KOMİSYON KONUŞMASI

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Sayın Başkan, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, saygıdeğer milletvekillerimiz, çok değerli sivil toplum örgütlerinin mensupları ve bugün bu Komisyonu ve bu kanun tasarısını merakla dinlemeye gelen ve burada bulunan çok değerli misafirlerimiz ve kıymetli basın mensupları; toplantı gündemimizde yer alan (1/724) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunuyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde görüşlerimizi ifade edeceğiz.

Kanun tasarımız yürürlük ve yürütme maddeleriyle birlikte 7 maddeden ibarettir. 1'inci maddede emeklilerimize otuz yılın üzerindeki hizmetleri için emekli ikramiyesi ödenmesi, 2'nci ve 3'üncü maddelerde Türkiye İş Kurumunun faaliyet alanlarıyla ilgili yürüttüğü projelere ilişkin düzenlemeler, 4'üncü maddede sigorta prim teşviklerinden geriye dönük olarak yararlanılamaması, 5'inci maddede mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğunun ertelenmesi konularına ilişkin düzenlemeler getirilmektedir.

Şimdi bu maddeler üzerinde sırasıyla açıklamalarda bulunmak istiyorum.

Madde 1: Devlet memurlarına otuz yılın üstündeki hizmetleri için emekli ikramiyesi ödenmesi. Bilindiği gibi, devlet memurlarına ve hak sahiplerine ödenen emekli ikramiyesi Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödendikten sonra kişilerin çalıştığı kurumlardan tahsil edilmektedir. Yani buradaki ödemeyi ilk önce Sosyal Güvenlik Kurumu gerçekleştirip daha sonra ilgili kurumlardan bunu tahsil etmektedir. 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'na göre emekli ikramiyesi, çalışılan her tam yıl için olmak üzere en fazla otuz yıl karşılığı ödenmekteydi. Anayasa Mahkemesi 7 Ocak 2015 tarihli kararıyla otuz yıl sınırlandırmasını iptal etmiştir. Kararın yayım tarihi olan 7 Ocak 2015 tarihinden sonra emekli aylığı bağlanan memurların emekli ikramiyeleri herhangi bir üst sınır aranmaksızın ödenmeye başlanmıştır. Anayasa mahkemesinin vermiş olduğu iptal kararı, Anayasa'nın iptal kararları geriye yürümeyeceğine ilişkin 153'üncü madde hükmü gereği bu tarihten önce emekli olanlara uygulanamamaktadır. 7 Ocak 2015 tarihinden önce emekli olanlar için yargı yoluna başvurulmuş olup açılan davalar da büyük ölçekte kurum aleyhine sonuçlanmaktadır. Bu kapsamda bugüne kadar yaklaşık 120 bin emekli ve hak sahibi tarafından başvuru yapılmış ve yaklaşık 65 bin kişi tarafından konu yargıya taşınmıştır. Bu durum hem kurumun hem de mahkemelerin iş yoğunluğunu önemli oranda artırmaktadır. Ayrıca açılan ve kaybedilen her dava için vekâlet ücretleri ve doğrudan kendi dava açan kişilere de dava başına mahkeme masrafları da ayrıca ödenmektedir. Tüm bunların üzerinden yaptığımız değerlendirmelerde bu konuda bir değişiklik yapılmasının ve biraz sonra sayılarını ve toplam miktarını da belirteceğim bir kanun değişikliğiyle beraber otuz yılın üzerindeki emekli ikramiyesi hak kazanmışlara bunun ödenmesi konusunda bir değişikliği huzurunuza getirmiş bulunuyoruz. Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü başvuru süresi getirilmektedir. Yani kanun çıktıktan sonra bir yıllık bir hak düşürüp bir yıl içerisinde müracaat etme hakkı verilmektedir. Daha önce başvuruda bulunmuş olanlardan ayrıca başvuru alınmaksızın ödemeleri yapılacaktır. Yani biraz önce bahsettiğim 120 bin kişiye herhangi bir başvuru, farklı bir başvuru, değişik bir başvuru beklenmeden bu ödemeler gerçekleştirilecektir. Başvurudan itibaren üç ay içerisinde ikramiyelerin 7.500 lira olan kısmı üç ay içerisinde ödenecek, geri kalanı da bir yıl içerisinde ödenmiş olacaktır. Derdest davalarda başvuru şartı aranmaksızın başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak kanuni faiziyle birlikte ödeme yapılacak ve davaların konusuz kalması sağlanacaktır. Konusuz kalan davalarda vekâlet ücretinin dörtte 1'ine hükmedilecektir. Yapılan düzenlemeyle bütçe için öngörülmeyen bir mali yük geldiğinden bütçe dengeleri göz önünde bulundurularak ikramiye ödemesi iki taksitte gerçekleştirilecektir. Çünkü bizim gerek Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesi gerekse diğer mali bütçemiz için böyle bir değerlendirme öngörüyor değildik. Ama siz de biliyorsunuz Anayasa Mahkemesinin kararı, idari mahkemelerin kararları neticesi itibarıyla Sosyal Güvenlik Kurumumuz da önemli bir yükle karşı karşıya kaldı ve bu davalar -biraz sonra da söyleyeceğim- hem ekonomik olarak devletin karşı karşıya kaldığı bu davalarda biraz önce bahsettiğim gerek vekâlet ücretleri gerekse diğer ücretler ödeniyor. Onun için burada iki taksitte bunu ödemeyi öngördük. İptal kararından önce emekli olmuş ve otuz yılın üzerinde hizmeti olduğu hâlde ikramiye ödenmemiş yaklaşık 408 bin emekli bulunduğu değerlendirilmektedir yani Sosyal Güvenlik Kurumumuzun yapmış olduğu hesaplamayla bu Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara karşılık yaklaşık 408 bin emeklimiz söz konusu. Biraz önce de bahsettim, şu ana kadar 120 bin kişi başvurdu, 65 bin kişi de yargıya bunu taşıdı. Bu emeklilere ödenecek ikramiye tutarının toplam maliyeti yaklaşık 2 milyar liradır. Şu bilgiyi de Komisyona sunmak isterim: Dava sonucu ödeme yapılan kişi sayısı yani bugüne kadar toplam 15.131 kişiye ödeme yaptık. İkramiye ödeme tutarı 247 milyon 244 bin lira. Yasal faiz ödeme tutarı 19 milyon lira, yargılama gideri 9 milyon 759 bin lira, toplam ödeme tutarımız da bugüne kadar 276 milyon lira. Burada şu açıklamayı yapmak isterim: Dönem dönem sizler de, ben de bu davalarla karşı karşıya kalan emeklilerimiz veya bu davayı açmayan emeklilerimizle de karşı karşıya kalıyoruz. Hakikaten bir kısmı şöyle söylüyor: Biz davayı açarız, paramızı alırız. Ama bir kısmı da "Ben devlete dava açmam." diyor. Şimdi biz de bunu kendi aramızda değerlendirdik ve çünkü bunların hepsi kamu emeklisi ve burada, bu konuda bir farklılaşma olmasın ve bir taraftan hem farklılaşma olmasın hem Sosyal Güvenlik Kurumu bir yük altında kalmasın hem de Anayasa Mahkemesinin verdiği bir karar ve idari mahkemelerin verdiği bir karar da uygulamaya girsin diye böyle bir teklifle Komisyonumuzun huzuruna gelmiş bulunuyoruz.

Türkiye İş Kurumunun faaliyet alanıyla ilgili projeleri yürütebilmesi madde 2'de düzenlenmektedir. Tasarının 2'nci maddesiyle Dünya Kamu İstihdam Kurumları Birliği Başkanlığı görevini de yürüten Türkiye İş Kurumunun proje çalışmalarına öncülük etmesi ve başta Suriyeli sığınmacılara yönelik çalışmalar olmak üzere giderek artan ulusal ve uluslararası iş birliği ihtiyacının karşılanması amaçlanmaktadır. Yapılan değişiklikle daha önce sadece ihalelere katılmak suretiyle eğitim ve danışmanlık hizmeti verebilen İŞKUR'a, projelere ve programlara da katılmak suretiyle yurt içinde veya uluslararası düzeyde kurum ve kuruluşlara münferiden veya iş birliği yaparak eğitim ve danışmanlık hizmeti verebilme imkânı sağlanmaktadır.

