| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 20 .11.2014 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, her ne kadar Mersin milletvekili olsam da Bingöl'ün gönüllü milletvekili olarak üç yıldır görev yapıyorum. Bu nedenle, Bingöl'de yaşadığımız bir olayı önce paylaşacağım, ondan sonra Mersin'e geçeceğim.
Bingöl'ün Yayladere ilçesinde Sürmelikoç ve Çayağzı köyleri Pembelik Barajı'nın suları altında kalacak. Bu konuyu hemen hatırlamışsınızdır çünkü size bir soru önergesi vermiştim ve siz de cevaplandırmıştınız.
Şimdi, bu köyler su altında kalacak, tamam, köylüler taşındı, uzağa taşındılar fakat bu köylerin merkezle bağlantısını sağlayan iki tane köprü var. Bu iki köprünün bir tanesini vatandaşlar kendi parasıyla, kendi emeğiyle yapmış; bir de mezarlık var burada. Şimdi, bir ÇED raporu alınıyor ve bu ÇED raporunda deniyor ki: "Bu iki köprü sular altında kalacak, iki köprü yaparsanız ÇED raporu veririz." Ve şirket de bunu kabul ediyor ve başlıyor işe. Daha sonra, şirket "Ben bu köprüyü yapmaktan vazgeçtim, yol yapacağım size." diyor. Biz de hemen müdahil oluyoruz ve size yazı yazıyoruz. Siz de diyorsunuz ki: "Hayır, bu şirket köprü yapacak." Güzel. Şimdi, bir ay kadar önce şirket köylülere yazı gönderiyor, diyor ki: "Su tutmaya başlıyoruz, tedbirinizi alın." Köprü? Köprü möprü yok. Bingöl'ün İl Müdürünü arıyoruz, müdür diyor ki: "Efendim, bizim böyle bir yaptırımımız yoktur. Taahhüdünü yerine getirmezse ceza yazarız." "Ne kadar yazarsınız?" "Vallahi, üç beş kuruş yazarız." "Yapmazsa ne olacak?" "Yapmazsa yapmaz, biz ceza yazmaya devam ederiz." Tekrar Bakanlığınızı arıyoruz, Sayın Bakan Yardımcısıyla görüşüyoruz, olaya müdahil oluyorsunuz ama devletin düştüğü duruma ne olur bir bakın. Yani siz devleti yönetiyorsunuz ve bir şirket geliyor, taahhütte bulunuyor, ÇED veriyorsunuz, sonra sizi hiç sallamıyor, "Yapmam." diyor. Hadi, buyurun bakalım! Yani bakın, sizi fikren onaylamayabiliriz, dünya görüşünüzü hiç beğenmeyebiliriz ama siz o koltukta Türkiye Cumhuriyeti'nin Bakanı olarak oturuyorsunuz. Size bile bunu yapamazlar, yapmamalılar. Yani devletimizin ne duruma düştüğünü varın, siz düşünün Sayın Bakan. Yani o koltukta oturmanızın durumunu siz değerlendirin. Eğer buraya iki köprü yapılmazsa, oradaki mezarlık taşınmazsa ben de bu yüreği taşıdığım sürece bunu her yerde anlatacağım. Eğer siz müdahil olmazsanız, devlet olarak o köprüleri yaptırmazsanız hangi yüzle biz insanların yüzüne bakacağız, hangi yüzle devletin orada var olduğunu söyleyeceğiz? O nedenle, bu konu çok önemlidir, lütfen bu şirketlere esir olmayalım ve o köprüleri yaptıralım.
Ayrıca, Bingöl'de yine, Yayladere ve Kiğı belediyelerimiz sizden hiçbir kuruş yardım alamıyor. Diğer belediyeler yardım alıyor, çöp arabası gönderiyorsunuz ama Kiğı ve Yayladere belediyelerimiz, küçük belediyelerimiz, hiç olmazsa bir tane verin iki belediyeye, otursunlar işlerini yapsınlar.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI İDRİS GÜLLÜCE (İstanbul) - Çöp kamyonu dediniz değil mi?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Evet, çöp kamyonu. Yani belediye çalışmak istiyor, lütfen yardımcı olalım.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Yazılı talepleri var mı?
