KOMİSYON KONUŞMASI

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarımızın değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; Millî Eğitim Bakanlığı 2015 yılı bütçesi üzerinde kişisel görüşlerimi belirtmek üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi selamlıyorum.

Bu arada yeni YÖK Başkanına da yeni görevi hayırlı uğurlu olsun diyorum ve bu toplantıya da katıldığı için, ilk defa bir YÖK Başkanı toplantıya katılıyor ona da teşekkür ediyorum.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Geçen sene vardı Aydın Bey.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Yok, bir önceki sene vardı.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Geçen sene vardı.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Bir önceki sene vardı geçen sene yoktu; yani toplantılara genellikle gelmiyor, Plan ve Bütçe Komisyonu toplantılarına. YÖK Başkanı millî iradeyi dikkate almıyor gelmiyorlar, hiçbir toplantıya gelmiyorlar.

Şimdi, ben biraz önce, Millî Eğitim Bakanının sunuş konuşmasını hayretle izledim; öyle bir tablo çizdi ki Türk millî eğitiminde hiçbir sorun yok, her şey güllük gülistanlık.

Şimdi, dönüp sokağa baktığımızda, acaba öğrenci velileri ve öğrencilerin çizdiği tablo da Sayın Bakanlığın tablosuyla örtüşüyor mu? Asla örtüşmüyor. Onların gündemi farklı, Sayın Bakanın gündemi farklı.

Sayın Bakanın o babacan tavırlarının arkasında uygulamaları tamamen hukuksuz, kanun tanımayan... Sanki ömür boyu o koltukta oturacak, hiç hesap vermeyecek; sanki padişah! Sizi o koltuğa da millî irade oturttu iş yapmak üzere, aynı millî irade de bizi bu koltuğa oturttu sizin uygulamalarınızı denetlemek üzere. Ben sizin o koltuğa oturmanıza saygı duyuyorum, uygulamalarınızı takip ediyorum ama size de aynı millî iradenin buraya oturttuğu milletvekillerine, muhalefet milletvekillerine Anayasa'nın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 96'ncı maddesine göre sizin uygulamalarınızla ilgili sormuş olduğu sorulara cevap vermek zorunda olduğunuzu hatırlatıyorum. Siz millî iradeyi dikkate almıyorsunuz, milletvekillerini takmıyorsunuz. Halk sizi oraya oturttu, uygulama yapın ama uygulamalarınızı denetlemekle ilgili muhalefetin de sesine kulak verin diye oturttu.

Şimdi, sizin bu kanunsuz, hukuksuz uygulamalarınızı tek tek yüzünüze burada okuyacağım:

12 Temmuz 2013 -Bu tarihe dikkat edin- 1 milyon 112 bin öğrencinin ve öğrenci velisinin merakla beklediği, onların geleceğini tayin eden SBS sınav sonuçlarını açıkladınız. 8 Haziranda yapılan SBS sınavları, 2013'ün SBS sınav sonuçlarını açıkladınız. Aynı gün, açıklamanızdan bir saat sonra ben bu sonuçların yanlış olduğunu, Fransızca ve Almanca soru kitapçıklarının İngilizce cevap anahtarıyla okunduğunu tespit ettim ve sizin özel kaleminizi telefonla aradım bunu size iletmek üzere. Siz ne yazık ki ben saat dörde kadar bekledim bana dönmediniz ve hiçbir zaman da dönmediniz. Çünkü siz padişahsınız, muhalefet milletvekillerini dinlemezsiniz. Padişahsınız ya! Aynı gün saat 16.00'da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına soru "Sizin bugün açıklamış olduğunuz SBS sınav sonuçları Fransızca ve Almanca sonuçları İngilizce cevap anahtarıyla okundu; yanlıştır. Bu konuda ne diyorsunuz?" diye soru önergesi verdim; cevap vermediniz. Bir saat sonra açıklama yaptınız, hatayı kabul ettiniz; doğrudur, televizyonlara çıktınız kabul ettiniz. Ancak dediniz ki: "Sadece 718 kişi vardır, biz de bu 718'in sorularını onların cevap anahtarıyla okuduk ve değiştirdik, onların puanlarını değiştirdik." Ancak bir suç daha işlediniz, bir yanlış daha yaptınız. Yani siz, kalktınız 718 öğrencinin sonuçlarını değiştirdiniz, puanları değişti; 1 milyon 112 bin kişinin sırası değişecek. Siz o sıralamayı değiştirmediniz, sadece 718 öğrencinin puanını değiştirdiniz ama o puan bütün sıralamayı etkiliyor, standart sapmalarını hesapladığınız vakit hepsinin sıralamasını değiştiriyor. Onu dinlemediniz. Ben kalktım, ertesi gün bu sefer 13/7/2013'te bir soru önergesi daha gönderdim size Meclis Başkanlığı aracılığıyla, dedim ki: " Sizin yaptığınız bu işlem de hatalıdır çünkü sıralamanın komple değiştirilmesi lazımdır." Cevap vermediniz; padişahsınız ya, o koltukta ömür boyu oturacaksınız!

