| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/728) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 29 .06.2016 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Türkiye son sekiz yıl içerisinde yurt dışındaki varlıkların, kaynakların Türkiye'ye getirilmesi ve değerlendirilmesiyle ilgili olarak bir mücadele veriyor. Bu sekiz yıl içerisinde bu çıkan 5'inci düzenleme, 5 defa düzenleme gelmiş. Oturup daha önce çıkartılan düzenlemelere teker teker baktım, kıyasladık arkadaşlarımızla beraber, 5 ana başlık altındaki değişiklikler dışında hemen hemen aynı şeyler yazılmış, aynı şeyler çizilmiş. Bizim yurt dışından yabancı sermaye getirilmesi ve yabancı sermayenin tedirgin olmaması konusunda alacağımız önlemler farklıdır ama bazı varlıkların -ilk yasada olduğu gibi- millî ekonomiye kazandırılması başlıklarıyla yapılan yasalarla talep edeceğimiz varlıklar başkadır. Bunu kendi içimizde bu böyle yazıyor ama böyle değildir deriz ama buna hiç kimseyi falan da inandıramayız bu olayda.
Şimdi, yurt dışında birtakım varlıklar var, bunları buraya getireceğiz. Güzel, getirelim tabii ki, bunda herhangi bir sorun yok ama bu nasıl bir kaynak ki üç senede bir eskisinden daha fazla artarak devam ediyor. Çünkü öyle bir umudumuz olmasa bu kadar büyük bir riske falan girmeyiz zaten. Bu düzenlemeleri yabancı sermaye açısından yaparsak eğer zaten yabancı sermayeyle ilgili olarak şüpheli işlem kavramı başkalarının aklına gelmiyorsa bile biz düşürmüş oluruz. "Bak, bak, burada bir şey var, bunlar bir şey yapıyorlar." derler ve mutlaka araştırma isterler, bunun şekli de bu olur maalesef.
Değerli arkadaşlar, sürekli olarak bazı varlıkların Türkiye'ye getirilmesiyle ilgili olarak bir mücadele veriyoruz. Bu konuda tartışmaların, kavgaların vesairelerin bir anlamı yok. Sonuç olarak burada belirli bir süre sonra oyladığınız takdirde olduğu gibi buradan geçip gitme olasılığı var. Peki, buradan bu kanun bu hâliyle geçti diyelim, sonucu ne olur, asıl buna bakmamız gerekiyor burada. Biz ülkeye gerçekten bir sermaye gelecek, Türkiye'nin gelen bu sermaye nedeniyle veya varlıklar nedeniyle başı belaya girmeyeceğine kesin olarak emin olsak, bırakın kesin olarak emin olmayı, yüzde 80 oranında emin olsak sizi temin ederim ki burada ilk el kaldıracak olan ben olurum. Ama bu olaydan sonra bizim başımız belaya girecek. Şu anda kalkıp da komşularımızla veya en azından bizim çevremizdeki periferiyle ilişkilerini düzeltmeye çalışan bir ülke olarak büyük bir hızla birdenbire tahminlerimizin ötesinde ülkenin bize saldırmaya başladığı "Kara para aklıyorsunuz, daha önceden yapmış olduğunuz anlaşmalara ve taahhütlere uymuyorsunuz, şu şu yükümlülüklerinizi yerine getirmiyorsunuz, FATF'ın 26 numaralı veya 32 numaralı şeylerine uygun olarak bunları takip etmiyorsunuz diye gelecek millet bunun üzerine çökmeye başlayacak. Bu kaçınılmaz bir olaydır zaten.
