| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721) (Alt Komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 27 .06.2016 |
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunun Sayın Başkanı, sayın üyeleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Daha iyi bir eğitim vermek için Millî Eğitim Komisyonumuzun gündemine getirdiğimiz eğitim camiasının bütününü ilgilendiren bu yasa tasarısına katkılarınızdan dolayı şimdiden teşekkür ediyorum.
Halkımızın eğitime ilişkin bizden beklentisi çok yüksektir, bu alanda atılacak adımların herkesi ilgilendirdiğini ve atılacak her adım hakkında da herkesin söyleyecek bir sözünün olduğu da bir gerçektir.
Eğitim, bugüne kadar görev yapan her cumhuriyet Hükûmetinin programında özel bir yer almıştır. Eğitim 65'inci cumhuriyet Hükûmeti programında da 6 temel çalışma alanından biri olarak belirlenmiştir. İnsani kalkınma hedefimizin temelini eğitim oluşturmaktadır. Eğitim ülkemizin geleceğine yönelik yapılan yatırımdır. Ülkemizin çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkma hedefini gerçekleştirecek yegâne sürecin de eğitim olduğunu düşünüyoruz. Bu alanda temel gayemiz insanımızın yaşam kalitesini yükseltmek, ülkemizin insan kaynağını çağdaş dünyayla rekabet edebilir donanıma kavuşturmaktır. Bu ise, hayat boyu süren bir çalışmayı gerektirmektedir. Bilgi tabanlı, ekonominin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren, özgürlükçü, üretken ve rekabetçi bir eğitim sistemini oluşturmak istiyoruz.
Eğitim alanında temel altyapı ve erişim sorunlarını önemli ölçüde çözdük. Önümüzdeki dönemde başta eğitimin kalitesini yükseltmek olmak üzere, eğitimde örnek alınan ülke olmayı amaç ediniyoruz.
Yasa tasarısının genel gerekçelerini izah etmeden önce bu tasarıyla ilgili olarak kurulan alt komisyonda yapılan tartışma ve paylaşılan önerilerden dolayı başta Alt Komisyon Başkanı Sakarya Milletvekilimiz Profesör Doktor Mustafa İsen olmak üzere, alt komisyonun bütün üyelerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli üyeler; Komisyonumuzun gündeminde bulunan kanun tasarımızı özetle 7 başlık altında sınıflandırabilmek, sunabilmek mümkündür. Bu başlıklardan ilki, Bakanlık merkez teşkilatımızda teftiş birimimizin yeniden yapılandırılması, görev ve işlevlerinin yeniden tanımlanması, bu görev ve işlevleri yerine getirecek çalışma arkadaşlarımızın yeni iş bölümüne göre görevlendirilmesi konusudur.
İkinci başlık olarak, dinamik bir süreç olan eğitim sektörüne ilişkin ortaya çıkan yeni gelişmeler, yargı kararları, uygulamada karşılaşılan sorunlar ve 1 milyona yakın öğretmenin mensubu bulunduğu bir aile içinde yapılan değerlendirmeler sonrasında, Bakanlığımıza gelen öneriler doğrultusunda yapılan değişiklikler olarak özetlenebilir.
Üçüncü başlığımız, özel eğitim kurumlarımıza ilişkin uygulamada karşılaşılan bazı sorunların çözümüne yönelik düzenlemelerdir.
Bir diğer başlık, ölçme, değerlendirme alanında ortaya çıkan akademik gelişmeler, başta güvenlik olmak üzere sınavların uygulanmasında karşılaşılan sorunlar ile ihtiyaç duyulan nitelikli emek gücünün temininde karşılaşılan sorunları aşabilmek için getirdiğimiz değişikliklerdir.
Beşinci konumuz, kamuoyunda bilinen adıyla yurt dışı lisansüstü eğitim bursları ya da Kanun'daki adıyla Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun yani 1416 sayılı Kanun'la ilgili olarak düzeltilmesi gereken bazı hususlar ve yeni gelişmeler ışığında ortaya çıkan bir kısım mağduriyetlerin aşılmasına yöneliktir.
Altıncı başlığımız, mesleki ve teknik eğitimin geliştirilmesine yönelik bazı değişiklik önerilerimizi içeriyor. Okullardaki staj uygulamasından küçük işletmelerin yüküne, çıraklık eğitiminin zorunlu eğitim sürecinin bir parçası olmasından meslek liselerimizdeki çocuklarımızın karşılaştığı iş kazaları ve meslek hastalıklarının sosyal güvence altına alınmasına değin bir dizi önemli düzenlemeyi içermektedir.
Tasarımızda yer alan son başlık ise Yükseköğretim Kurulu ve ÖSYM'yle ilgilidir. Bir kamu görevlisi olan ve 657 sayılı devlet memurlarına tabi olarak hizmet veren, üniversitelerdeki personelin disiplin uygulamalarına ilişkin hükümler Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gerekçesine uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. Yasaya konulma gerekçesi tamamen yargı kararlarında zikredilen yasal dayanak eksikliğinin giderilmesidir. Tasarının bu kısmında ayrıca Trabzon, Van, Mersin, Sivas, Eskişehir'de ve diğer birçok devlet üniversitesiyle birlikte bazı vakıf üniversitelerin kurulmasına ilişkin öneriler de vardır. Ayrıca ÖSYM'nin ihtiyaç duyduğu bazı yeni kadroların oluşturulmasıyla merkezî sınav uygulamalarının ölçme değerlendirme alanındaki yeni gelişmelere uyumlulaştırılması da amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan, sayın üyeler; Komisyonumuzun gündemindeki tasarıda öncelikle Rehberlik ve Denetim Başkanlığından Teftiş Kurulu Başkanlığına geçiş öngörülmektedir. Bu başlık altında Bakanlığımız tarafından ve Bakanlığımız denetim ve gözetimi altında yürütülen eğitim faaliyetlerinin daha etkin yürütülebilmesini teminen Rehberlik ve Denetim Başkanlığının yeniden yapılandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Günümüz yönetim anlayışının gereği olarak eğitim sisteminin denetiminin tek elden yürütülmesi gerekmektedir. Böylelikle eğitim hizmetlerinin sunumundaki hataları en aza indirmeyi, hizmetler arasındaki farklılıkları gidermeyi, hizmet sunumundan hedeflenen kalite düzeyini yükseltmeyi amaçlamaktayız. Kurulacak teftiş kurulu başkanlığında görevli Bakanlık maarif müfettişleri marifetiyle denetim hizmetleri merkezden yürütülecek, hizmet alanındaki bütün kurumlar düzenli aralıklarla denetlenecek, izleme, değerlendirme ve bu hizmeti sunanlara daha etkin bir rehberlik hizmeti de verilecektir. Düzenleme kamuoyunda yansıtılmaya çalışıldığı gibi bir grup maarif müfettişini tasfiye veya mağdur edilmesi değildir bizim bakış açımızca. Denetim ve rehberliğe ilişkin bazı yetkilerin muhakkik ya da araştırmacı niteliğinde illerdeki eğitim uzmanları tarafından yapılması temin edilecek teftiş birimi yeniden yapılandırılacaktır. Bu tür bir yapılanma denetim hizmetinin daha etkin verilmesini temin edecektir. Biz hâlihazırda hem rehberlik ve hem de denetim işini yapan birimimizle bir iş bölümü yapmak istiyoruz. Elimizdeki maarif müfettişlerinin bir kısmının denetim işini yapan müfettişlerce, bir kısmının da illerde rehberlik hizmeti sunan uzmanlarca yapılmasını istiyoruz. Bu düzenleme hayata geçirildikten sonra hizmet içi eğitimlerle her iki grubun da yetki ve sorumlulukları Bakanlığın kendilerinden beklentileri ve görev tanımları açıkça düzenlenecektir. Yapılan, bir iş bölümüdür. Eğitim uzmanı olarak atanacak çalışma arkadaşlarımız illerde okullarda, kurumlarımızda rehberlik hizmetini yürütmeye devam edeceklerdir. Bu hizmetleri yaparken özlük haklarında da hiçbir kayıp yaşanmayacaktır. Yapacağımız mülakat ile de denetim görevini yapacak müfettişler belirlenecektir. Müfettişler teftiş kurulu başkanlığında müfettiş olarak rehberlik yapmaya uygun olanları da taşra kadrolarımıza rehberlik hizmetlerinde uzman olarak istihdam edeceğiz.
