| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/721) (Alt Komisyon metni) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 27 .06.2016 |
GAYE USLUER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli üyeler, nedense sabahtan beri bir münazara yaptığımızı düşünüyorum. Aslında burada konuşmamız, tartışmamız gereken bir torba yasa. Sayın Balbay'ın söylediği gibi belki de "çorba yasa" desek daha doğru. Çünkü içindeki maddeleri bir araya getirdiğimizde 1+1+1 yapamıyoruz, her biri ayrı bir 1'den bahsediyoruz. Ama içinde eğitim geçen birbirinden farklı yöntemleri yasalaştırmaya çalışıyoruz. Ne yazık ki Sayın Bakanımızın yasa geneliyle ilgili okuduğu metin dışında hiç kimse yasadan bahsetmedi. Özellikle, iktidar milletvekillerinin ısrarla yasadan bahsetmelerini, bu yasa maddelerinin neden bu kadar elzem olduğunu, neden yasalaşması gerektiğini kuvvetle savunmalarını beklerken; bizler bugünden bahsederken, bizler on dört yıldır iktidarda olan, on dört yıldır Millî Eğitim Bakanlığında istediği her şeyi yapmış olan ve daha da yapmak isteyen bir iktidar partisinden bahsederken, siz döndünüz doksan üç yıl öncesinden yani Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte kazandığımız cumhuriyet değerlerinden bahsediyorsunuz. Münazara farklı bir yere gidiyor.
Bakın, cumhuriyet değerlerinden bahsettiğimizde yani doksan üç yıl öncesine döndüğümüzde eski Türkçeden yeni Türkçeye geçişi, Türk alfabesini, Harf Devrimi'ni, Tevhidi Tedrisat Kanunu'nu, bunları konuşmamız lazım. Ardından zaten diyorsunuz ki "1946'ya kadar", sonra diyorsunuz ki "60'ta kısa bir dönem." Demek ki bugüne kadar Millî Eğitim Bakanlığında, Türk millî eğitiminde olan o başlangıç Cumhuriyet değerleri dışındaki olumsuzlukların hiçbir yerinde Cumhuriyet Halk Partisi yok. Ancak bugün "On dört yılda yapboz tahtasına dönüldü." denilen Millî Eğitim Bakanlığı için kullanılan bu söz, patentli bir söz, sizin Millî Eğitim Bakanınız Hüseyin Çelik'e ait. Sayın Hüseyin Çelik dedi ki: "Artık şikâyet etme hakkımız yok. Bugüne kadar millî eğitimde ne istediysek yaptık. Tatmin olmadık, sınavların adını değiştirdik; tatmin olmadık, sınavların sayısını değiştirdik. Hâlâ şikâyet ediyorsak dönüp aynada kendimize bakmamız lazım 'Biz nerede yanlış yaptık?' diye." Bu "yapboz" tanımlaması Sayın Hüseyin Çelik'e aittir, patentli bir Adalet ve Kalkınma Partisi sözüdür, bunu bu şekilde değerlendirmekte yarar olduğunu düşünüyorum, başınızı sallasanız da öyle.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - 1990'lı yıllarda da biz bunu kullanıyorduk.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Şimdi, biz bir torba yasayı...
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Biz 1990'lı yıllarda, 2000'li yıllarda bu "yapboz"u millî eğitim için kullanıyorduk.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Sözü size bıraktım, tamamlayınca ben devam edeceğim müsaade ederseniz.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Evet, buyurun.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Evet, biz bugünü konuşmaya çalışıyoruz. Bugün bir yasa tasarısı, yasalar tasarıları üzerinden gitmeye çalışırken diyorsunuz ki: "Siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hâlâ eski Türkiye'desiniz." Aslında siz on dört yıldır iktidardasınız ama hâlâ eski Türkiye'desiniz, o eski Türkiye'de de yaşamamış olmanıza rağmen hâlâ bahsederek bir münazaradan galip çıkmaya çalışıyorsunuz.
Bakınız...
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Evet, ben araya girebilir miyim?
GAYE USLUER (Eskişehir) - Girmeyin lütfen.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Gaye Hanım, bir şey söyleyeyim.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Ama böyle olacaksa ben konuşmayım!
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Çünkü benim üzerimden gidiyorsunuz.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Hayır, sizin üstünüzden gitmiyorum.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Ben kıyas yapmak için söylemedim.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Alınmayın efendim, sizin üzerinizden gitmiyorum.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Benim söylediğim...
GAYE USLUER (Eskişehir) - Sayın Başkan, lütfen...
Lütfen, müsaade eder misiniz.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - ...AK PARTİ dönemi ile bizden önceki dönemde yapılanlarla kıyaslamaktan ibaret, bu.
BAŞKAN - Peki, lütfen...
GAYE USLUER (Eskişehir) - Peki, bundan sonrasını...
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Buna bu kadar alınmanıza gerek yok.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Hiç alınmadım. Siz alınmayın.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Bizim yaptığımız, tabloyu net ortaya koymak için...
GAYE USLUER (Eskişehir) - Sözü kesen sizsiniz, alınan da sizsiniz.
