KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, çok kıymetli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Ayaydın boşuna nefesini tüketiyor, o da biliyor olmayacağını, iyi niyetle başladı ama maalesef...

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Yok, umutluyum, umutluyum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - ...ben umutlu değilim. Yani, geçen sene baktım ne söylemişim diye, "Adalet mülkün temelidir." lafında siz mülkü mal olarak anlıyorsunuz. demiştim, tam da üstüne, aynı haftalardan sonra adalet mülkün temelini sağlamlamak, birilerinin malını, mülkünü korumak üzere aracı olarak kullanılmaya başlandı. Yani, maalesef ve maalesef bugün bütçesini konuştuğumuz Adalet Bakanlığının adında kaldı adalet. Türkiye hukuk devleti olmaktan çıktı, öyle çok fazla dolambaçlı konuşmaya gerek yok, maalesef kanun eliyle hukuk katledilir oldu. On iki yıldır yapıyorsunuz ama bu son yılda tamamıyla yürütülen yolsuzluk operasyonunu tersine çevirmek için hukuk resmen oyuncak oldu Sayın Bakan. Bir yapıyorsunuz, iki ay sonra tekrar bozuyorsunuz, üç ay sonra bir daha getiriyorsunuz. Yani, anladık, tamam, paralelcileri anlayamadınız, anladık, onlarla iş birliği yaptınız ama siz arkanızı... Ya, kardeşim, çıkardığınız kanun iki ay sonra, üç ay sonra... Adalet paketi çıkıyor, bir hafta sonra genel müdürün geliyor, bir daha madde getiriyor, boyacı küpü gibi batır çıkar, batır çıkar. Nerede yaşıyorsunuz siz? Çıkardığınız kanunun sonucunun ne olacağını öngöremiyor musunuz? Üç gün sonra size lazım olacağını biz burada söylüyoruz Sayın Bakanım, her defasında söylüyoruz. Maalesef, kanun eliyle hukuku katlettiniz, yasamayı da kullanarak, yasamadaki çoğunluğunuzu kullanarak, çoğunlukçu, azınlığa tahakküm eden çoğunlukçu anlayışı yasamayla beraber yargıya da sirayet ettirdiniz. Önce yasamaya geldi, onların eliyle çıkan kanunları burada kaç defa tartıştık Sayın Bakan. Maalesef, hep söylüyorsunuz ama üstünlerin hukukunu... Üstün derken -bu söylediğimiz tırnak içerisinde- şu anda çoğunluk sizde olduğu için üstün diyoruz, kelimenin öbür anlamıyla, seçkinler anlamında söylemiyoruz, üstünlük, sayı üstünlüğü, parmak üstünlüğü. Parmak üstünlüğü hukuk hâline geldi burada.

Şimdi, siz Adalet Bakanısınız, arkadaşlarımız geliyor buraya, HSYK'daki yaptığınız yanlışın bir daha üstüne, bir daha üstüne, bir daha üstüne yani şunu yapıyorlar: Bir hukuk katliamı yaşadık burada. Otuz sekiz gün Komisyonda, doksan dokuz günde -aradaki birkaç gün arayı Sayın Cumhurbaşkanının işine gelmediği için biraz kendisi ara verdi, her ne kadar burada muhalefeti suçladılarsa da parti içi birtakım şeyler açısından- başladığımızdan itibaren, bir torba kanun çıkardık, bu tam tüy dikmek oldu hukukun üstüne.

