| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 11 .08.2016 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Komisyonumuzun değerli üyeleri, sayın bürokratlar; şimdi, hem Bakan Yardımcısı arkadaşımızdan hem hukukçudan hem de Türkiye Belediyeler Birliğinden arkadaştan benim anladığım kadarıyla şu: Yani, belediyeler birtakım hizmetleri yaparken vatandaşın arazileriyle ilgili konularda kamulaştırma bedelleri çok yüksek olduğu için burada ciddi sıkıntılar çekiliyor ve bunun mutlaka çözülmesi gerekiyor. Şimdi, Sayın Belediyeler Birliği temsilcisinin de arazileri olsa, mülkiyeti olsa ve o mülkiyetinde belediye geçerken, yol yaparken, kanal yaparken bilmen ne yaparken, okul yaparken, şunu yaparken, bunu yaparken yani bunları kamulaştırırken onu mağdur edecek birtakım tedbirleri, önlemini almasını kabul eder mi etmez mi onu bilemem. Ama, şimdi burada vatandaşın aleyhine olacak bir düzenlemeyi burada kabul etmemiz mümkün değil. Evet, kimi CHP'li, AKP'li, MHP'li belediye başkanları bu ortak metne imza atmış olabilirler, benim partimin belediye başkanı da imza atmış olabilir, bunu benim kabul etmem mümkün değil. Yani, İzmir'de veyahut da Kadıköy'de veya Bakırköy'de veyahut da Eskişehir'de bir hizmet yapılırken orada vatandaşı mağdur edecek, onu sıkıntıya sokacak birtakım düzenlemeleri benim CHP'li belediye başkanım altına imza attı diye benim kabul etmem söz konusu değil. Bizim öncelikle vatandaşın çıkarlarını ve menfaatlerini korumamız gerekiyor. Evet, belediye yol yapsın, kanal yapsın, istinat duvarı yapsın, park yapsın, bahçe yapsın, otopark yapsın, bunlar doğru, buna bir itirazımız yok ama bunları yaparken vatandaşı mağdur edecek ve onları mahkemede sürüm sürüm süründürecek bir uygulamayı, bir yasal düzenlemeyi burada yapmamız söz konusu değil. Hele hele bu konuyla ilgili Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar var. Anayasa Mahkemesi 13/3/2015 tarihli kararıyla iptal edilen Kamulaştırma Kanunu'nun geçici 6'ncı maddesinin ilgili fıkrası, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu sonrası idarelerin kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan tazminat hükümlerine ilişkindir. ilgili Anayasa Mahkemesi kararında Anayasa ve AİHS Ek 1. Protokolü ile güvence altına alınmış mülkiyet hakkına vurgu yapılarak şu ifadeler kullanılmıştır. Bunu aynı zamanda Komisyonumuza söylüyor Anayasa Mahkemesi. Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Anayasanın 153'üncü maddesinin son fıkrasında, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama ve yürütme organları ile idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı kuralına yer verilmiştir. Bu kurala göre, yasama organı -Parlamentoyu diyor- yapacağı düzenlemelerde daha önce aynı konuda verilen Anayasa Mahkemesi kararlarını göz önünde bulundurmak, bu kararları etkisiz kılacak yeni yasa çıkarmamak ve Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilen kuralları tekrar yasalaştırmamak yükümlülüğündedir." Arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi bu kadar açık ve net bir şekilde yasama organını diyor ki: "Benim iptal ettiğim kararlara aykırı düzenleme yapamazsınız, yapmamanız gerekir."
"Yasama organı, kararların yalnız sonuçlarıyla değil, bir bütünlük içinde gerekçeleriyle de bağlıdır. Çünkü, kararlar gerekçeleriyle genel olarak yasama işlemlerini değerlendirme ölçütlerini içerirler ve yasama etkinliklerini yönlendirme işlevi de görürler. Dolayısıyla yasama organı, yasa çıkarırken iptal edilen yasalara ilişkin kararların sonuçlarıyla birlikte gerekçelerini de göz önünde bulundurmak zorundadır." diyor. Devam ediyor: "İptal edilen yasalarla sözcükler ayrı da olsa aynı doğrultu, içerik ya da nitelikte yeni yasa çıkarılmaması gerekir. Anayasa'nın 2'nci maddesinde hukuk devleti ilkesine yer verilmiş, 35'inci maddesinde mülkiyet hakkı temel bir insan hakkı olarak düzenlenerek ancak kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği ve toplum yararına aykırı kullanılamayacağı belirtilmiş, 36'ncı maddesinde hak arama özgürlüğü kurallaştırılmış, 46'ncı maddesinde kamulaştırmanın esas ve usulleri ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve 138'inci maddesinin son fıkrasında ise mahkeme kararlarının hiçbir surette değiştirilemeyeceği ve yerine getirilmesinin geciktirilemeyeceği ortaya konmuştur. Anayasa'nın 2'nci maddesindeki hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinde olan devlettir." demiş ve geçici 6'ncı maddenin (13)'üncü fıkrası, Anayasa'nın kendilerine tanıdığı olanak ve yetkileri Anayasa ve yasalara aykırı kullanarak kişilerin Anayasal güvence altındaki mülkiyet haklarına fiilen el koyan ve hukuka aykırı haksız fiil oluşturan eylemlerini, Anayasaya ve hukuka aykırı bir şekilde ve insan haklarını ihlal ederek koruduğu, adaletsizliği egemen kılacak şekilde yaygınlaştırıp olağanlaştırdığı, devleti hukukun dışına çıkardığı; Anayasa'ya, hukuka ve hukukun evrensel ilkelerine aykırılığı teşvik ettiği için Anayasa'nın 2'nci maddesine kesinlikle aykırıdır arkadaşlar.
