| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 20 .11.2014 |
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sizlerin şahsında salondaki herkesi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, geçen sene tabii Bakan ilk bütçe sunumunu yaparken Ferit Mevlüt Aslanoğlu kendisi hakkında inanılmaz güzel şeyler söylemişti ve eskiye dayanan bir komşuluk ilişkisinden de bahsetmişti. Biz de çok özledik ama Sayın Bakanın vefalı davranışı da bizim açımızdan çok anlamlı. Çok teşekkür ediyoruz kendisine.
Şimdi, bu teşekkürden sonra bir eleştiriyle başlamak isterim. Sunumun içinde bir sayfa ayrımında "Durmak yok, yola devam." yazıyor. Sayın Bakan, bu, partinizin seçimlerde kullandığı bir sloganı... Şöyle düşünün, bunu size getirdiklerinde şey demeliydiniz: "Arkadaşlar, biz bakanlık yönetiyoruz, devlet yönetiyoruz, bu bir siyasi parti kataloğu değil ve Sağlık Bakanlığının sunumuna bu yakışmaz. Yani, bunu buraya koymakla Bakanlığın da boyu uzamaz, muhalefetin de boyu kısalmaz ama bu meseleye bakış açısı açısından... Bir de sağlık politikaları konuşuyoruz. Bir daha böyle bir şeyin doğru olduğunu düşünmüyorum. Ama, sunuma baktığımızda, geçen yıllardaki birtakım manipülatif rakamlar, çizelgelerdense, biraz daha hani olanı yazan ama olmayanı da rakamlarla çarpıtmadan, arındırılmış, geçen seneki eleştirilerin dikkate alındığını görüyorum. O açıdan da teşekkür ederim.
Eczacılar açısından buna, bütçenize bakmak isteyeceğim. Bütçe eczacılar açısından hiç umut vadetmiyor çünkü eczacılar akademik eğitimlerinin ve profesyonel emeklerinin görülmediği, sadece onları bir sanayi ürünü olarak görülen ve meslekleriyle değer kattıkları kutudan arındırmayan ve kutunun üzerine ticari kâr vererek çalıştırdığınız, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de ilaç fiyatlarının son on-on iki yılda kaçınılmaz olarak inanılmaz gerilemesine karşı onları korumadığınız için de eczacılar eziliyorlar maalesef. Ve mesleklerini sürdüremez duruma geldiklerini sürekli ifade ediyoruz ama sizlerin rakamlarıyla 5 bin tane eczacının net kârının şu anda 1.500 lira ve altında olduğunu yani inanılmaz düşük bir gelirle hayata tutunmaya çalıştıklarının da altını çizmek isterim.
Bu noktaya neden geldik? Dünyada sağlık otoritesi, geri ödeme otoriteleri elbette ki ilaç fiyatlarını baskılamak istiyorlar ve bunun için çeşitli yollar kullanıyorlar. Referans fiyat bunun en başta geleni olmak üzere, kamu kurum iskontoları, pozitif liste, negatif liste, katılım payı uygulamaları, reçetelenen kalem sayısını sınırlandırma, fiyat kontrolü, kâr kontrolü bütün dünyada uygulanıyor. Ama, bütün geri ödeme kurumları bunlardan bir ya da iki tanesini kullanırken, sekizde 8'inin de uygulandığı ve üstüne bir de global bütçe çalışmasının ve baskısının tek yönlü olarak yapıldığı tek ülke Türkiye, sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Bir de üstüne üstlük, bir kur rezaletiyle karşı karşıyayız ki, eskiden ayda bir güncellenen kur, Hükûmetiniz tarafından 13 Şubat 2009'da en son kez güncellendi ve o günden beri Türkiye'de Sağlık Bakanlığı gözüyle, SGK gözüyle euro kuru 1,9595. Bugün 2,9295'lere çıkan euro kuruna rağmen, siz diyorsunuz ki: "Birileri 2,95'ten ilaç ithal edecek veya ilaç hammaddesi ithal edecek, sonra size 1,95'ten satacak." Sonra da bu sektörün temiz kalmasını bekliyorsunuz; sizi kandırmamasını, aldatmamasını bekliyorsunuz. Bence bu doğru değil. Mercek altına almak lazım, taraflarla oturmak, konuşmak lazım.
