KOMİSYON KONUŞMASI

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkanım, değerli komisyon üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Oturumun başından beri yapılan değerlendirmeleri dikkatle izledim, gerçekten önemli değerlendirmeler yapıldı. Her değerlendirmeyi dinlerken "Haklı şeyler söylüyor." diyorsunuz, diğer değerlendirmeyi dinlerken "O da haklı." diyorsunuz. Dolayısıyla, bu konunun tek bir cepheden değerlendirilmesi bizi doğru sonuca ulaştırmaz. Onun için, Türkiye'nin bugün içinde yaşadığı gerçekliğe iyi bakmamız lazım.

Bakan olduktan sonra tebrik ziyaretine gelen pek çok kişi oldu, tabii, sivil toplum örgütleri de geliyor, iş dünyası da geliyor. İş dünyasından, esnaftan, ekonomiyle ilgili çevrelerden beni ziyaret eden herkesin benden istediği iki şey oldu: Sayın Bakanım, bu çeke hapis cezasını ne zaman getireceksiniz? Bizim bundan dolayı şöyle şöyle zararlarımız, mağduriyetlerimiz var, bunu lütfen düzeltin.

İkincisi iflas ertelemeyle ilgili. "İflas erteleme iyi niyetle ortaya konulmuş bir düzenleme ama ortaya çıkan sonuçlar, artık, mahkemelerin de kullanılmak suretiyle piyasanın sahtekârları tarafından iflas ertelemesi, darda olanın dardan kurtarılması değil, darda olanın servetine servet katıp rahat durumda olanların iflasına götüren bir sisteme doğru maalesef evrildi. Buna bir 'Dur.' deyin. Yani, iyi niyetli, samimi insanları koruyan, ekonominin gereklerine de riayet eden bir çalışma yapın." İllere yaptığım ziyaretlerde de zaman zaman sanayi ticaret odalarına, esnaf odalarına gittiğimde veyahut da herhangi bir iş adamı, sanayici yanıma geldiğinde benden istedikleri, emin olun, iki şey: Birisi çekte hapis, ikincisi iflas ertelemede bu kara deliklerin kapatılması ve işin düzgün ve doğru bir şekilde yeniden düzenlenmesi. Bu, bu konudaki talebi ve ihtiyacı açık bir şekilde gösteriyor. Hükûmet olarak bizim bütün iş çevrelerinin açık bir şekilde dile getirdiği bir soruna duyarsız kalmamız elbette beklenemez. Hükûmetimiz bu noktada bütün iş çevrelerinin dile getirdiği bu soruna bir neşter atma kararı almıştır ve bu karar, piyasanın talebiyle uyumlu, yaşanan sorunları yüzde 100 belki ortadan kaldırmayacak ama sorunların yaşanmasını önemli ölçüde azaltacak bir düşünceyle hazırlanmıştır. Ben karşılıksız çeklerin miktarlarına baktığımda, hapis cezası olmadan önceki oranlar ile hapis cezası kalktıktan sonraki oranlar baktığımda esasında pek fazla bir şey yok. Yani, oransal olarak büyük düşüşler, büyük artışlar yok, birbiriyle uyumlu bur durum söz konusu. Ama, piyasanın algısına baktığınızda bu hiç böyle değil. Yani, Mimar Sinan'ın minareyi düzeltme meselesi gibi bir durum da burada var. Yani, piyasada karşılıksız çek yüzünden ekonomik hayatın çok büyük zarar gördüğü, daralma yaşadığı, sıkıntılar içerisinde olduğuna dair bir algı var. Ekonominin ve ekonomik hayatın psikolojisini düzeltmek de bizim görevimiz. O açıdan da buna bir neşter vurmak gereği ortaya çıkmıştır.