Denetim hizmetleri standartlara uygun olarak eğitim hizmetinin sunulduğu okulun ve bölgenin özellikleri ve dinamiklerine göre alanında uzman ve kendini sürekli geliştirebilen Bakanlık maarif müfettişlerince kişisel yaklaşımlardan ve yerel etkilerden uzak, nesnel olgulara göre yerine getirilecektir. Ayrıca okul, öğrenci ve öğretmen sayılarına göre ihtiyaç duyulan bölgelerde merkeze bağlı olarak çalışma merkezleri de kurulacaktır. İnceleme, soruşturma ve ön inceleme çalışmalarında da görev standartları çerçevesinde hukukun temel ilkeleriyle meri mevzuata uygun olarak aynı fiillere getirilecek ceza tekliflerinde de uygulama birliği sağlanmış olacaktır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; merkez teşkilatında konuşlandırılacak olan denetim biriminin teftiş kurulu başkanlığı olarak çerçevesi çizildiğinde Bakanlık teşkilat yapısı 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun hükümleri ile de uyumlu hâle getirilmiş olacaktır. Ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda Bakanlık ve genel müdürlük müfettişlerine tanınan yetki konusunda diğer bakanlıklarda görevli müfettişler yönünden ortaya çıkan farklılıklar da giderilmiş olacak ve statüde eşitlik, yetki, atama ve yargılama usulünde de denklik oluşacaktır. Sonuç olarak 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname'de yapılması istenen değişikliklerle Anayasa'nın 42'nci maddesinde yer alan eğitim ve öğretim hizmetlerinin Millî Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetiminde yapılacağı hükmünden hareketle merkezî denetim birimiyle hizmetlerin süreç ve sonuçları objektif kriterlere dayalı olarak denetlenebilecek, izlenebilecek ve akabinde değerlendirilebilecektir. Performans sonuçları, değerlendirme raporları ve benzeri yöntemlerle alınan geri bildirimlerle daha nitelikli yöntem ve amaç geliştirilmesi sağlanacak ve eğitimin kalitesi de sürekli olarak artacaktır. Denetim elemanının yerelde görev yapması, denetimin etkinliğini azaltmakta, uzun süre bu yerlerde görev yapmaları denetim faaliyetlerinin bağımsız ve objektif olarak yürütülmesini de olumsuz etkilemektedir. Bu ve benzeri olumsuz durumları ortadan kaldırmak ve denetim faaliyetlerinin her türlü yerel etkiden uzak olarak gerçekleştirilmesi amacıyla bu düzenleme çağdaş denetim anlayışının da bir gereğidir.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri; bugün burada görüşmelerini yapacağımız yasa tasarısında ikinci grup olarak nitelendirdiğimiz değişiklikler ile de Bakanlığımızın günlük işlerini yürütürken karşılaşılan bazı sorunların çözümünü amaçlamaktayız. Bunlardan ilki Hukuk Müşavirliğimizle ilgilidir. Bildiğiniz gibi Bakanlığımız kamuda çalışan toplam personelin üçte 1'ini bünyesinde barındırmaktadır. Nüfusumuzun yaklaşık dörtte 1'i olan öğrencilere de doğrudan hizmet veriyoruz. Her yıl sadece atama ve yer değiştirme işlemleri açısından yarım milyonun üzerinde başvuru alıyoruz. Aynı şekilde il müdürü, ilçe müdürü, şube müdürü, il müdür yardımcısı, müfettiş, okul ya da kurum müdürü, müdür başyardımcısı ve yardımcısı olarak düşünüldüğünde 100 bine yakın idari kadroda da arkadaşımız var. Yine, her yıl 1 milyon 300 bin öğrencimiz temel eğitimden ortaöğretime geçmek için sınava giriyor. Bu öğrencilerimizin sınav ve yerleştirme işlemleri de Bakanlığımızca yapılmaktadır. Yaptığımız her bir idari işlemimiz yargı denetiminde yürüyor, hukuk devletinin gereği de budur. Herhangi bir uygulamamız ile muhatap olan, bizden talepte bulunan herkesin, her çalışanımızın ya da hizmet sunduğumuz her insanın yargıya başvurma hakkı mevcuttur. Yapılan ihaleler ister inşaat olsun ister taşıma ister ücretsiz ders kitabı ve bunlardan doğan uyuşmazlıklar, kamulaştırma, kamulaştırmasız el atma ve mülkiyete ilişkin davalar da takibi gereken Bakanlığımızca diğer konulardandır. Tüm bunlar göz önüne alındığında hâlen 200 binin üzerinde derdest olan dava mevcuttur. Bu davaların her biri farklı hukuki süreçlere tabi olup kimi özel hukuk sözleşmelerine, kimi mülkiyet hakkına ilişkin, kimi de idari yargıya tabi olarak yürütülmektedir. Yargısal işlemlerin takibinin yanında, Bakanlığımızdaki tüm birimlerin merkez ve taşra teşkilatının yanında diğer kamu birimlerinin de talep ettiği hukuki mütalaalar Hukuk Müşavirliğimizce verilmektedir. Bütün bu hukuki iş ve işlemleri bizim iş yükümüze denk olmayan diğer bakanlıklardaki yapıyla yürütmeye çalıştığımız da bir gerçektir. Bu nedenle yapmak istediğimiz şey, Hukuk Müşavirliğimizi hukuk işleri genel müdürlüğü olarak yeniden yapılandırarak bünyesinde oluşturacağımız uzmanlaşmış dairelerle ve ekiple, bir takım ruhu içerisinde daha hızlı ve sağlıklı bir hukuk hizmetini yürütmeyi amaçlıyoruz. Yapılan her sınavda itirazlar olmakta buna ilişkin talep, itiraz ve yargılama sürecini ivedilikle takip etmek durumundayız. Hiçbir hukuksuzluğa meydan vermeden, kimsenin hak kaybına uğramasına neden olmadan da yerleştirme işleminin de süresinde yapılması gerekmektedir. Herkes bir an önce çocuğunu bir okula yerleştirip tatile çıkmak istemekte, üniversiteler, liseler bazen bize göre planlama yaparken, kamu personeli yer değiştirme işlemleri için çocuklarının yerleşmesini de beklemektedir. Bu ise olağanüstü bir gayret ve özenin gösterilmesini de gerektirmektedir. Herhangi bir mağduriyetin yaşanmaması ve gecikmenin olmaması için âdeta zamanla yarışılıyor dense yeridir.
Sayın Başkan, sayın üyeler; Bakanlığımız merkez ve taşra teşkilatının hukuki anlamda yükünün çok ağır olduğu izahtan varestedir. Bu yükü çeken birimimizi güçlendirmek istiyoruz. Bakanlıkların Teşkilatlanması Hakkında 3046 sayılı Kanun'un ruhunda da açıkça görüleceği üzere Türkiye'de kamu hizmeti yürüten her bir bakanlığın kendine özgü yapısı vardır. 3046 bunu asgari düzeyde bir müşterekte buluşturmayı hedeflemektedir. Çağdaş kamu yönetim anlayışı şekli bir tekdüzelikten çok yürütülen kamu hizmetinin niteliğini öncelemeyi zorunlu kılmaktadır. Nitekim ülkemizde bakanlıklarda bu anlamda çok farklı uygulamalar da mevcuttur. Her bakanlık ya da kamu kurumu kendi sorumluluğundaki kamu hizmetinin niteliğine göre bir örgütlenme içine girmektedir. Esasen girmek zorundadır da, eğer siz hizmeti halka layıkıyla vermek istiyorsanız. Örneğin bazı bakanlıklar insan kaynakları birimini daire başkanlığı düzeyinde örgütlerken, bazı bakanlıklar genel müdürlük olarak yapılandırmayı daha uygun görmüştür. Yine benzer biçimde, bilgi işlem hizmetlerini yürüten birimler idari, mali işler ya da destek hizmetleri birimleri de hem ek göstergeleri ve hem de örgütleniş biçimleri itibarıyla farklılıklar arz etmektedir, ki doğal olanı da budur. Her bakanlık kendi sunduğu hizmeti en etkin bir biçimde sunacak örgütlenme yapısına sahip olmalıdır. 3046 sayılı Kanun'un 7'nci maddesinin 2'nci fıkrasında: "Anahizmet birimleri her bakanlığın hizmet ve görev özelliklerine ve alanlarına göre, bu bakanlıklara ait kuruluş kanunlarıyla düzenlenir." denilmektedir. Bakanlığımız Hukuk Müşavirliği de Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 19'uncu maddesinde diğer genel müdürlüklerimizle aynı düzlemde ve aynı hizmet birimleri arasında bir hizmet birimi olarak düzenlenmiştir.
Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname yürürlüğe girmeden önce merkez ve taşradaki adli davaları Maliye Bakanlığı il muhakemat müdürlüğündeki görevli avukatlar, Hazine avukatları takip etmekteyken bu davalar 2012 yılından itibaren Bakanlığımızın taşrada istihdam etmeye başladığı avukatlar tarafından takip edilmektedir. Alt komisyonda bu da sorulmuş, "Taşrada bununla ilgili avukatlarınız veya birimleriniz var mı?" diye, o bakımdan. Bugün valiliklerde görevli 246 kadroda atanmış 171 avukatımızdan 158'i 2012 yılının Temmuz ayından itibaren Bakanlığımızın taşra teşkilatında görev yapmaktadır. Öğretmenlerimiz, eğitim yöneticilerimiz, öğrencilerimiz, okul kantini çalışanlarımız, okul servisi çalışanlarımız, hizmet alımı yoluyla okul hizmetlileri olarak istihdam edilen personellerimiz, velilerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız ile gerçek ve tüzel kişilerden oluşan milyonlarca muhatabı tarafından açılan on binlerce davalı iş yükü bulunan Bakanlığımız Hukuk Müşavirliğinin genel müdürlük şeklinde teşkilatlanması sağlıklı bir hukuki hizmet verilmesi açısından bir zorunluluktur. Tüm bu nedenlerle Komisyon gündeminde görüştüğümüz bu tasarıda Hukuk Müşavirliğimizin adını ve örgütlenmesini yeniden düzenledik. Bundan böyle hukuki süreçlerin gereği hukuk işleri genel müdürlüğü tarafından yerine getirilecektir.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri; tasarıda yer alan bir düzenlemeyle de okul aile birliklerimizin yaşadığı bazı sorunları çözmek istiyoruz. Aynı şekilde her yıl ÖSYM'nin yaklaşık 3 katı kadar sınav yapan Ölçme Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzün bu sınavlara ilişkin soru hazırlama, değerlendirme ve sınavları yapmaya ilişkin görevlerinde bazı düzenlemeler öngörüyoruz. Bunlarla ilgili genel müdürlüğümüzün ÖSYM'deki esneklik ve imkânlara sahip olmasını istiyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; yine uygulamada ihtiyaç duyduğumuz bir başka düzenleme de FATİH Projesi'yle ilgili alımlara getirilecek istisnadır. Dokuzunca Kalkınma Planı, Vizyon 2023 Belgesi, Bilgi Toplumu Stratejisi ve Millî Eğitim Bakanlığı Stratejik Planı'nda yer alan hedefler doğrultusunda düşünme, algılama ve sorun çözme yeteneği gelişmiş, bilim ve teknoloji üretimine yatkın ve beceri düzeyi yüksek, üretken ve yaratıcı bilgi çağı insanının yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda eğitim sisteminin etkili, erişebilir ve fırsat eşitliğine dayalı bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Eğitimde niteliğin artırılması amacıyla bir yandan yenilikçi ve araştırıcılığın geliştirilmesini esas alan eğitici personelin nitelikleri artırılmakta, diğer taraftan fiziki mekân ve bilgi teknolojisi altyapısı güçlendirilmektedir. Çağa uygun bir eğitimin gerçekleştirilmesini teminen Millî Eğitim Bakanlığı ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte eğitimde fırsatları artırma ve teknoloji iyileştirme hareketi FATİH Projesi başlatılmıştır. Proje kapsamı itibarıyla mal, hizmet, yapım, danışmanlık ve çerçeve alımlar dâhil birçok farklı ihtiyacın bir bütünlük içinde birlikte teminini gerektirmektedir. Yapılacak alımlar veya hizmetlerin klasik bir ihale süreci içerisinde gerçekleştirilmesinin kamu yararına uygun olmadığını düşünüyoruz. Bu alımlarla öncelikle ülkemize teknoloji transferi sağlanması, yurt içi üretim ve yerli malı üretiminin teşvik edilmesi ve geliştirilmesi, araştırma-geliştirmeye kaynak ayrılması, alım yapılacak iş kapsamında gerekli insan gücünün yetiştirilmesi, en küçük yerleşim birimleri dâhil İnternet ve veri taşınmasına yönelik bir altyapı ve teknolojik birikime sahip olunması amaçlanmaktadır. Proje kapsamında bir yandan bilişim teknolojisi destekli öğretime uyumlu hâle getirilen eğitsel "e" içerikler oluşturulacak, "e" içeriklerin ses, video, animasyon, sunu, fotoğraf ve resim gibi çoklu ortam bileşenleriyle desteklenmiş öğrenme nesneleri ve etkileşimli e-kitaplar, öğrencilere tablet bilgisayarlar temin edilecek "e" içeriklere öğretmenler ve öğrenciler web tabanlı ortamlarda hem çevrimiçi hem de çevrimdışı biçimde kolaylıkla ulaşabilecek; değer taraftan dersliklerin teknolojik cihazlarla donatılması ve teknik altyapının güçlendirilmesi amacıyla dizüstü bilgisayar ve projeksiyon cihazı, çok amaçlı fotokopi makinesi, akıllı tahta, doküman kamera ve mikroskop kameranın bulunduğu akıllı sınıflar oluşturulacak ve tüm bu sistemin etkileşim içerisinde çalışabilmesi için altyapısı ve geniş bant İnternet erişimi için en küçük yerleşim birimine uzanan bir altyapı kurulacaktır. Proje başlangıç aşamasında katettiği mesafeyle dahi genç kuşaklarıyla küresel bilgi ekonomisinde öncü roller üstlenmeye hazırlanan pek çok ülke için de bir model olmaya adaydır. Projenin Avrupa'daki Geleceğin Okulları 2 standardına erişme yolunda önemli bir adım olduğu görüşü paylaşılmaktadır. FATİH Projesi eğitimin sunuluş biçiminde ve öğretim yöntemlerinden alınan sonuçları ölçmek ve değerlendirmek için süreklilik kazandırılmış bir sistemin kurulmasını, sistemin belirli aralıklarla gözden geçirilmesini gerektirmektedir. Her an yeni bir güncelleme ihtiyacı da ortaya çıkmaktadır, teknolojik gelişmelere bağlı olarak. Niceliği ve niteliği itibarıyla da proje çerçevesindeki alımların klasik alım usulleri içerisinde, bir bütünlük içerisinde teminin proje uygulama açısından ortaya çıkaracağı teknik zorluklar nedeniyle Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında tutulması gerekmektedir. Kamu alımlarını düzenleyen ve alımlarda standardizasyonu sağlamaya yönelik ikincil mevzuat aynı ya da benzer niteliklerde alımlarda kullanılmak üzere sadece belirli alanlarda idareye az da olsa takdir yetkisi bırakan tip idari şartname ve sözleşmelerden oluşmaktadır. Proje aynı anda birden çok alım çeşidini içinde barındırmakta, özellikle uluslararası katılımın sağlanmaya çalışıldığı ve nihai anlamda malı değil, teknolojiyi ülkemize kazandırmanın amaçlandığı bu alımlarda takdir hakkının yanında idareye müzakereyi yapma hakkının da tanınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu alımlarda takdir hakkının yanı sıra müzakere seçeneğini de kısıtlayan tip düzenlemeler nedeniyle proje ile Türkiye'nin hedeflediği amaca ulaşılabilmesi mümkün görünmemektedir. Talep edilen istisna ile alımlarda saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenilirlik, kamuoyu denetimi, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanda karşılanması ve kaynakların verimli kullanılması amaçlanmaktadır. İstisna olmak keyfîlik değildir, idarenin her türlü eylemleri yargı denetimine tabidir, kaldı ki bu ihaleler de yine bir mevzuat çerçevesinde yapılacaktır.