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Var efendim, olmaz olur mu, defalarca. Sayın Bakanın da bilgisi var, belki unutmuş olabilir.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Bazı belediyeler yazmıyor.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Efendim, yazmıyorsa benim şu saate kadar beklememin nedeni Bingöl'dür çünkü Mersin'i değerli milletvekilimiz de anlatabilirdi ama Bingöl için bekledim, kayıtlara da geçmiştir. Yazılı bir dilek yoksa ben milletvekili olarak istiyorum. Yani Bingöl'e istiyorum üstelik, başka bir yere değil.
Efendim, Mersin'e gelelim. Mersin'i doğudan batıya çok ciddi bir kıskaca aldınız Sayın Bakan, özellikle sizin hükûmetleriniz döneminde. Ne yaptınız? En doğuda yani Tarsus'a yakın bir yerde Kazanlı beldemizde bir sülfürik asit tesisi kurduk. Buradaki köylünün, çiftçinin tek geçim kaynağı seralardır, tek geçim kaynağı biberdir, patlıcandır, domatestir; bunlardan başka geçinemez, özellikle de biberle geçinir. Sülfürik asit üretim tesislerinden çıkacak olan sülfürik asitle yağmurla bunların üzerine yağacak ve bütün çiftçinin hayatı sona erecek. Buna dur demek zorundasınız Sayın Bakan. ÇED raporu hâlâ devam ediyor, biz buna itirazlar ettik, hatta çiftçilerle eylem yaptık diye gazımızı da yedik, dayağımızı da yedik, üzerine 15 bin liraya yakın bir tazminat cezası da ödedik. O nedenle, biz bu işe başımızı koyduk, siz de ne olur devletin şefkatini koyun ve Kazanlı'yı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Mersin) - ...Kazanlı'yı bu sülfürik asit tesislerinden kurtaralım. Çünkü Kazanlı'ya devletimizin bir özür borcu var. Çünkü Kazanlı'da Kromsan Fabrikası kuruldu ve orada krom artı altı atıkları birikmeye başladı. Zamanın ahlaksız, namussuzları bu krom artı altı atıklarının çok iyi bir şey olduğunu, evleri sıcak tutacağını söyleyerek oradaki evlerin büyük birçoğunun duvarını sıvattı bunlarla, atacak yer bulamadığı için, yerlere de şap döktürdü. Evler ısındı, insanlar kanser oldu. Aynı yerden bahsediyorum. O çevre faciasını da Kazanlı halkı yaşadı. Hemen bitişiğinde, batıya doğru Karaduvar diye şirin bir ilçe var, balıkçılıkla geçinir. Karaduvar'da da petrol dolum tesisleri, petrol depoları var. Buraya da biraz kazma vursanız petrol fışkırıyor. İnsan zannediyor ki petrol bulduk, hâlbuki açıktan denize aktarılan petroller bunlar.
