| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 23 .10.2014 |
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunun çok değerli üyeleri, çok değerli milletvekilleri, kamu kuruluşlarının değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Tasarısı'nı bugün Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeye başlıyoruz.
Yaklaşık bir ay sürecek müzakereler sonucunda Genel Kurula sunulacak bu tasarılara vereceğiniz her türlü katkı, yapıcı eleştiri ve değerlendirmeleriniz için siz değerli Komisyon üyelerine şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum.
Konuşmama, küresel ekonomik görünüme ilişkin kısa bir değerlendirmeyle başlayacağım, daha sonra Türkiye ekonomisi ve yapısal reform gündemimizden bahsedeceğim. Takiben, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Tasarısı, bununla birlikte Sayıştayın gündeme getirdiği bazı hususlara değineceğim. 2014 yılı bütçe gerçekleşmeleri ve yıl sonu tahmini ve 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi hakkında sizlere bilgi vereceğim. Konuşmamı, gelir politikalarında temel amaç, hedef ve uygulamalar hakkında bilgi vererek tamamlayacağım.
Sayın Başkan, değerli üyeler; küresel ekonomi 2014 yılında ılımlı ancak potansiyelin ve kriz öncesi seviyelerin oldukça altında büyüme performansı göstermektedir. Bunda, avro bölgesinde süregelen durgunluk, Japonya'da parasal genişlemeye rağmen düşük büyüme, başta Çin olmak üzere gelişmekte olan ülkelerde yavaşlayan büyüme, Suriye, Irak ve Rusya, Ukrayna krizleri başta olmak üzere, dünyada artan jeopolitik gerginlikler etkili olmuştur.
IMF'ye göre, 2013 yılında yüzde 3,3 oranında büyüyen küresel ekonominin 2014 yılında da aynı oranda büyümesi beklenmektedir. Kriz öncesi süreçte yüzde 5 seviyelerinde büyüyen küresel ekonominin, önümüzdeki beş yıllık dönemde yüzde 4'le daha düşük bir oranda büyümesi tahmin edilmektedir. Şunun da altını çizeyim: Son yıllarda IMF hep sonraki yıllara ilişkin daha iyimser tahminleri ortaya koydu ama gerçekleşmeler genelde bunun altında oldu.
Gelişmiş ekonomilerde büyüme giderek iyileşmekte ancak bununla birlikte hâlâ potansiyelin altındadır. 2013 yılında yüzde 1,4 oranında büyüyen gelişmiş ülkelerin, 2014 yılında yüzde 1,8; 2015-2019 döneminde ise ortalama yüzde 2,4 oranında büyüyeceği öngörülmektedir.
Dünya ekonomisinin lokomotifi Amerika Birleşik Devletleri'nde nispeten güçlü bir ekonomik performans gözlenmektedir. 2013 yılında yüzde 2,2 oranında büyüyen ABD ekonomisinin, 2014 yılında aynı oranda ama 2015 yılında ise yüzde 3,1 oranında büyümesi öngörülmektedir.
Ekonomideki toparlanmanın etkisiyle Amerika Birleşik Devletleri'nde istihdam piyasası iyileşme eğilimine girmiştir. Kriz sonrası dönemde yüzde 10'a çıkan işsizlik oranı yüzde 5,9 seviyesine inmiştir ancak bu düşüşte iş gücüne katılım oranının azalması önemli bir rol oynamıştır yani iş gücü piyasasındaki iyileşme aslında görünenden daha az bir düzeyde gerçekleşmiştir.
Ekonomideki toparlanmaya bağlı olarak Amerikan Merkez Bankası FED'in parasal genişlemeyi sonlandırma sürecini ekim ayında tamamlaması, önümüzdeki yılın ortalarında ise faiz artışına gitmesi beklenmektedir.
Avro bölgesinde yüksek işsizlik, yüksek kamu borçları, kredi akışındaki durgunluk ve atıl kapasite gibi sorunlar büyümeyi sınırlamaktadır. 2013 yılında yüzde 0,4 oranında daralan avro bölgesinin bu yıl resesyondan çıkmış olmakla birlikte sadece yüzde 0,8 oranında büyümesi öngörülmektedir. Bölge ekonomisinin 2015 yılında ise yüzde 1,3 oranında büyümesi öngörülmektedir.
Avro bölgesinde deflasyon riski önemini korumaktadır. Eylül ayında yüzde 0,3 olarak gerçekleşen enflasyon son beş yılın en düşük seviyesindedir. Ekonomideki durgunluk ve deflasyon riskine karşı Avrupa Merkez Bankası politika faizinde indirime gitmiş ve yeni parasal genişleme programları başlatmıştır.
Japonya ekonomisinde yapısal katılıklar ve gayrisafi yurt içi hasılanın 2 katını aşan kamu borç stoku büyümeyi sınırlamaktadır. "Abenomics" adı altında uygulanan genişletici para ve maliye politikalarının etkisiyle Japonya 2013 yılında yüzde 1,5 oranında büyümüştür. Mali konsolidasyonun etkisiyle Japonya'nın bu yıl yüzde 0,9; 2015 yılında ise yüzde 0,8 oranında büyüyeceği beklenmektedir.
Zayıf talep ve yapısal sorunlar nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde büyüme performansı kriz öncesi döneme göre zayıflamıştır. Kriz öncesi dönemde yüzde 7,5-8 civarında büyüyen gelişmekte olan ülkeler 2013 yılında yüzde 4,7 oranında büyümüştür. Bu ülkelerin 2014 yılında yüzde 4,4 oranında, önümüzdeki beş yıllık dönemde ise ortalama yüzde 5,2 oranında büyüyeceği tahmin edilmektedir. 2013 yılında yüzde 3,3 oranında büyüyen Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin 2014 yılında yüzde 2,7; 2015 yılında ise yüzde 3,6 oranında büyüyeceği öngörülmektedir.
Küresel ekonomide talebin zayıf seyretmesi nedeniyle ticaret hacmindeki artış hâlâ kriz öncesi seviyelere ulaşamamıştır. 2013 yılında yüzde 3 oranında artan dünya ticaret hacminin 2014 yılında yüzde 3,8; 2015 yılında ise yüzde 5 artması beklenmektedir.
Gelişmiş ülkelerdeki genişletici para politikalarına karşın zayıf seyreden küresel talep nedeniyle enflasyon ılımlı seyretmektedir. IMF, 2013 yılında yüzde 3,6 olan küresel enflasyonun 2014 ve 2015 yıllarında yüzde 3,9 olacağını öngörmektedir. 2015 yılında uluslararası petrol fiyatı 101,9 dolar/varil olarak varsayılmıştır bu tahminlerde. Dolayısıyla eğer enerji ve endüstriyel metal fiyatlarında son dönemde yaşadığımız düşüşün kalıcı olması hâlinde küresel enflasyon beklenenin altında da gerçekleşebilir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; krizin üzerinden altı yıl geçmesine rağmen küresel büyüme hâlâ kriz öncesi seviyenin altında ve ekonomik toparlanma kırılgan bir yapıdadır. Hatta son dönemde küresel ekonomik toparlanmaya ilişkin endişeler artmıştır.
Bunda etkili olan dört risk söz konusudur: Avro bölgesinde düşük büyüme ve deflasyon, gelişmekte olan ülkelerin potansiyel büyümesinin azalması, küresel finansal koşullarda sıkılaşma, jeopolitik gerginliklerin artması bütün bu riskleri oluşturmaktadır.
Avro bölgesinde yavaş büyüme ve düşük enflasyon, hem bölge hem de küresel ekonomi için önemli bir risktir. Faiz oranlarının tarihin en düşük seviyelerinde seyretmesine rağmen parasal aktarım mekanizması etkin bir şekilde avro bölgesinde işlememektedir. IMF, avro bölgesinin deflasyona yakalanma riskini yüzde 30 olarak tahmin etmektedir. Deflasyon ise zaten borç yükü çok yüksek olan ve durgun seyreden bir ekonomide beklentilerin bozulmasına, talebin ertelenmesine yol açarak bir kısır döngüye neden olmaktadır. Japonya'nın son yirmi yıldır mücadele ettiği düşük enflasyon ve durgunluk avro bölgesinin karşı karşıya kaldığı riskin en somut örneğidir.
Gelişmekte olan ülkelerde büyüme oranları gerilemiştir. Bunda potansiyel büyümeyi sınırlayan yapısal sorunların yanı sıra gelişmiş ülkelerdeki talep yetersizliği, ucuz fonlama döneminin sona eriyor olması, Çin ekonomisinin yavaşlaması ve düşük emtia fiyatları etkili olmaktadır. Ayrıca, Çin'in ekonomiyi yeniden dengeleyecek ve canlandıracak reformları yapmaması hâlinde Çin'de ekonomik büyümenin önümüzdeki on yılda sert bir düşüşe geçme riski bulunmaktadır.
Büyüme potansiyelinin azalması gelişmekte olan ülkeleri orta gelir tuzağıyla karşı karşıya bırakmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler kriz öncesi büyüme hızıyla gelişmiş ülkeleri yaklaşık otuz altı yılda yakalayabilecekken mevcut büyüme performansıyla bu süre doksan dokuz yılı bulacaktır. Beşerî sermayeye, altyapıya, araştırma geliştirmeye ve teknolojiye yapılan yatırımlar ile iş gücü piyasasında esnekliğin artırılması ve sermaye piyasalarının derinleştirilmesi gelişmekte olan ülkeleri üst gelir grubu seviyesine taşıyacak kilit reformlar olarak görülmektedir.
Amerikan Merkez Bankası FED'in ekim ayında varlık alımlarını sonlandırması küresel dolar likiditesini sınırlamaktadır. Bu durum piyasalar tarafından fiyatlanmıştır. Ancak bunu takip edecek faiz artışının zamanlaması ve miktarına ilişkin belirsizlik devam etmektedir. Bu durum, gelişmekte olan ülkelere sermaye akışını olumsuz etkilemektedir. Bu da piyasalarda varlık fiyatlarının düşmesine ve finansal piyasalarda oynaklığın artmasına sebep olabilecektir. Bununla birlikte Avrupa ve Japonya merkez bankalarının parasal genişlemeye devam edeceği öngörülmektedir. ABD, Avrupa ve Japonya'da para politikasındaki normalleşmenin eş anlı gerçekleşmeyecek olması FED'in faiz artırma sürecini gelişmekte olan ülkeler açısından daha yönetilebilir kılmaktadır.
2014 yılında ivme kazanan jeopolitik gerginliklerin devam etmesi veya daha da şiddetlenmesi küresel ekonomik görünüm için önemli bir risktir. Orta Doğu'daki çatışmalar ile Rusya-Ukrayna arasındaki gerilim, ticaret, finans ve beklentiler kanalıyla, hem bölge ekonomilerini hem de küresel ekonomiyi olumsuz etkilemektedir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; küresel ekonomiye dair genel çerçeveyi çizdikten sonra şimdi de sizlere Türkiye ekonomisine ilişkin gelişmeleri ve öngörülerimizi aktarmak istiyorum.
2013 yılında yüzde 4,1 oranında büyüyen Türkiye ekonomisinin 2014 yılında yüzde 3,3 civarında büyüyeceğini tahmin ediyoruz. 2014 yılında Latin Amerika ülkelerinin ortalama yüzde 1,3; gelişmekte olan Avrupa ülkelerinin yüzde 2,5; Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin yüzde 2,7'yle bizden daha düşük oranda büyümesi beklenmektedir.
2014 yılında ülkemizde büyümenin en önemli kaynağının 2 puanlık katkıyla net ihracat olacağını tahmin ediyoruz. Öte yandan, tüketim artışına bağlı olarak yurt içi talebin büyümeye katkısı muhtemelen 1,3 puan olacaktır.
2014
yılı büyüme oranı bir önceki OVP tahmini olan yüzde 4'ün ve potansiyel büyüme oranımızın bir miktar altındadır. Ancak sıkı para politikası ve makro ihtiyati tedbirler nedeniyle yavaşlayan iç talep, en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliğindeki ekonomik durgunluk, artan jeopolitik gerginlikler ve özellikle en büyük ihracat pazarımız olan Irak'taki iç savaş, uluslararası sermaye girişlerinde azalma gibi hususlar göz önünde tutulduğunda Türkiye ekonomisi yadsınamayacak bir büyüme rakamına ulaşmıştır.
Ayrıca, IMF de 2014 yılı büyüme tahminlerini gelişmekte olan ülkeler için geçtiğimiz yıla oranla bu sene 0,6 puan, gelişmiş ülkeler için 0,2 puan aşağı yönlü revize etmiştir. 2015 yılında ise küresel ekonomideki toparlanma, ticaret ortaklarımızda büyümenin hızlanması ve iç talepteki canlanma ile büyümenin yüzde 4 civarında olmasını bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; orta vadede Türkiye ekonomisinde büyümeyi destekleyen ve dış şoklara karşı Türkiye'yi dirençli kılan unsurlar, siyasi istikrar, güçlü kamu mali dengeleri, sağlam bankacılık sektörü, sağlıklı hanehalkı bilançosu, esnek kur rejimi ve makro ihtiyati politikalardır.
Önümüzdeki dönemde de mali disiplin ana çıpamız olmaya devam edecektir. Düşük bütçe açığı ve kamu borç yüküne rağmen mali disipline devam etmemizin üç temel amacı vardır: Tasarrufları artırarak cari açığı düşürmek, enflasyonla mücadelede Merkez Bankasının elini güçlendirmek, yapısal reformlar için gerekli mali kaynağı sağlamak.
Birçok ülkenin kamu açıklarının ve borç stoklarının yüksek seyrettiği, faiz dışı dengelerinin açık verdiği bir dönemde güçlü mali dengeler Türkiye'yi diğer ülkelerden pozitif yönde ayrıştırmaktadır, ayrıştıracaktır.
Genel devlet açığında Türkiye son on yılda küresel kriz yılı olan 2009 yılı hariç Maastricht Kriterlerini tutturmuştur. 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2014 yılında yüzde 0,8 olarak öngörüyoruz. Bu oran, OECD ülke ortalamalarının dörtte 1'inden, Maastricht Kriterinin üçte 1'inden ve gelişmekte olan ülkeler ortalamasının yarısından azdır.
Orta vadeli program dönemi sonunda ise yüzde 0,1 ile genel devlet fazlası vermeyi hedefliyoruz.
Diğer taraftan, 2002 yılında yüzde 74 olan Avrupa Birliği tanımlı borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2014 yılında yüzde 33,1'e, program sonunda ise yüzde 28,5'a indirmeyi hedefliyoruz.
Brüt kamu borç oranımız 2014 yılı itibarıyla yüzde 111,1 olan OECD ortalamasının üçte 1'inden az, yüzde 96,4 olan avro bölgesi ortalamasının yaklaşık üçte 1'i ve Maastricht Kriterinin ise neredeyse yarısı kadardır. Öyle ki Estonya, Bulgaristan ve Lüksemburg gibi üç küçük ülkeyi saymazsak, Türkiye, AB-28 içindeki en düşük borç yüküne sahip ülke konumuna gelmiştir.