MUSA ÇAM (İzmir) - Kaçıncı kez değişti Sayın Bakan bu ihaleler?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Bu istisna ile uluslararası katılımı sağlayarak teknoloji transferi noktasında gerekli müzakerelerin yapılabilmesini sağlayacak ek olanaklara kavuşacağız. Proje, ülkemizin tamamını şantiye olarak kabul edileceği bir yapım, işletim, güncelleme ve bakım işi olarak değerlendirilebilir. Yapılacak altyapı ihalelerinde donanım kısmındaki çeşitlilik ve değişkenliğin de dikkate alınması gerekmektedir. Klasik kamu alımlarında standart sözleşme taslaklarının neredeyse hiçbir hükmünün uygulama aşamasında değiştirilemeyeceğine dair düzenlemeler bu proje için geçerli değildir. Bu projedeki alımların dinamizmi ve teknolojik temelli olması nedeniyle bekleyen faydayı da sağlamayacaktır. Ayrıca, mali mevzuat gereği sözleşme süresinin kısıtlandığı bir mevzuat çerçevesinde İnternet erişimi ve ağ altyapısının sağlanmasının yüksek maliyet gerektirmesi nedeniyle söz konusu projenin firmalarca yaptırım yapılabilir olarak değerlendirilmesi de pek mümkün değildir. Bu ve benzeri sebeplerle proje kapsamındaki alımların 4734 sayılı Kanun kapsamının dışına çıkarılarak genel ekonomik politika ve stratejiler çerçevesinde kamu alımlarına ilişkin temel politikaları oluşturmakla görevli Maliye Bakanlığı ile Kamu İhale Kurumunun görüşünün alınarak çıkarılacak bir yönetmelik çerçevesinde yapılması amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; ülkemizde eğitim hizmeti veren bütün özel okullar Bakanlığımız Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğünün izin ve denetimine tabi olarak hizmet vermektedir. Özel okullar kamu yükünün bir kısmını paylaşmaktadır. Ancak, ülkemizde özel sektörün eğitimdeki yeri arzu edilen düzeyde değildir. İstatistiklere bakıldığında, özel okullaşma oranı OECD ülkeleri ortalamasının altındadır. 2015-2016 öğretim yılında bu oran yüzde 7 civarındadır. Bakanlığımızın Stratejik Planı'nda 2019 yılı sonuna değin bu oranı yüzde 12'ye çıkarmayı hedefliyoruz. Bu konuyla ilgili teşvikler hakkında da Komisyona bilgi vermek isterim: 2014-2015 eğitim öğretim yılında 166.563 öğrenciye 532 milyon 832 bin 625 lira eğitim ve öğretim desteği verilmiştir. 2015-2016 öğretim yılında ise 228.160 yeni öğrenciyle birlikte toplam 337.335 öğrenciye 1 milyar 162 milyon 295 bin 586 lira eğitim öğretim desteği verilmiştir. Sistemden çıkan ve mezun olanlarla birlikte iki yılda toplam destek verdiğimiz öğrenci sayısı 394.723 olmuştur. Bu rakama organize sanayi bölgelerindeki meslek liselerine verdiğimiz destek dâhil değildir.
Bakanlığımız teşkilatını ve görevlerini düzenleyen 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile özel öğretim kurumlarının çalışmalarını düzenleyen 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'nda birtakım düzenlemeleri tasarıya aldık. Tasarının 5'inci maddesiyle 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 13'üncü maddesine yeni bir fıkra eklenerek yurt ve pansiyon gibi isimlerin yanında başka adlarla öğrencilere barınma hizmeti veren özel kurumların ruhsatlandırılmasına ve denetlenmesine ilişkin yetkinin Bakanlığımız uhdesine alınması hedeflenmiştir. Hâlihazırda mevcut mevzuat uyarınca özel öğretim kurumlarına iş yeri açma ve çalışma ruhsatları 5580 sayılı Kanun kapsamında Bakanlığımızca verilmektedir. Özel öğrenci yurtlarının kurum açma iznini Bakanlığımız düzenlemekte fakat bu kurumların iş yeri açma ve çalışma ruhsatları ise yerel yönetimler tarafından düzenlenmektedir. Öğrencilere hizmet verilen her 2 kurum türünün de ruhsatlandırılmasının farklı kurumlarca yapılması öncelikle kurum açmak isteyen kurucular nezdinde işlem karmaşasına yol açmaktadır. Öğrenci yurdu olarak açılış izni alamayan ancak belediyelerden farklı isimlerle öğrenci apartı, öğrenci evi, stüdyo öğrenci dairesi gibi iş yeri açma ve çalışma ruhsatı alan yerlerde de öğrencilere barınma hizmeti verilebilmektedir. Bakanlığımızca ruhsatlandırılmayan bu yerlerin öğrencilere verdiği hizmet unsurları, mekân standartları ve güvenlik şartları hiçbir şekilde Bakanlığımızca denetlenmemektedir. Kamuoyu tarafından her türlü öğrenci barınma hizmetlerinin Bakanlığımızın sorumluğunda yürütüldüğü kabul edilmektedir. Bu hususta Bakanlığımıza pek çok şikâyet gelmektedir. Bu şikâyetlerin önemli bir kısmı hakkında da Bakanlığımıza bağlı olmadığı için gerekli bir işlem de yapılamamaktadır. Kabul edilmelidir ki öğrencilerin hayatlarının en önemli dönemi olan öğrencilik yıllarında güvensiz ve standartlara uygun olmayan yerlerde kalması eğitimdeki başarıyı da olumsuz yönde etkileyecektir. Mevcut uygulamada öğrenci yurtlarının kurum açma izinleri Bakanlığımızca verildikten sonra iş yeri açma ve çalışma ruhsatlarının verilme işlemlerinin belediyelere göre farklı süreçlere ve uygulamalara tabi olarak gerçekleştirilmektedir. Öğrencilere barınma hizmeti veren özel kurumların kurum açma izinleri ile iş yeri açma ve çalışma ruhsatlarının Bakanlığımızca verilmesinden sonra bu yerlerin her türlü denetimleri Bakanlığımızca sağlıklı bir şeklide yapılabilecek, şartları uygun olmayan yerlerle ilgili olarak gereken tedbirler alınabilecek, böylece öğrencilerimizin devletin denetiminde olan güvenli ve sağlıklı ortamlarda kalmaları, barınmaları sağlanabilecektir.
Tasarının 10'uncu maddesi de yine özel öğretim kurumlarıyla ilgili. 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 43'üncü maddesine yeni bir fıkra eklenerek özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde destek eğitimi alan engelli bireyler ile bu eğitimi veren eğitim personelinin ders devam takiplerinin biyometrik kimlik doğrulama usulüyle yapılması hedeflenmektedir. Öncelikle şunu belirtelim ki: Sosyal devlet olmanın gereği engelli bireylere destek eğitimi veren bu merkezlerin üstün gayret ve performansla bir hizmet sunmasıdır. Bu kurumlarımızın sundukları hizmetler sonucu 301'in üzerinde engelli bireyimiz aktif olarak eğitime dâhil edilmiştir. Ancak, uygulamada bazen eğitim alması gereken birey eğitim almadığı hâlde eğitim almış gibi de gösterilebilmektedir. Yine, eğitimi vermesi gereken uzman eğitimli personel yerine yetersiz kişiler tarafından eğitim verilmeye çalışıldığı da görülmektedir. Bu tür sorunları gidermek için Bakanlığımızca sayısallaştırılmış kimlik bilgisi doğrulama yöntemiyle 17 ilde devam takibi başlatılmıştır. Yapılan uygulamada bireylerin fiilen eğitim almalarına ilişkin sağlıklı veriler alınmış, böylece engelli bireylerin destek eğitimlerini kesintisiz sürdürmeleri sağlanmıştır. Ancak, bir yargı kararı bu konuda da bir kanuni düzenleme olması gerektiğinden bahisle yönetmeliğin yetmeyeceği ifade edilmiştir. Bundan dolayı da yüksek yargı bu konudaki tedbirlerin bir kanunla düzenlenmesi gerektiğini ifade etmiş ve bu nedenle de bu madde bu tasarıya eklenmiştir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; Anayasa'mızın 42'nci maddesinde, daha önce de söylediğim gibi, devletin gözetim ve denetimi altında yapılan eğitim faaliyetleri ve "Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz." denilmektedir Anayasa'mızda. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'na uymaksızın açılan yerlerin denetim ve kapatılmasında zorluklarla karşılaşılmakta, bir yetki karmaşası da yaşanmaktadır. Bu karmaşayı önlemek, etkili denetim ve gerekli hâllerde kapatma işlemi yapabilmek zorunluluğu ortaya çıkmaktadır; tasarının 58'inci maddesiyle bu ihtiyaca cevap verilmektedir. 5580 sayılı Kanun'un 7'nci maddesinde yer alan mevcut düzenlemede, kurumlar mevzuata aykırı uygulamaları sebebiyle geçici kapatma cezası, devamında da sürekli kapatma cezası almaktadır. Ayrıca, bazı suçlarda, ceza, kurum yerine sadece yöneticilere verilmektedir. Bu durum kurumlarca istismar edilerek kurum yerine yöneticilerinin cezalandırılmasıyla sonuçlanmaktadır. Önerilen düzenlemeyle, mevzuata aykırı uygulamaların ağırlık derecelerine göre önce maddi ceza, son olarak da sürekli kapatma cezası yoluna gidilmiş olup kuruculara da para cezası getirilmektedir. Tasarıyla, kurumsal olarak işlenen suçlar ve verilecek cezalar detaylandırılmış, tekrarı hâlinde ağırlaştırılarak caydırıcılığı sağlanmıştır. Kapanan kurumun belgelerini devir ve teslimden kaçınan veya bu görevi ihmal eden kurucu hakkında da caydırıcı para cezası uygulaması getirilmektedir. Kurumda eğitim almış ve çalışan bireylere ilişkin bilgilerin güven altına alınması da yine bu düzenlemeyle sağlanacaktır. Ayrıca, mevzuata uygun faaliyet gösteren kurumların hakları korunarak da bu alanda bir haksız rekabet de önlenecektir.