Madde 3: Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşlarla yürütülen projeler karşılığı temin edilen hibe niteliğindeki tutarların İŞKUR bütçesine gelir kaydedilmeksizin özel hesaplarda izlenmesi imkânı getirilmektedir. Düzenleme sayesinde ülkemizin yeni inovasyon markası İŞKUR'un markalaşma sürecinde ve hizmet sürecinde Avrupa Birliği başta olmak üzere diğer ulusal ve uluslararası kuruluşlarla yürüteceği proje ve hibelerden elde edeceği fayda ile ivmesinin artacağı hem kurumsal kapasitesinin güçleneceği hem de iş gücü piyasasındaki hedef kitlelere yönelik çalışmalarla istihdamın korunması ve geliştirilmesi, işsizliğin önlenmesi, kadınların iş gücüne katılımının artırılması ve hepsinden öncelikli olarak da ülkemiz iş gücü piyasasının temel sorunu olan gelişmekte ve gelişmiş ülke piyasalarının, iş gücü piyasalarının hemen hemen hepsinin temel sorunu olan mesleksizlik sorununun çözümüne yönelik uygulanacak aktif politikalar için ilave kaynak oluşturulacağı öngörülmektedir. Burada şöyle bir açıklama yapmak isterim: Özellikle burada bazen Sayıştayın da eleştirilerine maruz kalıyoruz çünkü İŞKUR kendisi bu projeleri yürütemiyor. Ve yürütemediği için de bunları gelir ve gider kalemlerinde kendisi göstermek durumunda kalıyor. Oysa Sayıştay şunu ifade ediyor: Bunun özel bir hesapta izlenmesi, İŞKUR'un ana kalemlerinin içerisinde bulunmamasını arzu ediyor. Aslında teknik bir düzenleme için bunu getirmiş bulunuyoruz. Bir de şöyle bir durum var: Gerek ILO'yla hem insani zirvede yaptığımız konuşmalar ILO direktörüyle hem Cenevre'de son Uluslararası Çalışma Örgütünün toplantısı çerçevesinde gittiğimizde yaptığımız değerlendirmelerde özellikle ILO, Suriyeli kardeşlerimize yönelik bir meslekleştirme ve beceri geliştirme konusunda destek ortaya koymak için İŞKUR'la birlikte kendine ait bir çalışma düzenlediğini ve tertip ettiğini bize belirtti. Bu ve buna benzer gerek uluslararası kuruluşlar gerek Avrupa Birliği bu hususta İŞKUR'la çalışmak istiyor ve bunun da sağlanabilmesi için ve münferiden bu çalışmaların da temin edilebilmesi için böyle bir düzenlemeyi ihtiyaç görmekteyiz. Aslında, bunu bu Komisyonda bir kez daha konuşmuştuk geçen esnek çalışma marifetiyle fakat "Sabaha karşı bunu Meclise getirin." demişti bu Komisyon. Biz de aslında sabaha karşı bunu Meclise getirecektik, böyle de konuşmuştuk fakat çok uzunca bir süre olmuştu Meclisin çalışma saati. Ortak bir şekilde bir değerlendirme yaparak bunu geri çektik yani bu teknik değerlendirmenin yaklaşık bir saatlik, bir buçuk saatlik daha vakit alacağını düşündüğümüzden aslında bunu geri çekmiştik. Bunu tekrar buraya getirdiğimizi ifade etmek için beyan ediyorum çünkü çok acele veya hemen Meclisin çalışma saatlerini uzatmaya yönelik bir zorunluluğu o gün için mevcut değildi.

