| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | FETÖ'cü terörist darbe girişimine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 20 .07.2016 |
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; 15 Temmuzda çok ciddi bir darbe girişimi yapılmıştır; demokrasiye, özgürlüklere, millî iradeye saldırı gerçekleştirilmiştir, devlete ve millete karşı haince bir eylem içerisinde olunmuştur. Ben de Adalet ve Kalkınma Partisinin üyesi olarak bunu hem partim adına hem de kendim adına lanetliyorum ve kınıyorum. Eğer bu darbe girişimi başarılı olsaydı hem Türkiye Büyük Millet Meclisi kapanacak, millî irade hapse atılacak ve biz milletin temsilcisi olarak bugün burada toplanamayacaktık, büyük ihtimalle hepimiz hapishane köşelerinde bir şekilde derdest edilecektik. Ancak, bu girişim, Sayın Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, Hükûmetimizin, Meclisimizin, muhalefet partilerimizin, sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun bütün kesimlerinin, hangi siyasi, ideolojik fikre sahip olursa olsun hepsinin büyük bir direnişiyle akim kalmıştır ve bu girişim durdurulmuştur.
Bu çerçevede, ben de bu darbenin durdurulması için hayatlarını feda etmeye hazır olan herkese müteşekkirim. Özellikle siyasi partilerimizin aldığı tavrı alkışlıyorum. Medya içerisinde de gerçekten cesurca tavır alanlar oldu, onları da tebrik etmek istiyorum. Elbette bu haince girişim, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinden bazılarının girişimiyle başlatıldı ancak Türk Silahlı Kuvvetlerinin büyük bir kısmı kurumsal olarak ve hiyerarşik olarak bu girişimin, bu haince planın içerisinde yer almadılar. Bu anlamda da Türkiye'nin büyük bir şansı olduğunu ifade etmekte yarar görüyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıpratılmaması konusunda bütün partilerimizin ve bütün üyelerimizin hassasiyetlerine de katılıyorum. Ancak, bu gelişmeler gösteriyor ki bize hem Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde hem de diğer güvenlik birimleri içerisinde yeniden bir yapılanma da gerekiyor.
Darbe karşıtı güçler arasında polis teşkilatımızın da çok önemli rol oynadığını ifade etmeliyim. Gerçekten de darbenin durdurulmasında hayatları pahasına büyük bir mücadele verdiler. Bu vesileyle, hayatını kaybeden şehitlerimize rahmet diliyorum, yaralılara ise acil şifalar diliyorum.
15 Temmuz, demokrasi ve millî irade günü olarak artık tarihimize geçmektedir. Evet, bir taraftan, bir kara lekenin başlangıcıydı çünkü siyasi tarihimizde biz daha önce de bunları yaşamıştık; 1960'ta, 1970'te, bir de 1980'de. Ancak, ilk defa Türkiye'de farklı bir gelişme oldu; insanlar sokaklara çıktılar, toplumda herkesin demokrasiye sahip çıktığı, kendi millî iradesine sahip çıktığı bir dönem yaşandı. Bu da bize, aslında, demokrasinin ne kadar içselleştirildiğini ve demokrasinin korunması için insanların kendi hayatlarını feda edebilecek şekilde bu değere sahip çıktıklarını göstermektedir. O nedenle, 15 Temmuz şehitlerimizin hatıralarının yaşatılması için Millet Meclisi gerekirse yeni birtakım düzenlemeler yapmak durumunda olacak. Bunların isimlerinin yaşatılması, belki bazı müzelerin oluşturulması... Çünkü bu, gerçekten de Türk siyasi tarihi açısından son derece önemlidir ve anlamlıdır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; bu darbe girişimi, demokrasinin en önemli ortak değer olduğunu bir kez daha göstermiştir bize. Bu anlamda, altını çizerek tekrar ifade etmek istiyorum, her şerden bir hayır doğabilir. Bu şerden de bir hayır doğduğunu ifade etmek istiyorum. Sayın Başbakanımızın konuşmalarında ifade ettiği gibi, özellikle muhalefet partilerinin başkanlarıyla bir araya geldikten sonra yaptığı açıklamalar bize bunu gösteriyor, artık Türkiye'de daha önce, belki de Türk siyasi hayatında hâkim olan kutuplaştırıcı söylem ve dilin yumuşayacağı; Sayın Başbakanın da ifade ettiği şekilde, birleştirici ve kapsayıcı, kuşatıcı bir siyasal dilin, siyasal tutumun başlayacağı bir dönemdir bu çünkü gerçekten de Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Bu anlamda, belki de çıkarılacak derslerden bir tanesi, bu şerri bir imkâna dönüştürmektir. Ben, darbe girişiminin durdurulmasının yeni bir imkân yarattığını düşünüyorum çünkü şu anda sokaklarda olan insanlara baktığımızda... Ben dün gece saat iki civarında Kızılay'dan ayrıldım; bu milletin fertlerinin, hemen hemen bütün toplumsal kesimlerinin, ideolojik kesimlerinin orada olduğunu gördüm. Aslında, dersi orası veriyor bize. Oradan da büyük dersler çıkarmak gerektiğine inanıyorum. Bu da Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisinin Hükûmeti ve Meclisimizdeki diğer siyasi partilerin katılımıyla, desteğiyle demokratik kurumlarımızın daha da güçlendirilmesi gerektiğini gösteriyor bize. Eğer bir ülkede darbe girişimi varsa demek ki hâlâ bazı açıklar var demektir, hâlâ bazı sıkıntılar var demektir. Eğer darbe ortak bir risk ise hepimiz için, demokrasimiz için, millî irademiz için, o zaman biz de bu yaşananları bir imkâna dönüştürmek ve yeni bir siyasi dil, yeni bir siyasi hava yaratmak durumundayız. Toplumun beklentisinin de bu olduğu kanaatindeyim.