"Özel öğretim kurumları" başlığı altında son husus, taslağın 60'ıncı maddesidir. 5580 sayılı Kanun'un 12'nci maddesinde yapılan düzenlemeyle özel mesleki ve teknik Anadolu liselerinin alan ve dallarının özelliklerine göre atölye ve laboratuvarlarında üretim yapabilmesi ve ürünlerinin satışından elde edilecek gelirin okulun eğitim, öğretim ve yönetim hizmetlerinde kullanılabilmesi amaçlanmaktadır. Gelişmiş sanayi ülkelerinde uygulanan bu yöntemle işletmelerin özel mesleki ve teknik eğitim okulu açma yönündeki yatırım ve istekleri teşvik edilecek, işletmeler sanayide ihtiyaç duydukları nitelikli ara elemanın yetiştirilmesi ve istihdamında doğrudan etkili olabileceklerdir. Bu okullar, döner sermaye gelirleriyle daha etkili eğitim yatırımı yapabileceklerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşların talep ettikleri sınavları bilimsel usul ve esaslar çerçevesinde yapmakla görevli ve yetkili ÖSYM Başkanlığı, yıl içinde yaklaşık 10 milyon adayın katıldığı büyüklük ve nitelikleri farklı 150 alt testten oluşan 46 ayrı sınavı, 178 yurt içi ve 2 yurt dışı resmî sınav merkezinde 600 bine yakın görevliyle gerçekleştirmektedir. Sınav ihtiyacının hızla artması karşısında sınav uygulamalarında da sürekli yenilikler meydana gelmektedir. Günümüzde ortaya çıkan bilgi ve iletişim teknolojilerinin tanıdığı kolaylıkların sınav hazırlama süreci, sınav uygulama ve sınav güvenliğinin sağlanmasında kullanılması bir zorunluluktur. Sınavların ve yerleştirmelerin adil, bilimsel ilkeler çerçevesinde ve adaylara fırsat eşitliği sağlayacak biçimde gerçekleştirilebilmesi, modern ölçme yöntemlerinin hayata geçirilmesi, sınav ve yerleştirmelerde kullanılan sorular ve verilerin en üst düzeyde güvenlik ve gizliliğinin sağlanması bakımından yeni tekniklerin kullanılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. 17 Şubat 2011 tarihinde Meclisimizce kabul edilen kanuna, zaman içinde ortaya çıkan ihtiyaçları da karşılayabilecek değişikliklerin ilave edilmesi zorunlu hâle gelmiştir. Öncelikle, "sınav uygulamaları ve sınav güvenliği" ana başlığında ihtiyaç duyulan değişikliklere ilişkin olarak ölçme alanındaki yeniliklerin uygulamaya aktarılması için, bireyselleştirilmiş ve elektronik ortamda sınavların hayata geçirilebilmesi için bazı adımların atılması gereklidir. Bilgisayar ortamında her adaya aynı veya farklı zamanlarda adayın verdiği cevaplara ve seviyesine göre, soru sayısının ve soruların niteliğinin değişebildiği, gerçek sınavlarda denenen sorulardan oluşan bireyselleştirilmiş sınav ve farklı sınavlar arasında denklik sağlayabilmek ve benzeri güçlük ve ayırt edicilik özellikleri olan soruları tespit etmek amacıyla gerçek sınavlarda deneme sorularına yer verilmektedir.
Bireyselleştirilmiş sınavların uygulamaya konulması, adaya randevu verilmesi suretiyle elektronik ortamda ve yıl içinde sürekli olarak tüm adaylar için gerçekleştirilebilmesi böylelikle çok yoğun ve kalabalık sınav ortamlarının stresini de ortadan kaldıracaktır. Bireyselleştirilmiş sınavların uygulanmasının ön koşulu ise önceden denenmiş soruların kullanılabilmesidir. Farklı zamanlarda yapılan sınavların aynı zorluk seviyesine sahip sorularla gerçekleştirilmesi de esastır. Bunun için, sorulacak soruların güçlük seviyelerinin gerçek parametrelerle tayini yapılmaktadır. Bunun dünyada bilinen en geçerli yolu, soruların önceden benzer aday grupları üzerinde ve gerçek sınavlarda denenmesidir.
Soru yazarlarının kendi soruları için sınavdan önce tayin ettikleri güçlük seviyesi çoğu zaman yanıltıcı da olabilmektedir. Gerçek seviye ancak sınav uygulamasından sonraki veriler üzerinde yapılan madde analizleriyle ortaya çıkmaktadır. Bir diğer ifadeyle, aynı alanlarda farklı zamanlarda yapılan sınavların eşitlenmesi ve bunun için de deneme sorularının sorulabilmesi aynı haklara sahip olabilmek için farklı zamanlarda yapılan sınavlara girenler arasında fırsat eşitliğinin tesisi bakımından önemlidir. Bireyselleştirilmiş sınavlar YGS, LYS, KPSS gibi büyük ölçekli yarışma sınavlarında yapılmayacaktır. Yabancı dil sınavı, ALES, iş sağlığı ve güvenliği uzmanlığı veya kurumlar için yapılan seviye tespit sınavlarında kullanılması öngörülmektedir. Bu yolla, uluslararası kabul gören TOEFL gibi sınavlarda kullanılan yöntemlerin ülkemizde yapılan sınavlarda kullanılmasına da imkân sağlanacaktır.
ÖSYM her bir sınav ve yerleştirme için ayrı kurallar içeren kılavuzlar yayımlamaktadır. Başvuru şekilleri, başvuru süreleri, sınavın kapsamı, puanlamalar, sınav sonrası süreçler bu kılavuzlarla açıklanmaktadır. Kılavuzlardaki düzenlemelerin tüm ilgilileri bağlayıcı birer idari düzenleme olarak bir fonksiyona kavuşturulması gereklidir. Sınav kılavuzu, bir sınavın başvurusundan sınav sonrası değerlendirme ve itiraz süreçlerini de kapsayan sınavın çerçevesini de belirlemektedir. Ancak, zaman zaman yargı mercileri tarafından verilen bazı kararlarda kılavuzun konumu ve tüm ilgili kişi ve kurumları bağlayıcı olup olmadığı hususunda tereddütler ortaya koyduğu da bir aşikârdır. Tüm gelişmiş ülkelerde sınav yapan kurumlar, sınava ilişkin kuralları belirleyebilmektedir. Bu sebeple, kılavuzla belirlenen kuralların o sınavla ilgili tüm ilgililer için geçerli olduğunun kanuna işlenmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Bir diğer husus, Anayasa Mahkemesinin 2014 tarihli kararıyla sınav sorularını bilgi edinme hakkı kapsamı dışına çıkaran kanuni düzenlemeyi iptal etmesiyle de gerekçede açıklandığı üzere, adayların hak arama özgürlüğü ve bilgi edinme hakkına vurgu yapılmıştır. Karar, soruların sınav sonrasında sınava giren adayların erişimine açılmasını öngörmektedir. Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunun bu konudaki tüm kararları da ÖSYM'nin adaylara bu hakkı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında özel erişim yollarıyla verilmesi doğrultusundadır. Tasarıyla, Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda adayın sınavda kullandığı kendisine ait soru kitapçığı ve cevap kâğıdına, talebi hâlinde, özel erişim yollarıyla ulaşılması yasal bir düzenlemeye bağlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli Komisyonumuzun üyeleri; yıl içinde 10 milyona yakın adaya çok sayıda sınav gerçekleştiren kurumun, bu sınavlar için üretilen soru kitapçıkları, cevap kâğıtları ve diğer tüm sınav evraklarının büyük hacimlere ulaşması, arşivlemesi güç ve gerekli görüldüğünden ulaşılması çok zor sayılabilecek bir ortam ortaya çıkarmaktadır. Bunların güvenli elektronik ortamlara aktarılması ve bu şekilde muhafaza edilebilmesine, alınan imajların evrakın aslı hükmünde kabul edilmesine ilişkin imkân sağlanması da bir zorunluluktur.
