| Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye'deki tarım politikası, uygulanan tarımsal desteklemeler ve bu konuda yapılan çalışmalara ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 20 .04.2016 |
BAŞKAN - Arkadaşlar, yani hepimiz şunu biliyoruz: Dünyadaki tarımsal ürünlerin dolaşımında mutlaka, ülkelerin şu veya bu ad altında ürünleri destekledikleri bir vakıa yani ürünler doğal ve tabii şartlarda rekabet şansına sahip değil. Ben âcizane şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Bizi biraz ters köşeye yatırıyorlar -sahada gördüğümü arz etmek istiyorum- bundan kurtulmanın, buna çare bulmanın... İlgililer de bu masanın etrafında. Şimdi, genelde biz ürünü değerlendirirken paraya tahvil ederek bir maliyet çıkarıyoruz yani bir ürüne parayla bir ad koyuyoruz, örneğin "Patatesin maliyeti şu kadardır." diyoruz, veya "Patates şuna mal olmuştur." diyoruz ve başka ülkelerin patatesiyle veya işte, ayçiçeğinde bu daha müşahhas, pamukta daha da belirgin, yani ürünün adını koymadan bir rekabet şansımız dikkate alınabilirse daha doğru rekabet gücü elde edeceğimizi düşünüyorum. Mesela biz Ukrayna'daki birim alandan aldığımız ayçiçeğine göre daha fazla ayçiçeği aldığımız hâlde, Ukrayna'daki ayçiçeği bizim sınırlarımızdan, gümrüklerimizin sınır fiyat farklılıklarını da geçerek bize girebiliyor. O zaman nasıl giriyor? Yani birim alandan daha çok ürün bizde alınmasına rağmen Ukrayna'nın ayçiçeği Türkiye'ye gelebiliyorsa biz ürünün adını koyarken, fiyatlandırırken bir eksiklik yapıyoruz. Bence şöyle yapmalıyız veya şöylesi daha mı doğru olur: Biz ürünü, ürünün girdilerini paraya tahvil etmeden, örneğin 1 ton ayçiçeğini üretmek için ne kadar, kaç kilogram veya hangi miktarda gübre kullandık, kilovatsaat cinsinden ne kadar elektrik kullandık, ne kadar işçilik kullandık; bunları yazalım, girdileri böyle yazalım, miktar olarak yazalım; çıktıyı da miktar olarak ölçelim. Miktar olarak rekabet edeceğimiz her ürünün desteğini karşı tarafın desteğiyle destekleyerek mağdur olmasını önleyelim. Şimdi, birim alandan daha çok ürün aldığınız hâlde o ürün bütün gümrük duvarlarına rağmen, vergilere rağmen sizin sınırlarınıza geliyorsa o ürün üretildiği ülkede daha çok destekleniyor demektir. Dolayısıyla, desteklerde rekabeti esas alan, birim alandan aldığımız miktarı esas alan, miktardaki girdileri miktar olarak toplayarak yani çıktıyı miktar, girdileri de miktar olarak hesap ederek bir yeni yöntem geliştirmenin bizi özellikle Dünya Ticaret Örgütünün önümüzdeki günlerde sınır fiyat farklılıklarını savunamayacağımız, gümrüklerin koyulamayacağı, desteklerin çok azaltılacağı bir zemine doğru taşıyacağını düşünüyorum. Onun için, bizi öne çıkaracak rekabet gücü yüksek ürünleri tekrar ele almalıyız diye düşünüyorum. Bunun değerlendirilmesi gerçekten çok önemli.
