| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Teklifi(2/1310) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 27 .07.2016 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Şimdi, Sayın Bakanım, benim çıkardığım bir paragrafta üzerinde en azından yarım saat konuşulacak kadar bir tereddüt oluşuyorsa burada bir sorun var anlamına gelir. Ben bir defa daha söylüyorum; olabilir, kabul etmiyor olabilirsiniz ama ben uluslararası bir kuraldan bahsediyorum, diyorum ki: İnsanların cebinde, elinde takı olarak vesaire olarak dolanan şeyleri -oldukça geniş kapsamlı bir olay bu- bütün bu varlıkların hepsini işletmeye koyar, işletmeden çekerseniz eğer bu da Ticaret Kanunu hükümlerine göre, genel ekonomi kuralları çerçevesinde eğer bu işletmeye herhangi bir şekilde tanımlanan bir hesaba girip de orada değerlendirilmiyor ise şüphe uyandırırsınız. Kabul ederseniz ya da etmezsiniz ama sonuç olarak bu bir uyarıdır, bunu çok netlikle söylüyorum.
Zaten bu maddemizin adı "Bazı varlıkların millî ekonomiye kazandırılması uygulaması." Şimdi, hepiniz çok iyi bilirsiniz ki bir değerin ekonomiye kazandırılmasıyla ilgili bir işlemden bahsetmek için bunun ya bir işletmeye sermaye olarak gelmesi gerekir ya doğrudan doğruya yatırımlara kanalize edilmesi gerekir yani yatırım malı olarak kullanılması gerekir ya da ulusal ekonominin içerisinde tasarrufları artırması gerekir. Bu şekilde oluşmuş olan şeyler daha sonradan istenildiği gibi tasarruf edilir, harcanır, başka bir şeyler alınır vesaire vesaire. Şimdi, dolayısıyla, böyle kullanılabilmesi için öncelikle bunun bir kayıt altına alınması lazım, bunun işletmeye girmesi lazım, işletmeye giren bir değer olması lazım. Burada işletmeye girecek olan bu değerlerle ilgili olarak vergilendirme işlemi yapılmayacağı konusu da tamamen -daha önceden de karar verdik- bizim kendi tercihimizdir, ulusal tercihimizdir, "Biz bu tür işlemlerden vergi almıyoruz kardeşim." dedik, almayız; tercihtir. Ancak, bu tercihin biraz önce okunan veya oylanıp geçen maddeler karşısında hakkaniyetli ve adaletli bir tercih olmadığını da kabul edelim. Yani diğerlerinin tamamen kalkıp da kayıt dışı kalmış varlıklarını kayıt içerisine alırken, belirli oranlarda vergi alıp, matrahlarını artırıp onlar üzerinden vergi alırken şimdi bunlarla ilgili olarak ortaya çıkmış olan değerlerin Türkiye'yle de ilişkilendirilmesi eğer şu saydığım üç tane unsur çerçevesindeyse bunları vergi dışında nasıl tutarız? Tercihtir kabul ama bu da hakkaniyete uygun bir şey olmalı. En basit alacaklarda da dâhil olmak üzere belirli bir miktarda bir şey karşılığında, bir değer karşılığında bunları millî ekonomiye kazandırıp vatandaşlar ile devlet arasındaki sürtüşmelerin hepsi ortadan kaldırılıyor ise burada da mademki ekonomiye kazandırıyoruz, mademki işletmelerin aktiflerine kaydediyoruz bunların da benzer bir uygulamayla beraber gitmesi lazım. Biz burada yaptığımız kanunlarda hakkaniyet ve adaleti sağlamak zorunda değil miyiz?
İşte, bu nedenlerle aslında, daha da fazla uzatılacak olaylar var, yatlarla ve gemilerle ilgili olarak düzenlemenin büyük sorunlar yaratacağını burada bir defa daha söylemek istiyorum. Türkiye'nin, üç tarafı denizlerle çevrili bu ülkenin şimdiye kadar ulusal bandırasının dünya denizlerinde dalgalanıyor olmaması, hatta hangi limana giderseniz gidin Türk bandıralı birkaç tane gemiye rastlamamış olmamız bizim bir ayıbımızdır, kaybımızdır. Ama bunun nedeni sadece insanların gidip, kaçıp da, oralarda gemi alıp da gemilerini getirip Türkiye'ye bağlamalarından ibaret, basit bir olay değil. Niye gider bu insanlar? Bu bandıra olayı çok basittir. Özellikle, vergi cennetlerinde kurulan, adı bile o kişilere ait olmayan, kişiyle zerre kadar ilgisi kurulmayacak olan bir hayalî şirket, bir avukat, onlar o şirketin genel kurullarını yaparlar, şirketin tek faaliyeti de bir yata sahip olmaktır. O yatla gelir Bodrum'un marinasında ya da Antalya marinasında bekler ve yabancı muamelesi görür. Harçlarını vergi cennetinde öder, bunlar her yıl kongrelerini yapmaları nedeniyle yeniden kayıt harçlarını ödemek için o ülkeye para bırakırlar. Peki, Türkiye'ye niye gelmezler? Şimdiye kadar oturup da bir servet beyannamesi uygulaması yok 1980'den beri, nereden bulduğuyla ilgili herhangi bir soru sorma olanağımız da yok -Allah'a şükür, gelmesiyle gitmesi bir oldu o sorunun- böyle bir şey de yok. Peki, niye gelmezler? Bunun nedeni, kesin olarak bu gemilerin burada karşılaştıkları çok ağır masraflara katlanamamaları. Oradaki avukatlık masrafı da, harçları da, hurçları da hepsini toplasanız Türkiye'de ödeyecekleri harçların üçte 1'i bile etmiyor. Bu sorunu çözmeden, oturup da "Bunlar illa getirsinler, illa getirsinler." diyemezsiniz ve ne olur? Adı belli değil, sanı belli değil, kendi adına kayıtlı bir gayrimenkul veya bir gemisi yok. Bu kanun çıktıktan sonra birileri birilerinin adına gemi getirecek. Kim getirecek? Belli değil, kesin olarak belli değil. Bu kadar flu bir yasa yaparsanız eğer bu da sorun yaratır.
Bu nedenlerle, başından beri söylediğimiz olay, bu tür düzenlemelerin gerçekten, Türkiye'nin ihtiyacı olmadığını söylemiyorum, buna gereksinimimiz belki var. Ama bu düzenlemenin şimdiye kadar yaptığımız düzenlemelerin dışında bir olay olarak tutulmasını, yeniden bunun üzerinde çalışılarak tek başına bir kanun yani açıkça, bazı varlıkların millî ekonomiye kazandırılmasıyla ilgili çalışmanın uluslararası standartlara uygun bir şekilde, Türkiye'nin başını belaya sokmayacak şekilde yapılmasının uygun olacağını düşünüyoruz. O nedenle, bu maddenin tasarıdan çıkarılması önergesini verdik.
Teşekkür ederim.