| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/728) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 29 .06.2016 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli komisyon üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Şimdi, konu, tabii, epeyden beri tartışılıyor. Aslında ciddi de katkılar sağlanıyor. En azından işin gerçek boyutunun, risklerinin, bu düzenlemenin ya da çekin arkasında hapsin olmadığı hâlde ortaya çıkan komplikasyonlar vesaire bütün seçenek ve ihtimaller bütün boyutlarıyla masaya yatırılıyor ve şu anda değerlendiriliyor, irdeleniyor. Bu, gerçekten güzel bir şey.
Şimdi, vadeli çek bir özel durum Türkiye için, Türkiye ekonomisinin oluşturduğu, Türk ticaret hayatının ortaya çıkardığı bir mekanizma, başka ülkelerde yok denecek kadar az, yok gibi aslında. Çek, biliyorsunuz, ödeme aracı ama burada para. Yani paranın en önemli özelliklerinden bir tanesi, üç temel fonksiyonundan bir tanesi -biliyorsunuz- mübadele aracı olması, değişim ve dönüşüm için kullanılması. Vadeli çek tam olarak bu özelliğe sahip, diğer özelliklerini tartışmaya gerek yok ama vadeli çek Türkiye'de kullanılmaya başlandığı andan itibaren, tarihten itibaren yıllar boyunca bu amaçla kullanıldı, bu amaçla kaydi para yaratıldı esasında. Yani bankaların yaptığı iş vadeli çek yoluyla yapıldı. Doğru bunlar, bütün bunlar doğru. Kaydi para oluşturuluyor, bir mübadele aracı, para gibi kullanılıyor, bu gerçek, bu realite. Bu nasıl başladı, ne zaman başladı, bence o tartışmaya girmeye gerek yok ama bildiğimiz bir şey var; bir vakıa olarak, bir tespit olarak vadeli çek Türkiye'de ve çok büyük hacimlere ulaşan rakamlarla bu amaçla kullanılıyor. Bunu yok sayamayız, ortadan kaldıramayız, görmezden gelemeyiz. Bu gerçek, bu realite.
Aslında birkaç defa teşebbüs edildi; acaba gerçekten vadeli çek uygulamasını, bu şekilde uygulamasından vazgeçilip gerçek fonksiyonuna dönüştürebilir miyiz? Yani görüldüğünde, ibraz edildiğinde ödenecek şekilde ödeme aracı hâline bütün dünyada uygulandığı gibi dönüştürebilir miyiz? Konuşuldu, tartışıldı; bizim hükûmetlerimizden önce de konuşuldu bunlar -ben biliyorum, belki arkadaşlarımızdan hatırlayanlar da vardır- ama böyle bir proje hayata geçirilemedi, geçirilmesi de kolay değil çünkü piyasa ciddi anlamda bunu kullanıyor, piyasanın önemli araçlarından bir tanesi, her seviyede kullanılıyor, yoğun bir şekilde kullanılıyor, ciddi bir kaydi para oluşturuyor. Bir anda bunu piyasadan çektiğinizde ciddi anlamda piyasada bir darlık, ticarette bir azalma, daralma, onu ikame edecek başka bir enstrümanı devreye sokamadığınız sürece... Ki bir kısmı aslında öneriler arasında gündeme geldi, onlar da konuşuldu, mesela bankaların daha fazla sorumlu kılınması, en çok öneri olarak gelen hususlardan bir tanesi bu. Ama burada, biliyorsunuz, böyle bir şey çekin maliyetini artıracak. Yani bir tür kredidir aslında. Yaprak başına ya da bir oran olarak hangi formatta yaparsanız yapın sonuç itibarıyla bankaya bir sorumluluk yüklemek demek bankanın kredi açması anlamına geliyor. Bu sefer banka o çeki verirken kredide uyguladığı o maliyetleri ve şartları kişi için, çeki vereceği kişi için veya şirket için, kuruluş için talep edecek. Yani o mekanizma zaten var şu anda, yani kredi mekanizması. İnsanlar bunu kullanamadıkları için bunlara ilave olarak uygulanıyor sistem. Dolayısıyla bunu bu şekilde değiştirmek hemen hemen imkânsız, yani böyle bir hacmi çünkü bu ticarete, esnafa, iş âlemine ilave bir mali külfet anlamına gelir. Yani dolaylı, örtülü bir şekilde kredi mekanizmasına çevirmek, bankalara çek başına sorumluluk yükleyerek döndürmek ciddi anlamda bir maliyet getirir. Bunu tabii, hem kabul etmiyorlar, kaldırmaları da mümkün değil.