Mali dengelerimiz, sadece gelişmiş ekonomilerden değil, çoğu emtia ihracatçısı konumunda olan birçok gelişmekte olan ülkelerden bile daha iyi bir konuma gelmiştir.
Benzer şekilde, kamu net borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2002-2014 döneminde 50 puandan fazla azaltarak yüzde 61,5'tan, yüzde 11,3'e düşürdük.
Aynı dönemde kamu net dış borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranını yüzde 25,2'den eksi yüzde 4,8'e kadar düşürdük.
Sayın Başkan, değerli üyeler; mali disiplin sayesinde ülkemiz önemli kazanımlar elde etmiştir. 2002 yılında faiz giderlerinin bütçe içindeki payı yüzde 43,2 iken, bu oran 2014 yılında yüzde 11,2'ye düşmüştür. Bu oran son otuz yılda görülen en düşük seviyedir.
Benzer şekilde 2002 yılında vergi gelirlerinin neredeyse yüzde 86'sı faiz ödemelerine giderken bugün vergi gelirlerinin sadece yüzde 14,3'ü faiz ödemelerine gitmektedir. Bu oran 1983'ten beri elde edilen en düşük orandır.
Faiz giderlerinin azalmasıyla elde ettiğimiz mali alanı eğitim, sağlık ve altyapı için kullanıyoruz. Ayrıca, vergi oranlarını düşürerek özel sektör yatırımlarının ve istihdamının önünü açtık, ülkemizin rekabet gücünü artırdık.
Sayın Başkan, değerli üyeler; dezenflasyon, mali disiplin ve düşük risk primi sayesinde 2002 yılında yüzde 62,7 düzeyinde olan iç borçlanma faiz oranları 2014 Eylül ayı itibarıyla yüzde 9,4'e, reel faiz oranları ise yüzde 25,4'ten 0,5'e düşmüştür. Bunun yanı sıra kamu borcunun likidite, faiz ve döviz kuru riskleri azaltılmıştır.
2003 yılında yüzde 49 olan sabit faizli borçlanma senetlerinin toplam borç stoku içindeki payı 2014 yılı eylül ayında yüzde 64'e çıkarılarak borcun, daha doğrusu borç stokunun faiz değişimlerine olan duyarlılığı azalmıştır.
Benzer şekilde, döviz cinsi borçların payı yüzde 58'den yüzde 32'ye düşürülerek kur riski kontrol altına alınmıştır.
2002 yılında 9,4 ay olan iç borçlanmanın ortalama vadesi 2014 Eylül ayı itibarıyla neredeyse 69 aya yükselmiştir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; orta vadede büyümeyi destekleyecek en önemli faktörlerden birisi de sağlam bankacılık sektörümüzdür. Bankacılık sektörünün sermaye yapısı güçlüdür. Son yıllardaki hızlı kredi artışına rağmen ağustos ayı itibarıyla sermaye yeterlilik oranı yüzde 16,3 ile yasal sınır olan yüzde 8'in 2 katından fazladır.
Çekirdek sermaye yeterlilik oranı ise Basel III kurallarına -ki bu 2019 yılında devreye girecek- uyum çerçevesinde yapılan düzenleme gereği asgari yasal sınırı olan yüzde 4,5'un 3 katı yüzde 14,1 seviyesindedir. Dahası, sektörün varlık kalitesi de yüksektir. Takipteki kredilerin toplam krediler içerisindeki payı yüzde 2,9 ile oldukça düşük oranda seyretmektedir.
Son olarak, bankacılık sektörünün yabancı para açık pozisyonu bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; Türkiye'de firmaların dış borç oranı yönetilebilir düzeydedir. Evet, son yıllarda özel sektörün dış borcunda ciddi bir artış vardır. 2014 yılı ikinci çeyreği itibarıyla 278 milyar dolara ulaşan özel sektör dış borcunun 121,9 milyar doları reel sektöre aittir. Reel sektör borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı da yüzde 15,3 ile makul bir düzeydedir.
Reel sektörün yüzde 63'ünün döviz borcu yoktur. Döviz borcu olanların yüzde 68'inin döviz geliri yani ihracat ve turizm geliri bulunmaktadır.
Ayrıca, reel sektör dış borcunun yaklaşık yüzde 72'si uzun vadelidir. Reel sektörün kısa vadeli açık pozisyonu da 10,5 milyar dolar ile oldukça sınırlıdır. Döviz varlıkları ise kısa vadeli mevduat ağırlıklıdır yani likittir. Bu durum, döviz kurunda kısa vadede oluşabilecek dalgalanmalara karşı firmaları nispeten korunaklı kılmaktadır.
Ayrıca, 2002 yılından bu yana reel sektörün döviz varlığı da 25,1 milyar dolardan 99,1 milyar dolara yükselmiştir.
Son yıllarda hızla artan tüketici kredilerini kontrol altına almak için makro ihtiyati tedbirleri uygulamaya koyduk. Böylece, 2007-2013 döneminde yıllık ortalama yüzde 25 büyüyen hanehalkının yükümlülükleri bireysel kredilerdeki yavaşlamanın etkisiyle 2014 yılının ilk çeyreğinde yüzde 0,2 oranında azalmıştır.
Hanehalkı yükümlülüklerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 23 ile avro bölgesi ortalaması olan yüzde 64'ün oldukça altındadır. Ayrıca, 2009 yılından bu yana uyguladığımız düzenlemeler sayesinde hanehalkı kur riski yok denecek kadar düşük düzeydedir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; son on yılda ihtiyatlı politikalarımız Türkiye'de makro finansal istikrarı güçlendirdi ve ülkemizin dış şoklara karşı direncini artırdı. Küresel kriz öncesinde bankacılık sektöründe uygulamaya koyduğumuz stres testleri, hedef sermaye yeterlilik oranı, yüksek karşılık oranları ve kâr dağıtımına ilişkin getirdiğimiz sınırlamalar, ülkemizin küresel finans krizini en az tahribatla atlatmasını sağlamıştır.
Son yıllarda ise cari açığı daraltmak amacıyla aşırı hızlı kredi büyümesini kontrol altına alacak ilave makro ihtiyati tedbirler aldık. Bu amaçla, kredi kartlarına limit ve taksit sınırlaması getirdik. Konut kredileri haricindeki tüketici kredilerinin ihtiyat payını artırdık. Merkez Bankası yeni yaptığı düzenlemeler ile ihracatı ve tasarrufları teşvik eden bankaların sermaye yapısını güçlendiren uygulamaları yürürlüğe koymuştur.
Türkiye'yi küresel kriz öncesi yakaladığı yüksek büyüme patikasına taşımak için orta vadede enflasyonu yüzde 5'e düşürmeyi, cari açığı yüzde 5'in altına çekmeyi ve istihdamı daha da artırmayı hedefliyoruz.
Fiyat istikrarı, yüksek ve sürdürülebilir büyümenin en önemli ön koşuludur. Bu nedenle hükûmetlerimiz döneminde enflasyonla mücadeleye büyük önem verdik. Kronik olarak çift hanelerde seyreden enflasyonu tek haneye düşürdük. Yüksek enflasyon ortamında mağdur olan sabit ve dar gelirli vatandaşlarımızın satın alma gücünü bu dönemde artırdık.
2014 yılında esas itibarıyla geçici bazı faktörler nedeniyle enflasyon yüksek tek hanelere çıkmıştır. Bunda son on üç yılın en kurak yazının etkisiyle gıda fiyatlarındaki yüksek seyir, Türk lirasındaki değer kaybı, jeopolitik gerginlikler ve bunların sonucunda enflasyon beklentilerindeki bozulma etkili olmuştur.
Kuraklığın etkisiyle gıda fiyatları eylül ayında yıllık yüzde 14 gibi oldukça yüksek bir oranda artmıştır. Yüzde 8,9'a çıkan enflasyonun 3,4 puanı sepetin dörtte 1'ini oluşturan gıdadan kaynaklanmıştır.
Enflasyonun yıl sonunda yüzde 9,4 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Ancak baz etkisi, gıda fiyatlarındaki muhtemel normalleşme, emtia fiyatlarındaki düşüş, sıkı para ve maliye politikaları ile uygulamakta olduğumuz makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle enflasyonun 2015 yıl sonunda yüzde 6,3'e düşmesini bekliyoruz. Enflasyonu orta vadede yüzde 5'e, uzun vadede ise yüzde 5'in altına indirmeyi amaçlıyoruz. Enflasyonu bu düzeylere indirmek sadece Merkez Bankasının sıkı para politikasıyla değil, aynı zamanda orta ve uzun vadede verimlilik artışı ve yapısal reformlarla mümkün olacaktır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; makro finansal istikrarı korumak ve daha yüksek sürdürülebilir büyümeyi sağlamak için cari açığı da daha da aşağı çekmeyi tabii ki hedefliyoruz.
2014 yılında makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle iç talepte yaşanan yavaşlama, petrol fiyatlarındaki düşüş, altın ticaretinde yaşanan normalleşme süreci ve rekabetçi kur sayesinde cari açık önemli ölçüde daralma sürecine girmiştir.
2013 yıl sonunda 65,1 milyar dolar olan cari açık 2014 yılı Ağustos ayı itibarıyla on iki aylık bazda 48,9 milyar dolara gerilemiştir. Altın ve enerji hariç denge ise 4,1 milyar dolar açıktan 4,5 milyar dolar fazlaya dönmüştür.
2013 yılında yüzde 7,9 olan cari açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranının bu yıl yüzde 5,7'ye ineceğini tahmin ediyoruz. 2015 yılında cari açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 5,4'e, program dönemi sonunda ise yüzde 5,2'ye gerileyeceğini öngörüyoruz. Tabii, bunda varsaydığımız petrol fiyatları oldukça yüksek. Eğer petrol fiyatları bugünkü seviyelerde kalırsa muhtemelen cari açık çok rahat bir şekilde yüzde 5'in altına, hatta yüzde 4'lere, 4 civarına inebilecektir.
Bu çerçevede tasarruf oranlarını artırmak, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak ve Türkiye'yi küresel katma değer zincirinde daha yükseklere çıkarmak için gerekli yapısal reformları kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceğiz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; güçlü istihdam artışı, ekonomik kalkınma ve refahı destekleyecek en önemli unsurlardan bir diğeridir. Bu nedenle Hükûmet olarak istihdamı destekleyen politikaları hayata geçirdik. Küresel krizin başladığı 2007 sonundan bu yana birçok ülke istihdam kayıplarını telafi edemezken biz Türkiye'de yaklaşık 5,6 milyon kişiye istihdam imkânı sağladık.
İç talepteki yavaşlamaya rağmen son bir yılda 1,3 milyon kişiye istihdam sağladık. Ancak işsizlik oranı son bir yıl içerisinde 1,2 puan artarak 9,8'e yükselmiştir. Bunda çalışma çağındaki hızlı nüfus artışına ilaveten iş gücüne katılım oranlarındaki artış oldukça etkili olmuştur. Çalışma çağındaki nüfus ve iş gücüne katılımdaki artış göz önünde tutulduğunda işsizliği, işsizlik oranını sabit tutmak için en az 1,7 milyon kişiye istihdam sağlamamız gerekiyor. Bu çok iddialı bir rakamdır.
İş gücüne katılım oranı temmuz ayında yüzde 51,3 oranıyla en yüksek seviyeye çıkmıştır. Bunda özellikle kadınların iş gücüne katılımı önemli bir rol oynamıştır. Bu olumlu bir gelişmedir ve bu serilerin yani bu verilerin tutulmaya başlandığı 2005 yılından bu yana kadınların iş gücüne katılımının 8 puan arttığını göstermektedir.
Genç işsizlik oranı ise verdiğimiz teşvikler sayesinde 2009 yılından bu yana 3,8 puan azalarak yüzde 19,1'e düşmüştür. Türkiye Avrupa'da en genç nüfus oranına sahip ülke olmasına rağmen, genç işsizlikte avro bölgesi ortalaması olan yüzde 23,3'ün altındadır.
İstihdamdaki güçlü artışa rağmen işsizlik oranı yüzde 9-10 seviyesinde direnç göstermektedir. İstihdamı desteklemek ve işsizliği düşürmek için iş gücünün niteliğini ve iş gücü piyasasındaki esnekliği artırmalıyız. Bu hususlara konuşmamın devamında yine değineceğim.
Sayın Başkan, değerli üyeler; küresel ekonominin büyük meydan okumalarla karşı karşıya olduğu bu dönemde sürdürülebilir yüksek büyümeyi yakalamak, artan çalışma çağındaki nüfusumuza istihdam sağlamak ve ülkemizin dış şoklara karşı direncini artırmak için Hükûmetimiz kapsamlı bir reform programı hazırlamaktadır.
Bu amaçla hazırladığımız Onuncu Kalkınma Planı'nda yer alan 25 öncelikli dönüşüm programını detaylandırarak bir eylem planına dönüştürüyoruz. Bu çerçevede önümüzdeki dört beş yıl içerisinde uygulayacağımız 1.200'den fazla mikroreform tedbiri belirledik. Tek tek her tedbirin hangi kurum tarafından, ne zaman uygulanacağı ve bu reformların gerektirdiği mali yük belirlenmektedir. Şimdi bu reform alanlarının bazılarına değinmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli üyeler; yüksek sürdürülebilir büyüme için tasarrufları artırmak zorundayız. Düşük tasarruf oranı yatırım iştahı yüksek olan özel sektörü yatırımlarını dış finansman ile yapmaya zorlamakta ve yüksek cari işlemler açığına sebep olmaktadır.
2013 yılında toplam yurt içi tasarruflarımızın gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 13,4 seviyesinde kalmıştır. 2014 yılında yüzde 14,9 olacağını tahmin ettiğimiz bu oran, gelişmekte olan ülkelerdeki yüzde 32,6'nın oldukça altındadır.
Ülkemizde tasarruf oranlarının yeterli olmaması temelde özel sektörün tasarruf oranlarının düşük kalmasından kaynaklanmaktadır. Geride bıraktığımız on iki yıllık dönemde sağladığımız mali disiplinle kamu tasarruflarını önemli ölçüde artırdık. 2002-2014 yıllarını kapsayan bu dönemde kamu tasarruflarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı eksi yüzde 4,8'den yüzde 3,2'ye ulaşmıştır. Yani söz konusu dönemde tasarruflar gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak 8 puan iyileşmiştir kamuda.
Buna karşın, 2002 yılında yüzde 23,4 olan özel sektör tasarruflarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının 2014 yılında yüzde 11,7'ye gerileyeceği beklenmektedir. Bu azalışta makroekonomik istikrar ve finansal derinleşme sayesinde krediye erişimin kolaylaşması ve kredi faiz oranlarının düşmesi, küresel finansal likidite fazlası, siyasi istikrarla birlikte beklentilerin iyileşmesi, yatırım ve tüketimin artması; genç nüfus ile kentleşmenin getirdiği ihtiyaçlar etkili olmuştur.
