KOMİSYON KONUŞMASI

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli STK temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de Çetin Bey gibi aynen "ülkemizin cazibe merkezi hâline gelmesi" ifadesine takıldım. Yani kanunun en önemli gerekçelerinden birisi olarak bu gösterilmekte. "Kendisine yakın ya da komşu ülkelerden gelenler için cazibe merkezi olma özelliğini ortaya çıkardığı ve hedef ülke hâline geldiği görülmektedir." diye bir gerekçe sunulmakta. Bu gerekçeyi anlamakta zorluk çekiyorum çünkü Türkiye'nin cazibe merkezi hâline gelmesi değil aslında, Avrupa cazibe merkezi. Bize özellikle Suriye'den gelen göçmenler canlarını hiçe sayarak bizim ülkemizi de bir kenara bırakarak Avrupa'ya gitmeye çalışıyorlar, Türkiye'de durmak istemiyorlar ama son yıllarda gelen göçmenlere baktığımızda ağırlıklı olarak Suriye'den geldiklerini, Irak'tan geldiklerini görüyoruz ve bu göçmenlerin Türkiye'de yerleşik hayata geçmeye çalıştıklarını görüyoruz ama bir kısmı da canlarını hiçe sayarak Avrupa'ya gitmeye çalışıyorlar. Bu sebeple yani bu kanuna baktığımızda çok nitelikli insan gücünün Türkiye'ye akım hâlinde geldiğinden ziyade, niteliksiz insan gücünün Türkiye'ye gelmeye çalıştığını görüyoruz. Yani bizim en büyük endişemiz burada niteliksiz insan gücünün Türkiye'de istihdam edilmesinin önünün açılması. Yoksa elbette Amerika'daki bir bilim adamı Türkiye'ye gelmek istiyorsa niye gelmesin veya Alman bir bilim adamı Türkiye'ye gelmek istiyorsa niye gelmesin? Biz bunun önünü açalım, hiçbir itirazımız yok. Ya da bir Fransız mühendis Türkiye'ye gelmek istiyorsa ve Türkiye'de güzel şeyler yapmak istiyorsa biz bunun önünü niye açmayalım? Açalım. Ama, bakıyoruz, Türkiye'ye gelenlerin çoğunluğu niteliksiz iş gücüne sahip olan insanlar ve şimdi rakamlara baktığımız zaman büyük rakamlar. Yani bunlar bir ülkenin hazmetme kapasitesinin çok üzerinde olan rakamlar. Türkiye'deki işsiz sayısını az önce rakamlarla belirttim, yüzde 10'un üzerinde bir işsizlik var oran anlamında İŞKUR verilerine göre, bu 3 milyon civarında bir rakama tekabül ediyor ancak kayıt dışıyla beraber ve iş aramaktan vazgeçen, İŞKUR'a müracaat etmeyen iş arayanlarla beraber yaklaşık 6 milyon gibi bir rakamdan bahsediyoruz. Bunun da yaklaşık 700 bini üniversite mezunu vatandaşlarımız. Yine sadece ve sadece özellikle bu öğretmenler var, 350 bin civarında da atanamayan öğretmenler var. Yani bunlarla baktığımız zaman 1 milyon civarında bir işsizimiz var aslında, üniversiteli işsizimiz var, nitelikli işsizimiz var. Şimdi bu insanlarımız işsiz dururken, bu insanlarımız ülke ekonomisine katkı sunmak istedikleri hâlde katkı sunamazken biz dışarıdan ithal olarak bir mühendis getirelim diyoruz, öğretmen getirelim veya başka bir nitelikli iş gücü dediğimiz insan gücünü getirelim diyoruz. Yani 4 işsizden 1'inin en az üniversite mezunu olduğu bir yerde bu kanun tasarısıyla aslında özellikle müracaat edenlerin iş bulmasını kolaylaştıracak, Türkiye'de yerleşmesini kolaylaştıracak, hızlandıracak bu kanun tasarısıyla dışarıdan bu göçün teşvik edilmesi gibi bir durum ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.

