| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/728) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 29 .06.2016 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Teşekkür ederim.
Şimdi, tabii, Sayın Günal'ın verdiği örnekte iki ayrı vergi türü söz konusu: Bir; menkul sermaye iradı, söylediği gibi tevkifat yapılıyor ve bütün menkul sermaye iratlarına aynı uygulama yapılıyor. Orada artık o para menkul sermaye iradıdır. Dolayısıyla, bir ayrıcalık, bir istisna söz konusu değil. Bu tanıma giren tüm kazançlar aynı şekilde vergilendiriliyor; bu bir.
İkincisi; dağıtım aşamasına gelince, o artık ücret yani başka bir vergi türü.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ücret değil, emeklilik payı değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Neyse yani...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, ben emekli olmuyorum, ben vakfa birikimimi yatırıyorum, karşılığında nemalanan aynen dışarıdakinin şurasından gibi yani bunun şeyi yok ki, emeklilik değil bu. Ben emekliliğimi Emekli Sandığından oluyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Fark etmez. Size aktarılan para nedir? Ücrettir aslında.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ya, bir yere tasarruf, yatırım yapıyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Gelir, ücret.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Değil. Sandık hiçbir şekilde ücret değil Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Bakın Sayın Günal, ister ticari...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Burada arkadaşlar var, sorun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - İster ticari kazanç olarak kabul edin... Bir defa menkul sermaye iradı değildir, kesin yani size sandığın verdiği o para hangi ad altında olursa olsun, hangi formatta ödenirse ödensin, defaten...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sandık nereden kazandı benim yatırdığımı? Ben 100 lira verdim, 150'ye nasıl çıktı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Şimdi, buradaki sorun şu: Aynı kaynağın aynı vergi türünden vergilendirilmemesi; doğru, genel ilkemiz bu. Burada böyle bir ihlal varsa haklısınız ama böyle bir ihlal söz konusu değil. Orada menkul sermaye iradı, diğerinde ister "ücret" deyin ister "ticari kazanç" deyin, ne derseniz deyin ama menkul sermaye iradı değil, dolayısıyla aynı kaynak değil. Orada bir kazanç söz konusu o kısma ilişkin. Artı, kişiler de değişiyor, birinde sandık elde ediyor, diğerinde kişiler elde ediyor. Yani, vergi tekniği açısından -arkadaşlarımız da bilir zaten- hangi açıdan bakarsanız bakın, bu anlamda bir ihlal söz konusu değil.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkanım, daha net sorayım Sayın Bakana o zaman, nasıl olduğunu anlatayım da yani ben size şimdi genel sordum. Merkez Bankasının sandığının ücretle hiç alakası yoktur, bağımsız bir sandıktır, isteyen girer istemeyen girmez. Girdiğin zaman da bunu tasarruf amacıyla koyarsın çünkü ileride ekstra bir ücret isterseniz, aynen sigorta sistemi gibi ister toplu alabilirsiniz isterseniz taksit taksit alabilirsiniz. Dünyanın her yerinde bu fonlar giderler, menkul kıymetlere yatırım yaparlar, buradan para kazanırlar. Bizimkinin de yüzde 99'u, hatta daha kolay olsun diye Merkez Bankasına verip hazine kâğıtlarına yatırılıyordu. Zaten onun parasını kaynaktan kesiyorsun. Ekstra hiçbir şey yapmıyor fon. Alıyor fon, topluyor ve götürüp vergisini de kesip zaten peşin olarak veriyor. Hangi ücretten bahsediyor? Ücret falan yok, çalışmayla ilgili değil, ben maaşımdan para veriyorum, 5 bin lira maaşım varsa bin lirasını sandığa veriyorum. Niye veriyorum?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Merkez Bankası sandığının varlığını tartışalım o zaman.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, hayır, başka; ben mantığını söylüyorum. Örnek veriyorum ki, anlamadığım noktayı söylüyorum. Orası bir emeklilik değil, orası herhangi bir sigorta sistemi değil; orası bir tasarruf sandığı adı üstünde, benim maaşımla hiç alakası yok, girebilirim de girmeyebilirim de. Şartlar işime gelirse giriyor, gelmiyorsa girmiyorum, herkese uygulanan bir şey değil. Kazanılan şeyin de yüzde 99'u hazine kâğıdına yatırılan şeyden gelen paraydı. Neden olduğunu ben söyleyeyim size; ben olmadığını biliyorum da, şimdi arkadaşımız söyleyince aklıma geldi. O günün şartlarında, Yaman Törüner Tansu Hanım'a biraz yalakalık olsun diye vakfın paralarını götürdü verdi, özeti bu ama 2 defa vergilendirme oluyor o zaman. Şimdi, bir taraftan "Tasarruf sistemini teşvik edelim, devlet yüzde 25'ini versin." derken, bir taraftan tasarruf eden adamdan bir daha vergi alma yoluna gidiyorsunuz demek istiyorum özeti bu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Bülent Bey'in şeyi vardı, onu da...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Vergilendirme gibi oluyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Aynı vergileme ilkeleri açısından bir şey gözükmüyor bize göre. Yanlış şey yapmıyorsam, 2,5-3 milyar lira civarında bir şey var toplam, geçmişe yönelik olarak. Şimdi, tamam öyle bir karar var ama bir de bir realite var...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bugüne getirirseniz Sayın Bakan, değil mi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sanıyorum endekse update edilmiş, yani endekslenmiş olarak, yanlış şey yapmıyorsam ama ciddi bir rakam, yani 2,5 civarında falan, en az o civarda bir rakam.
Şimdi, tabii kaç yıldan beri yürürlükte olan bir mevzuat var. Otuz yıl mı, kırk yıl mı, bilemiyorum. Yani o tarihten bugün kadar o şekilde gelmiş, yürürlükte olduğu dönemde uygulanmış, sonuçlanmış, hukuki olarak da bitmiş işlem. Yani bir kişi memuriyete girmiş, işte otuz beş yıl sonra emekli olmuş, otuz yıl üzerinden ikramiyeler verilmiş. Yani tamamlanmış bir işlem artık. Şimdi, ondan sonra bir durumla karşı karşıyasınız. Yani bu gerçekten, hakikaten çok kabul edilebilir bir durum değil.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Peki, hiç mi düzenleme yapmayacaksınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Yani orada artık bireysel olarak mahkeme kararları somut olarak şey yaparsa o çerçevede olabilir ancak, başka türlü yok. Genel düzenleme açıkçası düşünülmüyor. Yani bir haksızlık olduğunu düşünüyoruz orada. Yani o paranın ödenmesi noktasında, onlar hak etmiyor anlamında değil, hukuki açıdan. Bitmiş, tamamlanmış, sonlanmış bir işlem. Başından otuz beş yıl diyelim, bakın, uygulanmış, memuriyetine girişinden emekli oluşuna kadar, ondan sonra aradan geçmiş kırk sene, elli sene, böyle bir tablo ortaya çıkıyor, geriye yürütülüyor, işlem tekrar sanki tamamlanmamış gibi muameleye tabi tutuluyor. Yani hakikaten çok zor bir durum. Konuşuldu, epey tartışıldı ama sonuçta doğru olmayacağı şeklinde karar çıktı. Yani o nedenle düzenleme koymadık.
Teşekkür ederim.