Tasarruf oranlarını artırmak için birçok politikayı uygulamaya koyduk. Özel emeklilik fonlarına getirdiğimiz teşvik bunların başında gelmektedir ama bu kapsamda önümüzdeki dönemde mali disipline devam edeceğiz. Özel sektörün rekabet gücünü ve sektördeki katma değeri yüksek üretimi artıracak yapısal reformları uygulamaya devam edeceğiz. Aktif iş gücü politikaları ve beşerî sermayeye yaptığımız yatırımlarla istihdamı artırmaya devam edeceğiz.
Ayrıca, 10'uncu Kalkınma Planı'na yurt içi tasarrufların artırılması ve israfın önlenmesi programını dâhil ettik. Beş temel bileşenden oluşan bu program çerçevesinde;
?
Mali piyasa araçlarıyla tasarrufların özendirilmesi
?
İsrafın azaltılması ve mükerrer tüketimin önlenmesi
?
Kredi düzenlemeleriyle tasarrufların özendirilmesi
?
Tamamlayıcı sigortacılığın geliştirilmesi
?
Vergisel araçlarla tasarrufların özendirilmesi ve tasarrufların üretken yatırımlara yönlendirilmesi hedeflenmektedir.
Bu politikalar ile yurt içi tasarrufların gayrisafi yurt içi hâsıla içerisindeki payını program dönemi sonunda yüzde 17,1'e çıkarmayı hedefliyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; yüksek gelirli ülkeler arasına girebilmenin yolu bilgi toplumu olmaktan geçer. Bu anlamda AK PARTİ hükûmetleri olarak en büyük yatırımı eğitime yani beşeri sermayemize yapmaktayız. Yaptığımız yatırımlarla hükûmetlerimiz döneminde eğitime erişimi büyük oranda artırdık. 2012 yılında uygulamaya koyduğumuz düzenlemeyle zorunlu eğitim süresini sekiz yıldan on iki yıla çıkarttık. 25 yaş üstü nüfusta ortalama eğitim süresi 2000 yılında 5,5 iken bu düzenlemelerin etkisiyle 7,6 yıla çıkmıştır. Okula yeni başlayan çocuklarda beklenen eğitim süresi 14,4 yıldır. Eğitime erişimde dediğim gibi önemli mesafe katettik. Ancak eğitim kalitesinde henüz arzuladığımız, hedeflediğimiz noktada değiliz. PISA sonuçlarına göre Türkiye OECD ortalamasının oldukça altındadır. Ancak kaliteyi iyileştirme yönünde attığımız adımlar sayesinde Türkiye 2002 sonuçlarına göre okuma alanında 2006 sonuçlarına kıyasla en hızlı ilerleme kaydeden ülke olmuştur. Fen alanında kaydedilen ilerleme de birçok ülkenin üzerinde olmuştur. Matematikte de önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.
Toplam üniversite sayısı 2002 yılında 76 iken bugün bu sayıyı 176'ya çıkarttık ve bu üniversitelere gereken desteği veriyoruz. Devlet üniversitelerinde harcı kaldırarak üniversite eğitimine erişimi de kolaylaştırdık. Böylece Dünya Ekonomik Forumunun yükseköğretim sıralamasına göre 144 ülke içerisinde 50'nci sıraya yükseldik. Sıralamanın yapıldığı ilk yıl olan 2008'de ise Türkiye 72'nci sıradaydı.
Son dönemde elde ettiğimiz başarılar cesaret vericidir ancak bunu yeterli bulmuyoruz. Eğitime daha çok yatırım yaparak eğitimin kalitesini artırmaya devam edeceğiz. Hedefimiz OECD ülkeleri arasında en iyiler arasında yer almaktır
Sayın Başkan, değerli üyeler; alt yapının geliştirilmesi, ekonominin rekabet gücünün artırılması, yatırımların ve yeni iş imkânlarının yaratılabilmesi bakımından kritik önem taşımaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalar alt yapıda sağlanan ilerlemenin ekonomik büyümeyi doğrudan etkilediğini göstermektedir. Örneğin yol ağında sağlanan yüzde 1'lik artışın verimliliğe 0,5 puan katkı yaptığı belirtilmektedir. Bu nedenle ekonomimizin can damarı olan ulaşım alt yapısının gelişimine bu dönemde önem verdik. Önümüzdeki dönemde de bu uğurda tabii ki daha fazladan kaynak aktarmaya çalışacağız. 2002 yılında oto yollar dâhil 6.100 kilometre civarında olarak devraldığımız otoyol ve bölünmüş karayolları ağını 2014 Ekim itibarıyla 23.522 kilometreye çıkardık. Hedefimiz 2023 yılına kadar bu bölünmüş yol uzunluğunu 36.500 kilometreye, otoyol ağı uzunluğunu ise 8 bin kilometreye çıkartmaktır. Geride kalan 12 yıllık dönemde demir yolları, hava yolları, deniz taşımacılığı ve limanlara yaptığımız yatılımlar ile ulaştırma alt yapımızın kapasitesini önemli ölçüde iyileştirdik.
Sayın Başkan, değerli üyeler; uzun vadede işsizlik oranını daha düşük tek hanelere indirmek için yapısal sorunları çözmeyi hedefliyoruz.
Türkiye'de iş gücü piyasasındaki katılıklar istihdam artışının önündeki engellerin başında gelmektedir. Türkiye istihdam koruma mevzuatı sıralamasında OECD ülkeleri arasında ilk sıradadır. Ayrıca esnek çalışma biçimlerinden olan kısmi süreli çalışma oranı OECD ortalamasının oldukça altındadır. Orta-uzun vadede kısmi süreli çalışanların toplam istihdama oranını Avrupa Birliği seviyesine çıkartmayı hedefliyoruz.
Ülkemizde kalifiye iş gücünün yetersiz olması işsizlik oranının yapısal olarak yüksek seyretmesine sebep olmaktadır. 2014 temmuz döneminde iş gücünün yüzde 56'sı lise altı seviyededir. Ancak son yıllarda eğitim alanında yapılan reformlar sayesinde okullaşma oranlarında artış sağlanmıştır. Diğer yandan, staj imkânlarının artırılması, aktif iş gücü piyasası programlarıyla öğrencilerin iş dünyası ile teması sağlanmış, işsizlere meslek deneyimi ve iş disiplini kazandırılmıştır. İş gücünün eğitim düzeyinin artırılması önemlidir. Bu yöndeki çalışmalara tabii ki devam edeceğiz.
Ülkemizde tarımdaki çözülme ve kentleşme nedeniyle kadınların iş gücüne katılım oranının düşük olduğu bir gerçektir. Temmuz 2014'te yüzde 30,8 olan kadınların iş gücüne katılım oranı OECD ortalamasının yaklaşık yarısıdır. Kadınların iş gücüne katılımı eğitim seviyesi ile doğrudan orantılıdır. Okuma yazma bilmeyen kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 16,6 iken bu oran yükseköğrenim mezunu kadınlarda yüzde 70 civarındadır. Uzun vadede eğitim, çocuk bakımı ve esnek çalışma modellerinin yardımıyla kadınların iş gücüne katılımını yüzde 41 düzeyine çıkarmayı hedefliyoruz.
İş gücü piyasasındaki yapısal sorunların çözülmesine yönelik Ulusal İstihdam Projesi'ni yayınladık. Taraflarla uzlaşma sağlayarak uygulamaya koymayı hedefliyoruz.
Stratejimizi dört politika ekseni üzerine inşa ettik. Bu eksenleri;
?
Eğitim-istihdam ilişkisinin güçlendirilmesi
?
İş gücü piyasasının esnekleştirilmesi
?
Kadınların, gençlerin ve dezavantajlı grupların istihdamının artırılması
?
İstihdam-sosyal koruma ilişkisinin güçlendirilmesi olarak belirledik. Bu eksenlere paralel olarak 20 ara hedef ve hedeflere ulaşmak için 29 politika başlığı oluşturduk.
Sayın Başkan, değerli üyeler; finansal piyasaların derinleşmesi ve sermayenin tabana yayılması, yatırım ve tasarrufların daha etkin bir şekilde kullanılmasıyla büyüme potansiyelini artırmaktadır. Ancak Türkiye'de finansal piyasalar yeterli derinliğe sahip değildir. 2012 yılında sermaye piyasası değerinin gayrisafi yurt içi hâsılaya oranı dünyada ve gelişmekte olan ülkelerde sırasıyla yüzde 210 ve yüzde 82 iken Türkiye'de yüzde 69'dur.
Hükûmetlerimiz döneminde sermaye piyasalarının derinleşmesi amacıyla reformlar gerçekleştirdik. Bu kapsamda İstanbul'un sadece bölgesel değil küresel finans merkezi olmasını amaçladık ve İstanbul Finans Merkezi Projesi kapsamında bir yol haritası çizdik ve uygulamaya koyduk. Yeni bir Sermaye Piyasası Kanunu çıkardık. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, İstanbul Altın Borsası, İzmir Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsasını Borsa İstanbul çatısı altında birleştirdik. Bu çabalarımız kısa sürede meyvesini verdi. İstanbul 2009 yılında Küresel Finans Merkezleri Endeksine göre 75 ülke arasında 72'nci sıradayken 2014'te 83 ülke arasında 42'nci sıraya yükselmiştir. Hedefimiz 2018 yılında ilk 25 arasında yer almaktır. 2013 yılında Türkiye'de yüzde 24, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 45 olan piyasa değerinin gayrisafi yurt içi hâsılaya oranı 2018'de yüzde 66'ya çıkartmayı amaçlıyoruz. Bu da daha çok şirketin borsaya açılması ve halka açık olan şirketlerin açıklık oranının artırılmasıyla tabii ki sağlanacaktır.
Toplam girişim sayısının yüzde 99,8'ini oluşturan KOBİ'lerin sermayeye erişimini kolaylaştıracak organize bir piyasa oluşturmayı planladık. Bu kapsamda Borsa İstanbul bünyesinde "özel piyasa" kasım ayında faaliyete geçecektir. Bu çabalarımız sonucunda Türkiye, Finansal Gelişmişlik Endeksine göre 2009 yılında 55 ülke arasında 44'üncü sıradayken 2012 yılında 62 ülke arasında 42'nci sıraya yükselmiştir. Türkiye'nin 2018 yılında Finansal Gelişmişlik Endeksinde ilk 30'da yer almasını öngörüyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; enerji ithalatı cari işlemler açığındaki en önemli kalemdir. Türkiye birincil enerji kaynakları bakımından yüzde 74 oranında dışa bağımlıdır. Bu durum cari açık üzerinde ciddi bir baskı yaratmaktadır.
2013 yılında 55,9 milyar dolar olan enerji ithalatı, 2014 Ağustos ayı itibarıyla on iki aylık bazda 56,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde enerji ithalatı hariç bakıldığında cari dengenin 7,5 milyar dolar fazla verdiği görülmektedir. Bu nedenle, yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları üzerinde çalışıyor, yatırımlarımızı bu alanlara yöneltiyoruz.
2014 yılı Eylül itibarıyla toplam elektrik enerjisi kurulu gücümüzün yüzde 40,4'ü yenilebilir enerji kaynaklarından elde edilmektedir. İnşa halindeki santrallerin, ki şu anda inşa hâlinde olan santrallerin yüzde 75'inden fazlası yenilenebilir enerji, özellikle hidroelektrik santrali şeklindedir, bunların da devreye girmesiyle yenilenebilir enerji toplam kurulu gücün neredeyse yarısını oluşturacaktır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; önümüzdeki on yıllarda büyümenin belirleyicisi rekabetçi kur ve ucuz iş gücü değil, yüksek bilgi ve ileri teknoloji kaynaklı verimlilik artışı olacaktır. Bu çerçevede AR-GE faaliyetlerini desteklemeye devam ediyoruz. 2002 yılından bu yana AR-GE harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payını 2'ye katlayarak 2012 yılı itibarıyla 0,9'a çıkardık. Kamu AR-GE harcamalarını artırarak ve özel sektör AR-GE harcamalarını teşvik ederek biz bu oranı 2018 yılında yüzde 1,8'e; 2023'te ise yüzde 3'e çıkarmayı hedefliyoruz. Bir yandan AR-GE harcamalarını artırırken diğer yandan özel sektörün AR-GE içindeki payını da artırıyoruz. 2002 yılında AR-GE harcamalarının yüzde 29'u özel sektör tarafından gerçekleştirilmekteydi. 2012 yılı itibarıyla bu oran yüzde 45'e çıkmış durumda. Bu alanda 2023 hedefimiz, özel kesimin AR-GE harcamaları içerisindeki payını Avrupa Birliğinde olduğu gibi yüzde 60'a çıkarmaktır.
AR-GE ve teknoloji alanında yaptığımız çalışmaların meyvesini vermeye başladığını memnuniyetle görüyoruz. Küresel İnovasyon Endeksi'nde 2009 yılında 132 ülke arasında 67'nci sırada yer alan Türkiye, bugün 143 ülke arasında 54'üncü sıraya yükselmiştir.
2002-2013 döneminde toplam patent başvuruları 6,5 katına çıkarak 12 bini aşmıştır. Marka başvuruları neredeyse 3 katına çıkarak 108 bini geçmiştir. Endüstriyel tasarım başvuruları ise 2,2 katına çıkarak 45 bine ulaşmıştır.
Böylece ülkemizde düşük teknoloji, yoğun üretim ve ihracat azalırken orta üstü teknoloji yoğun üretim ve ihracat artmıştır. Ancak, rakip ve potansiyel rakip ülkelere baktığımızda geldiğimiz seviyenin yeterli olmadığını görüyoruz. Türkiye'de üretim ve ihracatın sadece üçte 1'i yüksek ve orta üstü teknolojiden oluşmaktadır. Önümüzdeki on yıl içerisinde yüksek teknolojili ürünlerin payını yüzde 15'e çıkartmayı hedefliyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; haksız rekabetin önlenmesi, kaynak dağılımında etkinliğin sağlanması, ekonomide rekabet gücünün ve kamu gelirlerinin artırılması amacıyla kayıt dışılıkla etkin mücadeleye kararlılıkla devam ediyoruz.
Hükûmetlerimiz döneminde işletmeler arası haksız rekabetin sona erdirilmesi ve sosyal güvenlik sistemimizin aktüeryal dengesinin iyileştirilmesi için kayıt dışı istihdamla mücadele kapsamında önemli mesafe katettik. Bu çabalar sonucunda kayıt dışı istihdam oranını 2002 yılındaki yüzde 52,1 seviyesinden 2014 yılı Temmuz ayı itibarıyla 15,7 puan azaltarak yüzde 36,4'e indirdik.
Benzer şekilde kayıt dışı ekonominin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payını 2003 yılından bu yana yaklaşık 6 puan azaltarak yüzde 26,5 seviyesine düşürdük.