Sayın Başkan, değerli üyeler; yurt dışında bazı kesimlerin, darbe girişiminin vahametini görmezden geldiklerini ifade etmekte yarar görüyorum. Gerek Batı basınında gerekse farklı entelektüel çevrelerde yapılan tartışmalara baktığımızda, Türkiye'deki millî iradeyi küçümseyen, direnişi itibarsızlaştırma girişiminde olanlar olduğunu ifade etmeliyim. Bu konuda da Komisyonumuza özel bir görev düştüğünü ifade etmek istiyorum. Özellikle Batı basınında çıkan, Batı siyasal çevrelerindeki bu küçümseyici tavra bizim bir tepki göstermemiz gerektiğine inanıyorum.
Bu anlamda, elbette, darbe girişiminde bulananlara hesap sorulması gerekmektedir. Dünyanın neresinde olursa olsun, seçilmiş hükûmetleri ortadan kaldırmaya çalışan darbeciler yargılanır, hesap sorulur. Elbette şu anda, gerek içeride gerekse dışarıda bu darbe girişiminin sonucunda, hesap sorulma sürecinde bazı çağrılar yapılmakta, bazı hatırlatmalar yapılmakta, biz de Adalet ve Kalkınma Partisi üyeleri olarak bunu ciddiye almaktayız. Elbette ki sorulacak hesap mutlaka hukuki zeminde olmalıdır, yasal çerçevede olmalıdır. Dikkat ederseniz, Türkiye'de olağanüstü hâl ilan edilmemiştir, bunlar için yeni mahkemeler ihdas edilmemiştir. Şu anda, mevcut yasalar çerçevesinde bazı gözaltılar bulunmaktadır, bazı tutuklamalar bulunmaktadır ve önümüzdeki süreç içerisinde deliller, savcıların, hâkimlerin girişimleri neticesinde bir sonuç alınacaktır. Biz bu anlamda, Türk yargısına güvendiğimizi ifade etmek istiyoruz ve bu tartışmaların, aslında, darbe sonrası dönemde Hükûmetin alacağı tavırdan daha ziyade, darbenin bizatihi kendisinin ne kadar büyük bir risk olduğunun tekrar tekrar altını çizmemiz lazım çünkü bu sadece bu Hükûmeti ilgilendiren bir mesele değil, bütün Meclisi, bütün millî iradeyi ilgilendiren mesele. O nedenle, tartışmanın boyutunun biraz, aslında, farklı bir yöne doğru götürülmek istendiğini de ifade etmekte yarar görüyorum. Elbette, Türkiye bulunduğu coğrafyadan dolayı ciddi risklerle karşı karşıyadır. Bunlar arasında DAİŞ'i, PKK'yı ve şimdi FETÖ'yü burada ilave etmemiz gerekir. Bunlar, bir tek siyasi partinin, bir tek siyasi ideolojinin ve görüşün karşısında olan şeyler değil, bütün Türkiye, hatta bütün bölge halkları, devletleri açısından risk teşkil etmektedir. O nedenle, bizim, muhalefete çağrımız, muhalefetten beklentimiz -ki şimdiye kadar bu konuda aslında oldukça da verimli çalışmalar yaptığımıza inanıyorum- bu konuda ortak bir mücadele sürdürmektir. Sayın Başbakanımızın da ifade ettiği gibi, Türkiye'de, bundan sonra, siyasetüstü diyebileceğimiz önemli konularda kapılarımızın sonuna kadar diğer muhalefet partileriyle diyaloğa, görüşmelere açık olduğunu da ifade etti, bunun da altını bilhassa çizmek isterim.
Bizim Komisyonumuz da başlangıçtan itibaren, aslında, bu şekilde çalıştı, onu da ifade etmekte yarar görüyorum.
BAŞKAN - Toparlayalım.
TALİP KÜÇÜKCAN (Adana) - Ben son olarak şunu ifade etmek istiyorum, Fethullahçı terör örgütünün ve bu yapılanmanın devlet içerisinden mutlaka temizlenmesi gerektiğine inanıyorum. Elbette bu, hukuk sınırları içerisinde, yasal çerçevede yapılacaktır ama aynı zamanda, yurt dışındaki örgütlenmelerin de ne kadar derin ve geniş olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu konuda da Komisyonumuzun üyelerine ve Komisyonumuza bu mücadelenin sürdürülmesinde önemli görevler düşmektedir. Muhatap ülkelerdeki aynı şekilde muhatap kurumlarla bu konuyu sık sık gündeme getirmek, özel toplantılar yapmak gerektiğine inanıyorum.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.