Dolayısıyla teoriye uygun değil, öğretiye uygun değil belki, çekin icat ediliş amacına uygun değil ama böyle bir durum söz konusu ve biz bunu esas alıyoruz. Artık bu saatten sonra da, açık söylemek gerekirse, bugüne kadar yapılan ve sonuçsuz kalan teşebbüsleri de dikkate alınca, bundan sonra da en azından kısa vadede -öyle söyleyelim yani öngörülebilir bir beş yılda, on yılda- vadeli çekin yerine ikame edilecek bir mekanizma açıkçası gözükmüyor, dolayısıyla biz bunu vakıa olarak alıyoruz.
Şimdi, hapis cezası kaldırıldıktan sonra belki dönen çekte oransal olarak bir azalma veya bir artış olmadı ama çek kullanımında reel olarak ciddi bir azalış meydana geldi, rakamlar da onu gösteriyor. Yani tabii, ticaretteki artış, büyüme rakamlarını dikkate aldığımızda reel olarak çek kullanımında bir azalma meydana geldi. İşte, esas zaten sıkıntının kaynağı da bu. Tabii, 2012'de -Erhan Bey yok şimdi, o toplantılarda kendisi de vardı, biz de orada şey yaptık- konuşulurken "Çekin itibarını zedelemeyecek, saygınlığını ortadan kaldırmayacak, yine kabul edilebilme derecesini de sekteye uğratmayacak bir başka mekanizmayla ikame ederek hapis cezasını ortadan kaldıralım." denildi. Taraftar buldu yani hakikaten o zamanlar ama onu zorlayıcı esas neden o dönemde biriken 280 bin civarında dosyaydı. Yani yargıda çoğu da kesinleşmiş veya bir kısmı da temyiz aşamasında olan 280 bin adet karşılıksız çekle ilgili dosya. Bu ciddi anlamda bir tehdit oluşturdu sistem için ve o zaman, biliyorsunuz, çok büyük toplumsal hadiseler meydana geldi, işte, özel platformlar oluşturuldu; çekzedeler, çek mağdurları, hatırlarsınız, çok uzak değil 2012 yılında. Yani orada hapsin kaldırılması esas itibarıyla bu toplumsal baskıdan kaynaklandı. Bunu da ortaya koymak gerekiyor. Hakikaten çok ciddi mağduriyetler vardı. Bir de 2008-2009 krizinden sonra ortaya çıkan ve ticari hayatı sekteye uğratan, daraltan ve tabii, vadesiz çıkan çeklerin hem sayısını hem de miktarını azaltan bir hadise de yaşandı. 2008 ve 2009 krizi Türkiye'yi de elbette etkiledi. Millî gelirde -biliyorsunuz- daralma meydana geldi o dönemde Türkiye'de. Dolayısıyla onların da etkisiyle bir anda sayı çok normal seyrinin üzerinde bir rakama ulaştı. Yani hapisle karşı karşıya kalan iş âleminin, iş adamının sayısı, dosya sayısı çok büyük boyutlara ulaştı, toplumsal problem hâline gelecek şekilde bir noktaya gelince tabii, buna siyaset kurumunun da hep birlikte, bütün olarak kayıtsız kalması düşünülemezdi.
Bakın, o zaman, bütün sivil toplum örgütleri ve ilgili meslek kuruluşlarının tamamı çekin hapis cezasının kaldırılmasını talep etti ama bugün istisnasız -bakın, özellikle altını çizerek söylüyorum- bütün sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşları da tekrar çeke hapis cezasının getirilmesini istiyor. Biz hepsinin görüşünü aldık, tümünün.
GARO PAYLAN (İstanbul) - İş insanları...
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Yani bu da bir realite, ekonomik boyutu var elbet ama her şeyden önce sosyal bir hadise. Gittiğimiz her yerde, biz, sistematik olarak da bazı kurul organizasyonları, o çerçevede de bütün bunların görüşlerini aldık, yazılı olarak da aldık. Hepsinin ortak görüşü tekrar çeke hapis cezası getirilmesi. 2012'de aynı kişiler, aynı kurumlar tam tersini söylüyordu, bugün de bunu söylüyorlar.
Dolayısıyla bugün yine hapis cezasının getirilmesinin arkasında yatan en önemli saik budur, yine iş âleminin bu konudaki yoğun talebidir ve baskısıdır, onu da görmezden gelemeyiz. Yani bu açıdan bakıldığında hakikaten -daha 2012 yılı, dört yıl oldu- dört yıl önce biz, bütün toplum olarak hepimiz, hep birlikte; siyaset kurumu olarak da Meclis de bunu hep birlikte çıkardık zaten kanunu.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Uyardık, dengeli olsun dedik.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Konuşuldu, elbette, tamam, haklısınız.