Sayın Başkan, değerli üyeler; şehirleşme ve tarım sektöründeki çözülme gibi faktörlerin yanı sıra "Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi" çerçevesinde attığımız adımlar ile vergi oranlarında indirim, vergi ve prim teşvikleri kayıt dışılığın azaltılmasında etkili olmuştur. Önümüzdeki dönemde kayıt dışılıkla mücadele için yeni bir eylem planını yürürlüğe koyacağız. İlgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarıyla elektronik ortamda bilgi ve veri paylaşımı yapılarak elde edilen veriler, bilişim teknolojileri vasıtasıyla çapraz kontrollere tabi tutulacaktır. Böylece denetimlerin etkinliği ve sayısı arttırılarak kayıt dışı ekonomiyle daha kararlı bir şekilde mücadele edilecektir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; uzun vadede kalıcı refah artışını belirleyen en önemli faktörlerden birisi kurumların kalitesidir. Hükûmetlerimiz döneminde gerçekleştirdiğimiz reformlarla Türkiye'nin kurumsal kapasitesini güçlendirdik.
Avrupa Birliğine üyelik süreci, mevzuat uyumu ve idari kapasitenin güçlendirilmesi adına yürütülen en önemli süreçlerden biridir. 2005 yılında başlayan AB'ye üyelik için katılım müzakereleri çerçevesinde bugüne kadar 14 fasıl açtık, 1 fasıl kapattık. Son on iki yılda AB'ye uyum amacıyla çıkartılan 2 binin üzerindeki mevzuat sayesinde Türkiye AB standartlarına önemli ölçüde yaklaşmıştır. Ekim 2014'te yayımlanan İlerleme Raporu'nda Türkiye'nin AB müktesebatı genel uyum düzeyine bakıldığında 26 fasılda uyum düzeyinin iyi olduğu vurgulanmaktadır. Müzakere sürecinde her ne kadar resmî olarak 14 fasıl açıp 1 fasıl kapatmışsak da gerçekte bu ifade 27-28 fasıl açıp 13-14 fasıl kapattığımızı göstermektedir. Son raporda 33 faslın 30'unda ilerleme sağlandığı kaydedilmiştir. Hükûmetimiz bu süreci kararlı bir şekilde uygulamaya devam edecektir.
2000'li yılların başında Merkez Bankasının bağımsızlığı ve üst kurulların kurulmasıyla başlayan ancak siyasi istikrarsızlık nedeniyle akim kalan reform sürecini hükûmetlerimiz, kamu mali yönetimi, sosyal güvenlik sistemi, yerel yönetimler ile reel ve finansal sektörü ilgilendiren önemli reformlarla sürdürmüştür. Yapılan reformlar sayesinde rekabet gücüne, yatırım ortamına ve kurumsal altyapıya ilişkin uluslararası göstergelerde önemli iyileşmeler sağlanmıştır.
Dünya Ekonomik Forumunun her yıl yaptığı Küresel Rekabet Gücü Endeksi'nde Türkiye 2005 yılında 117 ülke arasında 71'inci sıradayken 2014 yılında 144 ülke arasında 45'inci sıraya yükselmiştir. Böylece 26 basamak atlamıştır. Türkiye, Küresel Rekabet Gücü Endeksi'nde bir önceki yıla göre en önemli iyileşmeleri makroekonomik ortam, yükseköğretim ve hizmet içi eğitim ile teknolojik altyapı endekslerinde göstermiştir.
Diğer yandan, Uluslararası Yolsuzluk Algı Endeksi'ne göre Türkiye önemli bir mesafe katetmiştir. 2002 yılında 102 ülke arasında 65'inci sırada yer alan Türkiye, 2013 yılında 177 ülke arasında 53'üncü sıraya yükselmiştir. Böylece Türkiye yolsuzluk algısı en yüksek olan yüzde 36'lık ülke grubundan yolsuzluk algısının en düşük olduğu yüzde 30'luk ülke grubuna girmiştir.
MUSA ÇAM (İzmir) - Son, savcının kararını okumadık mı Sayın Bakanım?
ADNAN KESKİN (Denizli) - Nasıl bir değerlendirme bu?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Dünya Bankasının İş Yapma Kolaylığı Endeksi'ne göre 2006 yılında 175 ülke arasında 84'üncü sırada yer alan Türkiye, 2013 yılında 189 ülke arasında 69'uncu sıraya yükselmiştir. Türkiye'nin 2018 yılında İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde ilk 50 arasında yer almasını hedefliyoruz.
Gerçekleştirdiğimiz tüm bu reformlar ve elde ettiğimiz başarılarla yatırım ortamını iyileştirdik. Türkiye'ye gelen toplam uluslararası doğrudan yatırım tutarı 1980-2002 yılları arasında sadece 14,8 milyar dolar seviyesinde iken bu rakam son on-on iki yıl içerisinde 10 katına çıkarak 145,1 milyar dolara ulaşmıştır. Ülkemizde faaliyet gösteren yabancı sermayeli şirket sayısı 2002 yılında yaklaşık 5 bin iken bugün 40 bini aşmıştır.
Önümüzdeki dönemde de kurumsal kapasiteyi güçlendirmek ve yatırım ortamını daha da iyileştirmek için gerekli reformları gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda, AB süreci ve reform programı temel önceliklerimizdendir.
Hedefimiz, çağa ayak uyduran, geleceği okuyan, bilgi toplumuna dönüşmüş, her alanda AB standartlarını yakalamış, katma değer zincirinde yukarı çıkmış, teknoloji yoğun üretim yapan ve böylece küresel ölçekte rekabet gücü yüksek güçlü bir Türkiye'dir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; sürdürülebilir büyüme sadece niceliksel büyümeyi değil niteliksel gelişmeyi de içermektedir. Bu çerçevede büyümenin kapsayıcı olması, gelir dağılımında adaletin sağlanması ve refahın bölgeler arasında dengeli dağılması önceliklerimiz arasında yer almaktadır.
Gelir dağılımına ilişkin göstergeler, yaşanan hızlı büyüme sürecinin toplumun tüm kesimlerine olumlu yansıdığını, toplumsal refahın artarken toplumun farklı kesimlerine daha adil bir şekilde dağıldığını göstermektedir. 2002 yılında en zengin yüzde 10'luk kesimin ortalama geliri en yoksul yüzde 10'luk kesimin gelirinin 18,3 katı iken yoksul kesimin geliri daha fazla artarak 2013 yılında bu oran 11,9 katına gerilemiştir.
Gelir dağılımındaki adaletin en önemli ölçüsü olan Gini katsayısı 2002'deki 0,44 olan değerinden 2013 yılında 0,38'e gerilemiştir. Türkiye'deki bu iyileşmeye karşılık küresel kriz sonrasında birçok ülkede gelir dağılımı daha da bozulmuştur.
Hükûmetlerimiz döneminde sağlanan istihdam, eğitim ve sağlık alanında yapılan reformlar ile sosyal destek programları sayesinde yoksulluk azalmış ve vatandaşlarımızın yaşam standartları göreceli olarak iyileşmiştir. Nitekim İnsani Gelişim Endeksi'nde 2000 yılında 80'inci sırada yer alan Türkiye, 2013 yılında 69'uncu sıraya yükselmiştir. Yüksek insani gelişmiş ülkeler grubunda Çin ve Azerbaycan'dan sonra en hızlı gelişmeyi gösteren ülke Türkiye olmuştur.
Bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarını azaltmak amacıyla GAP, DAP, KOP ve DOKAP kapsamındaki 35 ilimize 2002-2014 döneminde 2014 fiyatlarıyla 93,2 milyar liralık kaynak aktarılmıştır. Bu projelerin kurumsal alt yapısını güçlendirmek amacıyla GAP Bölge Kalkınma İdaresine ilave olarak Konya'da KOP, Erzurum'da DAP, Giresun'da DOKAP bölge kalkınma idarelerini kurduk. Ayrıca yerel potansiyel ve dinamizmi harekete geçirmek üzere 26 kalkınma ajansını kurduk ve faaliyete geçirdik. GAP, DAP, KOP ve DOKAP için hazırladığımız eylem planlarıyla bölgesel kalkınmaya hız kazandırıyoruz.
Yaptığımız yatırımlarla GAP bölgesindeki istihdamı artırdık. Son altı yıllık dönemde bölgede 584 bin yeni istihdam sağladık. Böylece bölgedeki işsizlik oranını 2007 yılındaki yüzde 16,9 seviyesinden 2013 yılında yüzde 14,5'e düşürdük.
Önümüzdeki dönemde bölgesel kalkınmada, sosyal adaleti önceliklendiren, dengeli kalkınmayı ve rekabet edebilirliği güçlendiren yaklaşımlarımız devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; bu reform gündemimiz, kararlı ve istikrarlı siyasi irademiz ve iddialı hedeflerimiz Türkiye'yi çok geçmeden yüksek gelirli ülkeler grubuna taşıyacaktır. Sağlam makroekonomik temellerimiz sayesinde orta ve uzun vadede geleceğe umutla bakıyoruz. Türkiye, genç ve dinamik nüfusu, siyasi istikrarı ve gerçekleştirdiğimiz tüm bu reformlarla geleceğe emin adımlarla yürümeye devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; konuşmamın bu bölümünde, 2013 Yılı Kesin Hesap Kanun Tasarısı'na ilişkin büyüklükleri sizinle paylaşmak istiyorum.
Bu çerçevede 2013 yılında: Bütçe giderlerinin 408,2 milyar, bütçe gelirlerinin
389,7 milyar, bütçe açığının 18,5 milyar, faiz dışı fazlanın 31,4 milyar olarak gerçekleşmiş olduğunu görüyoruz.
Bu rakamların gayrisafi yurt içi hasılaya oranı: Bütçe giderleri yüzde 26,1, bütçe gelirleri yüzde 24,9, bütçe açığı yüzde 1,2 , faiz dışı fazla yüzde 2 düzeyindedir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; geçen yılki bütçe sunuş konuşmamda Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ile Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporu'nda yer alan tespit, öneri ve eleştirilere dair genel bir değerlendirme yapmıştım. Bu raporlarda bahsedilen haklı tespit ve eleştiriler için yoğun bir çalışma başlattığımızı, gerekli mevzuat ve uygulama değişiklikleri için hazırlıklar yürüttüğümüzü belirtmiştim. Bu bağlamda, yapmış olduğumuz temel çalışmalar hakkında size kısaca bilgi vermek istiyorum:
2012 yılı raporlarında yer alan ve bizim de katıldığımız eleştirilerden biri kamu idarelerine ait taşınmazların değerleme işlemlerinin tamamlanamaması ve muhasebe kayıtlarına yansıtılamaması idi. Bu eleştiri üzerine 2014 yılında ikincil mevzuatta değişiklik yaparak taşınmazların muhasebe kayıtlarında izlenmesine imkân sağladık.
Bakanlığımızca geliştirilen Bilişim Projesi sayesinde 2014 yılı ekim ayında tapuda Hazine adına tescilli taşınmazların tamamının envanter işlemini tamamladık. Bu anlamda 3 milyon taşınmazın 2,8 milyonunu muhasebe kayıtlarına girdik. Kalan taşınmaz kayıtlarını ise kasım ayı içerisinde gerçekleştireceğiz. Böylece en önemli Sayıştay eleştirilerden bir tanesini biz gidermiş oluyoruz.
Söz konusu ikincil mevzuat değişikliği ile genel yönetim içindeki diğer kamu idarelerine ait taşınmazların da envanter ve değer tespitinin yapılarak muhasebe kayıtlarına alınmasına imkân sağladık.
Muhasebe yönetmeliklerinde yapılacak değişiklik ile 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren tahsisli taşınmazların da muhasebe kayıtlarında izlenmesi mümkün olacaktır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; geçen yıl raporlarda yer alan diğer bir eleştiri genel bütçeli idarelerin bazı mali tabloları üretemedikleri hususuydu. Hatırlarsınız geçen yıl bütçe sunuş konuşmamda bu konunun Sayıştay ile Bakanlığımız arasında ilgili mevzuatın farklı yorumlanmasından kaynaklandığını ifade etmiştim. Bu soruna kalıcı bir çözüm bulmak için Sayıştay ile ortak bir çalışma grubu oluşturduğumuzu belirtmiştim.
Söz konusu grubun çalışmaları sonucunda genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin kurumsal hesap verebilirliğine katkı sağlayacak mevzuat ve bilişim alanındaki değişiklik ihtiyaçlarını tespit ettik. Bu kapsamda Bakanlığımızca hazırlanan genel yönetim muhasebe yönetmeliği ile merkezî yönetim muhasebe yönetmeliği taslaklarını görüş için Sayıştaya gönderdik. Her ne kadar bu geçiş için üç yıl bize verildi ise de, söz konusu yönetmelik değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren, yani neredeyse bir yıl sonra, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri mevzuatta öngörülen temel mali tabloların hepsini özel bütçeli idarelerde olduğu gibi Sayıştaya sunabilecektir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2013 yılı raporlarında yer verilen bir diğer konu uluslararası standartlar çerçevesinde mali istatistik tanımının yapılmadığı, bu istatistiklerin hazırlanma ve yayımlanmasına ilişkin esasların belirlenmediği idi. Bu alanda referans kabul edilen dokümanları ve uluslararası standartların uygulamalarını inceledik. Yaptığımız incelemeler neticesinde mali istatistik kavramının tanımlandığı, temel ilkelerin açıklandığı, hazırlanma ve yayımlanmasına ilişkin esasların belirlendiği yönetmelik taslağını hazırlayarak görüş için Sayıştaya gönderdik. Bu anlamda da tabii ki önemli bir eksikliği gidermiş olacağız.
Mevcut durumda uyguladığımız uluslararası standartları, tanım, temel ilkeler, konsolidasyon ile mali istatistik tablo açıklamaları gibi hususlarda uygulanacak esasları belirleyen bir yönetmeliğe dönüştürmüş olacağız. Tabii ki, eminim diğer hususlar da vardır ama Maliye Bakanlığı bütçesi görüşülürken veya geneli üzerinde yapılan görüşmelerde tabii ki diğer hususları da tartışırız. Ben burada sadece önemli sisteme ilişkin hususları bu konuşmamda değerlendirdim ama diğer spesifik hususları tabii ki konuşacağız.
Sayın Başkan, değerli üyeler; şimdi sizlerle 2014 yılının ilk dokuz aylık gerçekleşmeleri ile 2014 yıl sonu gerçekleşme tahminlerimizi paylaşmak istiyorum:
Yılın ilk dokuz aylık döneminde bütçe giderleri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 10,5 oranında artarak 325,4 milyar lira olmuştur. Buna göre bütçe giderleri 2014 yılı bütçesinde öngördüğümüz çerçevede gerçekleşmiş ve başlangıç ödeneğinin yüzde 74,6'sına ulaşılmıştır.
Bütçe gelirlerine bakacak olursak yılın ilk dokuz ayında merkezi yönetim bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 8,1 oranında artarak 313,5 milyar lira olmuştur. Bu oran 2014 yılının tamamı için öngördüğümüz yüzde 3,5'lik artışın 2 katından fazladır.
Vergi gelirleri 2014 yılının ilk dokuz ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7,7 oranında artarak 258,7 milyar liraya ulaşmıştır. Vergi gelirlerindeki artış oranı 2014 yılı için öngörülen yüzde 6,8'lik artış oranının üzerindedir.
