KOMİSYON KONUŞMASI

EKREM ERDEM (İstanbul) - Sevgili Başkanım, teşekkür ediyorum.

Tabii, eğitimin en önemli unsuru, en önemli elemanı öğretmen. Ben öğretmen okulu mezunuyum. Öğretmen okuluna girerken imtihan yaptılar, normal, sonra da mülakat yaparak aldılar. Yani, mutlaka bütün devlet kadrolarında görev yapanlar önemli ama bana göre öğretmen hepsinden önemli çünkü muhatabı insan. Yani biz öğretmene verebildiğimiz kadar yani ne haklar verebiliyorsak aslında onları konuşmak durumundayız. Yani, "öğretmen" demek "millî savunma" demektir, "öğretmen" demek "sağlık" demektir, "öğretmen" demek "sanayi demektir." Öğretmen gerçekten önemli. Şimdi, tabii, öğretmen okullarının kapatılması, sonra öğretmen ihtiyacı için yapılan imtihanlarla "işsize iş bulmak" hâline geldi. Öğretmen özelliklidir.

Manisa'nın bir ilçesinde öğretmenlik yapıyorum, köye gittim, köyde herkes, öğrenciler Lazca konuşuyor. Niye? Konuşma özürlü birisini sen oraya öğretmen yapmışsın, çocukların şivesini bozmuş. Yani, mülakat bana göre önemli; yetmez, gerçekten kendisiyle de barışık... Yani birtakım sağlık raporları alınmalı, teşvik edici birtakım özellikler verilmeli ama kabul edelim ülkemizin de özel şartları var bu bölgeye yönelik. Yani siz mevcut, şu anda öğretmenleri birtakım şeylerle göndermiyorsunuz, "Bu şartlarla öğretmen alacağım." diyorsunuz, o şartları kabul edenleri gönderiyorsunuz, bundan daha doğal bir şey yok ama gerçekten öğretmenleri daha iyi yere taşıma noktasında, eğitiminden tutun da öğretmen olarak işe başlattıktan sonra da onların şartlarını özelleştirecek, güzelleştirecek birtakım şeyleri konuşmakta ve yapmakta da yarar var. Yani, yarın farklı bir ülke konumuna geleceksek bir kere öğretmenden başlamak durumundayız diye düşünüyorum. Ve ben bu öneriyi de doğrusu...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bu çok vicdansız...

EKREM ERDEM (İstanbul) - Bakın, ben kelimeleri dikkatli konuşuyorum.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Ben dikkatli seçiyorum.

EKREM ERDEM (İstanbul) - Kimseyi rahatsız edecek cümle de kullanmıyorum, anlatabiliyor muyum? Çünkü söz insanın kendi aynasıdır.

Bakın, bir şey daha söyleyeyim...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Evet, bu insanların çaresizliğini...

EKREM ERDEM (İstanbul) - "Çaresizlik" diyorsunuz ya.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Evet.

EKREM ERDEM (İstanbul) - Bakın, konuşmamız gereken...

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Çalmadığımız kapı kalmadı...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Biz sizin neyinize güveneceğiz? 3 katı alıyorsun, mülakat yapıyorsun.

EKREM ERDEM (İstanbul) - Bakın...

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmuyoruz. Ekrem Erdem konuşuyor, lütfen.

Lütfen, bak, Kerim Bey, siz konuşurken onlar dinledi.

Evet.

EKREM ERDEM (İstanbul) - Müsaade eder misiniz.

BAŞKAN - Evet, buyurun Ekrem Bey.

EKREM ERDEM (İstanbul) - Yanlışlardan bir tanesi şu: Ya, üniversiteyi bitiren -bütün sektörler için geçerli- herkes devlette memur olmak istiyor ya, bu anlayışı değiştirmek lazım, bu anlayışı değiştirmek. İlla herkes istikbalini niye devlet kapısında bekliyor? Başka şeylere yönlendirmek lazım, başka şeyleri konuşmak lazım. Şu anda biz siyasetçiler olarak da hep bunları konuşuyoruz.

Dolayısıyla, bu öneriyi ben görüş olarak destekliyorum ve tebrik de ediyorum yani iyi olacağına inanıyorum. Tabii yarın tatbikatta farklı şeyler çıkar mı? Çıkar ama denemekte ve yapmakta da yarar var. Yani, şu anda farklı bir düşüncem yok.

Ben teşekkür ediyorum.