Madde 4: Geriye dönük olarak sigorta prim teşviklerinden yararlanabilmek için en fazla altı ay içerisinde başvuru yapılmasını düzenlemektedir. Bu konuyla ilgili de biraz daha detaylı bir değerlendirme ortaya koymak istiyorum.

2004 yılından bu yana uygulanan sigorta prim teşvik, destek ve indirimlerinden işverenin aynı anda birden fazla teşvik, destek ve indirimlerinden yararlanma imkânı bulunmaktadır. Yani -siz de biliyorsunuz- kadın, genç, istihdam teşviki, engelli desteği, gerekse uygulamada olan diğer teşvik ve desteklerin tamamı ya istihdamın ya da yatırımların artırılması amacıyla düzenlenmiştir. Yasa metinlerine bakıldığı zaman teşviklerden geriye dönük olarak yararlanılmasının önünde bir engel bulunmamaktadır. Uygulamada işverenlerin yıllar sonra geriye dönük teşvik, destek ve indirimlerden faydalanma taleplerinde bulunduğu ve yararlandıkları teşvik türlerini değiştirme taleplerinin de olduğu tespit edilmiştir. Örneğin 5510 sayılı Kanun'un 81'inci maddesinin (1) bendi kapsamındaki teşvikte 5 puanlık prim teşviki yüzde 23,5 olan sigorta priminin işveren hissesinin 5 puanı devlet tarafından karşılanmakta -ki biz bu hesaplamaları asgari ücret hesaplamalarında çoğu defa gerçekleştiriyoruz- yüzde 15,5'uğu ise işveren tarafından ödenmektedir. Diğer yandan, 4447 sayılı Kanun'un geçici 10'uncu maddesi kapsamındaki teşvikte genç ve kadın teşviki ise işveren hissesinin tamamı olan yüzde 20,5 prim devlet tarafından karşılanmaktadır. Tüm sigortalıları için 5 puan prim teşvikinden faydalanan işveren, aradan uzun zaman geçtikten sonra bazı işçilerinin genç ve kadın teşviki kapsamında çalıştığını belirterek bu işçiler için geriye dönük ilave 15,5 puanlık teşvik talep etmektedir. Ayrıca, piyasada bunun bir sektör hâline geldiği, sadece teşvikten yararlanmamış veya yanlış yararlanmış işverenleri tespit ederek bunlar adına işlem yapıp önemli miktarda kazançlar sağlayan aracıların veya birtakım kişilerin olduğu da tarafımızca anlaşılmıştır. Teşviklerden geriye dönük yararlanmasını engellemek için Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 18 Mart 2015 tarihinde genelge çıkarılmıştır ancak genelgenin iptali için Danıştaya dava açılmıştır. Yasal düzenlemelerde aksine hüküm bulunmadığı için davanın kurum aleyhine sonuçlanabileceği de değerlendirilmektedir.

Diğer yandan, gerek kadın ve genç istihdamı teşviki gerek engelli desteği gerekse uygulamada olan diğer teşvik ve desteklerin tamamı ya istihdamın ya da yatırımın artırılması amacıyla düzenlenmiştir. Geriye yönelik olarak yararlanılan teşviklerin istihdamın ve yatırımların artırılmasına herhangi bir katkı sağlamadığı dikkate alınarak... Yani bu teşviklerin varlık sebebi, var olan işletmenin istihdamının sağlanması için gerçekleştirilmektedir. Oysa yararlanmış bir teşvikten sonra başka bir teşvikin geriye dönük yararlanılmasında herhangi bir istihdam kazancı veya istihdam artışı ortada durmamaktadır. Ayrıca, kamu giderlerinin artmasının önüne geçilmesi, bürokrasi ve kırtasiyeciliğin azaltılması, geriye yönelik finansal belirsizliğin ortadan kaldırılması için bu düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır.

