| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/728) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 29 .06.2016 |
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanım; müsaade ederseniz ben de bir iki şey söylemek istiyorum bu konuda.
Tabii, değerlendirmeleri dinlediğimizde aslında meseleye farklı açıdan yaklaşımlar olduğunu, zaman zaman düşüncelerin kesiştiğini, belli noktalarda ayrıldığını düşünüyoruz ama gerçek olan bir şey var ki, bugün Türkiye'de ticaret alanındaki önemli bir sorun alanının üzerinde bir düzenleme burada gerçekleştiriyoruz.
Tabii, böylesi önemli bir sorun alanındaki düzenlemeyi, yapılan düzenlemeler işte medenidir veya değildir, çağdaştır veya çağdaş değildir gibi birtakım kalıplara sığdırabilmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Çünkü hakikaten sokağa indiğinizde, topluma baktığınızda, sanki piyasalarda öyle bir anlayış, öyle bir inanç var ki, öyle de gelen bir baskıyı hissediyorsunuz ki, sanki bir anda çekle ilgili düzenleme yapılıp da hapis cezası geldiğinde her şey bir anda güllük gülistanlık olacakmış gibi bir düşünce var. Zaman zaman bunu destekleyecek açıklamalar verdi Sayın Bakan. Mesela bakıyorsunuz, oradan bir açıklama geliyor ki işte "Çeke yeniden itibar kazandırıyoruz." Yani hapis cezasının gelmesiyle çekte itibarın olacağı gibi bir yaklaşım. Hâlbuki çekte itibar, keşidecinin itibarıyla doğru orantılıdır. Yani keşidecinin itibarını belli bir noktaya getirmeden sizin çeke hiçbir şekilde, ne yaparsanız yapın herhangi bir şekilde itibar kazandırmanız mümkün değil.
Burada bu düzenlemeler tartışılabilir, nasıl olacağı, cezai müeyyidelerin olacağı tartışılabilir, burada hapis cezası olacaksa hapis cezasının ne kadar süreli olması gerektiği, çek başına mı olması gerektiği 1'den fazla olduğunda işte tavanın nerede olması gerektiği, bütün bunların hepsi tartışılabilir.
Ama burada temel olarak benim karşı olduğum bir alan var Sayın Bakanım, bunu müsaade ederseniz ifade etmek istiyorum, o da şudur: Ben neye karşıyım biliyor musunuz Sayın Bakanım? Yani burada gerçek ticarete söz konusu olabilir çek veyahut da bir dolandırıcılığa alet olabilir çek, bunların hepsini ben anlayabiliyorum ama anlayamadığım bir tek şey var, devlet neden taraf oluyor çekte? Devlet, piyasa düzenleyicisi olarak burada düzenleyici ve kontrol edici bir otorite olarak burada olmalı. Ama sizin yapmış olduğunuz şu anki düzenleme, yani 2009 yılına dönüyoruz, 2009 ya da 2012 yılı öncesi döneme döndüğümüzde, bire bir yapmış olduğumuz bu düzenlemede biz çeki taraf hâline getiriyoruz Sayın Bakanım ve bir adli para cezası... İşte adli para cezasında bunun hapis cezasına dönüşümü, adli para cezasının çek tutarından fazla olmayacağını söylüyoruz. Ama bütün bunları yaparken de hep iyi niyet içerisinde... Yine maddede yazılı olan bir şey var, diyoruz ki, vatandaş tamam ben bu adli para cezasını veriyorum, hapis cezasını da veriyorum, dört buçuk yılın çekeri üç yıldır, tavana da koyuyorum, eğer çek 1'den fazla olursa buradaki yatak tavanını beş yıla çıkarıyorum, bunların hepsi tamam ama bir iyi niyetle hareketle şeyine şöyle bir şey yazıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Ama bütün bunlara rağmen burada borçlu, yani keşideci gider alacaklıya borcunu öder ise hem bu adli para cezasını hem de hükmü, hapis cezasını da kaldırıyoruz."
Şimdi, ben başka bir şey söylüyorum: Ben alacaklıyım, keşideci bana bir çek vermiş, çek karşılıksız çıkmış, anlaşamamışız ve ben çeki gitmişim yazdırmışım, aramızda bir problem olmuş ve en sonunda keşideci baktı ki hapis cezası da geliyor ve adli para cezası da bana ödemesi gereken çek tutarıyla aynı eş ama artık adam bana intikam besliyor, fakat adli takipten kurtulmak için gidiyor adli para cezası 500 bin lirayı ödüyor, oraya yatırıyor. Hâlbuki bana yatırsa hukuki takipten de kurtulacak, adli takipten de kurtulacak, cezai takipten de kurtulacak. Ama bizim aramızda zaten bir niza var, biz onunla bir kavganın içerisine girmişiz, ben onun çekinin arkasını yazdırmışım, onu hapse girmeye zorluyorum, aramızda bir kan davası başlamış. Gidiyor, adli para cezasını ödüyor, hukuki takip hariç benim alacağımla ilgili her şeyden kurtuluyor, ondan sonra da benim elimde bugünkünden başka hiçbir şey kalmıyor. Devlet, hiç taraf olmadığı bir şeyde bir adli para cezasını alıyor, alacaklı olarak benim elimde hiçbir şey yok. Onun için devlet olarak burada taraf olmaktan vazgeçelim Sayın Bakanım.
Ama ben hukukçu değilim, ben onu bilmem, hukukçu olmadığım için de ahkâm da kesemem, nasıl düzenlenir onu bilmem, bilmediğim alanla ilgili olarak konuşmam. Ama şunu biliyorum ki, devlet, piyasa düzenleyicisi olarak bu işin kurallarını belirlesin, kendisi taraf olmaktan çıksın. Bu belirlemenin içerisinde hapis cezası varsa olsun, on sene olacaksa olsun, bir sene olacaksa olsun. Çekin mutlaka bir yaptırımı olsun ama bunu düzenlerseniz bilmiyorum. Ama gördüğüm kadarıyla hapis cezasına, yaptırımı ulaşabilmek için mutlaka bir adli para cezası yolundan geçip geliyorsunuz. Bu illa böyle mi olmak zorunda onu da bilmiyorum, böyle olmak zorundaysa o zaman bu sistemde de bu hapis cezası öngörüsünü de doğru bulmuyorum ve tek başına piyasaları da düzelteceğine de veyahut da piyasalardan işte herkesin bir umudu olacağına da, bir anda bir sihirli değnek olacağını da düşünmüyorum. Bu düşüncelerimi de -kusura bakmayın, normalde, aslında bu kürsüden bunları paylaşmamam lazım ama- bunları da sizinle paylaşmış oluyorum. Ya, aşağı indiğim zaman dilim daha sivri oluyor, buradan daha törpülü oluyor.