Şimdi, yurt dışından sermaye getirilmesiyle ilgili olarak biraz önce Sayın Usta'nın söylediği şeylerin üzerine eklenecek bir şey yok, isteyen herkes getirebilir. Hele bankacılık sisteminden geldiği sürece o da gelir. Zaten bizim ülkemize bankacılık sisteminden böyle bir kaynak gelecekse "Bununla ilgili olarak şüpheli işlem araştırması yapılması gerekir." diyen kuruluşların hepsinin zaten onlardan, bizden çok çok önce haberleri olur, bundan da kuşkumuz yok daha önceden o kurumun içerisinde olan birisi olarak söylüyorum bunu, kesin olarak olur. Onlar o kaynakların dünyada sirküle etmesini, istediği gibi hareket etmesini engellemek üzere onları tutuyorlar. Başka ülkeler de bunu kabul etmiyor zaten. Şimdi, yeni bir düzenleme yaptık. Geçmişte sürekli olarak biz bu şekilde gelen kaynakların vergi incelemesine tabi tutulmayacağını, bunlardan hareketle herhangi bir tarhiyat yapılmayacağını söyleyerek geliyoruz ama bu düzenlemeyle ilgili olarak birdenbire başlıyoruz 1567 sayılı Kanun'a göre soruşturma yapmayacağız, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'na göre yapmayacağız, Gümrük Kanunu'na göre yapmayacağız, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na göre yapmayacağız, hele en önemlisi de Türk Ceza Kanunu'nun 282'nci maddesi uyarınca yani kara para, suç sayılan fiillerden elde edilen gelirlerin aklanmasıyla ilgili olarak Ceza Kanunu'muzdaki hükme göre de soruşturma yapmayacağız diyoruz. Bir yabancı sermayeye bunlar söylenir mi? Yabancı sermayeye bunları niye söyleyeceksiniz siz? "Sen gel, benim kanunuma göre sana soruşturma yapmayacağım." diyorsunuz. Zaten yapamazsınız ki. Siz bir hukuk devletiyseniz, hele uluslararası anlaşmalara göre bazı güvenceler vermiş bir devletseniz hiç kimseye oturup da "Ben sana 282'nci madde uyarınca soruşturma yapmayacağım kardeşim, sen gel hiç korkma." diyemeyiz zaten. Diyorsak yapacağız anlamına gelir ya da biz yapmasak bile başkaları "Bak, bu kapsama giren bir işlem geliyor, şüpheli işlem sayarak bununla ilgili araştırmaya başlamadın." diyecek. Demek ki burada bir terslik var, demek ki yaptığımız işlemde, yazdığımız şekliyle, kurduğumuz sistemde ciddi anlamda bir sorun var. Bunu yapamazsınız. Bu ülkeye böyle bir şey yapmaya ve o ülkeyi birdenbire kara para aklayan ülkeler grubunda yargılanmaya bırakmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Zorla, şerle toparlanmış, gelmiş, yani ciddi anlamda belirli badireleri atlatarak gelmiş ve ekonomik durumunun en parlak olduğu dönemlerden birisini yaşadığı söylenen bu ülkenin birdenbire bu kadar büyük bir risk altına girmeye ihtiyacı olur mu? Olmaması gerekir ama bundan dolayı böyle bir şeyler yapılırsa o ayrı bir olay olur.
Geneli üzerindeki konuşmalar sırasında hemen en öne çekerek söylediğim bir cümle var. Buraya yabancı sermaye geliyor. Değişik şekillerde sabit sermaye yatırımlı olarak geliyor, sıcak para olarak geliyor, belirli bir süre sonra da faizlerini alıyor, çekiyor, gidiyor veya ondan sonra yine geliyor. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu ülke kara para aklayan ülkeler grubunun içerisine girip de bu şüpheli işlemleri, vesaireleri soruşturmuyor diyerek suçlandıktan sonra bu tanım içerisine sokulduğu andan itibaren Türkiye'ye gerçek yabancı sermaye asla gelemeyecektir çünkü buradan dışarıya transfer ettiği her tek dolarlar bile kesin olarak soruşturmaya tabi tutulacak. Bunun istisnası yok.
Daha önceden sürekli olarak biz yapmış olduğumuz 4 tane düzenlemede hep "Vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmaz." diye gelmişiz, birdenbire bu olay bitmiş. Kendi mükelleflerimiz açısından hâlâ "Buna da yine yapılmaz." demişiz ama yabancıların getirmiş olduğu sermaye üzerinden zaten bunun tarhiyatı yapılması gibi bir hukukumuz da yok, kanunumuz da yok. Olmayan kanunumuzu uygulamayacağız diyerek taahhütte bulunamayız zaten.
Sonra "Uygulanmayacak olan hükümler şu şu konulardaki yapmayacağımız, soruşturma yapmayacağız." dediğimiz olayları zaten saydık. Bunun bir anlamı yok. Bunun bir tek anlamı olur yabancılar açısından: Bunlar kendi yurttaşlarıyla ilgili olarak yapacakları kovuşturmaları, soruşturmaları vesaireleri bu şekilde transfer edilen ve gelen paralar nedeniyle askıya alıyorlar, uygulanmayacaklar denir. Bunun gerçekten tek anlamı budur. Oradan başka hiçbir anlam falan çıkmaz. Daha önceden ve şimdi de daha önceden getirdiklerimizde bunun tevsikiyle ilgili olarak bazı kurallar koymuşuz. Bunun devlet tarafından veya resmî kurumlar tarafından verilecek olan, işte orada saymışız, şuradan şuradan alınan belgelerle, bu kişilere ait bankacılık sisteminden veya legal sistemden gelen kaynaklar olduğunu, bunlara ait olduğunu gösteren güven verici bazı belgelerle bunu kanıtlayacağız demişiz ama bu düzenlemede bunu da demiyoruz. Oradaki bankacılık sisteminden gelen demiyoruz, Türkiye'de bankacılık sistemine dâhil edilen diyoruz. Yani gümrüklerden şu andaki genelgelerimiz çerçevesinde beyanını yapıp, bavulunu eline alıp gidip bir bankaya bu parayı yatırdığı andan itibaren bu sistem içerisine sokmuş oluyoruz. Bu kaçınacak bir olay değildir. Mutlaka ve mutlaka soruşturulacak bir olay olarak kesin karşımıza gelir değerli arkadaşlar.