Düzenlemeyle işverenler uygulanan ve uygulanmakta olan sigorta prim teşvik, destek ve indirimlerinden ilgili oldukları aya ait belge verme süresinden itibaren altı ay içerisinde talepte bulunmaları hâlinde geriye yönelik yararlanabileceklerdir. Yani bu teşviklerle ilgili var olan ayın içerisinde işverenler gerek mevzuata olan uzaklıkları itibarıyla gerekse konuyu takipten uzak olmaları itibarıyla tam anlamıyla yararlanmamış olabilirler. Bu hak kaybının engellenmesi için de altı aylık geriye yönelik bu konuda bir süreç de bu kanun tasarısıyla beraber önerilmektedir. Yani burada işvereni kısıtlamaya yönelik, onun teşvikten yararlanmasını engellemeye yönelik bir düzenleme değil, işin esasına yönelik, teşvikten yararlanmasının önünü açan... Ve bu arada birtakım aracılar ve kişilerin kendilerine menfaat sağlamak için neredeyse liste çıkartıp, teker teker işverenlere gidip bu konuda birtakım başvurularda bulunmasının önünü kesmeye yönelik altı aylık geri dönük yararlanma hakkı verilmek suretiyle iyiniyetli işverenler de korunmaktadır.

Hâlihazırda 11 farklı alanda sigorta prim teşvik, destek ve indirim uygulaması bulunmaktadır. Bu kapsamda yaklaşık 1 milyon 300 bin iş yeri bu uygulamadan istifa etmektedir ve edecektir de. 2004 yılından bu yana uygulanan sigorta prim teşvik, destek ve indirimleri kapsamında reel sektöre -ki bu rakam önemli bir rakamdır- 62 milyar 376 bin liralık kaynak aktarımı yapılmıştır yani eski parayla da 62 katrilyon 376 milyarlık bir kaynak aktarımı yapılmıştır. İşverenlerin yüzde 58'i 5 puanlık prim indiriminden faydalanmaktadır. Bu kapsamda 1 milyon iş yeri, 7 milyon 395 bin de sigortalı bulunmaktadır. Uygulamalardan düzenli ödeme alışkanlığının kazandırılması, istihdamın ve yatırımın artırılması da amaçlanmaktadır. Bunda da Sosyal Güvenlik Kurumunun aslında -hep birlikte izlediğimizde- gerek kayıt dışının kayıt içine alınması ve bu rakamların sürekli olarak düşmesinde istenilen amaca ulaştığı görülmektedir. Ve yine aynı zamanda da özellikle işveren teşvikinin, prim teşvikinin yüzde 5'lik indiriminin görüldüğü üzere düzenli ödeme konusunda işverenlerimize bir alışkanlık ve bunun karşılığında da ödeyen ile ödemeyen arasındaki o hakkaniyet duygusunun bir şekilde ödeyen işverene yansıtılması hususunun ortaya çıktığı da görülmektedir.

Teşvik, destek ve indirimlerden süresi içinde yararlanılmaması yapılan ödeme, istihdam ve yatırımın teşvikten kaynaklanmadığının da bir göstergesidir. Yapılan düzenlemeyle yasal boşluk giderilmekte, işverenler ile kurum arasındaki itilaflar sona erdirilmekte, ayrıca teşviklerden usulüne uygun olarak yararlanmayan ve bu konuda çıkar sağlayan kişiler engellenmiş olacağından kurum yönünden önemli oranda maliyet ve iş gücü tasarrufu da sağlanacaktır. Hatalı olarak sigorta prim teşvik, destek ve indirim uygulamalarından yararlanamayan işverenler de bu esnada bu altı aylık süreyle birlikte korunmuştur.

Düzenlemenin yaklaşık bir maliyeti var mı? Düzenleme ileriye dönük olduğundan ve teşviklerden yararlanmaya disiplin getirdiğinden bütçeye herhangi bir ilave maliyeti bulunmamaktadır.

Madde 5: Mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğunun 2016 yılı sonuna ertelenmesi. Mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğunu içeren İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı 4 Nisan 2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edilerek 6645 sayılı Kanun numarasıyla yasalaşmıştır. Yasa ile 21 Eylül 2006 tarihli ve 5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanunu'na eklenen ek 1'inci madde uyarınca "Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerden olup, Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından standardı yayımlanan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılan tebliğlerde belirtilen mesleklerde, tebliğlerin yayım tarihinden itibaren on iki ay sonra Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanunu'nda düzenlenen esaslara göre meslekî yeterlilik belgesine sahip olmayan kişiler çalıştırılamayacaktır.

Bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının görev alanlarını ilgilendiren mevzuatta bu maddede belirtilen hususlara ilişkin gerekli düzenlemeler bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on iki ay içerisinde yapılır.

Birinci fıkraya ilişkin denetimler iş müfettişlerince yapılır. Birinci fıkrada belirtilen hükümlere aykırı davranan işveren veya işveren vekillerine Çalışma ve İş Kurumu il müdürü tarafından her bir çalışan için beş yüz Türk lirası kadar idari para cezası verilir. Bu Kanunla verilen idari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içerisinde ödenir." hükmü getirilmiştir.

Kanun kapsamında, ayrıca, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na ek madde eklenerek Mesleki Yeterlilik Kurumu mesleki yeterlilik belgesine ilişkin sınav ve belgelendirme masraflarının devlet tarafından karşılanması sağlanmıştır. Ayrıca, Avrupa Birliğinden alınan hibe fonları kapsamında bugüne kadar 20.880 kişinin yaklaşık 11 milyon tutarındaki sınav ve belge ücreti iadesi İşsizlik Sigortası Fonu'nca da karşılanmıştır.

Kanunun ek 1'inci maddesinin (1) ve (3)'üncü fıkraları gereğince Bakanlığımız ve yayınlanan 40 meslekte 17'si inşaat, 10'u enerji, 7'si otomotiv, 6'sı metal sektörlerinde olmak üzere 25 Mayıs 2016 tarihinden itibaren mesleki yeterlilik belgesine sahip olmayan kişiler çalıştırılamayacaktır. Çalıştırılması durumunda işveren veya işveren vekiline her bir çalışan için 500 Türk lirası para cezası verilecektir. Bu husus dikkate alındığında özellikle inşaat sektöründe çalışanların çok önemli bir kısmının söz konusu mesleki yeterlilik belgesine sahip olmaması nedeniyle çalışma hayatında önemli sorunlara yol açabileceği de aşikârdır.

Bugün itibarıyla verilen mesleki yeterlilik belge sayısı 56.682'dir. Aslında son bir ayda bu rakam çok önemli bir şekilde artmıştır, 39.000'den 56.682'ye gelmiştir. Ancak, bu 40 meslek, özellikle 17'si inşaatta olan, bizim 2016 hedefimiz 300 bindir. Ve bugüne kadar ulusal meslek standartlarında oluşturduğumuz standartlar sayısı 633, belgelendirme yapılan sektör sayısı da 12'dir.

5544 sayılı Meslekî Yeterlilik Kurumu Kanunu'nun ek 1'inci maddesinde değişiklik yapılmasıyla tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğunun sektöre daha iyi anlatılarak iş yerlerinde faaliyetlerinin devamının sağlanması, işçilerin istihdam sorunu yaşamaması ve işverenlerin cezai müeyyidelere maruz kalmaması için mevcut mevzuat maddesinde geçiş sürecinin yeniden düzenlenmesi amaçlanmaktadır.