Şimdi, rakamlara baktığımızda gerçekten İŞKUR verilerine göre, Çalışma Bakanlığı verilerine göre 2011 yılında 17.318 kişiye çalışma izni verilmiş, 2012'de 32 bin, 2013'te 45 bin, 2014'te 52 bin, 2015'te 64 bin ve yasal izinler bu ama ikamet izni alan yabancılara bakıyoruz, 2005 yılında 178 bin yabancı ikamet izni almış, 2010'a geldiğimizde 182 bin kişi almış, 2011'de 234 bin, 2012'de 321 bin, 2013'te 313 bin, 2014'te 379 bin ve 2015'te tam 422.895 kişi ikamet izni almış. Yani arkadaşlar, 6 milyon işsizimiz var şu rakamlara baktığımız zaman, dışarıdan gelen ve ikamet izni verdiğimiz yabancılara baktığımız zaman rakamlar gerçekten ürkütücü rakamlar. Bizim bu vesileyle buradaki, Türkiye'deki iş gücü piyasasının dengelerini bozacak, temelinden sarsacak, bizim insanımızı işsiz bırakacak bir modeli terk etmemiz gerekiyor. Şimdi bu tabii, az önce arkadaşımız ifade etti, ben de aynı görüşlere katılıyorum. Türkiye'nin yanlış dış politikasının sonucudur bu. Yani sınırlarımız kevgire dönmüş, önüne gelen giriyor, çıkıyor, hiç müdahale edemiyoruz, güvenlik nedeniyle de müdahale edemiyoruz, diğer gerekçelerle de müdahale edemiyoruz ve bu insanlar geliyorlar, ikamet izni istiyorlar ve biz de veriyoruz. Şimdi çeşitlilik de çok fazla. "Suriyeli" şeklinde bir ifade kullandım ama 2015 yılında Türkiye'de ikamet izni alan yabancıların 33 bini Irak'tan gelmiş, 32 bini Azerbaycan'dan gelmiş, 22 bini Türkmenistan'dan gelmiş, 22 bini Rusya'dan gelmiş, 19 bini Gürcistan'dan gelmiş, 16 bin Ukrayna'dan, Özbekistan'dan 14 bin, Libya'dan 14 bin, İran'dan 14 bin. Yani resmen Türkiye'de bir pazar oluşturulmuş. Yani insanlar dışarıdan geliyorlar... Yani bu kadar kişiye ikamet izni verildiğine göre bu insanlar demek ki bir şekilde çalışıyorlar. Yani bunun önüne geçmemiz lazım bence. Yani bu yasa buna cevap veriyor mu? Maalesef, buna cevap vermiyor; tam tersine, buna teşvik ediyor. Nasıl teşvik ediyor? Nitelikli iş gücünü diyoruz ki: "Bir kart vereceğiz, Turkuaz Kart vereceğiz ve o şekilde Turkuaz Kart sahibi olanı da vatandaşlığa alacağız." Bu kanun içerisinde vatandaşlıkla ilgili hükümler de var. Şimdi, ne olmuş oluyor? Turkuaz Kart vatandaşlığa giden bir yol olacak. "Green Cart" gibi bir kart sistemi. Ne olacak? Dolayısıyla, dışarıdaki işte kendi ülkesinde mutsuz olan insanlar Türkiye'yi hedef ülke hâline daha fazla getirecekler çünkü Turkuaz Kartla birlikte vatandaşlığın da önünü açmış olduğunuz için dolayısıyla, Türkiye'deki iş gücü piyasasının dengeleri tamamen sarsılmış olacak. Dolayısıyla, biz bu kanunun geneli üzerine baktığımızda böyle büyük bir sakınca görüyoruz. Bunları dışarıdan gelecek olan vatandaşımız olmayan ülkelerdeki kişiler Türkiye'ye bir değer katacaksa, onun beyninden, onun birikiminden, mühendislik bilgisinden biz faydalanacaksak ve o da bu ülkeye bir katkı sunacaksa elbette bu tür insanların da gelmesi lazım yani buna toptancı "hayırcı" bir yaklaşım sergilemiyoruz. Nitekim, bizim de vatandaşlarımız gidiyorlar dışarıda, Amerika'da, İngiltere'de, Avrupa'da değişik ülkelerde hizmetler yapıyorlar ama bu oranı, dediğim gibi, kantarın topuzunu kaçırmamak lazım. Burada özellikle bu Turkuaz Kartla ilgili maddeye baktığımızda her ne kadar "Nitelikli iş gücü olan kişiler Turkuaz Kart sahibi olacak." deniliyorsa da kanunun içeriğine baktığımızda çok böyle net, anlaşılabilir ifadeler yok. Biraz muğlak, biraz işte niteliksiz iş gücünü de Turkuaz Kart sahibi yapabilecek bir düzenleme gibi geldi bana. Bana göre, tasarının en önemli sakıncası budur diye düşünüyorum.

Bir başka konu, bu işte dışarıdan gelen bizim ülkemizin vatandaşı olmayan kişilerin burada yerleşik bir düzene geçip de Türk vatandaşı olup böyle bir hedefleri olmasına rağmen, kendi ülkeleriyle bizim mütekabiliyet esası gelince bir sözleşme yapıp yapmadığımız net olarak kanunda ortaya konulmamış. Yani biz bir başka ülkenin vatandaşına Türkiye'de çalışma izni verirken, ikamet izni verirken mütekabiliyet esasını da göz önünde tutmamız gerekir diye düşünüyorum çünkü devletler arası ilişkilerde mütekabiliyet çok önemlidir. Yani sizin ülkenizin vatandaşının hakkı olmayan bir şeyi bir başka ülkenin vatandaşına verirseniz bu yanlış sonuçlar doğurur, dengeleri tamamen tersyüz eder diye düşünüyorum. Şimdi, biz Avrupa'da çok rahat bir şekilde iş bulamıyoruz çünkü henüz serbest dolaşım kabul edilmedi ama bir Avrupalı gelip biz ülkemizde çalışabiliyor ya da bir Kazakistan'da veya işte ne bileyim işte Rusya'da veya değişik yerlerde iş bulamıyoruz, birtakım şirketler vasıtasıyla gidilirse bazı şeyler kabul ediliyor ama onlar gelip burada çok rahat bir şekilde iş bulabileceklerse bu maalesef, yine yasanın zayıf noktalarından birisi olacaktır diye düşünüyorum. Mütekabiliyet esasının bu yasa içerisinde çok net ifadelerle konulmadığını ve bizim iş gücü piyasasını bozabilecek, dengesini bozabilecek en önemli noktalardan birisi olduğunu düşünüyorum.

Şimdilik geneli üzerinde söyleyeceklerim bu kadar.

Teşekkür ederim.