Global bütçe yaparken, global bütçe yapılacaksa eyvallah diyelim, oturalım. Dünya nasıl yapıyor Sayın Bakanım global bütçeyi? Başta sağlık otoritesi oturuyor masanın başına ama onun dışında siz oturuyorsunuz, bir EKK'daki diğer bakanlar oturuyor. Bir süre yerli, yabancı ilaççılarla konuşuyorsunuz, sonra da bir karar tebliğ edip geçiyorsunuz. Bakın, dünyada masanın başında Sağlık Bakanlığı ve geri ödeme otoritesi oturuyor ama hekim örgütü oturuyor "Ben bu insanları tedavi edeceğim, global bütçede söz söylemem lazım." diyor. Eczacı örgütü oturuyor, diş hekimleri örgütü, hemşireler, sağlık emekçilerinin sendikaları oturuyor; en önemlisi, tüketici hakları, daha da spesifik hasta hakları dernekleri oturuyor. Yani, siz tek başınıza bir global bütçeyi karar verip de, bu insanlara, Türkiye'ye dikte etmemelisiniz. Görünürde bir iki temas yapıp, sonra EKK'ya bir bürokrat bir şey yolluyor ve ona göre de bir bütçe kararlaştırıyorsunuz. Bugün şunu biliyoruz ki, EKK'daki bütün bakanlara Türkiye'deki yerli, yabancı, yerlicilerin hepsi, yabancıların hepsi, depocular, ecza kooperatifleri Eczacılar Birliği Başkanı imzasıyla sizin bu global bütçe yaklaşımına karşı 6 maddeli bir tenkit ulaştırıldı. Yani, nasıl olabilir ki, hem bugün oturacaksınız, Sağlık Bakanlığı bütçesini Plan ve Bütçe Komisyonundan geçireceksiniz, paydaşlarınızın hepsi "Yanlış yapıyorsunuz." diye size yazıyor olacak. Bu doğru bir yaklaşım değil. Ve böyle yönettiğiniz için zaten inanılmaz sıkıntılar çıkıyor. Bu saydığım her şey sonuçta eczacıyı eziyor ama başka kimi eziyor? Dünyada "yetim ilaç" diye bir kavram var, az görülen ya da çok nadir görülen hastalıkların ilaçları. Ama, bir tek Türkiye'de fiyatından ya da kötü politikalardan dolayı yetim kalmış ilaçlar var. Türkiye'ye getirilemiyor bu kurdan dolayı ya da Türkiye'de üretilemiyor, getirmekteyken vazgeçiyor. Siz global bütçeyi tutturmak için dünyada hastalıklara çaresi bulunmuş üretilen ilaçlara ruhsat vermeyip, ruhsatı -bir tek Türkiye'deki bir uygulamadır- Sağlık Bakanlığında oyalayarak ve geciktirerek piyasaya pahalı ilaç çıkmasını veya yeni ilaç eklenmesini engelliyorsunuz. Bu doğru bir yaklaşım değil yani böyle sağlık yönetimi olmaz. Bu açıdan, akılcılık lazım. Akılcı ilaç kullanımını dikkatle okudum. Çok önemsediğimiz bir şey ama mesela aile hekimliği sistemiyle... Yani, bugün benim çok samimi olduğum aile hekimleri şunu diyor: "Eskiden şeker ister gibi antibiyotik isteyene bazımız fırça atardık, bazımız güzel güzel anlatırdık ama eczaneden antibiyotik borç almış, kullanmış gelmiş olana hiçbirimiz yazmazdık bunu. Şimdi yazmıyorum antibiyotiğini, dönüyor bana teyze diyor ki: 'Tamam evladım o zaman, ben başka bir aile hekimine aldıracağım kaydımı.'" Çünkü filancası sormadan yazıyormuş.