İfade etmek istiyorum ki gerek iş sağlığı ve güvenliği için gerekse bu mesleki yeterlilik belgeleriyle birlikte bu belgeleri alan çalışanlarımızın bu belgeleri özellikle Avrupa Birliği müktesebatı uyarınca uluslararası alanda çok rahat kullanabileceği ve bu belgelerin uluslararası bir nitelik ve uluslararası bir avantaj da sağladığı aşikârdır. Biz bu konuda sivil toplum örgütlerimizle çok önemli çalışmalar içerisinde bulunduk. Esas amacımız bunu uzatmamaktı yani bunu 25 Mayıs tarihinde bitirmekti. Sivil toplum örgütlerimizin de bu konudaki kanaati aslında bu noktadaydı çünkü sivil toplum örgütlerimiz, sendikalarımız, mesleki kuruluşlarımız bu konuda bu konunun ehemmiyetinin çalışma hayatında aslında bugün karşı karşıya kaldığımız birçok sorunun giderilmesinde düzenleyici ve önemli bir rol oynayacağı kanaatini taşımaktadır ki bizim kanaatimiz de öyledir. Fakat gerek Mesleki Yeterlilik Kurumumuzla yaptığımız değerlendirmeler gerek sivil toplum örgütlerimiz, meslek kuruluşlarımız, sendikalarımızla yaptığımız değerlendirmeler çerçevesinde mecburi olarak 31/12/2016 tarihine kadar bunu uzatma zorunluluğumuz ortaya çıkmıştır. Çok doğal olarak bu sürenin bir aya, bir buçuk aya, iki aya sıkıştırılması bazen istenmeyen sonuçlar da ortaya koyabilecektir. Burada amacımız üzüm yemektir ve amacımız tüm sektörün, özellikle çalışanlarımızın çok önem verdiğimiz belki de çalışma hayatının en önemli unsurlarından birisi olan mesleki yeterlilik belgeleriyle donatılmasıdır.

Tasarıyla mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğu kapsamında getirilen cezai müeyyideler belli bir süre ertelenmekte olup mesleki yeterlilik belgesi almaya hak kazanan kişilere İşsizlik Sigortası Fonu'ndan sağlanan sınav ve belge ücret iadelerine ilişkin herhangi bir değişiklik bulunmamaktadır. Bu nedenle, tasarı ile bütçeye de herhangi bir yük getirilmeyeceği aşikârdır. Ve bu konuda mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğunun sektöre daha iyi anlatılıp iş hayatında farkındalık oluşturularak iş yerlerinin faaliyetlerinin devamının sağlanması, işçilerin istihdam sorunu yaşamaması ve işverenlerin cezai yaptırıma maruz kalmaması için geçiş süreci 31 Aralık 2016 tarihine kadar ertelenmektedir. Ayrıca Bakanlar Kuruluna 5544 sayılı ek (1)'inci maddesinde belirtilen süreyi bir yıl uzatma yetkisi verilmektedir. Ama şunu ifade etmek istiyorum: Biz, gerek sektörle yaptığımız değerlendirmeler gerek Mesleki Yeterlilik Kurumuyla yaptığımız değerlendirmeler gerekse Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın ortaya koyduğu irade, bunun uzatılmaması yönündedir. Ama hinihacette, elimizde böyle bir yetki bulunsun.

Eğer çok zorda kalırsak ki bunun bir daha altını çizmek istiyorum: Çünkü önümüzdeki sürecin, altı aylık bu süreç içerisinde gerek Mesleki Yeterlilik Kurumu, ciddi bir şekilde hem tanıtım çalışmaları hem de belge vermekle yetkilendirdiği kuruluşlarla ilgili tüm Türkiye'ye yayılan çok önemli çalışmalar ortaya koymaktadır. Bu konularda sendikalar paydaşlarımız, sivil toplum örgütleri paydaşlarımız, ticaret ve sanayi odaları paydaşlarımız, esnaf teşkilatları paydaşlarımız, üniversiteler paydaşlarımız, hepsiyle bu konuda önemli toplantılar yaptık. İnşallah 31/12/2016 tarihine kadar bunu bitirmeyi arzuluyoruz. Bunun hem bize hem çalışma hayatımıza çok önemli bir katkı koyacağını düşünüyoruz.

Komisyonumuzun samimiyetine binaen bunu ifade etmek istiyorum: Yani diğerleriyle gelmek isterdik ama bu 5'inci maddeyle yani bu mesleki yeterlilik belgesinin uzatılması maddesiyle Komisyonun huzuruna gelmek istemezdik, Meclisin huzuruna gelmek istemezdik. Bu, istemimiz dışında, mevcut şartların mecbur etmesi çerçevesinde getirdiğimiz bir değişikliktir.

Teşekkür ediyorum beni sabırla dinlediğiniz için. Hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.