Bu yılın ilk dokuz ayında bütçe 11,9 milyar lira açık, 26,3 milyar lira faiz dışı fazla vermiştir. Hatırlayacağınız üzere 2014 yılı bütçesini hazırlarken bütçe açığı hedefimizi 33,3 milyar lira, faiz dışı fazla hedefini ise 18,7 milyar lira olarak belirlemiştik. Buna göre bütçe açığındaki gerçekleşme oranı yüzde 35,9 olmuştur. Yani yılın ilk dokuz ayında bütçe açığı hedefimizin yaklaşık üçte 1'i civarında gerçekleşmiştir. Yılın ilk dokuz ayındaki faiz dışı fazla ise başlangıç hedefinin yüzde 40,5 üzerindedir. Bu sonuçlar 2014 yılında bütçe performansımızın başarılı olduğunun apaçık göstergeleridir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; yılın ilk dokuz ayındaki gerçekleşmeler ve yıl sonuna ilişkin temel varsayımlarımız ışığında 2014 yılında bütçe giderlerinin 448,4 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 424 milyar lira olacağını öngörüyoruz. Buna göre, bütçe açığının 24,4 milyar lira ile başlangıç bütçe açığı tahmininin yaklaşık 8,8 milyar lira altında, faiz dışı fazlanın ise 25,8 milyar lira ile başlangıç hedefinin 7,1 milyar lira üstünde olacağını öngörüyoruz.
Söz konusu bütçe büyüklüklerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranlarının ise şu şekilde olacağını öngörüyoruz: Bütçe giderleri yüzde 25,4, bütçe gelirleri yüzde 24, bütçe açığı yüzde 1,4, faiz dışı fazla yüzde 1,5.
Bu rakamlar bütçe açığı ve faiz dışı fazla hedeflerinde gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak sırasıyla 0,5 ve 0,4 puanlık iyileşmeye tekabül etmektedir. Bu iyileşmede bütçe giderlerini kontrol altında tutmamız ve bütçe gelirlerinde hedefin üstünde bir performansın gerçekleşmesi etkili olmuştur.
Sayın Başkan, değerli üyeler; hatırlayacağınız üzere 2014 yılı bütçesini size sunarken bu bütçenin bir seçim bütçesi olmayacağını ifade etmiştim. 2014 yılı ilk dokuz aylık bütçe gerçekleşmeleri ile yılın tamamı için öngördüğümüz harcama tahminleri bu sözlerimin en somut kanıtıdır. 2014 yılının tamamında bütçe giderlerinin 2014 yılı başlangıç bütçesinde öngördüğümüz rakamın sadece yüzde 2,8 üzerinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz.
Yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri olmak üzere 2014 yılında iki seçimi gerçekleştirmemize ve önümüzdeki yıl bir genel seçim olmasına rağmen bütçe giderleri önemli ölçüde kontrol altında kalmıştır. Bu da mali disipline verdiğimiz önemin en büyük kanıtıdır.
Bütçe gelirlerinde tahminin üzerinde seyreden başarılı bir performans sayesinde bu yıl kamu maliyesinde hedefin üzerinde bir performans yakalayacağımızı öngörüyoruz.
2014 yılı sonunda bütçe gelirlerinin bütçe tahminimizin 20,8 milyar lira üzerinde gerçekleşerek 424 milyar liraya ulaşacağını tahmin ediyoruz.
2014 yılı sonunda vergi gelirlerinin 351,6 milyar, vergi dışı gelirlerin ise 72,4 milyar lira olarak gerçekleşeceğini öngörüyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2014 yılında merkezî yönetim bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 1,9 yerine yüzde 1,4 oranında, genel devlet açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının ise yüzde 1,1 yerine yüzde 0,8 oranında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Bu oranlar ile Türkiye uluslararası arenada imrenilecek bir konumda olacaktır. İki küçük Avrupa Birliği üyesi yani Estonya ve Lüksemburg'u saymazsak, Türkiye -Almanya'dan sonra- Avrupa'da en iyi bütçe açığı oranına sahip 2'nci ülkedir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; konuşmamın bu bölümünde sizlere 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı hakkında bilgi vermek istiyorum. 2015 yılı bütçesi, 62'nci Hükûmetimizin ilk, AK PARTİ hükûmetlerinin ise 13'üncü bütçesidir.
2015 yılında hepimizin malumu olduğu üzere ülkemizde genel seçimler gerçekleşecek. Ancak biz tıpkı 2014 yılında olduğu gibi 2015 yılında da sıkı maliye politikası uygulamalarına devam edeceğiz.
2015 yılı bütçemizi 2015-2017 Orta Vadeli Programı ve Orta Vadeli Mali Plan'da yer alan temel ilke ve esaslar üzerine inşa ettik. Bu kapsamda temel amacımız enflasyonla mücadeleye kararlılıkla devam etmek ve cari işlemler açığını tedricen düşürerek büyümeyi artırmaktır.
Bu çerçevede maliye politikamızın önceliklerini şöyle sıralayabiliriz:
Kaynak kullanımında etkinliği artırmak ve hesap verebilirliği güçlendirmek.
Kamu mali sisteminin ihtiyaç duyduğu gelirleri sağlıklı ve sürekli kaynaklardan elde etmek.
Haksız rekabetin önlenmesi, kaynak dağılımında etkinliğin sağlanması, ekonomide rekabet gücünün ve kamu gelirlerinin artırılması amacıyla kayıt dışılıkla mücadeleye kararlılıkla devam etmek.
Kamu yatırımlarının, büyümeye, özel kesim yatırımlarını desteklemeye, bölgelerin gelişme potansiyellerini harekete geçirmeye, istihdamı ve ülke refahını artırmaya katkısını azami seviyeye çıkarmak.
Tarımsal destekleme amacıyla yapılan transferleri etkinlik, verimlilik ve katma değerin artırılması hedefi çerçevesinde gözden geçirmek.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2015 yılı merkezî yönetim bütçesini hazırlarken Orta Vadeli Program'da kamuoyuna açıkladığımız makroekonomik verileri baz aldık. Buna göre gayrisafi yurt içi hasıla 1 trilyon 945 milyar lira, büyüme oranı yüzde 4, TÜFE -yıl sonu- yüzde 6,3, deflatör yüzde 6, ithalat 258 milyar dolar, ihracat 173 milyar dolar olarak tahmin edilmektedir.
2015 yılı bütçesinde öngördüğümüz temel büyükler ise şöyledir: Bütçe giderleri 472,9 milyar lira, faiz hariç giderleri 418,9 milyar lira, bütçe gelirleri 452 milyar lira, vergi gelirleri 389,5 milyar lira, bütçe açığı 21 milyar lira, faiz dışı fazla 33 milyar lira.
Öncelikle şunu belirtmek isterim: 2015 yılı bütçesi, bir seçim bütçesi olmayacak. Önümüzdeki yıl gerçekleşecek genel seçimlere rağmen biz 2015 yılında bütçe giderlerini 2014 yılı sonu tahminine göre sadece yüzde 5,5 oranında artırmayı hedefliyoruz. Bu sayede 2014 yılında millî gelire oran olarak yüzde 1,4 oranında gerçekleşmesini öngördüğümüz merkezî yönetim bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2015 yılında yüzde 1,1'e düşürmeyi hedefliyoruz.
472 milyar 943 milyon lira olarak belirlenen 2015 yılı bütçe giderlerinin ekonomik sınıflandırmaya göre dağılımı ise şöyledir: Personel giderleri 119,2 milyar lira, sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri 20,3 milyar lira, mal ve hizmet alım giderleri 41,2 milyar lira, cari transferler 176,4 milyar lira, sermaye giderleri 41 milyar lira, sermaye transferleri 6,8 milyar lira, borç verme 10,5 milyar lira, yedek ödenekler 3,6 milyar lira, faiz giderleri 54 milyar lira.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2015 yılında merkezî yönetim bütçe gelirlerinin yüzde 6,6 oranında artarak 452 milyar liraya ulaşacağını tahmin ediyoruz. Bu artış oranı yüzde 10,2 olarak öngördüğümüz nominal gayrisafi yurt içi hasıla büyümesinin altındadır. Bu da 2014 yılında yüksek tutarlarda gerçekleşeceğini tahmin ettiğimiz vergi dışı gelirlerin baz etkisinden kaynaklanmaktadır. Zira vergi gelirlerinin 2015 yılında 2014 yılı sonu gerçekleşme tahminine göre yüzde 10,8 oranında artarak 389,5 milyar liraya ulaşacağını tahmin ediyoruz. Bu oran da nominal gayrisafi yurt içi hasıladaki artışın biraz üzerinde ama genel anlamda paralellik arz etmektedir.
Görüldüğü üzere 2015 merkezî yönetim bütçe gelir tahminlerimiz her yıl olduğu gibi bu yıl da gerçekçi ve tutarlıdır.
2015 yılı merkezî yönetim bütçe vergi gelirlerinin alt kalemleri ise şu şekildedir: Gelir vergisi 82,3 milyar lira, kurumlar vergisi 36,1 milyar lira, ÖTV 94 milyar lira, dâhilde alınan KDV 44,2 milyar lira, ithalde alınan KDV 75,1 milyar lira.
2015 yılında sürdürmeye devam edeceğimiz mali disiplinle hem bütçe performansında hem de borç dinamiklerinde iyileşme sağlamayı hedefliyoruz. Bu politikalar sayesinde genel devlet açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2014 yılı için öngördüğümüz yüzde 0,8'den 2015 yılında yüzde 0,5'e indirmeyi, 2017 yılında ise yüzde 0,1 ile genel devlet fazlası vermeyi hedefliyoruz. Genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 2014 yılında yüzde 33,1 seviyesinden 2015 yılında yüzde 31,8'e, 2017 yılında ise yüzde 28,5'e düşürmeyi hedefliyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; konuşmamın bu bölümünde sizlere 2015 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin bazı özelliklerinden bahsetmek istiyorum.
Bütçede temel önceliğimiz yine eğitim olacaktır. 2015 yılında, eğitim, öncelikli alanlarımızın başında olmaya devam ediyor. Eğitime ayrılan payı iktidarımız döneminde her yıl kademeli bir şekilde artırdık. Bu yıl da eğitime ayırdığımız kaynağı 2014 yılı bütçesine göre yüzde 11,5 oranında artırarak 87,5 milyar liraya çıkartacağız. Böylece eğitime ayırdığımız kaynağın tüm bütçe giderlerine oranı 2002'ye göre 2 katına çıkarak yüzde 18,5'e ulaşacaktır. Başka bir ifadeyle, vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 22,5'ini eğitime harcayacağız.
Bu yıl başlattığımız yeni bir düzenleme ile özel okullarda öğrenim görecek öğrencilerimize yönelik eğitim ve öğretim desteğini hayata geçiriyoruz. Böylece, devlet okullarında sınıf mevcudunu azaltmayı, özel okulların eğitimdeki payını artırmayı ve eğitimin kalitesini iyileştirmeyi hedefliyoruz. Bu kapsamda özel okullarda eğitim ve öğretime devam edecek öğrencilerimize 2.500-3.500 Türk lirası arasında değişen tutarlarda destek sağlıyoruz. Bu amaçla 2015 yılı için bütçesine 625 milyon liralık ödenek tahsis ettik.
Nitelikli iş gücü açığını azaltmak ve ara eleman ihtiyacını karşılamak amacıyla organize sanayi bölgelerinde açılan özel mesleki ve teknik eğitim okullarına öğrenci başına 4.500 ila 5.500 TL arasında destek veriyoruz. 2015 yılı bütçesinde Millî Eğitim Bakanlığına yüzde 11,3'lük artışla 62 milyar lira ödenek tahsis ettik. Öte yandan eğitimde kaliteyi artırmak için uygulamaya koyduğumuz FATİH Projesi'ne bu yıl 1,4 milyar lira kaynak ayırdık.
2015 yılında ilköğretim ve ortaöğretim programlarına devam eden yaklaşık 320 bin öğrenciye burs sağlıyoruz. 2002 yılında ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine verilen 12,6 lira burs tutarını yaklaşık 12 katına çıkararak 2014 yılında 146 liraya yükselttik.
İlkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin barınma ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik yardımlarımızın yanı sıra ücretsiz kitap dağıtımı ve taşımalı eğitime de devam ediyoruz. 2015 yılı bütçesinde bu faaliyetlerimiz için toplam 3,5 milyar lira kaynak tahsis ediyoruz.
Yılda 2 defa yapılan temel öğretimden ortaöğretime geçiş sınavlarına giren 8'inci sınıf öğrencilerimizin bütün sınav giderlerini karşılıyoruz. Bu amaçla 2015 yılı bütçesinde 65 milyon liralık bir ödenek ayırdık.
İlkokul öğrencilerimize süt içme alışkanlığını kazandırmak ve çocuklarımızın sağlıklı gelişimlerini sağlamak amacıyla Okul Sütü Programı'nı desteklemeye devam ediyoruz. 2014 yılında 5,6 milyon öğrencimize yaklaşık 270 milyon kutu süt dağıttık. 2015 yılında Okul Sütü Programı için bütçede 182 milyon lira ödenek öngördük.
Üniversitelerin bütçesini 2015 yılında 18,5 milyar liraya çıkartıyoruz. Böylece üniversitelerin bütçesi 2002 yılında yükseköğretime aktarılan kaynağın 7 katından fazlasına ulaşmış olacaktır.
2015 yılı bütçesinde yaklaşık 1,4 milyon üniversite öğrencisinin burs ve öğrenim kredisi için 4,8 milyar lira kaynak ayırıyoruz. 2002 yılında yükseköğretim öğrencilerine verilen aylık 45 lira burs ve kredi tutarını yaklaşık 7 katına çıkararak 2014 yılında aylık 300 lira yaptık. 2015 yılı burs tutarları ise bu yılın sonuna kadar açıklanacaktır.
Bunların yanı sıra devlet yurtlarında kalan üniversite öğrencilerine beslenme yardımı amacıyla 2015 yılında 625 milyon lira kaynak ayırıyoruz. Bu öğrenciler için 2002 yılında 11 TL olan beslenme yardımı 2014 yılında yaklaşık 20 katına çıkarılarak 220 lira olmuştur.
Sayın Başkan, değerli üyeler; daha kaliteli hizmet için sağlığa daha fazla kaynak ayırıyoruz. Vatandaşlarımızın yaşam kalitesini ve ekonomimizin rekabet gücünü artırmak için sağlık yatırımlarına büyük önem verdik, vermeye de devam edeceğiz. Sağlık alanındaki harcamalarımızı tıpkı eğitim alanında olduğu gibi yıldan yıla artırıyoruz.
Bu yıl da kamu sağlık harcamaları eğitimden sonra bütçede en büyük 2'nci harcama kalemi olmaya devam etmektedir. 2015 yılında sağlık için ayrılan kaynak sosyal güvenlik sistemi üzerinden verilen kaynak dâhil olmak üzere 80,9 milyar liradır.
