KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aslında Sayın Usta'nın endişelerine gerçekten kulak vermek gerekiyor. Önemli bir eksiklikten, önemli bir boşluktan bahsediliyor burada. Bu kadar büyük boşluklarla yazdığınız maddelerle bir yere varma olanağınızın olmadığını söylüyor çok net olarak.

Sayın Başkan, şimdi şu anda biz kanunun 1'inci maddesi üzerinde görüşmeler yapıyoruz. Kanunun 1'inci maddesi, varlık yönetimi anonim şirketinin kurulmasıyla ilgili, amaç o büyük ölçüde. Şimdi, bu amaç çerçevesinde konuşulması gereken Türkiye varlık yönetimi anonim şirketinin yönetimi, faaliyetlere ilişkin esaslar... Dolayısıyla, bu varlık yönetimi anonim şirketine düzenlediğimiz ve amaçlarını belirlediğimiz bir maddede, bu gelecekte fonlar kuracak ama oturup fon tartışıyoruz. Burada fon yok, fonun ne yapacağına ilişkin bir şey yok. Varlık yönetimi anonim şirketi ne yapacak? Burada asıl belirlenmesi ve konuşulması gereken konu bu. 1'inci maddesi, Türkiye varlık fonu yönetimi anonim şirketinin kurulmasıyla ilgili düzenlemedir. Bu şirketin temel işlevi ne olacak, kaynaklarını nereden alacak? Hazine veya diğer kurumlar, daha sonra kurulacak olan fonlara doğrudan doğruya bir şey falan vermiyor. Dünyadaki uygulamalarında, burada kurulan şirket veriyor, o fonları o kuruyor, değişik değişik fonları kurma olanağı buradaki yönetim şirketinden çıkıyor.

Çok basit bir örnek olsun diye veya en azından somutlaşsın diye söylüyorum. Örneğin Norveç Fonu çok açık bir şekilde "Petrol Vergisi Kanunu'na ve petrol faaliyetlerine ilişkin şu numaralı kanunlara uygun olarak toplanan, petrol faaliyetlerinden elde edilen vergi gelirleri ve imtiyaz ücretlerini bu fona koyuyorum." diyor. İşte size gelir. Bu idare yani fonu kuran idare bu gelirleri alıyor, o fonun içerisine koyuyor. O fon oradaki kaynakları değerlendiriyor. Başından beri söylediğimiz, varlık fonlarının bir gelir fazlası ya da herhangi bir gelirin tahsisiyle ya da cari fazlaların tahsisiyle ortaya çıkmasının mantığı da bu. Dün söylemeye çalıştım. Devletin borçlanması, bugünkü yükümlülüklerden, gelecek nesillerin de yararlanacağını göz önünde bulundurarak bu borçları onların da ödemesini sağlamaya çalışıyor. Borçlar bu. Bugünün yükümlülüklerini gelecek nesillerin de paylaşmasını sağlıyorsunuz, onların da sırtına yüklüyorsunuz. Fonların mantığı da borçlanmadan farklı, borçlanma araçlarından farklı. Bugünün varlıklarının değerlerinin bir kısmını da gelecek nesillere taşıyorsunuz. Dolayısıyla, bunlar, gelecek nesillere dönük yatırımların finansmanına dönük olarak tasarrufları, birikimleri sağlıyor.

Hemen bir somut örnek daha vereyim: Kore. Kore'nin kurmuş olduğu fonun amacı gerçekten çok somut olarak ortaya çıkmış vaziyette. Kore fonu, ülke ekonomisinin ve sanayisinin gelişmesi için Kore'nin geliştiremediği, araştırma geliştirme faaliyetleri sonucunda elde edilmiş olan buluşlar, "now-hav"lar, özellikle de dünyanın gelecekte kullanacağı bazı teknolojilere dönük olarak "now-hav"lar, bütün bunları almak üzere kuruyor. Cari fazlasından yarattığı açığı götürüyor, o fona koyuyor. Ona da diyor ki: "Sen şu, şu, şu patentleri alacaksın." ya da çıkan bir patent varsa onu alacak. Bu elektrikli otomobillerle ilgili olarak pil teknolojisiyle ilgili bir buluş var ise onu satın alıyor, koyuyor. Faydalı buluş, bunu satın alıyor, koyuyor fonuna. Sonra dönüyor ulusal şirketlerine, diyor ki: "Bende bunlar var. İstersen bunu kiralayıp buna dayanarak üretim yapabilirsin." Orada oluşan fonlar bu şekilde satın alınıp arkasından kiraya verildiği zaman bir gelir elde ediyor. İşte bu gelirle sürekli olarak yenilerini alıyor, yenilerini veriyor. Bu arada, eğer gereksinimi varsa -bu fonunu- tutuyor, diyor ki: "Benim böyle bir şeyim var. İçerisinde şu şu şu patentler olan, kiraladığım bir fonum var. Bunun hisselerini de satılığa çıkarttım." Buna ilgi duyanlar gelip bunu satın alıyor.

