| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı (1/727) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 28 .06.2016 |
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şimdi, bakın bizim ülkemiz, göç hareketlerinin yoğun yaşandığı bir yer yani geçiş ülkesi veyahut da göç edecek olan kişilerin son durağı, hedef ülke. Yani son yıllarda da -biz bunu açıklıkla ifade ediyoruz- yanlış dış politika sonucunda Türkiye maalesef bir toplama kampına dönmüş durumda yani Orta Doğu'nun toplama kampına dönmüş durumda bize göre, Sayın Bakan katılmıyor bu görüşümüze ama maalesef tablo bu. Yani 3 milyon Suriyeli, bakın, altını çizerek söylüyorum 3 milyon Suriyeli. Bakın bizim 60'lı yıllarda Almanya'ya giden vatandaşlarımızı bugün topladığınız zaman, 2,5 milyon civarında falan yapıyor çocuklarıyla beraber yani o Almanya gibi büyük bir ekonomi bile 2,5 milyon Türk'ü içine sindirememiş durumda. Biz burada 3 milyonun üzerinde sadece Suriyeliden bahsediyoruz, diğer Kuzey Irak'tan gelenleri ve diğer Türki Cumhuriyetlerden gelenleri ve kayıt dışı olanları saymıyoruz bile. Bakın, bizim ekonomimiz bir Almanya değil, dolayısıyla biz bu kadar çok göç hareketinin olduğu bir yerde bunu sindiremeyiz. Şimdi, burada, siz eğer bu şekilde kolaylaştırıyorsanız yani bu hâliyle Türkiye göç etmek isteyen insanlar için bir cazibe merkezi hâline gelecektir bu kart yoluyla. Şimdi, evet, gelmişler, ülkelerinden kaçmışlar, sığınmışlar, şöyle ya da böyle değişik gerekçelerle burada yaşıyorlar. İşte, rakamları verdim size. Tabii ki ikametgâh izni ile çalışma izni arasında elbette fark olacaktır, doğrudur. Çocukları, eşleri var bunların, onların ikametleri var ama rakamlara bakıyoruz, rakamlar büyük rakamlar. Türkiye ekonomisinin bunu hazmedebilecek bir kapasitesi yok, zaten 6 milyon işsizimiz var. Bizim kaygımız şu: Yani, nitelikli işçinin, nitelikli çalışanın kriterlerini bu şekilde spesifik olarak, net olarak ortaya koymazsanız bu, dışarıdan bir cazibe, çekim merkezi gibi algılanacaktır. Yani, bu 100 bin dolarlık örnek çok uç bir örnek ama bakıyoruz yani şimdi, 65 bin kişiye çalışma izni vermişsiniz geçen sene, 64.426 kişiye vermişsiniz bunu. Yani, bu kişilerin bende meslek şeyleri de var, birçoğu Gürcistan'dan gelen, ev bakımı yapan kadınlar. Üniversite mezunu birçoğu da, o da var, 27 bin civarında üniversite mezunu var ama yaptıkları işler üniversite mezununun yapması gereken işler değil, bakıcılık yapıyor. Yani, hukukçu veya mühendis, doktor ama bakıcılık yapıyor. Yani, iş anlamında nitelikli bir iş değil, mesleği belki nitelikli bir meslek ama. Zaten denkliği yok, hukukçuluk yapamaz yani hukukçu olamaz, bakıcılık yapıyor. Şimdi, bunun kriterini belirlemek Türkiye'nin menfaatine olur diye düşünüyoruz. Yani, burada amacımız, iktidara muhalefet etmiş olmak için muhalefet etmek değil. Ya, bunun sonuçlarının faturasını yine bizim insanımız ödeyecek.
Bakın, ilk toplantıda örnek vermiştim sizlere, Sayın Yakup Akkaya'yla birlikte Ulus'ta amele pazarına gittik. Bakın, orada her gün 3 bin, 4 bin civarında insan, Ulus'taki merkezde, amele pazarında, yazda iş bekler. Biz üç ay önce gittik. Biz gittiğimizde de vakit de biraz gecikmişti, en az 400-500 kişi vardı orada, iş bekliyorlardı ve bize ilk şikâyet ettikleri konulardan biri Suriyeli işçilerdi. "Biz Suriyeli işçiler yüzünden işsiz kaldık. Bakın, saat olmuş dokuz, dokuz buçuk, bizi kimse almıyor. Niye? Ücretlerimiz yüksek geliyor." diye bize şikâyette bulundular, "Bu konuyu gündeme getirin." dediler. Bir kalıpçı ustası 130-140 lira yevmiye alırken Suriyeli 40 liraya, 50 liraya çalışıyor. Yani, yanlış anlaşılmasın, ben Suriyeliyi de ötekileştirmek, dışlamak istemiyorum ama Türkiye'deki istihdamın yapısını bozacak bir boyuta gelmiş. Siteler'e gidin, bakın, çalışanların büyük bir çoğunluğu Suriyeli ve büyük bir çoğunluğu da kayıt dışı çalışıyor. Yani, biz kendi insanımızın sorununu çözememişken bu şekilde büyük bir sorunla, işsizlikle boğuşurken... Bakın, milletvekiliyiz, her gün bize iş için müracaata geliyorlar. İktidar vekillerimize daha fazla geliyorlardır eminim. Yani, her gün 3 kişi, 4 kişi iş için bize geliyor yani ve çoğu da üniversite mezunu arkadaşlarımız. İnanın, Orta Doğu Teknik Üniversitesinden gelenler var. Yani, sadece Anadolu'nun bu ismi çok duyulmamış üniversitelerini kastetmiyorum, Orta Doğu Teknik Üniversitesi gibi bir üniversiteden bile birçok arkadaşımız geliyor, bize iş müracaatında bulunuyor, "Destek olun, yardım edin." diyorlar. Dolayısıyla, bu şekilde kanunla bunlar düzenlenmezse yani turkuaz kartı niteliklerini bu şekilde yuvarlak şeylerle... İşte, "eğitim düzeyi" demişiz. Böyle yani bu tür şeylerle değil de belli bir standart getirmezsek bu kötüye kullanılır ve işin daha ötesi, turkuaz kart, vatandaşlığa geçilen bir yol... Yani, göçmen bakış açısıyla baktığımız zaman göçmenin ilk hedefi turkuaz kartı almak olacaktır, arkasından da vatandaşlığa dönüştürecektir. Niye? O da kendisini burada kendisini güvencede hissedecektir, hissetmek isteyecektir, hedefi o olacaktır. Bizim vatandaşlarımız Almanya'ya, İsviçre'ye, İngiltere'ye hep kaçak yollardan gittiler ve aynı şekilde önce çalışma izni almaya çalıştılar, sonra da vatandaşlıklarını aldılar. Bu doğal bir şeydir. Hani, bundan dolayı bu insanlara kızmaya da gerek yok ama siz bu şekilde çalışma izninin kolaylaştırırsanız ve net kriterler ortaya koymazsanız bunun, maalesef, olumsuz sonuçları olur. Ne olur? İktidarın yanlış dış politikasının faturasını yine bizim kendi vatandaşımız ödemek zorunda kalır. Biz bunu ifade etmek istiyoruz.
Teşekkür ederim.