Hükûmetlerimiz döneminde vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine erişimiyle bu hizmetlerin kapsam ve kalitesini artırdık. Aile hekimliği uygulaması, genel sağlık sigortası gibi ilklere imza attık. 2015 yılında aile hekimliği uygulaması için bütçede 4,8 milyar lira kaynak ayırdık.
Sağlıkta gerçekleştirdiğimiz reformlar ve sağlık hizmetlerine ayırdığımız kaynak sayesinde sağlık göstergelerinde önemli iyileşmeler elde ettik. 2002 yılında yetmiş iki yıl olan doğumda beklenen yaşam süresi 2013 yılında yetmiş yedi yıla çıkmıştır. Bebek ölüm oranı da yıllar itibarıyla düşüş göstererek binde 31,5'ten binde 7,8'e, anne ölüm oranı ise on binde 6,4'ten on binde 1,6'ya inmiştir.
Önümüzdeki dönemde sağlık hizmetlerinde kaliteyi daha da artırarak maliyet/etkinlik oranını azaltmak, değişen nüfus dinamiklerine yönelik hizmet sunmak amacıyla tabii ki yeni projeleri hayata geçireceğiz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; yatırımlara daha fazla kaynak ayırıyoruz. Kamu yatırımlarını büyümeyi artırma, özel kesim yatırımlarını destekleme, istihdamı ve ülke refahını artırma amacıyla etkili bir araç olarak kullanmaya devam edeceğiz.
2015 yılında yatırım ödeneklerini bir önceki yılın başlangıç ödeneğine göre yüzde 9,3 oranında artırarak 48,4 milyar liraya çıkartıyoruz. Bu 2014 yılı gerçekleşme tahminine göre bir miktar düşüşü ifade etmektedir. Ancak, önceki yıllarda olduğu gibi 2015 yılında da muhtemelen gelir performansına bağlı olarak yatırımlara daha fazla kaynak aktarılacaktır.
2015 yılında yatırım ödeneklerini 2002'ye oranla 6 katına çıkartmış oluyoruz. Böylece 2002 yılında yüzde 6,6 olan yatırım harcamalarının bütçe içindeki payı 2015 yılında yüzde 10,2'ye çıkmış olacaktır. Öte yandan, 2014 yılında kamulaştırma hariç toplam kamu sabit sermaye yatırımları 75,6 milyar lira iken 2015 yılında bu tutarı yüzde 17'lik artışla 88,5 milyar liraya yükselteceğiz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; iktidarımız döneminde kamu görevlilerimizi ve emeklilerimizi gözeterek onların yaşam standartlarını yükseltmeye çalıştık. 2002-2014 döneminde ücret ve maaşlar enflasyonun oldukça üzerinde artmıştır.
Nitekim aile yardımı ödeneği dâhil en düşük memur maaşı 2002 Aralık ayında 392 lira iken bu rakam 2014 Ekim ayında 2.025 liraya çıkmış ve artış oranı yüzde 416,8 olmuştur. Net asgari ücret 2002 Aralık ayında 184 lira iken bu rakam 2014 Ekim ayında 891 liraya çıkmış ve artış yüzde 383,6 olmuştur. En düşük SSK emekli aylığı 2002 Aralık ayında 257 lira iken bu rakam 2014 Ekim ayında 1.047 liraya çıkmış ve artış yüzde 307,4 olmuştur. Bu dönemde enflasyon ise yüzde 177 olarak gerçekleşmiştir.
Bu maaş tutarları ve artış oranlarıyla bu dönemde gerçekleşen enflasyona bakıldığında emekli ve dar gelirli vatandaşlarımızın harcanabilir gelirinde önemli bir artış olduğu görülecektir. En düşük memur maaşı ve net asgari ücret ile satın alınabilen temel tüm ürün miktarları 2002-2014 kıyaslaması bunu açıkça göstermektedir. Bu tabloları zaten veriyoruz, tabloların detaylarına müsaade ederseniz girmeyeyim, sadece bir örnek vereyim: Aralık 2002'de en düşük devlet memuru aylığıyla çalışan bir kişi evine 386 kilo ekmek, 45 kilo et ve 304 kilo süt alabiliyorken şimdi 621 kilo ekmek, 67 kilo et ve 746 litre süt alabilmektedir.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Kaç paradan alıyor bu eti?
MUSA ÇAM (İzmir) - Kendi döneminizi niye mukayese etmiyorsunuz Sayın Bakan, hep 2002?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - 2013 yılında yapılan toplu sözleşme görüşmeleri sonrasında kamu görevlilerinin geneline ve hizmet kollarına yönelik malî ve sosyal haklara ilişkin 2014-2015 yıllarını kapsayan ikinci dönem toplu sözleşme imzalanmıştır. Bu sözleşme uyarınca çalışanlarımızın maaş ve ücretlerinde 2015 yılı Ocak ve Temmuz aylarında yüzde 3 artış yapılacaktır. Bunun yanı sıra 2015 yılının birinci yarısında gerçekleşen TÜFE oranının yüzde 3'ü aşması hâlinde aradaki fark 2015 yılı Temmuz ayından geçerli olmak üzere ayrıca ücretlere yansıtılacaktır. 2015 yılı bütçesi sosyal yönü güçlü bir bütçedir.
Sayın Başkan, değerli üyeler; iktidara geldiğimiz günden bu yana sosyal yardımlar alanında reform olarak nitelendirebileceğimiz birçok yeni uygulamayı hayata geçirdik, sosyal yardım programlarını çeşitlendirdik. 2015 yılında sosyal harcamalar için ayırdığımız kaynak miktarını 32,9 milyar liraya çıkardık.
Sosyal yardımlar alanında yapılan çalışmalara 2015 yılı bütçesinden ayrılan birçok kalem var. Ben bunların detaylarına müsaade ederseniz girmeyeyim. Sadece engelli vatandaşlarımızın hayat kalitesini artırmak için uygulamaya koyduğumuz engelli evde bakımı için 4,5 milyar lira, geliri asgari ücretin üçte 1'inden az olan 65 yaş üstü yaşlılarımıza, bakıma ihtiyacı olan engelli vatandaşlarımıza ve engelli vatandaşlarımızın yakınlarına bağladığımız aylıklar için 3,9 milyar lira ayırdık.
Sayın Başkan, değerli üyeler; sosyal güvenlik sistemini 2015 yılında da desteklemeye devam edeceğiz. 2015 yılı bütçemizde cari transferler altında yer alan sosyal
güvenlik kurumlarına yapılacak transferleri 80,6 milyar liraya çıkarıyoruz.
Öte yandan, sosyoekonomik gelişmişlik endeksi dikkate alınarak belirlenen elli iki ilimizdeki 10 ve üzerinde sigortalı çalıştıran işyerlerine uygulanmakta olan 5 puanlık teşvike ilave olarak geçen sene 6 puan işveren prim teşviki de getirilmişti. Söz konusu prim teşviki uygulamaları için bu yıl bütçede toplam 9,4 milyar liralık ödenek öngördük. Sosyal Güvenlik Kurumuna 2015 yılında açık finansmanı için yapılacak transfer tutarını 18,1 milyar lira olarak öngördük.
Sayın Başkan, değerli üyeler; tasarrufları teşvik etmeye devam edeceğiz. Sürdürülebilir büyüme oranını yükseltmek için yurt içi tasarruflarını artırmak zorundayız. Bu amaçla bireysel emeklilikte teşvik sistemini değiştirip 1 Ocak 2013 itibarıyla Doğrudan Devlet Katkısı Sistemine geçtik. Yeni sistemle katılımcı sayısı 2014 Ekim itibarıyla 4,9 milyon kişiye, fon büyüklüğü ise 33,7 milyar liraya ulaşmıştır. Bugüne kadar bireysel emeklilik sistemine devlet katkısı olarak -yani 2013 başından bu yana- toplam 2,6 milyar liralık bir ödeme gerçekleştirdik. 2015 yılı Merkezî Yönetim Bütçesinde söz konusu sistem için 2,4 milyar lira ödenek ayırdık.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2015 yılı bütçesiyle tarımı desteklemeye devam edeceğiz. Tarım sektörümüz, ülke ekonomisi açısından lokomotif sektörlerden birisidir. Hükûmet olarak, tarım sektörünü kalkınmaya destek olacak, hayat standardını yükseltecek, kaynakların etkin ve verimli kullanılmasına olanak sağlayacak, ülke ekonomisine daha fazla katma değer verecek bir sektör hâline getirmeyi hedefliyoruz.
Bu amaçlara ulaşmak için 2015 yılı bütçemizde tarımsal desteklemeler için 2,6 milyar lirası alan bazlı tarımsal destekleme hizmetleri; 3,1 milyar lirası fark ödemesi destekleme hizmetleri; 3 milyar lirası hayvancılık destekleme hizmetleri; 1,3 milyar lirası diğer tarımsal destekleme hizmetleri ödemeleri olmak üzere toplam 10 milyar lira kaynak ayırdık. Tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları ve tarımsal KİT'lerin finansmanı da dâhil tarıma toplamda 13,1 milyar liralık kaynak ayırdık.
Bu yıl tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini engelleyen önemli bir düzenlemeye imza attık. Tarım arazilerinin toplulaştırılması ile tarımda ölçek ekonomisine geçişi teşvik ederek verimliliği artırmayı hedefliyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2015 bütçesiyle AR-GE faaliyetlerini teşvik etmeye devam edeceğiz. Ekonomik büyümeyi etkileyen birçok faktör bulunmakla beraber çağımızda teknolojik yeniliklerin ve inovasyonun bu faktörlerin içerisinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Rekabet avantajı ve verimlilik artışı sağlama, yurt dışı sermayeyi çekme, katma değeri yüksek ürünleri üretme gibi ülke ekonomisi açısından birçok avantajı olan AR-GE harcamaları için 2015 yılı bütçesinde araştırma projelerine yaklaşık 2,8 milyar lira ödenek öngörülmüştür. TÜBİTAK'ın 2014 yılından 2015 yılına devredeceğini öngördüğümüz yaklaşık 400 milyon lira dikkate alındığında 2015 yılında AR-GE harcama kapasitesi 3,2 milyar lira olacaktır.
Yerel yönetimlere 2015 bütçesiyle daha fazla kaynak aktaracağız. Hükûmetlerimiz döneminde, kamu hizmetlerinin sunumunda yerel yönetimlere daha çok görev ve sorumluluk vererek merkezden yürütülen birçok hizmetin yerelden daha etkin ve verimli sunulmasını sağladık. Bu amaçla yerel yönetimlere bütçeden ayrılan kaynak miktarı da artırılmıştır. 2015 yılı bütçesinde mahallî idarelerin gelir payı 44,7 milyar lira olarak öngörülmüştür. Bu, bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 15'lik bir artışı ifade etmektedir.
Öte yandan, sokak aydınlatma, köy hizmetleri personeli maaş ve diğer ödemeleri, KÖYDES, SUKAP, belediyelere verilen denkleştirme ile belediye katı atık ve atık su arıtma tesisleri desteği için yaklaşık 3,5 milyar lira ödenek öngörülmüştür. Böylece merkezî yönetim bütçesinden yerel yönetimlere ayırdığımız kaynak tutarı 48,2 milyar lira olacaktır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2015 yılı bütçesi mali disiplini temel alan, ekonomik büyüme ve kalkınmayı hedefleyen, cari açığı azaltmaya yönelik tedbirleri içeren bir bütçedir. 2015 yılı bütçemiz şeffaf ve gerçekçi bir bütçedir. Bununla birlikte bütçemizi daha şeffaf ve halkımız tarafından daha iyi anlaşılabilen bir yapıya kavuşturmayı hedefliyoruz. Bu amaçla 10'uncu Kalkınma Planı'nda yer verdiğimiz Kamu Harcamalarının Rasyonelleştirilmesi Programı kapsamında Bakanlığımızca kamu hizmetlerini program yapısıyla ele alan bütçe yapısına geçiş için çalışmalar sürdürülmektedir. Bu yeni bütçe yapısıyla bütçemizin kamu hizmet programlarını gösterecek şekilde yeniden tasarlanmasını ve Hükûmetimizin öncelikleri ile bu önceliklere ayrılan kaynakların halkımız tarafından daha anlaşılır kılınmasını amaçlıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, bütçeyle ilgili genel sunumunuz devam ediyor, arkadaşlar da dinliyor. Özellikle bundan sonraki bölümü, Maliye Bakanlığının, Bakanlığınız bütçesinde de ayrıca gelir politikaları değerlendirileceği için daha özetleyebilirseniz memnun oluruz. Bir buçuk saat oldu, bekliyoruz.
Buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli üyeler; ben Değerli Başkanın önerisini dikkate alayım müsaadenizle.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Başkanım, takip ediyoruz.
BAŞKAN - Ediyoruz elbette.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Takdir Komisyonun yani benden kısaltmamı istiyorsanız, kısaltacağım. İlk defa bir süre sınırıyla karşı karşıya kalıyoruz yani daha önce hiç böyle bir şey yaşandı mı bilmiyorum.
BAŞKAN - Yok yok, Sayın Bakanım buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) - Dinliyoruz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Muhalefetin sesini kıstınız, iktidarın sesini de kısıyorsunuz..
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Sayın Başkan, değerli üyeler; gelir politikalarımızı, ekonomik gelişmeleri dikkate alarak, 2023 hedefleri çerçevesinde, sürdürülebilir büyümeyi destekleme, istihdam artışını gerçekleştirme, mali kazanımları devam ettirme, yurt içi tasarruf oranlarını artırma ve cari açığı azaltma hedefleri kapsamında, sosyal amaçlarla uyumlu olarak yürüteceğiz.
Bu çerçevede 2015 yılında gelir politikalarımızın yürütülmesi sırasında dikkate alacağımız temel amaçlar şunlardır:
Vergi mevzuatını modern ve adil bir yapıya kavuşturma.
Kayıt dışı ekonomi ile mücadele.
İstihdamı artırma, yatırım ve rekabet ortamını iyileştirme.
Araştırma ve geliştirme faaliyetlerini destekleme.
Yurt içi tasarruf oranlarını artırma.
Bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarını azaltma.
Sosyal ve çevresel gelişimi destekleme.
Konuşmamın bundan sonraki kısmında bu amaçlarımız çerçevesinde gelir politikalarımız ve uygulamalarımız hakkında çok kısa bir şekilde bilgi vermeye çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli üyeler; Hükûmetlerimiz döneminde vergi mevzuatının daha adil, daha basit ve anlaşılabilir bir yapıya sahip olması için ve vergi tabanının genişletilmesi için bazı çalışmalar yaptık. Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı'nı yüce Meclisimize sunduk. Bu tasarının şu anda alt komisyonda görüşülmeye başlanması bizi oldukça sevindirmiştir. Onun için de değerli Komisyonumuza teşekkür ediyorum. Daha önce bunun sunuşunu yaptığım için, bu tasarıya ilişkin detaylara girmeyeyim.