Ben hapis düzenlemesiyle ilgili kısımlar üzerinde biraz daha fazla durmak istiyorum. Tabii, adli para cezasını yasa ön görüyor. Bu para cezasının ödenmemesi hâlinde bunun infazının hapis cezası olarak yapılmasını öngörüyor. Adli para cezası da bin beş yüz güne kadar ama bu genel bir kural, çekin karşılıksız çıkan kısmından daha az olamayacak. Yani, bu son derece önemli. Bazı arkadaşlarımın, işte, "Çekin karşılıksız çıkan bedeli çok yüksek, adli para cezası yüz gün, onu öder, ondan sonra da işine bakar." şeklinde değerlendirmeleri oldu ama bu ana kurala bir istisna getiriliyor. Ana kural o, istisnası da diyor ki: "Bu kesinlikle çekin karşılıksız çıkan bedelinden az olamayacak." Bu ne anlama geliyor? Çek karşılıksız çıktığı zaman adli para cezası çekin bedeli kadar olacak ve bu da paraya dönüştürülecek. Şimdiki uygulamamıza göre, adli para cezasının asgari haddi 20 TL, azami haddi 100 TL. Tarafların ekonomik durumunu dikkate alarak hâkim bunun ne kadar olduğuna karar verecek. Asgari hadden de verebilir, ara bir rakam da verebilir, azami hadden de verebilir. Böyle bir değerlendirme yapacak. Aldı adli para cezasını, hemen hapse girmiyor, ona bir imkân veriliyor. "Bak senin önünde iki seçenek var: Ya borcunu ödeyeceksin ya da adli para cezasını ödeyeceksin."

BAŞKAN - Ya da içeriye gireceksin.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Şimdi, dur, iki seçenek. O üçüncü, saklı tutuyorum onu.

"Bunların birini tercih edeceksin." Ama, menfaatine bak, adli para cezasını ödersen ki ödeyeceğin adli para cezası senin borçlu olduğun miktarın karşılığı kadar. Akıllı bir adamsan adli para cezasını değil, neyi ödemen lazım? Çekin bedelini ödemen lazım. Zaten basiretli bir tüccar da onu yapar. Çekin bedelini öderse hem adli para cezasından, hem hapisten, hem çek yasağından hem de bütün olumsuzlukların tamamından kurtulma fırsatı var. Dolayısıyla, işini bilen birisi cezayı ödeyecektir. Borcunu ödemezse adli para cezasını ödemedi, hapis cezasına çevrilir. Şimdi, bu hapis cezasına çevirme süresi... Tabii, bu temyize de tabi. Şimdi, istinafa gidecek gerçi. İstinafa gideceği için bu kesinleşme süreci içerisinde de esasında borçluya bir opsiyon veriyor. "Bak, sen adli para cezasını ödeyemezsen, ödemezsen veya borcu ödemezsen hapse gireceksin." Kesinleşti -bir ay, işte, tebligat vesaire şeyleri var, süreçler var- içeri girme riskiyle karşı karşıya bu. O zaman değerlendirecek, borcu mu ödeyeyim, hapse mi gireyim? Onun için, bu biraz ödemeye zorlama bakımından son derece önemli bir düzenleme. Bu düzenleme ödemeye zorlama şeklinde olsun diye ne yaptık? Ön ödeme kapsamına koymadık, uzlaştırma kapsamına alınmadı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması burada uygulanmayacak, cezanın ertelenmesi uygulanmayacak, denetimli serbestlik uygulanmayacak. Yani, bu son derece önemli bir yaptırımdır. Diğer cezalardan infaz bakımından ayrılan, uygulama bakımından da ayrılan önemli bir konudur. Bu da borçluları borcunu ödemeye zorlayan son derece önemli bir düzenleme. Bütün bunlara rağmen ödemedi, o zaman hapse girecektir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Bakan, burada bir parantez açabilir misiniz? Özür diliyorum, tam o noktaya geldi. Geçmişte karar kesinleşti, cezaevinde, geliyor "Ben borcumu ödeyeceğim." diyor, ödüyor, feragat ediyor müşteki vekili, mahkeme reddediyor, karar kesinleşti, cezaevindesin, artık ben hiçbir şey yapmam. Bu tartışmalar çok yaşandı.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Şimdi bu tartışma yok. Neden yok Mahmut Bey? Borcu ödediği zaman ister içeride olsun ister dışarıda olsun, nerede olursa olsun, infazın hangi aşamasında olursa olsun borç ödendi zaman düşüyor. Yani, burada herhangi bir ihtilaf, kesinlik de yok.

