu sistemi ortadan kaldırmak durumundasınız. Anayasa değişikliği mi oluyor, yasa zaten olmayacak, mecbur Anayasa değişikliği... Hâkim ve savcı seçmen olmaz; vatandaş doktorunu seçebilir, vatandaş dişçisini seçer, vatandaş mühendisini seçer ama vatandaş hâkimini ve savcısını seçemez. Hangi hâkime giderse, hangi savcıya giderse onu seçme hakkı yoktur, tarafsız ve adil olması gereken bir hâkim olması lazımdır. Bu sistem mutlaka değişmelidir, hâkim ve savcılar birbirine girdi, şu anda Türkiye'de 14.500 hâkim ve savcı varsa bunlar üçe ve dörde bölündüler, hiçbirisi birbirine güvenmiyor, birbirleriyle konuşmuyor, aynı kürsüyü paylaşıyorlar. Diyelim ki bir ağır cezanın başkanı ve üyeleri, birisi sosyal demokrat, birisi ülkücü, birisi muhafazakâr, birbirlerine güvenmiyor. Bu sistem mutlaka değişmeli, hâkim ve savcılık gerçekten kutsal bir meslektir. Adalete olan güvensizliği ortadan kaldırmanız lazım; bu bir.

Sizin seçim öncesi şu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - ...sözünüz hoşuma gitmişti ve umutlanmıştım. Umudumu yitirmiş değilim, inşallah yanılıyorum diye... Siz demiştiniz ki: "Bundan önceki HSYK üyeleri taraf tutular, bağımsız davranmadılar, adam kayırdılar. Biz öyle bir HSYK oluşturacağız ki, öyle bir yapı arzu ediyoruz ki adil davranacak -beyaz bir sayfa açacağız- intikam duygusuyla hareket etmeyecek." Çok güzel, sizi kutluyorum, gerçekten güzel sözler ama ilk uygulamanız beni şaşırttı. Eski üyelerin yasa gereği kendilerinin istedikleri üç yere atanmaları gerekiyor. Tabii, tercihen ilk akla gelen nedir? Birinci yerdir yani ikamet ettiği yerdir. Siz ne yaptınız? İlk uygulamanız, bugünkü HSYK'nın ilk uygulaması, 1'inci Daire Başkanı yani Türkiye'deki 14.500 hâkim ve savcıyı atayan Dairenin Başkanını nereye atadınız? Bakırköy'e, düz savcı. Diyeceksiniz ki: "Efendim, onun üçüncü tercihi oydu." Peki, onun birinci tercihi neydi? İbrahim Okur benim babamın oğlu değil ve İbrahim Okur'la ilgili en sert yazıları yazan da benim, açın, bakın, 2010 tarihinde seçildiğinde, aday olduğunda en ağır yazıları yazan benim, İbrahim Okur'u yerden yere vurmuş bir adamım ama bir haksızlık yapıldı. İbrahim Okur'un birinci tercihi neresiymiş? Yargıtay savcılığı, düz savcı, başsavcılık istemiyor, savcı vekilliği istemiyor, evi Ankara'da, eşi sizin arkanızda, geçen yıl üçüncü sırada oturuyordu, bu yıl, bakıyorum, dördüncü sırada oturuyor. Sizin Genel Müdürünüz, ya eşi şu anda Genel Müdürünüz ve Ankara'da oturuyor, Bakanlıkta Genel Müdür. Kendisi Ankara'da oturuyor, birinci tercihi Ankara'da Yargıtay savcılığı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın...

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Bitiriyorum, bitiriyorum.

...siz kalkıyorsunuz, bu şahsı İstanbul'a, Bakırköy'e düz savcı veriyorsunuz. Bu bir intikam duygusuyla hareket edilmiş bir uygulamanızdır, ümit ediyorum ki bu yanlıştan geri dönersiniz. Sadece İbrahim Okur mu? Değil, öbürlerini tanımam ama mesela, 2'nci Daire Başkanı Nesibe Özer. İstanbul'da oturuyor, İstanbul'da Küçükçekmece'ye verdiniz, tercihleri, doğrudur. İsmail Bey'i, bir tek onu istediği yere verdiniz, Yargıtay savcılığında. Niye onu istediği yere verdiniz? Seçimde size destek oldu, doğru, bunu kabul edelim, bunların hepsini biliyoruz, birbirimizi kandırmayalım, bunları biliyoruz. Öbür bütün üyeleri de 32 bin sicilli hâkimi kalktınız 44 bin sicilli hâkimlerin çalıştığı Sincan'a verdiniz. Şimdi, burada ben açıkça söylüyorum, bunlar intikam duygusu. Madem yeni bir sayfa açıyorsunuz, bunların yapılmaması lazım. İnşallah, bundan sonraki uygulamalarınız böyle olmayacaktır. Yine ben umutluyum, çok yakından takip ediyorum, vicdanına, karakterine, dürüstlüğüne güvendiğim üyeler vardır. Eminim ki önümüzdeki günlerde bu kararlarınızı gözden geçireceksiniz.

Şimdi, yeni bir yasa geldi buraya. Bu yasa ne diyor? Mecliste salı günü muhtemelen görüşeceğiz. Yargıtaya 129 yeni üye, Danıştaya da 30 üye atıyorsunuz. Niye atıyorsunuz? Sizin atadığınız 160 üyeyle Yargıtayın dengesini bozdunuz, şimdi o dengeyi tekrar kendi lehinize çevirmek, Başkanlık Divanını oluşturmak kendi lehinize, dairelerin yapısını kendi lehinize oluşturmak üzere yeniden yaptınız. Şimdi, bu doğru değil. Peki, bunu da yaptınız, diyelim ki bunu da yarın yapacaksınız, hemen bunu da yarın yapacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aydın, teşekkür ediyorum.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Peki, diyelim ki bir yıl sonra HSYK'nın ortakları -3 ortak var; sosyal demokrat, ülkücü, muhafazakâr- arasında bir ayrılık olursa -inşallah olmaz, çok düzgün çalışır- bu sefer kalkıp yeniden bir 160 tane daha mı üye Yargıtaya atayacaksınız? Artık Yargıtay ve Danıştayı yerle bir ettiniz, eskiden Yargıtay üyelerinin bir şeyi vardı yani hakikaten Yargıtay üyesi dediğimiz vakit herkes önünde düğmesini ilikliyordu, şimdi artık on yedi yıla düşürdük, on yedi yılını dolduran sıradan genç bir, daha henüz... Yani, Yargıtaya kimler seçilir? Mesleğinde belli bir birikimi olan insanları seçerdik, yaşına, başına, birikimine bakılırdı. Şimdi artık genç genç arkadaşlar, onlar tabii evet iyi, hoş ama bu amaçla yapılması doğru değildir.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayaydın.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Bakanım, lütfen, HSYK'nın Başkanı olarak sizden rica ediyorum, adaletli olmanızı özellikle rica ediyorum.

Bakanlığımızın ve kurumlarımızın 2015 yılı bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.