Yine, adayın kendisi yerine başkasının sınava girmesi ihtimalini tümüyle ortadan kaldıracak biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulama sisteminin yürürlüğe konulması da bir ihtiyaçtır. Yüz tanıma ve avuç içi tarama gibi biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulama, sınav güvenliği bakımından gereklidir. Sınava girecek adayın yerine başka birinin sınavı girmesi bu yolla önlenebilecektir.
Kişisel verilere ilişkin düzenlemelerin kanunun yerine daha alt mevzuatla düzenlemeye tabi tutulması da mümkün olmadığından bu konunun kanunla düzenlenmesi de zorunluluk arz etmektedir. Zira, biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulama uygulamalarının düzenlendiği yönetmelik hükmü, idari yargı mercilerince düzenlemenin kanunla yapılması gerektiğinden bahisle iptal edilmiştir. Anayasa hükmü gereği kişisel veri olarak kabul edilen verilerin saklanması, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun da kapsamında sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; huzurlarınıza getirilen kanun tasarısıyla adayların sadece Ankara, İstanbul ve İzmir'de değil, belirli merkezlerde oluşturulacak elektronik sınav merkezlerinde de sınava alınabilmeleri Elektronik Sınav Merkezi Projesi'ne uygun bina ihtiyacını doğuracağından projeye uygun olarak yapımına başlanan, devam eden veya tamamlanmış binaların on beş yıla kadar kiralanabilmesini teminen, ayrıca binaların Toplu Konut İdaresince de yapılabilmesine imkân sağlanmaktadır. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun, öğrencilerinin ülke çapında barınma ihtiyacını karşılamak üzere kullandığı yerler de elektronik sınav binası olarak kullanılabilecektir.
Ülke genelinde gerçekleştirilen sınavlarda standart uygulamaların ve özellikle fırsat eşitliğinin sağlanması için konan kurallara tüm adayların eksiksiz uyması gerekmektedir. Yönetmelik ve kılavuz kurallarına aykırılık teşkil eden fiillerin tespit edilen adayların sınavları da geçersiz sayılmaktadır. Zaman zaman yargıya intikal eden durumlarda yasal dayanak sorunu da ortaya çıkabilmektedir. Düzenlemeyle bu sorun giderilmekte, sınav kurallarına aykırılık teşkil eden fiillere karşı gerekli yaptırımlar da getirilmektedir.
Mevcut madde hükmü kapsamında "ÖSYM Başkanlığının iş ve işlemlerinde sınav sorularının oluşturulması, ölçme ve değerlendirme ve yerleştirme yöntem ve süreçlerinin seçme uygulamasına ÖSYM Başkanlığına hiçbir organ, makam, merci veya kişi tarafından talimat verilemeyeceği..." hükmü bulunmakta olup bu hüküm bağımsız ve sadece bilimsel veriler ışığında ölçme ve yerleştirme görevini yerine getiren bir kurum için önemli bir kuraldır. Ancak, bu kuralın bununla sınırlı kalmayıp sınav görevlilerinin tespiti ve görevlendirilmesi de bu kapsama alınmasını gerektirmektedir. ÖSYM Başkanlığınca uygulanan en geniş katılımlı sınavlarda aynı anda 350 bine yakın kamu personeline görev verilmektedir. ÖSYM Başkanlığının kendi personeli dışında üniversite öğretim görevlileri ve diğer kamu kurum personelinden oluşan sınav görevlisi havuzunda 600 bin civarı görevli bulunmaktadır. Bu görevlilerle yapılacak yazışma ve duyuruların kısa aralıklı sınav takvimine bağlı olarak ivedilik arz etmesi, usul ekonomisi gereği elektronik ortamda yapılmasını gerekli kılmakta ve bunun da tebligat hükmünde olmasını gerektirmektedir. ÖSYM, uyguladığı sınavlarda kendi personeli olmayan görevlileri de görevlendirebilmektedir. Bu amaçla, üniversitelerden ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarından oluşan bir görevli havuzu vardır, görevlendirilen personelin eğitimi titiz bir şekilde gerçekleştirilmektedir ancak bazı durumlarda personelin görevlerinde ihmal gösterdiği tespit edilmekte ve bu ihmallerin bir kısmı da adayın sınavını etkileyebilecek nitelikte olduğu görülmektedir. Düzenlemeyle bu konuda kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personellerden Başkanlıkça uygun görülenleri ihtiyaç duyulması hâlinde, sınavlarda görevlendirilmeleri hâlinde görevlendirmenin bir hak oluşturmadığını, bu görevlendirme çerçevesinde bir ihmali davranışının tespit edilmesi hâlinde tedbir amaçlı olarak yapmakta olduğu görevin derhâl iptali ile daha sonraki sınavlar için geçerli olacak şekilde süreli veya süresiz olarak görev verilmemesi hususu da getirilmektedir. Yine, ayrıca bu işlem bir disiplin cezasını da gerektiriyorsa kurumlara da bilgi verilecektir.
ÖSYM Başkanlığı yaptığı yabancı dil sınavlarının uluslararası yabancı dil sınavlarıyla eş değerliliğini ilgili uzman raporlarına dayalı olarak yönetim kurulu kararıyla belirlemektedir. Ancak, son zamanlarda bazı uluslararası yabancı dil sınavlarının Türkiye'deki uygulamalarında gizlilik ve güvenlik bakımından gerekli önlemlerin alınmadığı ve olağanüstü sonuçların ortaya çıktığı tespit edildiğinden, ayrıca ülke genelinde büyük öneme haiz bu sınavların ölçme ve değerlendirme yöntemlerinin belirsiz ve kontrole kapalı olduğundan bu sınavların ÖSYM tarafından incelenebilmesine imkân sağlanmaktadır. Uygulanan tüm sınavlardan sonra sınava katılan adayların cevapları bilimsel yöntemlerle incelenmekte, il, bina ve salon bazında analizler yapılmaktadır. Bütün bu önlemlere rağmen, zaman zaman olağan dışı durumlarla karşılaşıldığında ilgili adaylar eş değer sınava alınarak tereddütler de giderilecektir. Sınav güvenliğini tehdit edici girişimlerin başında kopya, sahte belgeyle sınava başvuru veya sınav binalarına girişler gelmekte olduğundan sınav öncesi, sınav sırası veya sınav sonrasında tespit edilen bu gibi fiillerin somutlaştırılması ve kesinleştirilmesi, ses ve kamera görüntü çözümlerinin yapılması yazı, imza ve sınav evraklarının üzerinde yapılacak incelemelere bağlı olduğundan, bunun en kısa sürede gerekli araç, gereç ve teçhizatın temini suretiyle yapılması hukuka aykırılığın tespiti bakımından gereklidir. Sınav güvenliğini ortadan kaldıracak bir eylemin gerçekleştirilmiş olup olmadığının tespiti çok kısa sürede sonuçlandırılması gereken bir işlemdir. Bu doğrultu, sınav sırasında veya sonrasında bulundurulması veya kullanılması yasak olan cihazların tespit edilmesi hâlinde, suç unsurunun tespiti ve kolluk güçlerine veya adli makamlara çabuklukla iletilmesi açısından cihaz içeriğinden bir kopyanın ÖSYM Başkanlığınca alınmasına imkân sağlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ÖSYM Başkanımız da buradadır, bu konularla ilgili detaylı bilgiler istenildiğinde mutlaka detayına kadar verecektir. Önümdekiler var ama kısaltmak için geçiyorum o bölümü muhterem Başkanım.