Şimdi, bir yandan koca bir akılcı ilaç kullanımı vizyonu koyacaksınız, bir yandan hastaların hekim seçme özgürlüğüne evet ama aile hekimlerinin karşısında böyle bir baskı oluşturacaksınız. Bunları bir oturup konuşmak lazım, iletişim içinde olmak lazım. Sonra da, tam da sağlık bütçesi görüşülürken piyasaya servis ediyorsunuz 2 milyar kutuyla ilgili bu çalışmayı.
Ben, Bakanlığın yapmış olduğu bu çalışmayı fevkalade önemsiyorum, kamu müdahalelerinin 2008-2013 arası ilk 100 ilaca yaptığı şeyi ama bunların Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşülmeden bir gün önce basına servis edilmiş olmasını da manidar buluyorum. Bir başka baskı yaratıyorsunuz kamuoyunda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özel, son bir dakikanız. Üçtür uzatıyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Toparlayacağım.
Şunu dikkatle ortaya koyalım. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu 2005-2011 arasında ilaca erişim endeksini 4,9 olarak ilan ediyorken bu endeksin şimdi 4'e düştüğünü söylüyor kendi rakamlarından. Demek ki, ilaca erişim konusunda da ciddi bir sıkıntı var. Yani, siz her bir yandan sadece kamunun kararıyla profesyonelleri ve hizmet alanları önemsemeden ve bu hizmeti üretenleri de önemsemeden, tek taraflı, buyurgan kararlarınızla artık eczacıyı, doktoru, hemşireyi, eczanede şiddeti, doktora karşı şiddeti, eczacı intiharlarını, eczacı iflaslarını falan ama bir yandan da artık çok övündüğünüz bir şeyde de kendi kriterinizle de gerilemeye başladınız. Ben, Sağlık Bakanlığına, özellikle taraflarla iletişimi telkin ve tavsiye ediyorum çünkü sizin cebinizde artık gözden çıkardığınız ama cepten çıkarmadığınız bir para da var. Üç senedir ilan ettiğiniz global bütçenin gerçekleşmeleri 92, 94, 93,5 falan. Yani, bir parayı gözden çıkarıp cepten çıkarmadığınız...
BAŞKAN - Sayın Özel, onuncu dakikanız oluyor.
Son bir dakika.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Son dakika, toparlıyorum.
Gözden çıkarıp cepten çıkarmadığınız bir para da var. Bu neyin inatlaşması, bu neyin baskısı hâlâ daha bu politikaların böyle sürdürülmesi?
Son olarak, yerli ilaç-ithal ilaç arasında, 2000 yılında Türkiye'nin ithalat-ihracat ilaç dengesi arasındaki fark 934 milyon dolardı. 2011 rakamları -en son bunu ilan ettiniz- 4 milyar 131 milyon dolar yani yüzde 445 kötüye gitmiş. Bülent Eczacıbaşı siz geldikten üç sene sonra demişti ki: "Bunlar bizi gözden çıkarmış, ben bu alandan çıkıyorum." Çıktı, canını kurtardı; kalanların hepsi birer birer gitti. "Dünyaya kanser ilacı satıyoruz." diye övündüğümüz Mustafa Nevzat da en son Amerikalılara satıldı, Amerika'ya kanser ilacı satmasıyla övündüğümüz. Ve yüzde 445 dolar bazında, TL bazında yüzde 1.200 bilmem nedir bu rakam çevirirseniz, Türkiye yerli ilaç sanayisini güçsüzleştirdi, perişan etti ve yabancı ilaç sanayisini ve uluslararası sermayeyi destekliyor.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.