Şimdi, öyle bakıyorsunuz ki sanki başka yerden gelmişsiniz, Türkiye'de size Plan ve Bütçe Komisyonunda birisi hukukla ilgili bilgi veriyor gibi dinliyorsunuz Sayın Bakan. Yani, birkaç örnek vereyim o zaman, hafızanızı tazeleyelim. Resmen çaldığınız hukuk minaresine bize kanun kılıfı diktirdiniz burada. Çaldığınız hukuk minaresinin kılıfını da dikememişsiniz, bize getirdiniz, kanun kılıfı diktirdiniz. Yani, anlayamıyorum, Soma diye geldik, 61 madde, arkadaşlar burada getirdi 15 madde, oldu 150 küsur madde. Ne İç Tüzük var ne kanun var ne Komisyon var ne Anayasa var ne Danıştay var, hiçbirisinin söylediği yok. Anayasa Mahkemesi iptal etmiş, bir daha, bir daha iptal etmiş, bir daha, gene etti işte, söyledik size burada, arkadaşlar da buradaydı, Allah'tan bir tanesi kaldı. Yani, o kadar şeyi getiriyorsunuz, Soma, Soma, Soma diyorsunuz, helal kısmı, içine bütün haramları dolduruyorsunuz. İçinde özelleştirme kararlarının, kanun eliyle mahkeme kararlarının etkisizleştirilmesi var; içinde Kamu İhale Kurumunda Bakanlar Kuruluyla karar alamamışsınız, Bakanlar Kurulu kararına koymamışsınız, buraya getirip bize geçmişe yönelik, birilerine adrese teslim, kanunların genelliği ilkesine aykırı olarak birilerine, özellikle birine adrese teslim... Fiyat farkı kararnamesini burada arkadaşlarımız geri çektirdi, Sayın Canikli, eski Grup Başkan Vekili arkadaşınız, şimdi Kabine arkadaşınız, bana bizzat söylemesine rağmen "Tamam." dedi, bir baktım aşağıda yine korsan bir şekilde o madde geçmiş. Yani, onun için diyorum adalet sizin mülkünüzün temelini sağlamlaştırdı. Kime gitti onlar? Şahsa yönelik düzenleme nasıl yapıldı? Anlamak mümkün değil. Arasında Kamu İhale Kurumu düzenlemeleri var, ihaleleri var; arasında kamulaştırma düzenlemeleri tamamen hukukla ilgili, adaletle ilgili. Vatandaşın dava açma hakkını elinden aldınız. Açılmış davaları kanun eliyle sonlandırıyorsun, bu nasıl bir hukuk? Bu nasıl bir adalet yani? Bırakın, bari dava açsın, mahkeme karar versin. Getirdiğiniz kanun, vatandaşın açılmış davalarını kaldırıyor, yeni açılacak davaların önünü kesiyor. E kendi mahkemenize de güvenmiyorsun. Bırakın gitsin adam kardeşim mahkemeye varsa eğer mevcut kanunlara göre. Yani, onun da önlemini alıyorsunuz; hukuku değiştiriyorsunuz, kanunu çıkarıyoruz, ne olur ne olmaz diye adamın dava açma hakkını da elinden alıyorlar. Böyle bir anlayış olur mu? Yolsuzluk var, usulsüzlük var; gitmiş vermiş adam okul yapılsın diye, kamu kurumu yapılsın diye vermiş, dökmüşsünüz, siz değiştirmişsiniz planını imar yapmışsınız, rant alanı, AVM yapıyorsun. Vatandaş da diyor ki bana "Oradan rantımı ver." "Yok, alamazsın." diyorsun. Ama size gelince Maliye Bakanı diyor ki: "Şehir rantları koyacağız, gelir vergisinde reform yapacağız. Bizim yanına yaptığımızdan rant artarsa vergi alacağız." Ama vatandaşa diyorsun ki "Yok kardeşim, açılanları da iptal ediyoruz. Kamulaştırma mamulaştırma... Siz biz ne verirsek, makul bedel..." Yani, anlamak mümkün değil Sayın Bakanım.

Hepsinden daha komiğini yaşadık, hadi özelleştirmeye çok komedi bahaneler uydurdular: "Efendim, fiilî imkânsızlık var, iadesi mümkün değil." diye. Kanun karar verdikten sonra gidip adamın evini haczediyorsun, arabasını haczediyorsun; evindeki eşyalarını, telefonunu, bilgisayarını bilmem ne varsa haczediyorsun. Yani, onda fiilî imkânsızlık olmuyor; kırıyorsun, giriyorsun, alıyorsun, tutar tutmaz ama adam özelleştirdiği yere 2 tane çivi çakmış "Kusura bakmayın, çiviler 20 lira biz 30'a almıştık." E ver 50 lirasını adamın o zaman veya çivinin bedelini tespit et, orada da mahkeme var. Bir de yol gösteriyorlar.

Yani, şimdi hangi birini anlatayım. En komiğini burada size söyleyeyim Sayın Bakanım. Ya bu son torba hakikaten tamamıyla işin tüy dikme faslıydı. Bir avuç zehrin üzerine bir parmakçık bal çalıp maalesef, bize onları buradan geçirttiniz. Yani, en son gece yaşadığımız...Genel Müdür arkada, burada duruyor Kanunlar Kararlar Genel Müdürümüz, kendisi bizatihi şahit oldu. Ben tanımadığım için, önce "Müsteşar geliyor" dediler, Müsteşar zannettim. Şimdi, hem de Kanunlar Kararlar Genel Müdürünün eliyle göndermişsin, daha vahim. "Ben Genel Müdürüm." deyince ben daha vahim dedim. Niye? O bakanlıkta buna en çok sahip çıkması gereken sizsiniz. Ya Plan ve Bütçe Komisyonunda CMK görüşülür mü Sayın Bakanım? İnsaf, vicdan, grup başkan vekilliği de yaptınız ya, hukukçu olmanızı bırakıyorum, İç Tüzük'ü en iyi bilenlerden birisisiniz. Yani, Plan ve Bütçe Komisyonunda CMK'nın ne işi var? Allah rızası için.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Niye? Allah'ın emri mi ya?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ya, böyle bir şey olur mu? Adalet Komisyonu ne işe yarıyor? Arkadaşlar getirmiş ama komik tarafı sadece o değil.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Adalet Komisyonunu kapatırsanız bakarız Sayın Bakan.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ya şubat ayında çıkarmışsınız yani şubat ayında çıkarmışsın, martta Resmî Gazete'de yayımlanmış. O zaman neymiş? "Efendim, bu paralelciler bize operasyon yaptı, bizim haberimiz olmadı, gizliliği kaldıralım." Güzel, kaldırdınız. E şimdi? "Vallahi biz onlara operasyon yapıyoruz, kusura bakmayın. Bu sefer avukatları bilgi almasın." Ya tamam da bana niye getiriyorsun? Yani, çıkarırken ben mi çıkardım? Git Adalet Komisyonuna.