Yine, ÖSYM Başkanlığının teşkilat yapısı ve personel ihtiyaçları bakımından kanun tasarısıyla da bazı değişiklikler yapılmakta. Bu çerçevede, ÖSYM Başkanlığı tarafından yapılan sınavlarda sorulacak soruların hazırlama veya hazırlatma, denetleme ve güvenli bir şekilde şifreleyerek saklama, soru havuzu oluşturma, sınavların geçerlilik ve güvenlik düzeyini artırma göreviyle yeni sınav veya soru türleri üzerinde araştırmalar yapmak, yeni yöntem ve teknolojileri yeni yapılan sınavlara uygulamak, ölçme ve değerlendirme konularında güncel gelişmeleri takip ederek ülke koşullarına uyarlamak ve gerekli eğitimleri vermek şeklinde tezahür eden araştırma ve geliştirme faaliyetleri birbirinden farklı teşkilatlanma ve uzmanlık alanları olarak karşımıza çıkmakta olup bu iki farklı faaliyet konusunun iki ayrı daire başkanlığı şeklinde düzenlenmesi gerektiğinden bunun için Soru Hazırlama ve Geliştirme Daire Başkanlığı ismiyle hizmet veren daire kaldırılmakta, yerine Ölçme ve Değerlendirme Daire Başkanlığı ve Araştırma, Geliştirme Daire Başkanlığı ismiyle iki ayrı daire başkanlığı kurulmaktadır.
Ayrıca, sadece engelli adayların katıldığı EKPSS yanında, tüm sınavlarda çok sayıda engelli adayın başvuruyor olması, başvurulardan başlamak üzere sınavın uygulanması, sağlık raporlarının değerlendirilmesi gibi birçok husus ayrı ayrı çalışmayı gerektirdiğinden, ülkenin engelliler için son zamanlarda pozitif geliştirme planları da birlikte değerlendirildiğinde Engelli Adaylar Daire Başkanlığı olarak ayrı bir birimin kurulması da öngörülmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin yetişmiş insan kaynağı ihtiyacının karşılanması bakımından 1416 sayılı Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun kapsamında verilen bursla lisans üstü öğrenim görmek üzere Bakanlığımız tarafından yurt dışına öğrenci gönderilmektedir. Bu öğrencilerin seçme, yerleştirme ve öğrenim süreçlerinin izlenmesi adına öğrenim gördükleri kurumlara atanmaları ve mecburi hizmetlerinin izlenmesine ilişkin tüm iş ve işlemler Bakanlığımızca yürütülmektedir.
Uygulamada karşılaşılan bazı sorunlar zaman zaman 1929 tarihli 1416 sayılı Kanun'da yeni düzenlemeler yapılmasına ihtiyaç olmuştur. Bu itibarla, Bakanlığımızca 14 Mart 2014 tarihinde yapılmış olan düzenlemeyle öğrencilerin lisans üstü öğrenim amacıyla yurt dışında geçirdikleri sürelerin memuriyetten sayılması, devlet memurları için istifa mecburiyetinin kaldırılması ve öğrencilerin adına öğrenim gördükleri kurumların kadrolarına atanması hususları kanuna eklenmiştir. Uygulamada karşılaşılan sorunlar 1416 sayılı Kanun'da yeni düzenlemeler yapma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bu bağlamda, kamu kurumlarının taleplerini nisan nihayetine kadar Bakanlığımıza bildirme zorunluluğun uygulamada sorunlara neden olması, üniversiteler adına tahsis edilecek kontenjanlar konusunda Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmaması, evli bursiyerlerin bakmakla yükümlü oldukları eş ve çocuklarının sağlık giderlerinin karşılanması hakkında herhangi bir hüküm bulunmaması, öğrenimlerini tamamlayarak Bakanlığımızdan görev talebinde bulunacak öğrencilerin yasal sürelerine ilişkin gerek 1416'da, gerek 657 sayılı Kanun'da farklılıklar bulunması, yine sağlık sorunları nedeniyle öğrenimlerine devam edemeyecek duruma düşen öğrenciler hakkında bir hüküm bulunmaması, öğrenimlerini tamamlayarak görevlerine başlayan öğrencilerin mecburi hizmetlerinin diğer kamu kurumlarına devredilmesinde sorunlar yaşanması gibi nedenlerle de bu kanunda düzenlemeler yapmaktayız. Dolayısıyla, bu saydığım sorunları değiştirmekteyiz, ortadan kaldırmaktayız düzenlemeler yapılırsa.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında yaptığım tasnif kapsamında tasarının içerisine muhtelif maddelerde mesleki ve teknik eğitim alt yapısının güçlendirilmesine ilişkin 3308 sayılı Meslek Eğitim Kanunu, 3795 sayılı Bazı Lise ve Okul, Fakülte Mezunlarına Unvan Verilmesi Hakkında Kanun, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu ve Bakanlığımızın teşkilat ve görevleri hakkındaki kanun hükmündeki kararnamenin bazı maddelerinde değişiklik önerilerimiz var.
Mesleki ve teknik eğitim sürdürülebilir kalkınmanın en önemli ayaklarından biridir. Millî Eğitim Bakanlığı olarak mesleki ve teknik eğitime ilişkin çalışmalarımızı ilgili paydaşlarla iş birliği içinde yürütmeye önem vermekteyiz. Bu doğrultuda, mesleki ve teknik eğitimin temel sorun alanlarını tespit etmek, bu sorunlara çözüm bulmak amacıyla birçok ilde sektör temsilcileri, eğitimciler, veliler, akademisyenler ve işverenlerle çalıştaylar ve istişare toplantıları yapılmıştır. Bu toplantı ve çalıştaylardan elde edilen sonuçlarla kalkınma planları, hükûmet programlarıyla birlikte değerlendirildiğinde küçük esnafın yanında çalıştırılacak çırak, orta ve büyük işletmelere nitelikli iş gücü bulunamamaktadır. Bu sorunların giderilmesi, ulusal ve uluslararası alanda istihdam edilecek nitelikli iş gücü yetiştirilmesi, mesleki ve teknik eğitimin iyileştirilmesi amacıyla yeni düzenlemeler yapılması ihtiyacı doğmuştur.
Çıraklık eğitiminin zorunlu eğitim kapsamında tutulması nedeniyle çırak sayısı 178 binden 75 bine düşmüştür, bunun sonucunda küçük esnaf, çırak bulamamaktadır. Yapılacak düzenlemeyle çıraklık eğitiminin zorunlu eğitim kapsamına alınması, bu sayede ekonomimizin temel taşı olan küçük esnaf ve sanatkârların çırak ihtiyacının karşılanması ve çırak öğrencilerimizin usta-çırak ilişkisiyle meslek öğrenmeleri amaçlanmıştır. Düzenlemeyle çırak öğrenciler, çıraklık eğitimi sonunda ustalık belgesi ve iş yeri açma belgesi alarak kendi iş yerlerini de açabileceklerdir, ayrıca, fark derslerini tamamlayarak meslek lisesi diploması da alabilecek ve meslek lisesi mezunu olanlarla da aynı haklara sahip olacaklardır.
Çıraklık eğitimini zorunlu eğitimin parçası olarak kabul ederken bu çocuklarımızın okullara devamını, akademik gelişmelerini asla da ihmal etmiyoruz, bununla ilgili gerekli tedbirleri de alacağız. Bu çocuklarımızın hem mesleki eğitimlerini almasını hem de kendileri üniversiteye giriş sınavları da dâhil olmak isterlerse, isterlerse bir akademik eğitim de alabilmeleri için her türlü desteği vereceğiz. Kanun tasarımızda da belirttiğimiz üzere, bu konuda gerekli yönetmelikleri çıkaracağız.
