KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Millî Eğitim Bakanlığının değerli bürokratları; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın YÖK Başkanının da yeni görevinin hayırlı olmasını ve hayırlı işler yapmasını diliyorum.

Sayın Bakanım, ben aslında bu metni hazırlarken görevinden alınmış olan bir okul müdürünün benim yanıma yani Meclise gelerek göz yaşları içerisinde durumu anlatmasından sonra bunları ele aldım. Onun için Türk millî eğitimi için yapmış olduğunuz pozitif şeyler bir tarafta dursun onlara hiç değinmeyeceğim. O psikoloji içerisinde bu metni ele aldığımı ve bunu size aktaracağımı özellikle ifade etmek istiyorum. Aslında burada çok isterdim ki adı gibi millî olan bir Eğitim Bakanlığının icraatlarını konuşalım. Üzgünüm ama adı Millî olan Eğitim Bakanlığının millîlikle de, eğitimle de ilişkisi adından ibaret kalmıştır maalesef. Bakanlığın amacına ihanet eden yanını şimdilik bir kenara bırakıyorum.

Millî Eğitim Bakanlığı giderek daha çok gençleri meşgul etme Bakanlığına dönüşmüştür. Millî eğitimde gençlerin payına meşguliyet çalışanların payına da mağduriyet düşmektedir. Millî eğitimle ilgili olarak son zamanlarda çıkartılan hemen her yasa belirli bir kesimi mağdur etmiş ve bir mağduriyetler ordusu ortaya çıkarmıştır. Paralel yapıyla mücadele etmek adına yapıldığı söylenen düzenlemeler millî eğitim yönetiminin uygulamalarını büyük ölçüde AKP'nin güdümüne sokmaya yönelik bir konu ortaya çıkarmıştır.

Şimdi çok basit... Demin arkadaşlar karne dolayısıyla birtakım eleştiri yaptılar sonra da kaçtı gittiler buradan. Şimdi Napolyon der ki: "Bir şema aslında yüz sayfalık yazıdan daha etkilidir." Onun için şemayı ve kanıtı ele alarak konuşmak lazım. Şimdi, buradan soruyorum: Şimdi, şu anda Türkiye'de sendikalaşma oranı bakımından TÜRK-EĞİTİM-SEN yüzde 22, EĞİTİM-SEN yüzde 12, EĞİTİM-İŞ yüzde 4,-EĞİTİM-BİR-SEN yüzde 26'dır. Şu anda kamuda idarecilik yapanların ise yüzde 9'u TÜRK-EĞİTİM-SEN, yüzde 4'ü EĞİTİM-SEN, yüzde 81'i ise EĞİTİM-BİR-SEN üyesidir. İşte elimde, yeni bir şema, yeni bir grafik, tamamen aldım elime, bunları çalıştık biz. Yüzde 95'i EĞİTİM-BİR-SEN üyesi, 90 ve 90'ın üzerinde puan alan okul müdürleri ve durumları. Bunlar bir şeyi ortaya çıkarıyor: Eğitimde kendileri gibi düşünmeyen ne kadar unsur varsa bunları tamamen idarecilikten devre dışı bırakıp onun yerine EĞİTİM-BİR-SEN üyelerini atamak, bu matematik bir olaydır. Bu çok nettir ve açıktır. Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye'nin bütününü yönetmeye değil -özellikle millî eğitimle ilgili söylüyorum- yalnızca Adalet ve Kalkınma Partisine sempati duyan ya da onun gibi düşünenleri yönetime getirmeye, onların çıkarları doğrultusunda hareket etmeye çalışan bir Bakanlık hüviyetine dönüşmüştür ki burada çok açıktır bu. Ben size çok açık bir şey söyleyeyim, bunu getirin meşrulaştıralım, biz de bilelim: Bu Millî Eğitim Bakanlığının Adalet ve Kalkınma Partisinin dışındakilerin Bakanlığı olmadığını biz de kabul ediyoruz, edelim. Hiç bunda şeyimiz yoktur. Bir yasa maddesi getirelim, "Bu yasa maddesiyle yöneticiler EĞİTİM-BİR-SEN üyeleri arasından atanır." diyelim, bu işi bitirelim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hocam, ona gerek yok ki. Hepsini bağımsız sınava tabi tutalım, ÖSYM bir sınav yapsın.