Şimdi, böyle bir şey olamaz Sayın Bakanım. Sizin Adalet Bakanı olarak buna müsaade etmemeniz lazım. Dört saatlik kavgamızdan sonra arkadaşlar maddeyi çektiler, sonra tek madde... Tamam, o da doğru değil ama en azından oradan geçirin ya. Ya, buraya torbanın içine ihtiyaçtan, sahibinden ne varsa vallahi geldi. Yani, acele eline alan burada koşuyor, 2 tane... "O nereden çıktı?" diyoruz, "Oldu." 150 böyle oluyor. Sizin iradeniz 61 maddeydi.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Torbaya 150 tane maddeyi...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Torba çuval oldu, harar oldu, harar. Şu anda kitap oldu, yazdım, iki hafta sonra da yayınlayacağım, size de hediye edeceğim, en önce size vereceğim. Yani, torba hukuku artık harara dönüştü. Bizim Antalya'da harar vardır, pamuk hararları vardır böyle kocaman. Torba dediğiniz şu kadarcık bir şey yani.

Şimdi burada gülüyoruz ağlanacak hâlimize. Maalesef hukuk devleti ilkesi ayaklar altına alındı. Anayasa Mahkemesinin kararlarını geçersiz sayıyoruz, Danıştayın kararlarını işimize gelmeyince geçersiz sayıyoruz hatta Sayın Erdoğan ileri gidip kendisini daha önce her türlü şeyden koruyan, kapatma davasında dahi kol kanat geren Haşim Kılıç'a kalkıp "gayrimillî" diyebiliyor. Yani, ben anlamıyorum şimdi bugün iyi yarın kötü olunca. Aynen paralelcilere yaptığınız gibi, herhâlde hemen ortaklık bozuldu muydu yaftayı yapıştırıyoruz.

Şimdi, iyi güzel de bu hukuk nasıl tecelli edecek? Bizim hukuka inancımız, Sayın Ayaydın "Umudumu kaybetmiyorum." diyor ama maalesef bu on iki yılda en fazla kaybettiğimiz, en önemli şey adalet duygusu oldu. Yani, adınızda var yani siz "AK" diye diye Adaleti de unutuldu, AK kaldı. Yani adınızda var; bir Bakanlığın adında kaldı bir partinin adında kaldı, kusura bakmayın. Böyle bir ortamda eğer Sayın Cumhurbaşkanı kalkar başta kendisi hukuk tanımazsa, bütün kurumları, Anayasa'nın başlangıç hükümlerindeki herkesin uyması gereken kurallara önce kendisi uymazsa, Danıştay kararına rağmen "İnşaata devam edin." derse, Anayasa'daki açık kurallara rağmen "Ne olur ne olmaz partide bir sıkıntı olmasın, ben o işi de yapayım, kongreyi de halledeyim yapayım, ondan sonra geçeyim." derse maalesef ben ona diyorum ki hukuk baştan kokar, balık değil kokan, hukuk baştan kokuyor, aşağıya doğru da yayılıyor. Maalesef hukuk devleti ayaklar altında kaldı. Pat diye sizinle ilgili bir şey olunca anında -"Alo Fatih" hatlarını biliyoruz ama- hemen mahkeme bir karar çıkarıyor, beş dakika içinde TİB'e gidiyor, BTK'ya gidiyor, hemen adama tebligat yapıyorsunuz.