Varlıkların kayda alınması yönünden "Varlıklar daha önceden getirilip işletmelere sermaye olarak konulacak." diyerek bazı düzenlemeler yapardık. Şimdi öyle bir derdimiz falan yok. İşletmelere kaydı da serbest. Oradan sermayeye ilave edilmişse çıkıp gitmesi de serbest. Yani daha önceden herhangi bir şekilde bu sistem içerisine giremeyen, farklı şekillerde gelen bu paralar veya kaynaklar, burada sayılan değerler gelecekler, bankacılık sistemine girecekler, sonra yeniden çıkacaklar. Bunun adı bire bir kara para aklama faaliyetidir. Yani kaynağı belli olmamasına karşın gelip bankacılık sistemine girip bankacılık sisteminden başka bir yere transfer yaptığınız andan itibaren bunun adı kara para aklama faaliyetidir. Bunun dışında bir tanım filan yok. Demek ki aklıyoruz, buna hazırlanıyoruz. Bunları yapmak zorunda mıyız? Kesinlikle ülkemize böyle bir şeyi, bu kötülüğü yapmak zorunda değiliz.
Burada en dikkat çekici bir husus daha var, hemen üçüncü fıkrada belirtiyorlar: "Varlıklar yurt dışındaki kişiler tarafından üçüncü kişiler adına Türkiye'ye gönderiliyor." Yani dışarıdaki bir x kişisi Türkiye'deki y veya z kişisi adına birdenbire "Bunlar onun varlıklarıdır." diyor, buraya kaynak gönderiyor. Bunun açılımını yapmanın filan bir manası yok. Bu şu anlama geliyor: Daha önceden muteber kişinin adına transfer edilmiş veya gönderilmiş olan kaynakların yeniden Türkiye'ye gerçek sahiplerine dönmesi anlamına geliyor. Ha, bu böyle olmasa bile bu konuyla ilgili olarak dışarıdan araştırma yapan kişilerin hemen söyleyeceği konu bu. Soruşturmacıların ilk aklına gelen konu da bu. Ne demektir birilerinin adına... Bunun yerli vatandaşlar adına olduğu konusunu "Veraset ve intikal vergisine tabi tutulmayacak." demek suretiyle biz kendimiz itiraf ediyoruz aynı kanun içerisinde. Yabancı bir kişinin gelip de veraset ve intikal vergisi ödemesi Türkiye'de söz konusu olabilir mi? Olamaz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, böyle bir işlemin bu kadar fazla kaynağa gereksinimi olup olmadığı konusu tartışmasını bir tarafa bırakarak Türkiye'ye ilave bir şey kazandıracağı konusunda kesinlikle emin olunacak bir olay değildir yani emin olmayın böyle bir olayda, olmayacaktır. Ama Türkiye'nin uzun süre yükünü üstünden atamayacağı bazı yükümlülüklerle karşı karşıya kalacağını bilelim. Teker teker maddenin ayrıntılarına girildiği zaman yeniden konuşulacaktır. Her birisiyle ilgili olarak gerekirse şu anda taraf olmuş olduğumuz sadece FATF'ın soruşturmalarıyla falan sınırlı değil, uyuşturucu maddeler ve psikotrop maddelerin sınırlanmasıyla ilgili, takibiyle ilgili kanundan tutun da 6 tane ayrı uluslararası anlaşmaya bu konuda imza atmış vaziyetteyiz biz. Her birisi ayrı ayrı soruşturmaya başlayacak, her birisi ayrı ayrı soracak.
O nedenle, böyle bir yükümlülüğün altına ve zorunluluğun altına Türkiye'yi sokmayalım, gerçekten bundan kaçınalım. Eğer böyle bir düzenleme yapılacaksa yani "Türkiye'de şu şu özellikte birtakım kaynaklar var, bunları Türkiye'ye getirmenin yolu nedir?" deniyor ise onu da oturup konuşalım burada, hiçbir sorun yok. Hatta buna aleniyet kazandırarak asla soruşturma yapılmayacak şekilde bu tür kaynakların Türkiye'ye getirilmesinin yolları var ama böyle bir kanunla yok. O nedenle bunun bu tasarının içerisinden çıkarılarak ayrıca değerlendirilmesi, hiç değilse bu tasarıyla şimdiye kadar neredeyse itirazsız geçmiş olan geri kalan 70 küsur tane maddenin büyük bir hızla aşağıda yasalaştırılması mümkün olabilir diyorum.
Teşekkür ederim.