BAŞKAN - Değiştiriyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Millî Eğitim değil, ÖSYM.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Şimdi, Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; buradan özellikle ben Millî Eğitimin mağdur ettiği kesimlerin mağduriyet konuları üzerinde durmak istiyorum. Bu insanlar ağlıyor Sayın Bakanım, bu insanlar feveran ediyor "Biz haksızlığa uğruyoruz." diyorlar ve bunları kimse dinlemiyor. Bunlar bize geliyorlar, aslında ben gidelim oturalım Millî Eğitim Bakanlığı odasına 10-15 milletvekili gitmeyelim oradan, teker teker hepsinin hesabını soralım bu nasıl oluyor, bu nereden geliyor diye. Artık yani iş bu noktaya geldi ve bu insanların... Herhâlde geleceğiz oraya, öyle görünüyor, artık yani bunlar devam ederse öyle görünüyor ki artık bundan sonra Bakanlıkta beraber oturacağız.

Şimdi, Millî Eğitimde yaşanan mağduriyetlerin bir tanesi bu 4+4+4 sistemiyle yapılan düzenlemede...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yeniçeri, ek süre veriyorum iki dakika, buyurun lütfen.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Vallahi, Sayın Başkan, ben konuşacağım, gözünü seveyim ek sürelerimi ver.

BAŞKAN - Çok sayıda arkadaşımız var Sayın Yeniçeri.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Tamam.

Sabahtan beri herkes konuşuyor.

Şimdi, yapılan düzenlemede ilköğretim müfettişliğiyle Bakanlık müfettişliğini maarif müfettişi hâline getirdik, bu fevkalade iyi, doğru bir adım. Ama demin Sayın Çetin'in de ifade ettiği gibi şimdi, Bakanlık kökenli maarif müfettişleri 4.800 lira para alıyorlar, buna karşılık ilköğretim kökenli maarif müfettişleri 3.200 lira para alıyorlar. Bakın, ben, ticaret meslek lisesinde öğretmenlik yaparken bir "Tam Gün Yasası" çıkmıştı, aynen bizim gibi görev yapan sağlık meslek lisesindeki meslek dersleri öğretmenleri 20 bin lira alıyordu, biz 9.800 lira para alıyorduk. Onun yüzünden ay başı oldu mu şeyin başına gitmezdim maaş almaya gitmezdik, yani kendimizi ezik hissederdik, dışlanmış hissederdik, ikinci sınıf hissederdik.

Şimdi aynı statüye sahip, aynı eğitimden geçmiş -hatta ben inceledim- ilköğretim müfettişlerinin içerisinde yüksek lisans yapanlar da var, yüksek lisans yapmayan ama Bakanlık müfettişi olmuş bir biçimde olan bir kişi 4.800 lira alıyor, bu arkadaşlar ise 3.200 lira almaktadır, adalet, mantık, izan ve idrakle izahı mümkün olmayan bir durumla karşı karşıyayız.

İkinci bir şey: Şimdi, bu 652 sayılı Yasa'yla merkez şube müdürleri, millî eğitim müdür yardımcıları, ilçe millî eğitim müdürleri iradeleri dışında şahsa bağlı eğitim uzmanı yapıldılar. Şimdi, bu kişilerin görevleri gereği aldıkları maaşlar eğitim uzmanlığı görevinde bulunanlardan fazla olduğu için bunların da maaşları donduruldu. Eğitim uzmanlarının maaşlarıyla yeni eğitim uzmanı olanların maaşları eşit oluncaya kadar bu donduğu için bunlar herhangi bir artıştan yararlanamamaktadırlar. Bu durumda olan bir eğitim uzmanı şunu söylüyor: "Ben şube müdürlüğü sınavını kazandım, bir süre çalıştıktan sonra ilçe millî eğitim müdürü oldum, bu yasayla özel yarışma sınavıyla kazandığım şube müdürlüğü statüsünü ve kadrosunun altına atıldım suçum nedir?" Buna cevap vermemiz gerekiyor bizim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yeniçeri, tekrar uzatıyorum, lütfen toparlar mısınız?

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - 652 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesiyle on binlerce okul müdürü görevinden alındı. Bakanlığın yeni puanlama usulüyle onların yerine AKP ile organik bağı olan EĞİTİM-BİR-SEN üyeleri getirildi, bu bir kalemde on binlerce okul müdürünün görevden alınmasının cumhuriyet tarihinde eşi var mı yok mudur? Ben inceledim, yoktur. Böyle bir şey hiç olmadı. Dünyada ise Çin'de Mao'nun kültür ihtilalinde oldu, bir de Çarlık Rusyası'nda İlmiski'nin pedagojik uygulamaları sırasında benzer uygulamalar yapıldı. Üçüncü uygulama da Türkiye'de mi yapılıyor? Bunun da cevabı muhal bir soru olarak karşımızda duruyor.