Gelelim en batıya. En batıda da bize bir nükleer santral yapmaya çalışıyorsunuz. Sayın Bakan, Enerji Bakanını anlayabilirim, Başbakanı anlayabilirim; Enerji Bakanı "Ben enerji üreteceğim." diyebilir, Başbakan "Ben nükleer silah elde edeceğim." diyebilir ama siz Çevre Bakanı olarak o koltukta oturduğunuz sürece o nükleer santrale izin veremezsiniz. Sizin o koltukta oturmanızın nedeni çevreyi korumaktır, başka bir şey değildi. Enerji Bakanının derdi başka olabilir, ben onunla hesaplaşıyorum zaten ama siz Çevre Bakanı olarak çevreyi orada korumak zorundasınız. Çünkü nükleer santral oraya yapıldığı zaman hem gereksiz bir iş yapılacak, hadi onu sizle tartışmayalım, o, Enerji Bakanının işi ama su kirliliği olacak çünkü suyun sıcaklığı 2 derece artacak Sayın Bakan. Sizin ateşinizi ölçsek şimdi 36,5 çıkar, 2 derece yükselse 38,5 çıkar, orada oturamazsınız. Deniz en az 2 derece ısınacak, 6 dereceye kadar ısınacağı söyleniyor bilim adamları tarafından, bir tane canlı kalmayacak o denizde.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Atıcı, iki dakika uzattım, bir dakika uzatıyorum. Toparlar mısınız lütfen.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ve o nükleer santralin olduğu yerde sadece deniz değil hava ve toprak da kirlenecek. Yetmedi, ikisi arasında yani nükleer santral ile bu krom tesisleri arasında, sülfürik asit arasında tam 15 tane termik santral yapıyorsunuz Sayın Bakan. Ya, Allah aşkına, Mersin'e ne gareziniz var? Yani Mersin gibi cennet bir köşeye 15 tane termik santral yapmak neyin nesi İskenderun'dan bu tarafa doğru? Bunu da lütfen değerlendirin. Tabii, termik santral yapmak için, nükleer santral yapmak için çimentoya ihtiyacınız var, bir de geldiniz, bizim başımıza çimento fabrikası kurduruyorsunuz oralara. Yani, bütün bunları yapanların hesabını göreceğiz ama sizi arkamızda görmek istiyoruz, yanımızda görmek istiyoruz, "Hayır, bu çevre katliamıdır." demek zorundasınız.
Termik santrale kömür taşımak için de Yeşilovacık'a kaçak bir liman yaptırıyorsunuz Sayın Bakan, kaçak liman, bakın. Orada foklar yaşıyor, Bern Sözleşmesi'ne göre oraya bir çivi dahi çakamazsınız, Yeşilovacık'ta kaçak liman yapamazsınız Sayın Bakan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bütün bunların hepsini yüzlerce kere konuştuk, yetmedi, nükleer santralden...
BAŞKAN - Sayın Atıcı, teşekkür ediyorum. Sayın Atıcı, son cümlenizi alayım lütfen.
Buyurun lütfen.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bitiriyorum, bitiriyorum Sayın Başkan.
...çıkan yüksek gerilim hatlarını da yine bizim üzerimizden geçiriyorsunuz yani karadan, havadan, denizden, her taraftan bizi sarmışsınız.
Şimdi, son bir şey söyleyeceğim ve bitireceğim. Bilimsel bir veri Sayın Bakan, ne kadar sizi ilgilendirir bilmem ama söylemek zorundayım. Yale Üniversitesi -dünya çapında bir üniversite- 2012 Dünya Çevre Performansı Endeksi'ni yayınladı, mutlaka size de bildirmişlerdir. Türkiye dünya ülkeleri arasında, 132 ülke arasında 109'uncu. Bakın, son iki yılda 32 kademe birden gerilemişiz Sayın Bakan, son iki yılda 32 kademe birden geriliyor çevre endeksinde. Bunu ben söylemiyorum. Hadi ben muhalefet partisiyim, size garezim olabilir, Yale Üniversitesinin sizinle ne sorunu olabilir ki? Yale Üniversitesi bunu yayınlıyor, daha da ileri gidiyor...
BAŞKAN - Sayın Atıcı, lütfen...
AYTUĞ ATICI (Mersin) - ...biyoçeşitlilik konusunda, doğa koruma konusunda, bakın, Eritre, Haiti, Moldova ve Libya gibi bizi en geri ülkeler içerisine koyuyor ve diyor ki: "Notu zayıftır." Şimdi, arkadaşım diyor ki, demin konuşan sayın milletvekili: "Efendim, dünya liderliğine soyunuyoruz." Yale Üniversitesi böyle demiyor, dünya sonunculuğuna oturtturmuşlar bizi.
Bilgilerinize sunarım, teşekkür ederim.
Özür dilerim uzattığım için.
BAŞKAN - Sayın Atıcı, teşekkür ediyorum, sağ olun.