BAŞKAN - Biraz üslubunuza dikkat ederseniz Sayın Ayaydın.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Bakan bizim sorularımıza cevap vermeyince neden onları uyarmıyorsunuz da...

BAŞKAN - Uyarırım ben.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - ... bizim söylediklerimizi dikkate almıyorsunuz?

BAŞKAN - Yeni öğreniyorum, yeni öğreniyorum Sayın Ayaydın.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Ben muhalefet partisi milletvekiliyim istediğimi burada konuşurum. Burası vekilin, burası milletin kürsüsüdür.

Ondan sonra, kalktım Ankara İdare Mahkemesine sizin bu iki işleminizin yürütmesinin durdurulması talebiyle dava açtım; tarih 16 Temmuz 2013. Bu dava üzerine gazeteciler size soru sordu cevap verdiniz. Cevabınız şu: CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'ın 2013 SBS'sinin iptal edilmesi ve tercihlerle ilgili süreçte yürütmenin durdurulması talebiyle dava açmasıyla ilgili olarak "Yirmi dört saat içerisinde biz bu işi çözdük." diyor. Neyi çözdünüz? Çözmediniz, hiçbir işlem yapmadınız. Neyi çözdünüz? Dediniz ki: "SBS'yle ilgili sorun Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yirmi dört saat içerisinde çözümlendi. Dolayısıyla ortada hiçbir işlem yoktur." diye açıklama yaptınız ama yargı öyle demedi. Yargı dedi ki, Ankara 18. İdare Mahkemesi dedi ki: "Bakanlığın yaptığı bu uygulama yanlış. Ben onların bu uygulamasının yürütmesini durduruyorum. Aydın Ayaydın'ın talebi doğrudur ve haklıdır." Ancak aynı İdare Mahkemesi bu kararı verir vermez siz, hani vatandaşlar mağdur olmasın, öğrenci mağdur olmasın diye, çok merak ediyorsunuz ya öğrenci velilerini, kalktınız bu işi bir üst yargıya götürdünüz, itiraz ettiniz. Kanuni hakkınız, itiraz ettiniz ama o arada 1 milyon 112 bin öğrenci ve öğrenci velisi perişan. Bir yıldır onlar emek veriyorlar, onların emeklerine saygısızlıktır. Kalktınız buna itiraz ettiniz, üst yargıya gittiniz. Orada dediniz ki: "Bunun zamanlaması manidar." Yani sanki bu kararı sizin deyiminizle -O hafta moda olmuştu- paralel yapı mı, dikey yapı mı, yatay yapı mı ben onları bilmiyorum. Siz kalktınız dediniz ki "Bu karar manidar." Yani sanki İdare Mahkemesinin verdiği karar sizi sıkıntıya, Hükûmeti sıkıntıya sokmak için paralel yapının aldığı bir karar gibi yorumladınız, öyle açıkladınız. Sizin Müsteşarınızın ağzından aynen, aynen kelime şu: "Bu kararın zamanlaması manidar."

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Sayın Ayaydın, tarihleri veriyorsunuz, olayın tarihini.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Tarihleri değil.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Mahkemenin tarihini de verir misiniz?

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Tabii veririm.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Yürütmeyi durdurma kararı ne zaman verilmiş?

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Tabii, tabii, veririm; 10 Ocak 2014.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Yani?