Mesleki ve teknik ortaöğretimde mevcut uygulamada işletmeler, beceri eğitimi yapan öğrencileri işletme büyüklüğüne göre asgari ücretin yüzde 15 veya 30'u kadar olan ücretleri ödemekte zorluk yaşamakta ve öğrencilere beceri eğitimi yaptırmak istememektedir. Ayrıca, öğrencilerimizin farklı büyüklükteki işletmelerde farklı ücretler alması da bir başka problemdir. Örneğin aynı sınıfta olan öğrencilerden küçük işletmelerde beceri eğitimi yapanlar, asgari ücretin yüzde 15'i kadar ücret alabilirken büyük işletmelerde beceri eğitimi yapanlar asgari ücretin yüzde 30'u kadar ücret alabilmektedir. Bu olumsuz durumu ortadan kaldırmak, işletmelerin yükünü hafifletmek ve beceri eğitimini teşvik etmek için devlet desteği getirilmesi, bu doğrultuda işletmeler arasındaki ücret farkının ortadan kaldırılması ve öğrencilerin alacakları ücretin bütün işletmelerde asgari ücretin yüzde 30'undan az olmayacak şekilde belirlenmesi getirilen tasarıda yer almaktadır.
Küçük işletmelerde beceri eğitimi, staj ve tamamlayıcı eğitim ücretinin 2/3'ü, büyük işletmelerde ise 1/3'ünün devlet tarafından karşılanması, bu sayede ödeme güçlüğü çeken işletmelerin yükününün hafifletilerek beceri eğitimlerinin amacına uygun şekilde yapılması amaçlanmaktadır. Mevcut asgari ücrete göre, aylığı 390 Türk lirası olan ve küçük işletmede beceri eğitimi yapan bir öğrencinin ücretinin 260 Türk lirası, büyük işletmede beceri eğitimi yapan bir öğrencinin ücretinin ise 130 Türk lirası devlet katkısı olarak öğrenciye ödenecektir. Bu düzenlemeyle devlet katkısı İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanacaktır.
Staj ve tamamlayıcı eğitim yapan öğrencilerin ücret almaları mevcut mevzuatta yer almadığından öğrenciler hak kaybına uğramaktaydı. Bu durum, staj çalışmalarının kâğıt üzerinde kalmasına ve belirlenen amaçlara ulaşmamasına sebep olmaktaydı. Bu düzenlemeyle staj ve tamamlayıcı eğitime katılan öğrencilere asgari ücretin yüzde 30'u kadar ücret ödenmesi ve staj uygulamalarının kalitesinin artırılması, öğrencilerin bilgi ve becerilerinin sağlıklı bir şekilde ölçülmesi amacıyla paydaşlarla birlikte sınav yapılması da öngörülmüştür.
Mesleki ve teknik eğitim okullarında öğrenciler, 10'uncu sınıftan itibaren atölye ve laboratuvarlarda alan eğitimine başlamaktadırlar. Alan eğitimleri gereği öğrencilerimiz uygulamalı eğitimlerini iş ortamı şeklinde hazırlanmış olan atölye ve laboratuvarlarda bizzat yaparak ve yaşayarak yapmaktadırlar. Ancak eğitimler sırasında çeşitli olumsuzluklar da yaşanabilmektedir, öğrencilerimiz iş kazalarına maruz kalabilmektedir. İş kazaları ve meslek hastalıklarıyla ilgili Bakanlığımız aleyhine de tazminat davası açılmaktadır. Bugüne kadar yaklaşık 2 milyon Türk lirası tazminat ödenmiştir. 6,3 milyon Türk lirası tutarındaki davalar da hâlen derdesttir. Bütün bu olumsuzlukların önüne geçilmesi amacıyla öğrencilerimizin alan eğitimleri süresinde iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı sigortalanması da amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011 yılı öncesi farklı genel müdürlüklere bağlı olan -bitiriyorum- meslek liseleri aynı programı uygulamasına rağmen 3795 sayılı Kanun'da okul isimleri yazılması nedeniyle farklı okul türlerinden aynı programı bitiren öğrencilere teknisyenlik unvanı verilmiyordu. Örneğin, kız meslek lisesi ve endüstri meslek lisesi bilişim programını bitirenler teknisyenlik unvanı alırken ticaret meslek lisesi bilişim programı mezunu olanlar teknisyenlik unvanı alamıyorlardı. Bu durum, çok sayıda hukuki sorunlara yol açmakta ve aynı alandan mezun olan öğrencilerimizin mağduriyetine neden olmaktaydı. Düzenlemeyle okul türleri yeni yapılanmaya göre tanımlanarak bu sorun da çözümlenmektedir.
3795 sayılı Kanun'da teknik öğretmen unvanını kazananların mühendislik unvanını kazanmalarıyla ilgili olarak, "Teknik öğretmen unvanını kazananlar için ilgili teknik eğitim fakültelerince düzenlenecek en fazla iki yarıyıl süreli tamamlama programını başarıyla bitirenlere dallarında mühendis unvanı verilir." ibaresi yer almaktaydı. Teknik eğitim fakültelerinin kapatılması nedeniyle yeni düzenlemede "teknik eğitim fakültelerince" ibaresi yerine, "yükseköğretim kurulunca belirlenecek mühendislik fakülteleri" ibaresi eklenmiştir. Bu doğrultuda teknik öğretmen unvanını kazananlar YÖK'ün belirleyeceği mühendislik fakültelerince açılacak tamamlama programlarına katılıp fark derslerini vererek mühendis unvanını alabileceklerdir.
Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında açılan mesleki ve teknik eğitim okullarında mesleki eğitimin kalitesinin, öğretmen ve öğrencilerin mesleki bilgi ve becerilerinin artırılması amacıyla bu okulların atölye ve laboratuvarlarında üretim yapılabilmesi ve üretilen ürünlerin bünyesinde açılacak döner sermaye işletmesi vasıtasıyla satışının yapılabilmesi amaçlanmaktadır. Düzenlemeyle özel mesleki ve teknik eğitim okullarından elde edilen gelirlerden öğrenciler çalışmaları karşılığında pay alabilecektir, bu gelir okulun eğitim, öğretim ve yönetim hizmetlerinde de kullanılabilecektir. Önerilen bu düzenlemelerle mesleki ve teknik eğitimin öğrencilere ve sektöre daha cazip hâle getirilmesi de sağlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; tasarıda yer alan bir başka düzenleme ise 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53'üncü maddesinde yaptığımız düzenlemedir. Esas itibarıyla üniversitelerimizde çalışan arkadaşlarımızın kendi özel kanunlarında hüküm bulunmayan durumlarda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun ilgili hükümlerine tabi oldukları hepinizin malumudur. Burada yapılmak istenen, yargı kararlarında yer alan bir eksikliğe yasal zemin oluşturmaktır. Bildiğiniz gibi, Anayasa Mahkemesinin verdiği bir kararla disipline ilişkin hükümler yine yasal dayanaktan yoksun hâle geldi. Bu, Anayasa Mahkemesinin gerekçesindeki hukuki dayanağı oluşturmak için bu düzenlemeyi yapıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine tasarıda birçok ilimizde gerek devlet gerekse de vakıf üniversitelerinin kurulması öngörülmektedir. Ancak daha sonra farklı iller için ve vakıflar için de üniversite talepleri geldiğinden bunları, eğer Komisyon da uygun görürse, bütün kurulacak üniversiteleri, vakıf üniversitelerini çekmek istiyoruz. Daha sonra hep beraber yine bir değerlendirip önümüzdeki dönemde bu üniversiteleri kuracağız diyorum.
Çok Değerli Başkan ve Komisyonumuzun üyeleri; millî eğitim sürecimize katkı sağlayacağına inandığımız bu düzenlemelere desteğinizi bekliyoruz. Gelecek kuşakları yetiştirme sürecini, kuşkusuz ancak ve ancak hep birlikte aşabileceğimiz zorlu bir yolculukla başarabiliriz. Bu düşünceyle Komisyonumuza tasarımıza vereceğimiz destek için şimdiden teşekkür ediyor, sizleri bir kez daha saygıyla selamlıyorum.
Kısalttım, uzun mu oldu bilmiyorum ama gerek YÖK'le ilgili olarak YÖK'ten Başkan Vekili arkadaşım gerek ÖSYM Başkanı gerekse de Bakanlığımız olarak her türlü sorulara cevap vermeye hazır olduğumuzu belirtir, şimdiden hayırlı uğurlu olsun diyorum.