BAŞKAN - Peki, buyurun, devam edin.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Ben konuşuyorum.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Yok, ben alınmıyorum, şey yapmaya gerek yok.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Siz de söz alırsınız, siz de konuşursunuz sıranız gelince. Ben konuşuyorum, alınmadım.
BAŞKAN - Buyurun, devam edin, buyurun.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Evet, şimdi, yasanın tamamına baktığımızda, bu "millî eğitim" dediğimiz olgu bizim millî eğitimimiz. Yani, hem Adalet ve Kalkınma Partisi hem Cumhuriyet Halk Partisi hem MHP hem HDP, hepimiz bu ülkede yaşadığımıza göre "Senin millî eğitimin, benim millî eğitimim." değil, daha iyisi nasıl olabilir, bunu tartışmamız lazım.
MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) - Ben öyle bir şey demedim.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Size bakmadan konuşayım ki aklım karışmasın.
Sayın Bakan, size bakıyorum.
Şimdi, bu yasa tasarısına baktığımızda, aslında ben diyorum ki: Nicelik ve nitelik olarak neleri çözecek, yani millî eğitimimizde nicelik ve nitelik olarak neler değişebilir, buna cevap arıyorum.
Bakın, aslında öyle bir duruma geldik ki, hafiye gibi olduk. Her birimiz, birimizin söylediğinin arkasında ne olduğunu düşünüyoruz. Doğal olarak, on dört yılın sonunda -on dört yıllık iktidar özel bir iktidardır- insanlar "Biz her şeyi yapabiliriz, her şey bizden geçer. Biz ne dersek o olur." durumuna geldiklerinde işte sorun buradan başlar. Dinlemek lazım aslında; birbirimizi dinlersek, birbirimizi anlamaya çalışırsak kimse "Acaba kafalarının arkasında ne var? Bu yasayı aslında ne için çıkarıyorlar? Aslında bu yasayı çıkartarak ne yapmak istiyorlar?" gibi bir saplantı içine girmeyecektir, birbirinin sözünü de kesmeyecektir.
Şimdi, Maarif Vakfı Yasası üzerinde, Sayın İsen, kırıldınız bize ama kırılmayın lütfen. Çekincelerimizi burada aynen dile getirdik, onları kâğıt üzerine şerh olarak düştük. Ama tabii ki ortak akıl oluşturma gibi bir kültürümüz yok. Yasalar komisyondan parmak sayısıyla geçiyor, yasalar Genel Kurulda parmak sayısıyla geçiyor ve çoğunluk "Parmaklarımızla sizi yendik, biz yine galibiz." rahatlığıyla o salondan çıkarken...
İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) - O parmaklar millet adına kalkıyor, o parmaklar millet adına kalkıyor, sizinkiler de, bizimkiler de millet adına kalkıyor.
GAYE USLUER (Eskişehir) - Bir de birbirimizi dinleme zarafetini ve nezaketini öğrensek.
Evet, herkesin parmağı millet adına çünkü hepimiz seçilip geldik buraya, kimse başka bir yoldan gelmedi, siz de öyle, biz de öyle ama elbette ki bazen ortak akılla başka bir şeyler de yapılabilir diye düşünüyorum.
Maarif Vakfı Yasası geçerken, geçmeden önce 72 yaşla ilgili çekincelerimizi, kırmızı pasaport olayını, Sayıştay denetimi gerektiğini, Millî Eğitim Bakanlığının içinde yuvalanmış, faaliyet gösteren başta TÜRGEV olmak üzere adı çeşit çeşit vakıfları ve bu vakfın merkezinin neden İstanbul olmaması gerektiğini çokça söyledik. Elbette ki Komisyondan oy çokluğuyla geçti ve elbette ki Genel Kurulda oy çokluğuyla geçecekti ama bizler de tarihe not düşmek adına çekincelerimizi dile getirdik ki sonra bize demesinler "Bugün şikâyet ediyorsanız o yasa çıkarken siz neredeydiniz?" diye.
Şimdi, tabii ki güzel söylemler var, "İyi şeyler yapacağız." deniliyor ama -biraz önce Sayın Ceyhun İrgil genel olarak değindi- atanamayan öğretmenler gerçekten sorun, bu sorunu görmezden gelerek daha iyi bir Türkiye oluşturamayız. Görevden alınan müdürler, yöneticiler sorun, proje okulları sorun, bu proje okullarında görevden alınan öğretmenler sorun; "-mış" gibi yaparak bunları yok sayamayız, birbirimizi suçlayarak, "İspatla." diyerek. Bunlar ispatlı, sizler de biliyorsunuz. Bize 10 tane sosyal medya mesajı geliyorsa bence sizlere yüzlerce geliyor, hepimiz biliyoruz; birbirimizi "-mış" gibi yaparak kandırmayalım.
Sayın İrgil söyledi. Sayın Bakanım, bu gerçekten önemli. Öğretmenlerle ilgili seminer kitaplarına baktığımızda, çoğunluğunun yabancı "author" kaynaklı kitaplar olduğunu, az sayıda Türk yazarın olduğunu görüyoruz. Elbette ki ilk sırada, döneminde önemli sayılabilecek, elbette ki bir kesime doğru mesajlar verdiği düşünülebilecek Nurettin Topçu'nun kitabı bugün acaba zorunlu kılınmalı mıydı? Türkiye'nin Maarif Davası bu kadar mı önemli, bu kadar mı elzemdi?