Değerli arkadaşlar, borçlanmada herkesin kesin olarak göz önünde bulundurduğu temel risk güvencedir. Bu güvenceyi kim veriyor? Bu güvenceyi kesin olarak ortalıkta görmüyorsa sizin borçlanma maliyetiniz her zaman artar. Kurduğunuz fon bir borçlanma fonu olursa bunun adı isterseniz otoyol geçiş ücretlerinin satılması olsun, isterseniz köprü hisseleri olsun... Dün söylemeye çalıştık, Sayın Özal zamanında bir köprü tartışmasının nasıl olduğunu "Sattırırım, sattırmam." diye. Sonuç olarak onların hisseleri satıldı. Ne köprü satıldı ne ortalıkta hisse kaldı ne de doğru dürüst... Normal borç almanın dışında başka bir şey değildi, adı değiştirilmişti, bütçenin dışında gözüküyordu ama sonuç olarak bu devletin borcuydu. Bu adı değişti diye... Yani, şu fincanın adına başka bir şey dediğiniz zaman bu kahve fincanı olmaktan çıkıyor mu? Çıkmıyor. İstediğiniz kadar siz farklı bir şey söyleyin, her bakan bunun fincan olduğunu görüyor.

Dolayısıyla, eğer bu fonu yine borçlanmanın adını değiştirme amacıyla kullanılacak bir araç olarak görüyorsanız bu ülkenin ulusal varlık fonu yaratma şansını heba etmeyin diyorum dünden beri. Etmeyin, tutmayın dememin nedeni bu. Bizim de kurabileceğimiz fonlar var, bizim de ciddi anlamda gelirlerini aktarıp da bunu sadece bu amaç için kullanalım, başka bir yere tahsis etmeyelim diye bütçeden bile fedakârlık edeceğimiz konularımız var. Şimdi, daha biz 1'inci maddesinde fon tartışmaya başladık. Daha fon kurulmadı çünkü fonu kuracak olan şirketin, daha 1'inci maddede, amacını belirliyorsunuz. 2'nci maddede bununla ilgili görüşmeler yapacaksınız. Bu şirket ne olacak, ne yapacak, nasıl yönetecek, nasıl değerlendirecek, yarım kalmış yatırımlarını, bir fon oluşturmak için gelecek portföyü nasıl oluşturacak? Sonra yeni bir fon kurarak mı verecek, yoksa daha önceki kurduğu fonların birisinin sırtına mı yükleyecek? Bütün bunların hepsi çok somut.

Oturmuşlar Norveçliler "Bu fon Maliye Bakanlığına bağlıdır, idare Maliye Bakanlığına bağlıdır." demişler, bitti. "Maliye Bakanlığına bağlıdır." dediğin andan itibaren denetim sorunlarını falan da hallediyorsun. Daha sonra kurulacak fonun denetimi vesaire konular, artık sizin o 1'inci maddede hazine mallarının tahsisi nedeniyle doğacak olan yükümlülüğünüzün dışına çıkmanızı sağlayabiliyor.

Çok önemli bir kanun düzenliyoruz ama kanunun bu şekilde tartışılması, eğer Plan ve Bütçe Komisyonunda bile bu düzeyde gidiyorsa Genel Kurulda nasıl geçer? Genel Kurulda, Allah aşkına, bunu kim anlatabilir ki? Şu konuşmanın tamamını ben geneli üstündeki konuşma sırasında da yaparım, yirmi dakikada bitti. Madde üstünde, yok, konuşamazsın, önerge vereceksin, beş dakika.

Bu fon böyle kurulmaz, gerçekten böyle kurulmaz, kanunu böyle yapılmaz. Amacı belli, talep de belli. O zaman, bu fonu kurmak için gerçekten bunun üzerinde biraz çalışmak gerekiyor. Bu konudaki, siyasi iktidarın yönlendiricilik konusu asla göz ardı edilmez. Sorumluluk da onundur, proje de onundur, kim yazıp getirirse getirsin, sahibi odur. Dolayısıyla, herkesin içine bu anlamda sinmesi gerekiyor.