Vergi Usul Kanunu Tasarısı taslağı üzerinde çalışıyoruz. Mevcut Vergi Usul Kanunu'muz 1961 yılında yürürlüğe girmiş ve yıllar içerisinde farklı ihtiyaçlara göre düzenlemeler yapılmıştır. Vergi Usul Kanunu'nun uluslararası standartları esas alan ve modern vergi ilkelerine uygun bir yapıda olması için kanunu kapsamlı ve bütüncül bir anlayışla gözden geçiriyoruz, yazım çalışmalarımız devam ediyor..
Vergi Usul Kanunu'nun yazım çalışmalarında, basitlik ve sadeliği, vergiye uyum maliyetinin azaltılmasını, mükellef haklarının gözetilmesini, uyuşmazlıkların kısa ve hızlı bir şekilde çözülmesini, vergi cezalarının vergiye gönüllü uyumu sağlayacak şekilde caydırıcı bir yapıya kavuşturulmasını esas alacağız.
Vergi Usul Kanunu çalışmalarımıza ilave olarak Damga Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu'nu gözden geçiriyoruz, detaylara girmeyeceğim.
Katma Değer Vergisi mevzuatını önemli ölçüde gözden geçirdik. Vergi mevzuatımızın sadeleştirilmesi ve mükellef uyumunun artırılması amacıyla, bugüne kadar 123'e ulaşmış olan uygulamayı hayata geçirdik, sosyal yardım programlarını çeşitlendirdik. 2015 yılında sosyal harcamalar için ayırdığımız kaynak miktarını 32,9 milyar liraya çıkardık.
Sosyal yardımlar alanında yapılan çalışmalara 2015 yılı bütçesinden ayrılan birçok kalem var. Ben bunların detaylarına müsaade ederseniz girmeyeyim. Sadece engelli vatandaşlarımızın hayat kalitesini artırmak için uygulamaya koyduğumuz engelli evde bakımı için 4,5 milyar lira, geliri asgari ücretin üçte 1'inden az olan 65 yaş üstü yaşlılarımıza, bakıma ihtiyacı olan engelli vatandaşlarımıza ve engelli vatandaşlarımızın yakınlarına bağladığımız aylıklar için 3,9 milyar lira ayırdık.
Sayın Başkan, değerli üyeler; sosyal güvenlik sistemini 2015 yılında da desteklemeye devam edeceğiz. 2015 yılı bütçemizde cari transferler altında yer alan sosyal
güvenlik kurumlarına yapılacak transferleri 80,6 milyar liraya çıkarıyoruz.
Öte yandan, sosyoekonomik gelişmişlik endeksi dikkate alınarak belirlenen elli iki ilimizdeki 10 ve üzerinde sigortalı çalıştıran işyerlerine uygulanmakta olan 5 puanlık teşvike ilave olarak geçen sene 6 puan işveren prim teşviki de getirilmişti. Söz konusu prim teşviki uygulamaları için bu yıl bütçede toplam 9,4 milyar liralık ödenek öngördük. Sosyal Güvenlik Kurumuna 2015 yılında açık finansmanı için yapılacak transfer tutarını 18,1 milyar lira olarak öngördük.
Sayın Başkan, değerli üyeler; tasarrufları teşvik etmeye devam edeceğiz. Sürdürülebilir büyüme oranını yükseltmek için yurt içi tasarruflarını artırmak zorundayız. Bu amaçla bireysel emeklilikte teşvik sistemini değiştirip 1 Ocak 2013 itibarıyla Doğrudan Devlet Katkısı Sistemine geçtik. Yeni sistemle katılımcı sayısı 2014 Ekim itibarıyla 4,9 milyon kişiye, fon büyüklüğü ise 33,7 milyar liraya ulaşmıştır. Bugüne kadar bireysel emeklilik sistemine devlet katkısı olarak -yani 2013 başından bu yana- toplam 2,6 milyar liralık bir ödeme gerçekleştirdik. 2015 yılı Merkezî Yönetim Bütçesinde söz konusu sistem için 2,4 milyar lira ödenek ayırdık.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2015 yılı bütçesiyle tarımı desteklemeye devam edeceğiz. Tarım sektörümüz, ülke ekonomisi açısından lokomotif sektörlerden birisidir. Hükûmet olarak, tarım sektörünü kalkınmaya destek olacak, hayat standardını yükseltecek, kaynakların etkin ve verimli kullanılmasına olanak sağlayacak, ülke ekonomisine daha fazla katma değer verecek bir sektör hâline getirmeyi hedefliyoruz.
Bu amaçlara ulaşmak için 2015 yılı bütçemizde tarımsal desteklemeler için 2,6 milyar lirası alan bazlı tarımsal destekleme hizmetleri; 3,1 milyar lirası fark ödemesi destekleme hizmetleri; 3 milyar lirası hayvancılık destekleme hizmetleri; 1,3 milyar lirası diğer tarımsal destekleme hizmetleri ödemeleri olmak üzere toplam 10 milyar lira kaynak ayırdık. Tarımsal kredi sübvansiyonu, müdahale alımları ve tarımsal KİT'lerin finansmanı da dâhil tarıma toplamda 13,1 milyar liralık kaynak ayırdık.
Bu yıl tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini engelleyen önemli bir düzenlemeye imza attık. Tarım arazilerinin toplulaştırılması ile tarımda ölçek ekonomisine geçişi teşvik ederek verimliliği artırmayı hedefliyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2015 bütçesiyle AR-GE faaliyetlerini teşvik etmeye devam edeceğiz. Ekonomik büyümeyi etkileyen birçok faktör bulunmakla beraber çağımızda teknolojik yeniliklerin ve inovasyonun bu faktörlerin içerisinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Rekabet avantajı ve verimlilik artışı sağlama, yurt dışı sermayeyi çekme, katma değeri yüksek ürünleri üretme gibi ülke ekonomisi açısından birçok avantajı olan AR-GE harcamaları için 2015 yılı bütçesinde araştırma projelerine yaklaşık 2,8 milyar lira ödenek öngörülmüştür. TÜBİTAK'ın 2014 yılından 2015 yılına devredeceğini öngördüğümüz yaklaşık 400 milyon lira dikkate alındığında 2015 yılında AR-GE harcama kapasitesi 3,2 milyar lira olacaktır.
Yerel yönetimlere 2015 bütçesiyle daha fazla kaynak aktaracağız. Hükûmetlerimiz döneminde, kamu hizmetlerinin sunumunda yerel yönetimlere daha çok görev ve sorumluluk vererek merkezden yürütülen birçok hizmetin yerelden daha etkin ve verimli sunulmasını sağladık. Bu amaçla yerel yönetimlere bütçeden ayrılan kaynak miktarı da artırılmıştır. 2015 yılı bütçesinde mahallî idarelerin gelir payı 44,7 milyar lira olarak öngörülmüştür. Bu, bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 15'lik bir artışı ifade etmektedir.
Öte yandan, sokak aydınlatma, köy hizmetleri personeli maaş ve diğer ödemeleri, KÖYDES, SUKAP, belediyelere verilen denkleştirme ile belediye katı atık ve atık su arıtma tesisleri desteği için yaklaşık 3,5 milyar lira ödenek öngörülmüştür. Böylece merkezî yönetim bütçesinden yerel yönetimlere ayırdığımız kaynak tutarı 48,2 milyar lira olacaktır.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2015 yılı bütçesi mali disiplini temel alan, ekonomik büyüme ve kalkınmayı hedefleyen, cari açığı azaltmaya yönelik tedbirleri içeren bir bütçedir. 2015 yılı bütçemiz şeffaf ve gerçekçi bir bütçedir. Bununla birlikte bütçemizi daha şeffaf ve halkımız tarafından daha iyi anlaşılabilen bir yapıya kavuşturmayı hedefliyoruz. Bu amaçla 10'uncu Kalkınma Planı'nda yer verdiğimiz Kamu Harcamalarının Rasyonelleştirilmesi Programı kapsamında Bakanlığımızca kamu hizmetlerini program yapısıyla ele alan bütçe yapısına geçiş için çalışmalar sürdürülmektedir. Bu yeni bütçe yapısıyla bütçemizin kamu hizmet programlarını gösterecek şekilde yeniden tasarlanmasını ve Hükûmetimizin öncelikleri ile bu önceliklere ayrılan kaynakların halkımız tarafından daha anlaşılır kılınmasını amaçlıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, bütçeyle ilgili genel sunumunuz devam ediyor, arkadaşlar da dinliyor. Özellikle bundan sonraki bölümü, Maliye Bakanlığının, Bakanlığınız bütçesinde de ayrıca gelir politikaları değerlendirileceği için daha özetleyebilirseniz memnun oluruz. Bir buçuk saat oldu, bekliyoruz.
Buyurun.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli üyeler; ben Değerli Başkanın önerisini dikkate alayım müsaadenizle.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Başkanım, takip ediyoruz.
BAŞKAN - Ediyoruz elbette.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Takdir Komisyonun yani benden kısaltmamı istiyorsanız, kısaltacağım. İlk defa bir süre sınırıyla karşı karşıya kalıyoruz yani daha önce hiç böyle bir şey yaşandı mı bilmiyorum.
BAŞKAN - Yok yok, Sayın Bakanım buyurun.
MUSA ÇAM (İzmir) - Dinliyoruz
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Muhalefetin sesini kıstınız, iktidarın sesini de kısıyorsunuz..
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Sayın Başkan, değerli üyeler; gelir politikalarımızı, ekonomik gelişmeleri dikkate alarak, 2023 hedefleri çerçevesinde, sürdürülebilir büyümeyi destekleme, istihdam artışını gerçekleştirme, mali kazanımları devam ettirme, yurt içi tasarruf oranlarını artırma ve cari açığı azaltma hedefleri kapsamında, sosyal amaçlarla uyumlu olarak yürüteceğiz.
Bu çerçevede 2015 yılında gelir politikalarımızın yürütülmesi sırasında dikkate alacağımız temel amaçlar şunlardır:
Vergi mevzuatını modern ve adil bir yapıya kavuşturma.
Kayıt dışı ekonomi ile mücadele.
İstihdamı artırma, yatırım ve rekabet ortamını iyileştirme.
Araştırma ve geliştirme faaliyetlerini destekleme.
Yurt içi tasarruf oranlarını artırma.
Bölgeler arası gelişmişlik farklılıklarını azaltma.
Sosyal ve çevresel gelişimi destekleme.
Konuşmamın bundan sonraki kısmında bu amaçlarımız çerçevesinde gelir politikalarımız ve uygulamalarımız hakkında çok kısa bir şekilde bilgi vermeye çalışacağım.
Sayın Başkan, değerli üyeler; Hükûmetlerimiz döneminde vergi mevzuatının daha adil, daha basit ve anlaşılabilir bir yapıya sahip olması için ve vergi tabanının genişletilmesi için bazı çalışmalar yaptık. Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı'nı yüce Meclisimize sunduk. Bu tasarının şu anda alt komisyonda görüşülmeye başlanması bizi oldukça sevindirmiştir. Onun için de değerli Komisyonumuza teşekkür ediyorum. Daha önce bunun sunuşunu yaptığım için, bu tasarıya ilişkin detaylara girmeyeyim.
Vergi Usul Kanunu Tasarısı taslağı üzerinde çalışıyoruz. Mevcut Vergi Usul Kanunu'muz 1961 yılında yürürlüğe girmiş ve yıllar içerisinde farklı ihtiyaçlara göre düzenlemeler yapılmıştır. Vergi Usul Kanunu'nun uluslararası standartları esas alan ve modern vergi ilkelerine uygun bir yapıda olması için kanunu kapsamlı ve bütüncül bir anlayışla gözden geçiriyoruz, yazım çalışmalarımız devam ediyor..
Vergi Usul Kanunu'nun yazım çalışmalarında, basitlik ve sadeliği, vergiye uyum maliyetinin azaltılmasını, mükellef haklarının gözetilmesini, uyuşmazlıkların kısa ve hızlı bir şekilde çözülmesini, vergi cezalarının vergiye gönüllü uyumu sağlayacak şekilde caydırıcı bir yapıya kavuşturulmasını esas alacağız.
Vergi Usul Kanunu çalışmalarımıza ilave olarak Damga Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanunu'nu gözden geçiriyoruz, detaylara girmeyeceğim.
Katma Değer Vergisi mevzuatını önemli ölçüde gözden geçirdik. Vergi mevzuatımızın sadeleştirilmesi ve mükellef uyumunun artırılması amacıyla, bugüne kadar 123'e ulaşmış olan katma değer vergisi tebliğlerini birleştirmek suretiyle KDV Genel Uygulama Tebliği'ni yayımladık, yani bir tek tebliğe indirdik 123 tebliği. Böylece mevzuattaki dağınıklığı giderdik. Ayrıca KDV iade sistemini objektif kriterler belirleyerek güncelledik.
Yeni Katma Değer Vergisi Uygulama Tebliği ile KDV iade taleplerinin takibi için online sistem kurduk. Haksız iadeye ilişkin önlemleri artırdık. Özel esaslar kapsamından çıkış için net kriterler belirledik.
Uygulama Tebliği'nin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iade başvuru sayısı yüzde 12'lik bir artış ile günlük 1.877'ye ulaşmıştır. İade başvurularındaki artışa rağmen iade sürecinin hızlandırılmasına yönelik yaptığımız değişikliklere bağlı olarak iade süresini ortalama kırk günden yirmi dört güne düşürdük.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 1 Aralık 2014 tarihi itibarıyla G20 Dönem Başkanlığını bir yıl boyunca ülkemiz yürütecektir. Bu çerçevede, uluslararası vergi konuları ile ilgili çalışmaları da Bakanlığımız yürütmektedir. G20 ve OECD üyeliğimiz çerçevesinde, vergide şeffaflık ve bilgi değişimi ile matrah aşındırması ve kâr aktarımı çalışmalarını yakından takip ediyoruz. Dönem Başkanlığı süresince ele alınacak konular hususunda teknik düzeyde çalışmaları sürdürüp bu konuda küresel ölçekte reformların yapılmasına katkıda bulunacağız.
Sayın Başkan, değerli üyeler; kayıt dışı ekonomi ile mücadele Hükûmetlerimiz döneminde en çok önem verdiğimiz konulardan biri olmuştur. Kayıt dışı ekonomi rekabet gücünü azaltan, sosyal güvenlik yapısını zedeleyen ve ekonominin sağlıklı işleyişini engelleyen en büyük etkendir. Bu alanda birçok adım attık, vergi denetim kapasitesini güçlendirdik. Kayıt dışılıkla mücadele eylem planlarını biz uyguladık. Şu anda yeni bir eylem planı üzerinde çalışıyoruz. Özellikle yeni dönemde, şunu söyleyeyim: Gelir İdaresi bünyesinde elektronik yoklama sistemini uygulamaya koyduk. Mükellefleri, vergiye tabi faaliyetleri yerinde tespit ederek online ilgili birimlere ulaştırdığımız elektronik yoklama ve denetim faaliyetlerine pilot proje olarak zaten başladık. Şu an itibarıyla 2.200 olan kullanıcı sayısını 2015'te yaklaşık iki katına çıkartacağız ve bütün ülkeye yayacağız, yaymayı hedefliyoruz.