Şimdi, burada bir başka konu, tartışma konusu icra hâkimliğinde bu meselenin görülmesi. Savcılıklarda meselenin görülmesi bu işi uzatıyor. Eski dönemde bunun hapse dönüşmesi için siz alacaklısınız, mağdur oldunuz, çok da iyi bir avukat da tuttunuz, işini de Mahmut Bey gibi çok iyi takip eden biri; çok hızlı, çok dakik, her şeyi doğru yaparak takip etse bile en erken beş seneden önce karşılıksız çıkan bir çekin keşidecisinin hapse girme ihtimali yok. Yani, beş sene, asgari o da, işini çok iyi yapan... Beş sene ne yapıyor? Kaçmaya devam ediyor, siz kovalamaya devam ediyorsunuz, mağduriyet büyüyerek gidiyor. Bu da büyük sorunlara yol açıyor. Soruşturmayı uzatıyorlar, ondan sonra dava açılıyor, davaları uzatıyorlar, temyiz aşaması, bütün bunlar uzuyor ve daha büyük zararların doğmasına, hatta bazen cinayetlere kadar insanlar arasına alacak verecek yüzünden olumsuz sonuçlara yol açıyor. Hâlbuki buradaki suç kamuoyunda denildiği şekliyle bir noktada şekli bir suç gibi duruyor bu. Bu açıdan baktığınızda da bunun bu kadar uzun süre bir yargılama sürecine tabi tutulması, soruşturma kapsamına alınması iyi niyetli olanların aleyhine, kötü niyetli olanların da lehine. Yeni düzenlemede icra hakimliğine veriliyor. Peki, icra hâkimliği sadece memur işlemlerine mi bakıyor? Hayır, memur işlemlerine baktığı gibi, hapis cezasını gerektiren pek çok işe de bakıyor.

Şimdi, kanunun ilgili maddelerine baktığımızda 331'den 345'e kadar burada pek çok suçla ilgili düzenleme var ve bunların yargılaması icra hâkimliğinde yapılıyor. Dolayısıyla, yargılama bu anlamda, cezai anlamda da bir yargılamayı yaptığını çok açık bir şekilde ifade etmekte fayda var. İcra hâkimliği ne yapacak yargılama yaptığında? Bir, yargılamada sürat ortaya çıkacaktır çünkü soruşturma aşaması yok burada, şikâyet üzerine geliyor. Hemen kısa sürede duruşma var. Tanık getirirseniz getirmezseniz ona müracaat etmeyecek, gelmezseniz, dosyanız düşecek. Tabii, şikâyet için süre normalde altı ay, burada üç ay olacak. Bütün işler hızlı bir şekilde yürüyecek ve karar aşamasında kısa sürede karar verilecektir, kesinleşme süreci de süratli olacaktır. Peki, mahkeme neye bakacak? Mücbir sebep var mı yok mu ona bakacak, çekin unsurları tam mı değil mi ona bakacak, suçun unsurlarına bakacak, hem maddi hem manevi unsurlarına bakacak ama sırf bir kişi "Benim param yok." dediği zaman da cezasız kalmayacak bu. Bütün bunların hepsi bunun, diğer mahkemelerin gözettiği yargılama süreçlerindeki unsurları gözetmeyeceği şeklinde değerlendirilemez çünkü bütün bunların hepsini de ayrı ayrı gözeteceğini buradan ifade etmek isterim.