MUSA ÇAM (İzmir) - O zaman gerekli uyarıları yapmıştık.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bankalara da sorumluluk yükleyelim diye bizatihi ben size söylemiştim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Doğru, doğru, doğru.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Siz yoktunuz da ondan söylüyorum. Bekir Bey'e söyledik.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - İşte, onun için o zaman da aynı şeyi söyledik yaptığımız zaman. Bankalarla görüştük o zaman bakın.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Eğer çek senede dönerse olmaz dedik.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Bankalarla da konuşuldu, banka dedi ki: "Ben böyle bir sorumluluğa ilave bir maliyet olmadan giremem." Çünkü bankaya maliyeti var yani çok ciddi anlamda. Bankaya da sektörde sistem olarak tek taraflı bir iradeyle kamu olarak "Biz bunu yaptık, oldu." deme şansımız da yok. Bankalara böyle bir...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Vatandaşa yapıyoruz "yaptık, oldu" deyip...
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Yok, yok.
Dolayısıyla, geldiğimiz noktada böyle bir durum söz konusu ama bu talebin piyasa açısından, iş âlemi açısından, kendileri açısından haklı gerekçeleri var. Hakikaten rakamlara baktığınızda 2012 öncesinde yani hapis cezası kaldırılmadan önceki çek kullanımındaki artış trendi daha sonra düştü, 2012'den sonra düştü. İşte, bu piyasadan paranın çekilmesi, oluşturulan kaydi paranın azalması anlamına geldi ve bu, ticareti bu oranda daralttı.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Krediler büyüdü.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Ya, kendi seyrinde, kendi mecrasında gidiyor zaten.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Orada alamayacak, krediye gidecek.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Arkadaşlar, krediyle bunun kesinlikle alternatif olmadığını kabul etmemiz gerekiyor, birbirlerinin alternatifi değil bunlar, tamamlayıcıları. Her biri ayrı platformda, mecrasında yürüyor. Yani bu şekilde çeki kullanan insanların çoğu zaten kredi mekanizmasına, sistemine girme -mali açıdan ya da başka nedenlerle- imkânı olmayan insanlar, büyük çoğunluğu. Şimdi, tekrar...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Karşılıksız para basacağız.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Yani öyle, doğru, doğru. Şimdi, hapis cezasının getirilmesinden sonra iadeiitibar yapmış olacağız tekrar çeke, öyle söyleyelim. İadeiitibardan sonra çek kullanımı, daha doğrusu çek kabulü aslında, kullanımı değil, sıkıntı kabulden kaynaklanıyor çünkü şu anda...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Şimdi doğru oldu Sayın Bakanım. Demin kullanımı azaldı dediniz, kabulü azaldığı için...
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Kabul, kabul. Tabii, aynı şey, doğru, doğru. Kabulü azaldı, şimdi bundan sonra kabulü şey yapacak. Burada...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, işte, tam bu noktada madem çeke itibar kazandırıyoruz, keşideciler açısından da şu yeni bir rahatlama, bir yapılanma, vergi, SSK, bir stok affı gibi konuları da mesela bunun bir kenarına bağlarsak çok iyi olur diye düşünüyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Tabii, o ayrı bir konu, çok büyük bir başlık, öyle söyleyeyim. Onu isterseniz daha başka bir ortamda değerlendirelim, tartışalım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - İftarın öncesinde yetişmez efendim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - İftar değil, ramazana da yetişmez yani.
Evet, şimdi, tamam, toparlıyorum Sayın Başkan.
Şimdi, hapis dürtüsü, hapsin zorlayıcı etkisi esas itibarıyla çekte ödenmede değil de başta kullanırken, keşide ederken, en başta o zaman insanların daha dikkatli davranması ve hesabını kitabını daha sağlıklı yapması sonucunu doğuracak, bu çok önemli. Bakın, bu belki çok gündeme gelmiyor ama hapis cezası esas... Şimdi insanlar arkasında bir şey olmadığı için çok rahat verebiliyorlar, yani nakit dengesini çok dikkate almadan, gelecekteki kendi nakit dengesini çok hesaba katmadan, piyasa şartları da dâhil olmak üzere, veriyorlar ama şimdi, bu eğer yasalaşırsa eskiden olduğu gibi, tıpkı 2012 öncesinde olduğu gibi insanlar çek keşide ederken artık çok daha dikkatli davranacaklar, esas yapılmak istenen de bu zaten.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Varlık şirketleriyle ilgili...
BAŞKAN - Onlara sonra geleceğiz Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Peki, teşekkür ederim.