Yani, geçen gün söyledim İnternet'le ilgili şeyde de size yeniden söyleyeyim. Savcıya suç duyurusunda bulundum, bir seneyi geçti. Facebook sayfam "hack"lendi, onunla bitireyim. Ben de baktım, sahtekârlık var, birileri diyor ki işte "Şuna yardım et, buna yardım et." 3 tane mobil telefon operatörünün isimlerini vererek "Şuralara bağışta bulunun, mesaj atın diyor." Söylüyorum, diyor ki arkadaşlar "IP numarasını bulduk, filanca yerde çıktı, İnternet kafe." Onun öyle olacağını biz biliyoruz. Peki, savcı o şirketlerle ilgili yazdığımız ekinde, numarasını yazdığımız şeyleri niye araştırmaz? Sizinkini pat diye anında alıp, mahkeme kararını da bir günde alıp oradan götürüyor, anında oradaki yayını durduruyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Benimle ilgili hiç öyle bir şey yok.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Örnek söylüyorum yani Hükûmetle ilgili. Size daha henüz yok, bir şey demedik yani ama diğer bakanlarla ilgili vardı. Yani, kapatılanları biliyorsunuz, uzun konuşmayalım diye söylüyorum. Herhangi bir usulsüzlük, bir şey veya hakaret diye düşünün yani Hükûmetten birisine bir... Tamam, çıksın da ya vatandaşın yaptığı müracaatlar ne olacak? Diyorum ki kamu davası bu. Savcıyla kendim bizatihi konuştum. Ya diyorum ki orada yazıyor, örneklerini vermişim, ekini vermişim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Sözcü Vedat Demiröz geçti)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bitirdim, bitirdim, örneği söyleyeyim ki Sayın Bakanın kafasında canlansın.

Üzerinde yazıyor, diyor ki "5555'e gönder" A şirketiyse, B ise " 7777'ye gönder." C ise "8888'e gönder." Bu 8888 kimin? 7777 -örnek söylüyorum- kimin? Bir şirketin anlaşmalı. Dokunduğu zaman bunu bilen bilir, BTK'ya söyledim, savcılığa suç duyurusunda bulundum, emniyetin ilgili istihbarat birimine söyledim, hâlen daha takipsizlikte. Nasıl hukuk tecelli edecek? Benim işim bitti diyorum, ben güvenli moda aldım ama kamu davası, nitelikli dolandırıcılık var. Daha önce de söyledim, Kayseri'de bir örnek söyledim. Hâkimin raporlu olduğu zamanda yetkisiz avukat kapatma istemi, tescil işlemi yapıyor. Bununla ilgili soruşturma açılıyor, Bakanlığınız izin vermiyor. Daha önce, ta sizden önceki dönemde verdiğim soru önergesi. 2 defa tekrarladım "Bakanlığımızın takdiridir." diyor. Nasıl olur? Yani, izinli olan bir hâkim bir kesinleşme hükmünü raporluyken raporlu, onun adına imza atılıyor, siz bunu soruşturmuyorsunuz, izin vermiyorsunuz, gereksiz kaos çıkacağını... Peki, benim hukuka nasıl itimadım kalsın o zaman Sayın Bakanım? Yani, ortada delil var, adam ifadesini vermiş, "Ben raporluydum." diyor. Onun raporlu olduğu dönemde imzası atılmış, başsavcıya şikâyet var, başsavcı izin vermiyor "Gereksiz kaos." Gereksiz kaos ne? Belediyenin avukatı da o sahtekârlığın içinde, azledilmiş avukat da sahtekârlığın içinde. Şimdi, işte, soruşturacak, soruşturmuyor. Bakanlığa dilekçe vermiş, hepsi var, okudum size. Torbada okuduğum kamulaştırmayla ilgili dosya oydu size, söyledim. Yani, bunları gördüğümüz zaman bizim hukuka falan artık güvenimiz kalmıyor. Lütfen, önce bırakalım bunu; bütçe geldi, o gitti, oraya yaptık, sarayı yapmışsınız. Ne yapalım işte? Sayın Cumhurbaşkanı da sarayı yaptırdı, oturacak. Bakalım ne kadar oturabilir? Sarayın bir şeyi yok ki. İçinde huzurlu oturabilecek mi? Orada içinde bize sağlıklı adalet hizmeti verebilecek mi veremeyecek mi? Binayı yaptık ama hâkimler eğer adaleti tesis edemiyorsa bir anlamı yok; gerekirse çadırda otursun ama adaleti tesis etsin. Hiçbir anlamı yok. Oturur, tamam, güzel. Her türlü siyasi baskı olmuş, yargı birbirine düşmüş, demin arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Günal, lütfen toparlayın, 3'üncü kez uzatıyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Başkanım.

Bu konu biraz işin temeli ya, onun için. Dolayısıyla, oradaki mülk devlettir. Eğer orada sorun olursa, hukuk baştan kokarsa devletin temeli de sarsılır diyorum.

Benim umudum yok ama inşallah çok zarar vermeden bu iktidardan gidersiniz de geldiğimizde toparlaması kolay olur diyor, bütçelerinin hayırlı olmasını diliyorum.