Tabii, bu avukatların kimliğiyle ilgili bir konuyu arkadaşımız dile getirdi. Tabii, bu husus önemli bir konu. Barolar Birliği bu konuyu dava etmiş, konu Danıştaya gitmiş. Danıştay bu davayı Barolar Birliğinin aleyhine neticelendirmiş. Bir yönetmelik var bu konuda. Bu yönetmelikle ilgili sorundan dolayı bu uygulama var. Bu görüşmeden sonra Adalet Bakanlığı olarak biz Bankalar Birliğine bu konuda bir yazı yazmayı, ayrıca Maliye Bakanlığımıza da bu yönetmeliğin -MASAK'la ilgili bir yönetmelik- değiştirilmesi konusunda talepte bulunacağız. İnşallah yönetmelik değişirse...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sadece bu kadar mı? Türk Tabipler Birliğini de...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Şimdi ben avukatları temsilen, biraz daha fazla onlarla ilgili olduğum için biraz daha fazla ondan söylüyorum. Yoksa, tabiplerin de, elbette onlar da değerli insanlar, onlarla ilgili konuda ayrı ama konu avukatlar olduğu için söylüyorum, onun da takibini yapacağız ve yazışmaları gerçekleştirerek belki bu yönetmeliğin değişmesine...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - TC numaraları var mı avukatların?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Var, her şey var. Bir kimlikte ne varsa hepsi var. Yani, o açıdan da son derece önemli.

Cezanın orantılılığına gelince. Buradaki ceza tabii...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Çok özür dilerim Sayın Bakanım. Mesela, icra hukuklarda memur işlerindeki dava düşmüyor. Burada da davayı düşürmesek. Siz müşteki vekiliyseniz...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Efendim, davayı düşürelim. Bu işi ciddiye alsın, takip etsin. Alacaklı sensin. Sen takip etmiyorsan ben niye takip edeyim. Yani, işinin sahibi işinin başında olsun. Devlete angarya kimse yüklemesin, gelsin işini takip etsin, takip etmiyorsa düşsün. Yani bu konunun ciddiyeti bakımında da bu son derece önemli. Yoksa devlet hadi resen takip etsin. Niye edeyim? İki kişi arasındaki bir ihtilaf. Sen takip edersen ona bakarız, takip etmezsen düşürürüz.

Şimdi, cezanın orantılılığı meselesine gelince, bu cezada orantılılık son derece önemli. Şu anda bir tane çek olduğu zaman işte hapse dönüştürüldüğünde azami süre işte üç yıl, birden fazla olduğu zaman beş yılı geçemiyor. Tabii, bu rakamlar değerlendirilebilir yani Genel Kurula kadar vaktimiz var, buradaki görüşler ortaya çıktıktan sonra da bakabiliriz. Tek çekte azami süre diyelim ki bir yıl, birden fazla olursa üç yılda yapılabilir. Buna dair bir hüküm bu kanunun ilgili maddesine eklenebilir. Burada ortaya çıkacak görüşleri biz kendi aramızda da ayrıca Sayın Başbakanımızla da konuyu bir müzakere ederiz, gerekirse Genel Kurulda bu orantılılık konusunu yeniden değerlendirme imkânımız olabilir. Onun üzerinde ben arkadaşlarımıza da söyledim, onlar da ilgili Yargıtayda şu anda bakan bir yer yok ama bu konuda uzman, geçmişte davalara bakanlarla da istişare ederek bir bakacağız. Genel Kurul aşamasına kadar orada vaktimiz var.