"Kamulaştırma Anayasa'nın 46'ncı maddesinin (1)'inci fıkrasında, Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hâllerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir. şeklinde kararlaştırmıştır. Bu bağlamda, bir taşınmazın kamulaştırılabilmesi için öncelikle kamulaştırma işleminde kamu yararı bulunması ve kamu yararı kararının alınması, ardından da kamulaştırılacak taşınmazın gerçek karşılığının peşin olarak ödenmesi gerekmektedir. Bu kurallara ve Anayasa'nın 46'ncı maddesinin (2)'nci fıkrasındaki istisnalar ile (3)'üncü fıkrasındaki istisnaların istisnasına uyulmadan yapılan kamulaştırma işlemleri veya kamulaştırmasız el atmalara karşı, kişilerin Anayasa'nın 35'inci maddesindeki mülkiyet hakkının ihlali bağlamında 36'ncı maddesine göre hak arama özgürlükleri bulunduğundan ve 138'inci maddesinin son fıkrasında da mahkeme kararlarının hiçbir surette değiştirilemeyeceği ve yerine getirilmesinin geciktirilemeyeceği kurala bağlandığından bu anayasal kuralları bütünüyle yok sayan geçici 6'ncı maddenin (13)'üncü fıkrası, Anayasa'nın 35'inci, 36'ncı, 46'ncı ve 138'inci maddelerine kesinlikle aykırıdır." Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında açıkça ifade edildiği gibi, Anayasa'nın "Kişi, Hak ve Ödevleri" bölümünde 35'inci maddede yer alan mülkiyet hakkını Kamulaştırma Kanunu usullerine uyulmaksızın el atılması, ilgili düzenlemeyle ayrıksı bir durum olmaktan çıkıp tümüyle olağan idari süreç hâline gelecektir.
Hukuken "haksız fiil" olarak tanımlanan kamulaştırmasız el atmaya ilişkin mülkiyet hakkı sahibinin uzlaşma prosedürüne ilişkin zorunluluğa tabi tutulması, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davalarında dava şartı olarak uzlaşma sürecinin getirilmesi, açılacak dava sonucunda idarenin bütçesinden belirlenen yüzde 4'lük bir bölümünden tazminatları ödeme keyfiyeti... Düzenlemenin en ilginç yanı ise idarenin bütçe imkânları doğrultusunda on sene gibi çok uzun bir süreye yayılan kamulaştırma keyfiyeti içeriyor olmasıdır. Anayasa'nın 46'ncı maddesinde istisnai düzenleme olarak getirilen kamulaştırma bedelinin taksitlerinin ödenmesinde öngörülen beş senelik süreyi bile aşan böylesi bir düzenleme Anayasa'ya kesinlikle aykırıdır arkadaşlar. Aynı zamanda hukuki belirlilik ve hukuki güvenlik ilkesini de tümüyle ihlal eder şekilde ilgili düzenlemenin, derdest dosyalara, karara çıkıp henüz kesinleşmeyen ve hatta kesinleşip henüz tahsil edilemeyen dosyalara da uzlaşma yükümlülüğü, idareye yetkiler vermesi ve yapılacak ödemeler için tümüyle idarenin inisiyatifine bırakır şekilde düzenleme getiriyor olması mülkiyet hakkını geri dönülmez şekilde yok etmektedir. Ayrıca, AİHM noktasında ülkemizin büyük tazminatlara mahkûm edilmesi anlamına da geleceğinin altını çizmek isterim.
Şimdi, burada hem Sayın Bakan Yardımcımız hem hukuk müşaviri hem Türkiye Belediyeler Birliği temsilcisinin kamulaştırılacak yerin on yıl -beş yıl değil- gibi uzun bir zamana yayılarak ödenmesinin vatandaşta yaratacağı mağduriyetin ne kadar büyük sıkıntılar yaratacağını düşünmenizi isterim değerli arkadaşlar. Sayın Bakan Yardımcımız çok tecrübeli, çok deneyim sahibi bir milletvekilimiz. 22'nci ve 23'üncü dönemlerde burada Parlamentoda görev yaptı, bunun dışında Karabük'te, Safranbolu'da belediye başkanlığı yaptı; son derece deneyim sahibi bir dostumuz, bir arkadaşımız. Evet, belediye başkanlığı yaptığı dönemde kamulaştırmayla ilgili çeşitli sıkıntılar yaşamış olabilir ama bu, vatandaşı mağdur etmek, vatandaşı sıkıntıya sokmak, vatandaşın malına mülküne "İş yapacağım." diyerek el koymak ve "On yıllık süre içerisinde ödemeleri yaparım." demek arkadaşlar, bu kamu vicdanında insanları da çok ciddi anlamda yaralar arkadaşlar. O nedenle, 28'inci maddenin geri çekilmesi, evet, belediyeler eliyle birtakım kolaylıklar sağlanması, iş ve hizmetlerin yürütülmesi için birtakım imkânlar tanınması konusunda düzenleme yapalım, hiçbir itirazımız yok ama burada önce vatandaş, önce insandır arkadaşlar. Onlara karşı yapılacak haksızlıkları ve adaletsizlikleri yasama organını kullanarak Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı burada düzenleme yapıp da geçirmek kabul edilebilir bir iş değildir.
Teşekkür ediyorum.