KOMİSYON KONUŞMASI

ADNAN KESKİN (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, bürokrasinin ve basının değerli temsilcileri; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

Millî Eğitim Bakanlığının temel işlevi, insanımızın yetenek ve becerilerini geliştirecek bilgi ve deneylerle donatılmasıdır. Eğitimle, ülkenin beşerî sermayesi, üretkenliği yüksek bir toplum olma şansını yakalayabiliriz. Kadınının toplumsal yaşamda ve siyasi yaşamda hak ettiği yeri alması böyle bir toplum yaratmanın temel koşullarından birisidir. Ancak sizin arkanızda oturan sıralara şöyle bir baktığımda, koskoca Millî Eğitim Bakanlığında...

BAŞKAN - Bir tane genel müdür var.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Temsilde eşitliği sağlayacak kültürü, bilgiyi vermekle yükümlü bir Bakanlıkta nazar boncuğu gibi bir tek hanımefendiyi görebiliyorum.

Hoş geldiniz Hanımefendi, size özel saygı sunuyorum.

Bu da sizin ayıbınızdır.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Sizde de bir tane bayan var, o da sizin ayıbınız!

VAHAP SEÇER (Mersin) - Her şeye cevap veriyorsun.

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Siz Divandasınız ya!

BAŞKAN - Arkadaşlar, biraz sakin olabilir miyiz lütfen.

Hatibi dinliyoruz.

ADNAN KESKİN (Denizli) - Bu anlayışla, bu yaklaşımla Millî Eğitim Bakanlığının kendisine yüklenen temel işlevi ve görevi yerine getirmesi mümkün değildir. Anlaşılıyor ki Millî Eğitim Bakanlığı, yeni Osmanlıcılık anlayışına tutsak olmuş, Türkiye'yi geçmişteki kültür değerlerine hapsetme peşinde.

Siyasal iktidarların bütçeleri, o iktidarın ekonomi ve siyasal eğilimlerinin aynasıdır. Bütçe gelirlerine, bu gelirlerinin nereye harcandığına bakınca, Adalet ve Kalkınma Partisi Kalkınma Partisi iktidarının işçiden, memurdan, esnaftan, köylüden, kısaca halktan topladığı vergi gelirlerini halka değil, sermayeye aktardığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Toplanan vergilerin yüzde 70'ini KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerle halktan toplayan iktidar, 2015 bütçesinde halkı doğrudan ilgilendiren sağlık ve çalışma yaşamında olduğu gibi eğitime de yine yeterli bütçe ayırmayarak bu yükü vatandaşının sırtına yıkmaya amaçlamaktadır.

Bu ülkeyi tanımak mı istiyorsunuz? Öyle derin sosyoekonomik araştırmalara gerek yok. O ülkenin eğitime, öğretmene verdiği değere ve sanatına bakın yeter. On iki yıllık AKP iktidarının öğretmene verdiği değer "Üç gün çalışıp dört gün yatıyorsunuz. Aldığınız maaşı beğenmiyorsanız istifa edin, sizden daha düşük ücretle çalışacak on binlerce insan var." anlayışıyla on iki yıllık AKP iktidarının eğitime verdiği değer, 4+4+4 kesintili eğitim sistemiyle yoksul halk çocuklarını meslek liseleri ve imam-hatip liseleri arasında hapsetmek olmuştur. On iki yıllık AKP iktidarının öğretmene verdiği değer, beyin tümörü teşhisi ile kırk gün rapor verilen öğretmenin işine son vermektir. On iki yıllık AKP iktidarının eğitime verdiği değer, evrim teorisini anlatan öğretmene ceza, doğmaları anlatana ödül vererek bilimi kapı dışarı etmesi olmuştur.