BAŞKAN - Altı ay sonra yani.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Altı ay sonra.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Efendim, ama bakınız...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Altı ay sonra, okullar açıldıktan sonra, çocuklar karnelerini aldıktan sonra.

BAŞKAN - Neyse, bununla ilgili zaten...

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Bana on dakika zaman vereceksiniz, zamanım gidiyor.

BAŞRAN - Sayın Bakanım, gerekli cevapları zaten vereceksiniz. Bununla ilgili burada zaten kanun da çıkardık.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Bakan, davanın açıldığı tarih temmuz ayı. Hepimiz de biliyoruz ki ağustos ve eylül ayında adli tatil başlıyor; adli tatilde yargı karar vermiyor, ekime kadar karar vermiyor. Ekimden sonra size soru soruyor, savunmanızı istiyor.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Yanlış bilgi vermeyin, 5 Eylülde adli tatil biter. Temmuz sonu başlar...

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Tamam, sonuçta temmuzda ben bu davayı açmışım.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Sadece ağustos ayıdır adli tatil.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Ya ne kadar çok meraklısınız, bir de beni dinleyin bakalım!

BAŞKAN - Evet, tamamlasın bir arkadaşlar.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Yani siz iktidar...

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Yanlış bilgi veriyorsunuz.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Yanlış vermiyorum, benim yanlışımı Bakan düzeltir.

BAŞKAN - Yani gecikmesinin sebebi öyle diyor.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Benim konuşmamı Bakan düzeltir varsa bir yanlış.

BAŞKAN - Evet.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Ondan sonra, siz savunma gönderiyorsunuz; süreci uzatıyorsunuz. Savunmayı göndermeseniz yargı ona kararını verecek, uzatıyorsunuz. Size bu kez 31 Mart 2013 Ankara 18. İdare Mahkemesi, ne yapıyor? "Bu karar doğru karardır." diyor ve sizin itirazınızı reddediyor. Diyor ki. "Bizim vermiş olduğumuz karar doğru karardır." Sizin itirazınızı reddediyor Bölge İdare Mahkemesi.ve diyor ki ancak "Aydın Ayaydın ve Defne Uzuner..." Bir öğrenci de açtı; o öğrenciye de ben açtırdım. Olur ya, sizin o uygulamanız vardır "Milletvekili dava açamaz, onun bu işte menfaati yoktur; dava açamaz" diye. Ben her ihtimale karşı bir öğrenciye de açtırdım, aynı dilekçe. İdare Mahkemesi dedi ki: "Bu iki dilekçe aynıdır, konu aynıdır, birleştiriyorum. Bu kararı veriyorum, karar doğru karardır ancak Aydın Ayaydın'ın bu konuda menfaati olmadığı için onun talebini ayırıyorum ve reddediyorum." ve Defne Uzuner üzerinden gitti.

Şimdi, karar verildi, ana karar da verildi. Siz ana kararı da uygulamadınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Yani idari yargı kararını hiçe saydınız. Karardan sonra Bakandan hiçbir açıklama yok, ana karardan sonra. Kurumsal bir açıklama yapıldı. Kurumsal açıklama da şu, Millî Eğitim Bakanlığı konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: "SBS hakkında yapılması gereken yeni bir işlem yoktur. SBS hakkında 31 Martta verilen yürütmeyi durdurma kararının ardından gereken işlemler zaten yapılmıştır." Sizin o işlemleri yaptığınız doğruysa mahkeme karar vermezdi. Yanlış yaptınız. Mahkeme o işleminizi yanlış buluyor. Müsteşarınız bir açıklama yaptı: "Kimse mağdur olmayacak." Herkes mağdur oldu. Siz, kanunda idari yargı kararı, kesinleşen bir idari yargı kararı vardır, bunu uygulamak zorundasınız, tercih hakkınız yoktur. Siz, Türk Ceza Kanunu'nun 257'nci maddesi, görevini kötüye kullanma suçu işlediniz. Bu kez ben sizin hakkınızda bu idari yargı kararını uygulamadığınız gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundum, 8 Temmuz 2014, dedim ki: "Sayın Bakan idari yargı kararının gereğini yerine getirmedi. Türk Ceza Kanunu'nun 257'nci maddesine göre suç duyurusunda bulunuyorum, bakan ve bu işten sorumlu olan bürokratlar hakkında, cezalandırılmalarını talep ediyorum." Tabii, siz Bakan olduğunuz için, dokunulmazlığınız olduğu için sizinle ilgili savcılık bir işlem yapamadı ancak Anayasa'nın 100'üncü maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinde soruşturma komisyonu kurulması lazım, yakında onunla ilgili de süreç başlayacaktır, bilginiz olsun. Bakanlık bürokratları hakkında ise Cumhuriyet Savcılığı işlemi devam ediyor, bu konu bu.