Onun dışında, başka bir fon kuruyor. "Emeklilik fonlarını değerlendireceğim." diyor. Öyle yerlere yatırıyor ki bütün bunların hepsini, fon biriktirme esasına göre yaratmış olduğu tasarrufu gelecek nesillerin, şu anda çalışanların yükünü yüklenmemesi adına orada değerlendiriyor. Dünyanın neresinde en verimli, en güvenli yatırım varsa gidip onların üstüne, onlara yatırıyor bu parayı. Bu, gelir elde etme esasına ve biriktirme esasına dayanan ikinci bir fon oluyor. Birisine -dikkat edin, petrolden alınan vergilerin hepsini bu amaç için ayırıp koyuyor- "Burayı başka yerde kullanamazsın kardeşim. Bu, şu amacı gerçekleştirmek üzere yapılacak." diyor. Fon oluşturulduktan sonra hisselerinin dünya piyasalarında satılması elbette ki bir profesyonel işidir. Yani, oturup burada, birilerinin gelip de "Ya, sizin neyiniz var?" diye pazardan domates alır gibi hisse seçmesine veya pay seçmesine gerek olmaz, alamaz zaten, böyle bir komiklik de olmaz. O zaman bunları duyurmak vesaire, profesyonel bir iş olduğu için o ikinci kısmı birinci kısımdan ayırmak gerekiyor. Fonu kurdum, dünyaya açtım, işte onun yönetimi önemlidir. O fon, uluslararası denetim kuruluşları tarafından denetlenecektir. Koyulmuş olan değerler, fonun değerlerinin gerçekten belirtildiği gibi olup olmadığı, kıymetlerin değer kaybedip kaybetmediği... Bilmem anlatabiliyor muyum, olayın boyutu budur. Şu anda konuştuğunuz olay anonim şirkettir. Gelecekte fonlar kuracak olan anonim şirkettir. Önce bir bunu konuşalım bakalım, bu ne yapacak? Ne oldu yani, adı "anonim şirkettir" diye geçti, ne oldu? Ne yapacak? Neyi toplayacak? Kime karşı sorumlu olacak? Kim kuracak? Onun içerisine hemen apar topar "Dünyanın ve Türkiye'nin değişik yerlerinde temsilcilikler kurar." diye -gelen önergede var o- bir şeyler ekleyivermek zaten bu konudaki herkesin düşüncesini ortaya koyuyor. Ne temsilciliği ya, ne temsilciliği? Anonim şirketin başka yerlerdeki temsilciliği ne demek, oralardan gidip de bir şeyler mi toplayacak? "Senin şu gayrimenkulünü şuraya koyalım, bunu bura koyalım." filan diye mi dolaşacak ortalıkta? Bir devlet fonu kuruyorsunuz, bütün her şeyini, yüzde 100'ünü devlet veriyor, "Yurt dışında ve Türkiye'nin değişik yerlerinde temsilcilikler kurar." Hadi bakayım. Bu fon kuracak, müşteri mi arayacak ki kendisine? Etmeyin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sizin talebiniz zannetmiştim onu.

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bizden öyle öneri çıkmaz Başkanım.

Bir fon kuruyoruz. Ben bir defa daha söylüyorum, gerçekten yanlış tartışıyoruz. Herkesin iyi niyetli olduğunu kesinlikle kabul etmek gerekiyor bu Komisyonda, herkesin. Ama hepimiz fili bir yerinden yakalamış vaziyetteyiz, yakaladığımız yerden tarif ediyoruz, oradan komple bir fil çıkarma olanağımız yok, o fil yürümez, gerçekten yürümez, hortumunu bile sallayamaz.

O nedenle, bunun dünyadaki örneklerine paralel olarak yeniden oturup... Birazcık zaman sağlayın, bu fonu çıkartacak Türkiye, Ulusal Varlık Fonu'nu Türkiye çıkartacak, bundan emin olun. Ama bu kanunu düzelterek bu fonu çıkarmak, doğru dürüst fon kurmak gerçekten mümkün değil, çünkü bu kanunun düzelme şansı yok, istediğimiz kadar yapalım düzelme şansı yok.

Teşekkür ederim Başkanım.