Millî Eğitime ayrılan 62 milyarlık bütçenin yüzde 70'e yakını personel gideri, yüzde 10'u sosyal güvenlik gideri olmak üzere yüzde 80'i personel harcamalarına ayrılmıştır. Bunun anlamı "Ey vatandaş, 2015 yılında da devlet olarak eğitimde yatırıma yer yok, pamuk eller cebe." demektir. Bir yandan 4+4+4 gibi eğitim sisteminde köklü değişiklik yaptığınızı iddia edeceksiniz, diğer yandan da yatırıma para ayırmayacaksınız. Millî Eğitim bütçesinin genel bütçe içindeki oranının yıllara göre artması tamamen aldatıcıdır. 2003-2015 yılları arasındaki bütçelerde Millî Eğitimin genel bütçe içindeki oranı ile millî gelir içindeki oranını karşılaştırırsak yapılan 13 bütçe içinde Millî Eğitim Bakanlığının genel bütçe içindeki oranının artmasına rağmen gayrisafi millî hasılaya oranının artmadığını görüyoruz. Örneğin 2014 yılı bütçesinde Millî Eğitim bütçesinin oranı yüzde 12,77 iken gayrisafi millî hasıla içindeki oranı ise yüzde 3,24'tür. 2015 bütçesi içinde Millî Eğitim Bakanlığının oranı yüzde 13,11'e çıkmasına rağmen gayrisafi millî hasıla içindeki oranı 2014 yılına göre düşerek 3,21 olmuştur. Oysa OECD ülkelerinde eğitime ayrılan bütçenin gayrisafi millî hasıla içindeki oran ortalaması yüzde 6'dır.

Eğitim kademelerinde kişi başına yapılan harcamalara da bakarsak OECD ortalamasının çok çok altında kaldığını görüyoruz. OECD ülkeleri başta olmak üzere tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler okul öncesi eğitime önem verip ciddi miktarda kaynak ayırırken "Eğitimde devrim yaptık." diyerek 4+4+4 gerici eğitim sistemini getirenler ne yazık ki okul öncesi eğitimi zorunlu eğitim kapsamı dışında tutmuştur.

Okul öncesi eğitimde kişi başına yapılan harcama OECD ülkelerinde 4.490 dolar iken ülkemizde 272 dolardır. İlköğretimde ise OECD ülkelerinde kişi başı harcama ortalama 4.200 dolar iken Türkiye'de 1.214 dolardır. Ortaöğretimde OECD ortalaması kişi başına 6.688 dolar iken Türkiye'de 3.046 dolardır. Yükseköğretimde 12.300 dolar iken Türkiye'de bu rakam 7.847 dolardır. Görüldüğü gibi eğitime ayrılan para gerek gayrisafi millî hasılada gerekse öğrenci başı yapılan harcamalarda OECD ülkelerinin çok altındadır.

AKP iktidara geldiğinde, Sayın Bakanın iddialarının tersine, 2002 yılından bu yana öğretmen maaşları her yıl diğer meslek gruplarına oranla hep aşağılara inmiştir. 2002 yılında göreve yeni başlayan bir öğretmen ile bir polis aynı maaşı alırken bugün işe yeni başlayan bir öğretmen maaşı işe yeni başlayan bir polis memurundan yüzde 32 daha az maaş almaktadır. Yandaş sendikayla yapılan toplu sözleşme sonucu öğretmenlerin 2015 yılının ilk altı ayındaki maaş artışı yüzde 3 olacaktır. Bugün 1/4'ünde ortalama 2.400 maaş alan bir öğretmenin maaşı 150 lira artacaktır.

Bakınız, maaş düşüklüğünün acı tablosunu çıkaran bir kamuoyun araştırması bugün elime geçti. Çalışan öğretmenlerin yüzde 45'inin kendisine ait evi yok, yüzde 43'ünün arabası yok, kirada oturanların oranı çalışan öğretmenler içinde yüzde 53, esnafa borçlu olan öğretmenin oranı yüzde 41, ek iş yapmak zorunda olanların oranı yüzde 29, bankaya borcu olanların oranı yüzde 79, kredi kartı borcu olanların oranı yüzde 81, annesinden babasından yardım alarak geçinenlerin oranı yüzde 40. İşte getirdiğiniz öğretmenlerin acı tablosu budur. Siz, ne kadar geniş izahat verirseniz verin "Maaşlar artırdık." deyin, bugün öğretmenler dişinin etini kemirmektedir.

Öğretmenlerin ek ders hesaplamalarında önce maaş karşılığı girmesi gereken dersler hesaplanmakta, sonra alacağı ek ders hesaplanmaktadır. Dolayısıyla, bir gün izinli ya da raporlu olan öğretmenin gelmediği gün için altı saat düşülmektedir. Bu durum son derece yanlış ve sakattır.