Gelelim TEOG'a. Şimdi, siz...

BAŞKAN - Daha özet şey yaparsanız iyi olur çünkü süre...

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Şimdi, çok önemli bir konu ve hakikaten cevap alamıyorum. Bakanı burada bulmuşum, Bakan cevap vermiyor, ne yapayım, ben de bunları soruyorum.

BAŞKAN - Cevap verecektir yani ama şimdi üslubunuz öyle değil ki sonunda cevap verecektir.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Ondan sonra TEOG sınavı yapıldı. 1 milyon 300 bin kişi bu kez sınava girdi. O sınavlarda da hata yaptınız. Adam gayrimüslim, din dersi görmemiş, Müslümanlığın ne olduğunu bilmiyor, onun dini farklı, ona da saygı göstermemiz lazım. Siz kalkıyorsunuz, ona din dersinden soru soruyorsunuz. Bunun yanlış olduğunu söyledik. Bir de bir soru iptali var, o soruya da yaptılar. Dolayısıyla TEOG'un da iptal edilmesi lazım dedik, onu da dinlemediniz. Onunla ilgili de size soru önergesi verdim, ona da cevap vermediniz çünkü muhalefet partileri milletvekillerinin soru önergelerine cevap vermeme alışkanlığınız var, siz ömür boyu o koltukta oturacaksınız ya, hesap vermeyeceksiniz nasıl olsa.

Şimdi, bunların dışında çok önemli bir konu daha var bu müdürlerle ilgili, on altı yılını dolduran müdürler. On altı yılını dolduran müdürlerin hepsinin görevini sona erdirmek istiyorsunuz ve bunlarla ilgili diyorsunuz ki: "Ben eğer dört yılını doldurmuşsa bunları yeni değerlendirmeye alacağım. Bu değerlendirmeye göre 100 puanın 60'ını Bakanlık olarak ben vereceğim değerlendirmede -sınav mınav yok, değerlendirme- yüzde 40'ını da veli versin." Şimdi, veliler yüzde 40'ını, diyelim ki 100 verdi, siz 34 verdiğiniz vakit o müdüre -75'in altında- 74 oluyor ve atanamıyor. Kimleri atadınız? Sadece sizin yandaş sendikalarınızın önerdiği isimleri atadınız. Yani sizin istemediğiniz bütün müdürleri gönderdiniz, sadece yandaş sendikanın verdiklerini yaptınız.

Bir başka konuyu size belirtmek istiyorum çünkü Millî Eğitim Bakanlığında o kadar çok problem var ki hangisini anlatsak... Yönetmelik değiştirdiniz. Yönetmelikte hangi sınıflarda kaç öğrencinin olacağını belirlediniz, 34'le sınırladınız ama sınıflara yönetmeliğinizde "40" yazıyor. Neden 40? "34" diyorsunuz, niye 40? O aradaki 6 öğrenciyi de sizin yandaşlarınızı, istediğiniz bazı torpillileri sonradan yatay geçişle, dikey geçişle oraya aktarmak üzere yönetmeliği buna göre düzenlediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Ayaydın, toparlarsanız... 3'üncü defa söz veriyorum.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Bitiriyorum, son cümlemi söylüyorum: Millî Eğitim Bakanlığının yaptığı bütün uygulamalar kanunsuz ve hukuksuz. Millî Eğitim Bakanlığının yaptığı bütün sınavlar birer skandala dönüşüyor. Eğer o sınavları yapmayı beceremiyorsanız lütfen o koltuğu bırakın, sizin partinizde bu işi yapabilecek birileri oraya otursun.

Saygılar sunuyorum. Bütçenizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.