KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ALİ PULCU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Şimdi, Aytuğ Bey'le bir ramazan iftariyelik yapalım biraz gergin geçti toplantılar. "Sayın Bakanın vücut dilinden bakıyorum, anlıyorum." dediniz. "Orada da sayın vekiller ne derse yeridir." dediniz. Tabii, zeki bir insansınız. "Sayın vekiller ne derse yeridir." dediğiniz zaman her zaman yaptığınız gibi "hakaret" demişti Sayın Bakan, tekrar hepimize hakaret ettiniz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Allah şahittir böyle bir niyetim yoktu, kapatalım.

MEHMET ALİ PULCU (İstanbul) - Tabii, onu da çok kritik anlarda "Saygı duyuyorum, tabii sizin görüşünüz." deyip bütün bu salvoları da çok güzel geçiştiriyorsunuz. Tecrübeli bir siyasetçisiniz. Bu vücut dili hikâyesine gelince hepimiz doktoruz. Bu Komisyonun şöyle bir sıkıntısı var, maalesef: Sizin yaptığınız itirazları Yakup Bey ve Ünal Bey yapsa veya herhangi bir CHP'li arkadaş yapsa biraz daha dinlemeye mütemayil olacağız. Bunu ifade edelim çünkü açık konuşuyorum hissiyatımı ifade ediyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Haklısınız.

MEHMET ALİ PULCU (İstanbul) - Aytuğ Bey ne kadar sakin konuşursa konuşsun... Hiç "e" demeden konuşuyorsunuz. Bakın, ben heyecanlanıyorum. Biraz sinirli konuşuyorum, bu konularda daha kendimi toparlayamıyorum. Fakat Aytuğ Bey, siz konuşmaya başlayınca "Aytuğ Bey, ne kadar sureti haktan gözükürse gözüksün bir art niyeti var." kanaati hepimizde oluşuyor.

Bu iki sebepten olabilir: Bir, hepimiz art niyetli olabiliriz, kötü insanlarızdır, sizi iyisinizdir veya sizin tarzınız budur, bu salona sirayet ediyordur. Bu vücut dilini okursanız geçen de sağlık Komisyonunda bir HDP'li arkadaşımız yine Sayın Bakanımıza "Vücut dilinizden sizin bunu kabul etmediğinizi anlıyoruz hepimiz doktoruz." demişti. Şunu bilemem, sormak isterim sonra dışarıda da konuşalım: Son çocuksunuz probleme olabilir, ilk çocuksanız kardeşleriniz daha çok sevilmiştir bilemiyorum. Yani sadece aklıma gelen şeyleri soruyorum. Evde bir sıkıntı vardır, orada halledemiyorsunuzdur burada halletmeye çalışıyorsunuzdur. Bunu bilemiyorum, yine suçlama yapmıyorum. Sizin ifadenizle söyleyeyim: "Hiç kastım yok, düşünüyorum." Ama siz konuşurken bütün bunlar aklıma geliyor. Meslek hayatınızda bir sıkıntınız vardır, orada çözememişsinizdir. Bu tekil bir şahsiyet değil, hepimiz doktor olduğumuz için bütün doktor arkadaşlar çok iyi bilirler. Neticede yüzlerce insan karakteri yok, 4-5 tane var, bunu 12 gruba sınıflıyorlar, 8'e sınıflayanlar var. Fakat bir şekilde ne diyelim sıkıntısını -içimden hırs da geçiyor- diyelim.

BAŞKAN - Sayın Pulcu, şahsileştirmeyelim bu konuyu.

MEHMET ALİ PULCU (İstanbul) - Çok özür dilerim. Şöyle bir durum var. Ben Aytuğ Bey'in...

BAŞKAN - Eleştirinizi getirin ama şahsileştirmeden lütfen.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yeterince şahsileşti.

MEHMET ALİ PULCU (İstanbul) - Evet, şahsileşti. Ben bunu çok ince yapamıyorum Aytuğ Bey gibi. Ben Sayın Bakana bakıp "Vücut dilinizden anlıyorum." dediğiniz zaman o bir cümlede bütün bunları özelikle de Aytuğ Bey ifade ediyor. Ben parantezi biraz açtım. Bunu açmak için de iki tane gerekçem var: Bir, "Zaman zaman konu dışına çıkılır." dedi. Ben de "Zaman zaman konu dışına çıkılır." lafzından Aytuğ Bey'in güç alarak bunu ifade ettim çünkü konu dışına çıktığımı biliyorum. Fakat birbirimize geçen dönem de söyledim, geçen tartışmada da "ya sizin bilinçaltınız" demişti, bir hanımefendi. Böyle bilinçaltına, psikolojiye, vücut diline lütfen girmeyelim. "Siz girdiniz." diyeceksiniz. Size samimiyetle, bütün açık yürekliliğimle siz konuştuğunuz zaman neler düşündüğümü, içimize neler geldiğini aktarıyorum. Aktarmamak nezaket olabilir fakat bunu açık konuşursak keyifli olur. Onun için birbirimizi çok sert eleştirebiliriz.

Tabii, biz bir cenahtayız, siz bir cenahtasınız; farklı görüşlerimiz olabilir. Konunun dışına zaman zaman çıkmak uzun toplantılarda normaldir. Fakat benim sizden istirhamım çok ince yaptığınız iğneleme, vurma, laf çarpıtma gibi hususiyetleri Meclisin ağırlığına binaen, hekimliğimize binaen, her şeyi bırakın insanlığımıza, yaşımıza binaen yapmamayı tercih edelim. "Doktor Bey siz yaptınız." Şunu söylüyorum size, son noktayı koyuyorum: Bu konuşmayı yapmak zorunda bizi bırakmasanız memnun olurdum. Ben genel bir kanaati, genel bir algıyı dile getirdiğim kanaatindeyim. Fakat mücadeleniz, çalışarak gelmeniz, bu konularda iddiacı ve ısrarcı olmanız çok takdire şayan. Keşke bunu biraz daha tatlı ölçülerde yapsak buradaki müzakereler daha keyifli olur diye düşünüyorum.

Beni dinlediğiniz ve tahammül ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Bilahare bu konuya devam ederiz.

Peki, teşekkür ederim biraz uzun oldu.