Anayasa'ya aykırılık sorununa gelince, Anayasa'nın 38'inci maddesi tabii "Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz." hükmünü içeriyor. 2001 yılında bu hüküm geldi ama bu hükmün gelmesinden sonra 2002 yılında konu Anayasa Mahkemesine taşındı, Anayasa Mahkemesi de iptal istemini reddetti, Anayasa'daki bu açık hükme rağmen reddetti. Burada özel bir durum var dedi ve bu nedenle de Anayasa'ya bu hapis düzenlemesini aykırı görmediğini ifade etti, reddetti. Tabii, şimdi konu Anayasa Mahkemesine giderse 2002'deki gibi bir değerlendirmeye gider mi gitmez mi onu elbette değerlendirmek lazım. 2009 yılında ikinci düzenleme yapılırken bu konuyu çok tartıştık biz o zaman da Anayasa'ya aykırı olur mu olmaz mı diye. Hatta, Anayasa Mahkemesiyle de görüştük o dönemde. O zaman denildi ki önce bir adli para cezası konulursa bu bir aykırılık oluşturmaz şeklinde birtakım değerlendirmeler oldu, onun üzerine biz adli para cezasını getirdik. Şimdi buradaki adli para cezası konulmasının nedeni de Anayasa'nın bu açık hükmüdür. Bu açık hükmü nedeniyle doğrudan hapis cezası değil, bir adli para cezasıdır. Ödenmemesi hâlinde hapse dönüşmesiyse o infaz hukuku açısındandır, ayrı bir durum. Biz böylelikle Anayasa'ya yüzde 100 aykırı olan bir düzenleme yapmaktansa Anayasa'ya aykırı olmayan bir düzenleme yapmak daha isabetli olur diye böylesini tercih ettik. Tabii Anayasa Mahkemesine konu götürülürse Anayasa Mahkememiz elbette bu konuda bir değerlendirme yapacaktır. Bu düzenleme çek sahiplerinin kendilerini piyasaya verdikleri taahhütler bakımından bundan sonra daha dikkatli olmaya zorlayacak, yine bankaları daha dikkatli olmaya zorlayacaktır, çek alan kişileri de daha dikkatli olmaya zorlayacaktır ve piyasanın da kendi içinde biraz arınmasına da yol açacaktır çünkü bu düzenlemeden sonra çeki kötü niyetle kullananlar bunun bedeli nedeniyle piyasadan el çekmek durumunda kalacaklar. Belki hepsi kaybolmayacaktır ama önemli ölçüde piyasada bir ayıklanma olacağını da tahmin ediyorum. Bu piyasada da dürüst insanların çek kesmesine yol açacağı gibi çekte de bir güven artışına yol açacaktır ve piyasanın canlanması bakımından da faydalı olacaktır. Ben şimdi Nurettin Bey'in yanında ekonomi konuşmak istemiyorum, burada, Plan ve Bütçede herkes ekonomi bilen insanlar ama benim bildiğim kadarıyla -yanlış söylüyorsam affedin- bu çek meselesi kredi meselesi değil bana göre. Benim anladığım, kredisiz piyasayı döndürme meselesi, parasız piyasayı döndürme meselesi. Bin liralık bir çekle 100 bin liralık bir ticaret yapıyoruz, bir güvene dayalı yapıyorsunuz. Çek, o dolaşımıyla piyasada bu kadar mal ve hizmet alımının dolanmasına, dönüşmesine yol açıyor. Eğer bunu biz bankalara şu kadar teminatlar alsın, şunu yapsın, bunu yapsın dediğimiz zaman piyasayı dondururuz biz.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama karşılığı yok.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bu döndürüyor. Parasız, kredisiz, faizsiz bir çek yaprağıyla piyasada çok büyük alım satımların yapılmasına, hareketliliğin olmasına yol açıyor. Esasında görünmez bir Merkez Bankası gibi bu yani o kadar büyük fonksiyon icra ediyor. O yüzden, biz çeki öldüren bir iş yaparsak hem bankaların çek sahiplerini bunaltmasına, onları hareket edemez hâle getirmesine hem de çek alanların, çek kesenlerin olumsuz etkilenmesine yol açacak daha kapsamlı düzenlemeler yaparsak daha iyi yapalım derken daha büyük hata yaparız. Bence çek konusunda mükemmeli aramamalıyız, iyiyle yetinmeliyiz diye düşünüyorum çünkü bunun artı anlamda mükemmeli de, eksi anlamda mükemmeli de piyasaya daha büyük zarar vereceği kanaatindeyim. O yüzden, bu düzenleme mükemmel bir düzenleme değil ama iyi bir düzenlemedir. Komisyonun katkılarından dolayı da teşekkür ediyorum.