Bir de şöyle bir hususu görüyorum ben: Mesela bunu şekerde yaşıyoruz biz. İşte, Brezilya'nın şekeri çok ucuz gözüküyor. Ya, ben dedim ki: "Acaba Brezilya şekerde ne yapıyor da bize göre daha uygun fiyatlarla şeker mal ediyor?" Brezilya'ya kadar gittim, şeker fabrikasına girdim, bütün detaylarına baktım, çok enteresan şeylere rast geldim. Birim alandan biz daha çok şeker elde ettiğimiz hâlde Brezilya'nın şekeri o okyanusu vesaireyi aşarak, birçok gümrüğü aşarak bize gelebiliyor, bizimle rekabet edebiliyor. Peki, nasıl ediyor? Birim alandan hemen hemen aynı miktarı almanıza rağmen orada çok özel destekler var. Mesela, nedir? Çok göze çarpmıyor ama çevreyle ilgili kaygıları yok, arıtımla ilgili bir yatırımları yok, arıtmayla ilgili bir işletme giderleri yok, çevreyle ilgili bir işletme giderleri yok. Mesela, en basiti, bizim bir şeker fabrikamızda arıtmayla ilgili yaklaşık 50 milyon dolarlık yatırıma ihtiyaç vardır; bu bir girdidir, bu bir maliyettir, şekere binecek maliyettir. Orada ne olmuş? Muaf tutulmuş. Başka ne olmuş? Ürettikleri enerjiyi bile bedava kullanıyorlar. İşçilikte, herhangi bir işçiyle ilgili kaygıları yok, sosyal güvenceleri yok. İşte bütün bunları topladığınız zaman siz rekabet edemiyorsunuz, rekabet şansınızı kaybediyorsunuz. Onun için, rekabette esasın, aslın yani paraya tahvil edilmiş fiyatlarla değil miktar üzerinden yapılmasının bizi daha doğru yönlendireceğini düşünüyorum.
Bir de özellikle Ekonomi Bakanlığımızdan, işlenmiş ürünlerin desteklenmesini tabii ki çok doğru bulmakla birlikte işleyecek tesislerin kurulmasına yani sanayi yatırımlarına da özellikle destek verecek bir argüman geliştirmeliyiz. Tarım ürünlerini, eğer biz inciri incir olarak, üzümü üzüm olarak satarsak, inciri veya üzümü işte bunun içerisine koyup, ambalajlayıp dünyaya süremezsek ürünün rekabet şansı yok. Onun için, bizim acilen daha çok, ürünlerimizi endüstriyel ürüne dönüştürecek sanayi yatırımlarına ihtiyacımız var. Burada da yeni bir perspektife, yeni bir bakışa, yeni bir desteğe ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bunun sağlanmasının bizi daha rekabetçi kılacağını zannediyorum.
Diğer taraftan, havza bazlı destekleri çok değerli, çok kıymetli buluyorum ama şu kaygıyı da ifade etmeden geçemeyeceğim: Yani, sonuçta, su kısıtına destek verebiliriz. Vatandaşın bugün yerleşkesinde, yerleştiği yerde veya ziraatını yaptığı bölgede bir geliri var. İşte, ne kullanıyor? Yer altı suyu kullanıyor. Yarın bir kısıt getirdiniz, oradaki havza bazlı üretimden su kısıtı var diye desteği çektiniz, ne olacak oradaki vatandaşım? Toplam geliri düşecek. Dolayısıyla, eğer bir kısıttan dolayı biz bir üründeki desteğimizi azaltacaksak ikame ürüne vereceğimiz destek onun toplam gelirini azaltmamalı. Eğer toplam geliri azaltacak olursak biz yine köyden, kırsaldan kente göçü hızlandırmış oluruz, aldığımız su ürküttüğümüz kurbağadan daha da çok maliyetlere sebep olabilir. Bunun için, bu havza bazlı destekte özellikle su kısıtını dikkate alırken bu kaygıları da izale etmek lazım diye düşünüyorum.
Bir diğer husus da, işte bir havza ilan ediyoruz ama havzanın içerisinde havzalar var, daha dar, daha küçük bölgeler var; daha minimize edilmiş, daha küçülmüş havzaları da kendi içerisinde havza ilan ederek oranın verimliliğini ekarte edecek bir davranışta bulunmamalıyız. Bunun da bir çalışmasını havza bazlı çalışmalarda dikkate alırsak daha doğru bir düzenlemeyi sağlamış oluruz diye düşünüyorum.
Ben bir açılış ve giriş olsun diye kabaca bunları ifade ettim, söz arkadaşlarımızın.
Buyurun arkadaşlar.