Bir başka kitap: Bir Eğitim Tasavvuru Olarak Mahalle/Sıbyan Mektepleri. Bakınız, tam da sıbyan mektepleri almış başını giderken, 4-6 yaş arasında 55 bin çocuk sıbyan okullarına giderken, Türkiye'de 3 bin civarında sıbyan okulunda görevli öğretmen -adı "öğretmen"- sertifikalı kişi varken, 2.500 eğitim birimi bu adla açılmışken mahalle sıbyan mektepleri üzerine bir kitabın seminer konusu edilmesi çok da sıradan, çok da tesadüfi sayılabilir mi Sayın Bakanım, bunu sormak istiyorum.
Türkiye bu kadar ötekileştirilmişken, insanlar kutuplaştırılmışken, etnisitelerine göre, inançlarına göre bu denli ayrışmalar olmuşken bir de Aleviliğe çürümüş mezhepçilik anlayışı içinde geçen bir kitabın zorunlu ve 1'inci kitap olarak konulması gerçekten bu toplum vicdanını kanatıcıdır ve doğru değildir Sayın Bakanım, bilginiz dışında olduğuna da inanıyorum.
Dershaneler elbette ki sorun ama dershaneler bir sebep değil, Türk eğitim sistemi dershaneler olduğu için bozulmadı, dershaneler bir sonuç. Çocuklar okullarda çeşitli adlar altıdaki sınavlara hazırlanamadıkları için dershaneler bir ihtiyaçtan doğdular. Ve gün geldi, bir dershane sektörü oluştu; dershaneden zengin olan, eğitimle yakından uzaktan ilişkisi olmayan kişiler peydahlandı. Ve sonra "paralel"li sürece geldiğimizde siz de dediniz ki: "Millî Eğitim Bakanlığını paralelden temizlemenin yolu dershaneleri kapatmak." 1.636 dershane temel liseye dönüştü. Bu ne demek, biliyor musunuz? Aslında "'temel lise' adı altında devam eden dershaneler" demek. Bugün devlet okullarında okuyan öğrenciler lise son sınıfa geldiklerinde neden bu temel liselere kaçıyorlar? Çünkü dershane yok, çünkü hâlâ dershane gereksinimi var ve çocuklar liseyi bitirdiklerinde üniversite sınavlarında başarılı olabilmek için son sınıfta temel liselere kaçarak dershane ihtiyaçlarını görüyorlar. Bugün eğitimin en önemli sorunu -aynı sağlıkta olduğu gibi- ticarileştirilmesi yani "özel okul" kavramının çoğaltılması ve "eğitimde eşitlik" kavramının ortadan kalkması.
Bakın, 4+4+4'le 2012 yılında özel okul/resmî okul oranı yüzde 10 iken dört yıllık süreçte bu oran yüzde 18,6'ya değişmişse, Millî Eğitim Bakanlığı "Özel Okullara Teşvik" adı altında yardım yapıyorsa bu yardım aslında parası olan vatandaşa yapılan, parası olup çocuğunu özel okula gönderebilen ailelere yapılan bir yardımdır, devlet okullarını daha da Millî Eğitim Bakanlığı aracılığıyla sıradanlaştırmıştır.
Son olarak, Sayın Bakanım, eğitimdeki önemli bir sorunun da dinselleştirme olduğunun altını çizmek istiyorum. Lütfen görmezden gelmeyelim. Bugün okul öncesi eğitim zorunlu değilse, bugün okul öncesi eğitim yarım gün ise, bugün okul öncesi eğitim paralı ise elbette ki birçok aile okul öncesi eğitimden çocuğunu mahrum bırakıyor. İşte, tam da bu noktada sıbyan mekteplerinin işin içine girdiğini görüyoruz. Bakınız, ben orta son sınıfta Kur'an kursuna gittim, hatim indirdim, hâlâ da çok rahat dinleyebilir, çok rahat takip edebilirim ama bunun yaşı asla ve asla 4-6 yaş arası olmamalı, çocuğun bildiği, çocuğun soyut kavramlarla anlaşabildiği bir süreçte olmalıdır. Bu çocuklar bizim çocuklarımız, bu çocuklar bizlerin çocukları, bizlerin torunları, gelin bu çocukları birlikte koruyalım, hepimiz bu ülkenin vatandaşlarıyız. Sizin bugün mağdur edebiyatı yapma hakkınız yok, biz yapabiliriz çünkü on dört yıldır iktidarda olan sizsiniz. Bu yasayı her bir maddesiyle enine boyuna tartışmadan, başta maarif müfettişliği teşkilat yapısı olmak üzere enine boyuna tartışmadan lütfen geçirmeyelim. Ülke hepimizin, ülke kimsenin değil, iktidarlar gelip geçici ama bu ülke hepimizin, ülkeye gelin birlikte sahip çıkalım.
Teşekkür ederim.