Yine, Vergisel Uyum Analiz Modeli ve Mükellef Değerlendirme Sistemi var. Müsaade ederseniz o konuya Maliye Bakanlığı bütçesinde gireyim.
Sektör bilgi sistemi projemiz var. Tahsilatın etkinliğini artırıyoruz. Mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu güçlendiriyoruz.
Tabii, Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı'mız vardı, 2011-2013. Belki merak ediyorsunuzdur "Ne yaptınız bu çerçevede, neleri başardınız?" Müsaade ederseniz çok kısa bir şekilde ona değineyim.
Bakın, bu eylem planı çerçevesinde beyanname, bildirim ve formların tamamını gözden geçirdik, basitleştirdik; e-fatura, e-defter kullanımını yaygınlaştırdık; mükelleflerimizin sicil kayıtlarını uyumlaştırdık; Sosyal Güvenlik Kurumu denetim elemanı sayısını artırdık, tabii ki Maliye Bakanlığının denetimini de güçlendirdik; Sosyal Güvenlik bünyesinde Risk Analiz Merkezini kurduk; gümrük muafiyetindeki limitleri daralttık; gümrük işlemlerini elektronik ortama taşıdık; Serbest Bölgeler Uygulama Programı'nı ilgili mücadeleci kurumlara açtık; sermaye piyasalarındaki işlemlerin daha iyi takip edilmesi adına çalışmalara başladık; banka POS'ları ile yazar kasaları uyumlaştırdık; iş yeri elektrik ve doğal gaz aboneliklerine yeni düzenlemeler getirdik; inşaat sektöründeki aktörlerin takip altına alınması için gerekli çalışmaları başlattık; İnternet üzerinden yapılan ticaretin kayıt altına alınması için teknik ve hukuki altyapıyı oluşturduk; Hal Kayıt Sistemi'nde son aşamaya geldik. Yani, dolayısıyla, aslında bu eylem planı kâğıt üzerinde kalmadı, gerçekten epey güzel uygulamalarımız oldu. Şimdi, tabii ki biz kayıt dışıyla mücadelede etkinlik ve sürekliliğin temini için 2015-2017 dönemi eylem planının hazırlık çalışmalarını neredeyse tamamladık, yani bu yılın sonundan önce bu çalışmaları kamuoyuyla paylaşacağız.
Bildiğiniz üzere Önceden Hazırlanmış Kira Beyanname Sistemi uyguladık ve gerçekten önemli bir performans ortaya koyduk. Şimdi gayrimenkul bilgi sistemini oluşturuyoruz, bu yönde önemli bir adım atıyoruz.
Katma Değer Vergisi İade Risk Analiz Sistemi'ni oturttuk. Şöyle söyleyeyim: Bu proje çerçevesinde -tabii, bu projeyi daha önce hayata geçirdik ama- 2014 yılına kadar 95 bin mükellefe 2,2 milyonun üzerinde KDV iadesi kontrol raporu hazırladık. Tedarikçiler arasında yer alan yaklaşık 15 bin mükellefi belge düzenlemede uyumsuzluk riski dolayısıyla incelemeye sevk ettik, böylece haksız talep edilen 1,6 milyar liralık KDV iadesini engelledik. Tedarikçilerin beyanında 10,1 milyar liralık matrah artışı sağladık. Yani, Maliye çalışıyor.
Bandrollü Ürün İzleme Sistemi'ni geliştirmeye devam ediyoruz.
Elektronik fatura, elektronik defter, elektronik tebliğ,
elektronik arşiv, elektronik bilet, elektronik ticaret gibi bütün alanlarda sistemleri oturttuk ve yaygınlaştırıyoruz.
Mükellef Sicil Otomasyonu'nu yeniden hazırladık. Ona ilişkin program yazıldı, şubat ayında hayata geçirdik.
Sayın Başkan, değerli üyeler; mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu güçlendirmek amacıyla da tabii ki birçok çabamız var, projemiz var. İnternet Vergi Dairesi, Gelir İdaresi Mobil Uygulaması, Elektronik Posta Bilgilendirme Sistemi, Kısa Mesaj ile Bilgilendirme, Mükellef Hizmetleri Merkezi yoğun bir şekilde mükelleflerimize hizmet veriyorlar ve gönüllü uyumun sağlanmasında yardımcı oluyorlar.
Tabii, gelir politikalarıyla istihdamı artırıyor, yatırım ortamını iyileştiriyoruz. Bu konuda geçmiş yıllarda, tabii ki, hatırlarsanız gelir vergisi yükünde, kurumlar vergisi yükünde, oranlarında çok ciddi azaltmalara, indirimlere gittik, özellikle asgari ücretli çalışanlar üzerinde vergi indirimine gittik. Gelir vergisi tasarısı geçerse bir miktar daha iyileştirme sağlayacağız. Bu konuda detaylara girmeyeyim, zaten sunumumda var. Bazı kalemlerde aslında temel ürünlerde, temel sektörlerde KDV oranını dahi düşürdük. Türkiye'de efektif KDV oranı yüzde 14,4 ve hakikaten de Avrupa'dan aldık bu sistemi, Avrupa'ya oranla oldukça düşük düzeyde.
Yeni teşvik sistemi başarıyla uygulanıyor. Sadece bir bilgi kapsamında söyleyeyim: Yatırım teşviki kapsamında 2013 yılında 1.200'den fazla mükellef tarafından beyan edilen 5,5 milyar liralık matraha indirimli kurumlar vergisi uyguladık. Yani, gerçekten Maliye Bakanlığı olarak bu teşviklerin başarılı olması için üzerimize düşeni yapıyoruz.
Müsaade ederseniz yeni bir şeyi sizinle paylaşmak istiyorum: Uluslararası Vergi Rekabeti Endeksi açıklandı. Türkiye de bu endekste değerlendirmelere tabi tutuldu ve Türkiye ilk 10'a girdi çünkü Hükûmetlerimiz döneminde kurumlar vergisinde oran indirimi, yatırımlara yönelik verilen destekler ve yapılan diğer düzenlemeler sayesinde Türkiye vergisel açıdan dünyadaki en rekabetçi ülkelerden biri hâline gelmiştir. Yani, belki sizi buna inandırmam zor olacak ama uluslararası bir çalışma bu. Ülkelerin vergi rekabetini ve tarafsızlığını ölçen Uluslararası vergi Rekabeti Endeksi'ne göre Türkiye 2014 yılında 34 ülke arasında en rekabetçi 9'uncu ülke olmuştur. Ama, bakın, bu bütün OECD ülkelerini kapsıyor. Söz konusu endekste gelişmiş ülkeler arasında yer alan Almanya 20'nci sırada, İngiltere 21, ABD ise 32'nci sıradadır.
Vergi yükünün yüksek olduğu algısı var. Her sene bu konuları tartışıyoruz. Açık ve net olarak söyleyeyim: Tabii ki Türkiye'de dolaylı vergilerin oranı yüksek, bunu ben zaten biliyorum, bunu düzeltmek için de, işte, gelir vergisi tasarısı inşallah geçer, bir miktar yardımcı olur. Ama tekrar etmek açısından şunu söyleyeyim: Temelde bizim problemimiz dolaylı vergi yükümüzün yüksekliği değil dolaysız vergi gelirlerimizin yeterli düzeyde olmamasıdır. OECD ülkelerini temel alan vergi yükünün kıyaslaması yapıldığında dolaylı vergilerin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payının yüzde 12,5 ile OECD ortalamasının 1,4 puan üzerindeyiz, Avrupa Birliğinin 0,4 puan altındayız.
Esnafımızın hayatını bu dönemde kolaylaştırdık. Sadece şunu söyleyeyim: Hatırlarsanız Esnaf Vergi Muafiyeti Belgesi Uygulaması'nı getirdik. Şimdiye kadar 14.200 esnafımız bu belgeyi almıştır. Ayrıca, hatırlarsanız gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerimize iş hacmindeki değişikliğe bağlı olarak basit usule geçebilme imkânı getirmiştik. Şimdi bu imkândan şartları sağlayan yaklaşık 35 bin mükellefimiz faydalanmıştır. Yani, hakikaten o düzenlemeler işe yaradı.
Bu dönemde tahkim harcını yarı yarıya indirdik. Yatırım ve iş dünyasındaki ihtilafların hızla çözülmesi ve bu sayede mahkemeler üzerindeki yükün azaltılması amacıyla tahkim müessesesinin etkinliğinin artırılmasını destekliyoruz. Bu kapsamda tahkim karar harcını yüzde 50 oranında indirdik, tüketici mahkemelerinde harcı kaldırdık, vatandaşlarımızın borçlarını yapılandırma imkânı getirdik. Bu yasal düzenleme yeni yapıldı. Öncelikle teşekkür ediyorum Komisyonumuza. İlk defa, sadece vergi aslını değil, cezasını da alma imkânı getirdiğiniz için teşekkür ediyoruz. Tabii ki bu kolaylığın etkin bir şekilde uygulanması için biz Maliye olarak her zaman olduğu gibi üzerimize ne düşüyorsa yapacağız.
Araştırma geliştirme faaliyetlerine desteğimiz devam edecek. Yeni bir uygulama. Bu düzenlemeyi de yine Komisyonumuz çalıştı ve yaptı. KOBİ'lerin AR-GE faaliyetlerine katılımını kolaylaştırdık. Yani, yeni olarak KOBİ'lerin AR-GE faaliyetlerinde bulunabilmesi amacıyla AR-GE merkezleri için gerekli olan zaman eşdeğer AR-GE personel sayısını 50'den 30'a indirdik. Hâlihazırda Türkiye'de 163 AR-GE merkezinde 20 binin üzerinde AR-GE personeli istihdam edilmektedir. İnşallah, önümüzdeki dönemde bu 2'ye, 3'e katlanır ve Türkiye gerçekten katma değer zincirinde daha yukarı çıkar.
Teknoloji geliştirme bölgelerini etkinleştirdik, detaylara girmeyeceğim. Sınai mülkiyet haklarından elde edilen kazançlara istisna getirdik, bu da yeni bir uygulama. Bu uygulama da burada yapıldı biliyorsunuz. Yani eğer bir patent, endüstriyel tasarım varsa ve bu ticarileştirilirse, ekonomiye kazandırılırsa, Türkiye'de bulunmuşsa biz bunda da yüzde 50'ye kadar vergi matrahından, oradan elde edilen geliri indirme imkânı -biliyorsunuz- sağladık.
Tabii ki yurt içi tasarruflarını destekliyoruz. Bunun için bir sürü vergisel destek getirdik. Bölgeler arası kalkınmışlık farklarını azaltmak için gelir politikaları önemli bir rol oynuyor. Yeni yatırım teşvik sisteminin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 5 ve 6'ncı bölgelerimize yapılacak yatırımlar kapsamında 4.331 adet yatırım teşvik belgesi düzenlenmiş. Bu kapsamda öngörülen sabit yatırım tutarı 41,4 milyar lira, 157 binin üzerinde de bir istihdam öngörüsü söz konusudur.
Tabii ki önemli bir kısmı gerçekleşiyor yani -keşke zamanımız olsa, Batman ölçeğinde ben size örnek versem- gerçekten iyi gidiyor. Ben detaylara girmeyeceğim ama bu dönemde biz özellikle engelli vatandaşlarımızın istihdamı noktasında, engellilerimizin sosyal yaşamlarının kolaylaştırılması noktasında, gençliğe ve spora verdiğimiz destekler noktasında, kreş ve anaokulu işletmelerinin teşvik edilmesi noktasında çok önemli adımlar attık.
Çevreci bazı düzenlemeler hakkında çalışmalarımızdan bahsetmek istiyorum müsaade ederseniz. Çevre kirliliğinin azaltılması ve enerji verimliliğinin artırılması kapsamında yaptığımız bazı çalışmalar var. Bu konuda üç önemli düzenlemeyi önümüzdeki dönemde Meclisimize getirmeyi veya uygulamaya koymayı hedefliyoruz. Bunlardan birincisi, binalardaki ısı yalıtımının teşvik edilmesidir. Hükûmet olarak, binalarına yalıtım yaptırmak isteyenlere alacak ürünler için taksit kolaylığını da içeren alternatifli bir çalışma yapıyoruz şu anda. İkinci olarak, elektrik tüketiminde cimri beyaz eşyaların kullanılmasının yaygınlaştırılmasıdır. Bu çerçevede, enerji verimlilik sınıfına göre ÖTV oranlarını farklılaştırmayı düşünüyoruz, bu konuda da bir çalışmamız söz konusu. Son olarak, karbondioksit salınımı düşük olan araçları vergisel açıdan teşvik etmeyi düşünüyoruz. Karbondioksit emisyon miktarını da bir vergileme ölçütü olarak trafiğe yeni çıkacak araçlar için kullanmayı düşünüyoruz.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 2015 yılı bütçesi -bunu herhâlde üçüncü kezdir söylüyorum- bir seçim bütçesi olmayacak. AK PARTİ iktidarlarının önceki bütçelerinde olduğu gibi mali disiplin ve ekonomik istikrar bütçesidir.
2015 yılı bütçesi yeni Türkiye'yi inşa eden, ülkemizi 2023 vizyonuna yaklaştıran bir bütçedir. Bu bütçe ile Türkiye'yi daha güçlü, daha müreffeh kılmak, demokrasimizi güçlendirmek; birliğimizi, dirliğimizi ve kardeşliğimizi pekiştirmek temel amacımızdır. Yeni Türkiye olarak 21'inci yüzyıla damgasını vuracak olan ülkemizin beşerî sermayesine, altyapısına ve geleceğine kaynak ayıran bir bütçedir. Bu bütçe 81 vilayetimizi mamur edecek, refahı daha adil dağıtacak, 77 milyon vatandaşımıza kaliteli hizmet götürecek bir bütçedir. Bu bütçe muhacirlere ve mazlumlara sahip çıkan bir bütçedir. Yusuf Has Hâcib'in Kutadgu Bilig'de söylediği gibi "İnsan her işe başlarken bilgi ile başlar ve akıl ile sona erdirir." Bu anlayış doğrultusunda bilgiye dayalı olarak hazırladığımız bu bütçeyi her zaman olduğu gibi akıl ile uygulayacağız.
Sayın Başkan, değerli üyeler; sizlerin ve aziz milletimizin yaklaşan Cumhuriyet Bayramı'nı tebrik ediyorum. Cumhuriyetimizin kurulmasında ve ilerlemesinde en büyük rolü oynayan Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve saygıyla anıyorum.
Bu vesileyle, bütçenin hazırlanmasında desteğini eksik etmeyen Sayın Başbakanımıza, değerli bakanlarımıza ve bütün Maliye Bakanlığı çalışanlarına ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının çalışanlarına canıgönülden teşekkür ediyorum.
2015 yılı bütçesi ülkemize ve milletimize hayırlı olsun.
Yapacağınız yoğun ve yorucu çalışmalar için Hükûmetim ve şahsım adına sizlere şükranlarımı ifade etmek istiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.