İşsizlik rakamlarının çift haneli rakamlara çıktığı günümüzde sayıları 400 bine yaklaşan işsiz ve ataması yapılmayan öğretmenlerimiz vardır. Üniversiteyi bitirip atama bekleyen bu öğretmenlerimiz işsizlik sonucu bunalıma girmekte ve her yıl intihar eden ataması yapılmayan öğretmenler bulunmaktadır. Bir yanda işsiz öğretmenlerimiz, diğer yanda 500-600 liraya çalıştırılan ve sayıları 70 bini bulan ücretli öğretmenler. Bu durum, Sayın Bakanım, başarı tablonuzun rakamı.

Okullara yeterli kaynak ayırmayan Bakanlık, okullarımızı onarım, temizlik, kırtasiye, demirbaş gibi birçok ihtiyacının karşılanması için kendi kaderiyle ile baş başa bırakmaktadır. Bugün birçok okulumuzda yeterli yardımcı personel bulunmadığından ya doğru dürüst temizlik yapılmamakta ya da velilerden para toplanarak temizlik şirketlerinden hizmet almaya zorlanmaktadır.

İlköğretim okulları ilkokul ve ortaokul olarak ayrılmıştır. Ancak yeterli okul ve derslik yapılmadığından, birçok okulumuzda ortaokul ve ilkokul sabahçı, öğlenci olarak eğitim yapmaktadır. Ortaokulların ders saati ilkokulların ders saatinden fazla olduğundan, ilkokullar akşam 18.30-19.00'a kadar eğitim yapmaktadır. Kış saati uygulamasıyla birlikte o minicik yavrular son iki derslerini akşamın karanlığında tamamen motivasyonları kaybolmuş olarak eğitim almaya çalışmaktadır.

Okulların dönüştürülmesinden sonra, evine yakın mahalle okulu ortadan kalkmış ve bu durum özellikle büyük kentlerimizde öğrencilerin servisle okula gidip gelmelerine neden olmuştur. Bu durum, velilere de bir ek masraf anlamına gelmektedir.

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi skandallar üstüne skandallar doğurmuştur. Binlerce öğrencimiz evinden 80-90 kilometre uzaktaki okullara yerleştirilmiştir. Kent merkezlerindeki birçok okul imam hatip okullarına dönüştürülmüştür.

4+4+4 eğitim yasasının gerekçelerinde iktidar partisi ilkokuldan sonra yönlendirmeyi gerekçe olarak sunmuştu. İki yıllık bir süreçte iktidarın yönlendirmeden anladığı sadece imam hatip ortaokulu olduğu ortaya çıkmıştır. Madem ki 4+4+4 eğitim yasasının en temel gerekçesi ilkokuldan sonra yönlendirme, o zaman nerede meslek liselerinin, güzel sanatlar ve spor liselerinin, ticaret liselerinin ortaokul kısımları?

Mademki ilkokuldan sonra yönlendirmeyi amaçladınız, o zaman neden öğretmen liselerini kapattınız? Elbette ki amacınız pedagojik anlamda yönlendirme değil. Genel liseleri ve öğretmen liselerini kapatarak Anadolu liselerini kent dışına taşıyarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Keskin, toparlayabilir misiniz.

ADNAN KESKİN (Denizli) - ...öğrencileri ya imam hatiplere yönlendirerek kindar nesil olma ya da meslek liselerine yönlendirerek taşeronlarda işçi olma seçeneği arasında sıkıştırmaktı hedefiniz.

Türkiye'nin pek çok yerinde öğrenci ve velilerin itirazlarına rağmen çok sayıda okul fiziki donanımı ve alt yapısı en iyi olan okullar seçilmeye çalışılarak imam hatip okuluna dönüştürülmüştür. Bunun sonucunda, 2002'de imam hatip liselerinin sayısı 450, öğrenci sayısı 71 bin, 1 misli artmıştır.

Bakanlık, 7 Ağustos 2014 tarihinde bir tebliğ yayımlayarak özel okullara kaynak aktarmanın musluğunu tamamen açmıştır. 7 Ağustosta yürürlüğe giren bu tebliğe göre 2014-2015 öğretim yılında özel okulları tercih edecek olan 250 bin öğrenciye toplam 800 milyon liralık destek verilecek. Okul öncesi ilköğretim ve lise düzeylerindeki özel okullar için verilecek bu destek, öğrenci başına 2.500 ilâ 3.500 lira arasında değişecek. Kuşkusuz bu destek, gerçekte öğrencilere değil sayıları pıtrak gibi çoğalan fakat öğrenci bulmakta zorlanan özel okullaradır. Bu okulların azımsanmayacak bir bölümünün Adalet ve Kalkınma Partisine yakın sermaye gruplarına ait olduğunu söylemeye gerek bile yoktur.

Özel okulların ve bu okullara giren öğrencilerin sayısında son yıllarda yaşanan değişim aslında Adalet ve Kalkınma Partisinin eğitimi paralı hâle getirme politikasının boyutlarına net bir açıklık getirmektedir.

Özel liseler söz konusu olduğunda artış daha da çarpıcıdır. 2003 yılından bu yana mesleki ve teknik liseler dışındaki özel liselerin sayısı yaklaşık yüzde 120'dir. Bu okullarda okuyan öğrencilerin sayısı ise yüzde 103 oranında artmıştır.

BAŞKAN - Sayın Keskin, toparlayabilirseniz. İkinci defa uzattım. İsterseniz...

ADNAN KESKİN (Denizli) - Bitiriyorum Başkanım.

Özel mesleki ve teknik liselerin sayısında ise olağanüstü bir yükseliş söz konusudur.

Millî Eğitim Bakanlığı kent merkezlerindeki okulları kent dışında kampüs içerisinde toplayarak eğitim sistemimizi bir yandan işletmelere dönüştürmeye amaçlarken diğer yandan da başta TÜRGEV olmak üzere yandaşlara yeni rant kapısı açmaktadır. Kent merkezlerindeki okullar kapatılacak ve arazileri yap-işlet-devret modeliyle yandaşlara devredilecektir.

Özellikle 6528 sayılı Kanunla Rehberlik ve Denetim Başkanlığında yapılacak değişiklik ve Bakan Müsteşarı kadrolarındaki yapılan iptaller bir skandal ölçüsüne gelmiştir.

Zamanım dar olduğu için bu konuya fazla giremiyorum.

BAŞKAN - Kaç sayfa kaldı?

ADNAN KESKİN (Denizli) - Bitiyor efendim. İki dakikada bitiriyorum.

Okullarımızda yıllarca yöneticilik yapmış eğitimcilerin amiri statüsüne getirilen beş günlük, on günlük şube müdürlüğü yapan yöneticilerin verdiği puanlarla okul müdürlerimizin bir çoğu yöneticilik görevlerinden alınmıştır. Yalnız Ankara ilinde bu kapsamda okul müdürlüğü görevinden alınan yönetici sayısı 496'dır. Okul müdürlükleri taşeron yöneticilere teslim edilmiştir. Yöneticilerin atanmasında ve Bakanlığın diğer tüm faaliyetlerinde Bakanlık teşkilatı yok sayılarak EĞİTİN-BİR-SEN'e teslim olunmuştur. Bu durum başta bakan ve müsteşar olmak üzere Bakanlığın en büyük ayıbıdır. Okul müdürlükleri mülakatı şeklen yapılmakta, hangi okula hangi müdürün atanacağı en ayrıntısına kadara Eğitim Bir Sen tarafından önceden hazırlandığı hususu artık sokaktaki vatandaşlar tarafından bile bilinmektedir.

Millî Eğitim Bakanlığındaki bu olumsuz tablo sonucunda eğitimcilerimizin çalışma şevki ve motivasyonu tamamen dibe vurmuştur. Okullarımızda hem çalışan personelin hem de öğrencilerin kılık kıyafeti okulun üstlendiği amaçlara hizmet etmemektedir.

Bakanlık ortaöğretime geçiş sınavı yapmış olmasına rağmen, getirdiği düzenlemeyle öğrencilerin puanı ne olursa olsun kontenjan olması durumunda istediği okula kayıt yaptırabilmektedir. Bu durum öğrenciler arasında eşitsizlik yaratmaktadır. Düşünün öğrenci 500 puanla A okulunu kazanmış, puanı 250 olan diğer öğrenci nakil yoluyla bu okula kayıt yaptırabilmektedir.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin ülkemize, ülkemizin çocuklarına, gençlerine güzelliklere kaynaklık etmesini diliyorum.

Tümünüze saygılarımı sunuyorum efendim.