Sayın Bakanım, size, ben Millî Eğitim Bakanlığına 323 tane soru önergesi verdim. Bu soru önergelerinden süresi içinde cevaplandırılan soru önergesi sayısı 2, süresi geçtikten sonra cevaplandırılan soru önergesi sayısı 24, hiç cevap verilmeyen soru önergesi sayısı 297. Çok basit soru önergesi ÖSYM'de şunları şunları almışsınız, bunları kimden aldınız? Mesela, burada bir tane soru, çok basit bir soru yani bu cevap verilemeyecek bir soru değil ama mali konularla ilgili: "Ölçme Seçme Yerleştirme Merkezi tarafından satın alınan bilişim sistemleri için harcanan paranın miktarı TL cinsinden ne kadardır, bunlar hangileridir vesaire?" Bununla ilgili soru var. Ne zaman? 19/11/2013 tarihinde sormuşuz, cevap yok. Buna benzer sorular var, çok basit sorular var. Bunların hiçbir tanesine cevap gelmiyor.

Dört yılını tamamlamış okul müdürlerinin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından görevlerinden alınması AKP zihniyetinin birikim, deneyim ve bilgiye karşı olan tavrını göstermektedir. Hep şunu söylüyoruz: Biz geçmişle bağlantımızı kestiğimiz andan itibaren milletleşme ve devletleşme sürecinde sorunlar ortaya çıkar. Bugün Nizamiye medreselerimiz yoktur, Selçuklu döneminde vardı, Sahnı Seman medreselerimiz yoktur, Osmanlı döneminde vardı. Köy enstitüleri cumhuriyetin ilk dönemlerinde vardı, öğretmen okulları vardı, bugün hiçbiri yok. Bugün de bizim kurumlar sürekli bir biçimde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - ...isim değiştiriyor, yapı değiştiriyor, strateji değiştiriyor ve bu değişiklik kendisinden başka âdeta sistem bir maymuna döndürülmüş hâle geliyor ve buradan da tabii, bizim eğitimde başarılı bir sonuç elde etmemiz mümkün olmuyor.

BAŞKAN - Sayın Yeniçeri, son cümlelerinizi alabilir miyim, lütfen.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığında Görevde Yükselme Yönetmeliği çerçevesinde 1.709 boş kadroya şube müdürü atanması için 29 Aralık 2013 tarihinde sınav yapılıyor. Bakanlık yazılı sınavını kazanan 5.913 kişiyi 28 Şubat 2014 tarihinde Ankara'da tekrar mülakat sınavına alıyor ve şube müdürlerinin atamalarını salt sözlü sınav üzerinden yapıyor ve Danıştay 5. Dairesi de yürütmeyi durdurma kararı veriyor, ancak Millî Eğitim Bakanlığı Danıştay kararlarını görmezlikten geliyor. Bu arada, Başbakanlık Çerçeve Yönetmelik Danıştay 5. Dairesinin verdiği karara dayalı olarak düzenleniyor ve atamaların yazılı ve sözlü aritmetik ortalamasının alınarak yapılmasına yönelik bir karar veriliyor. Buna rağmen, Millî Eğitim Bakanlığı atamaları yapmıyor.

On üç yıldır iş başında olan iktidarın eğitim, öğretim, istihdam politikasında yanlışları büyüttüğü, atanamayan öğretmenler sorunu da artık bugün bir sosyal faciaya dönüşmüştür.

Millî Eğitim Bakanlığı bu sorunu çözme iradesini göstermiyor, idareyi maslahat türünden yapılan taksit taksit atamalarla 300 binlere varan atanamayan öğretmen stokunu eritmek mümkün olmuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yeniçeri, teşekkür ediyorum.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Bir cümle...

BAŞKAN - On dakika oldu. Çok sayıda milletvekilimiz var.

Buyurun lütfen.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Bir yandan ihtiyaç var, diğer yandan atanamayan öğretmen var, dışarıdan ücretle ders veren öğretmenler var. 1,5 milyar liraya varan kaçak saraylara harcanan paralar eğitim öğretime aktarılsaydı herhâlde atanamayan öğretmenler sorunu da belli bir ölçüde halledilebilirdi.

Atanamayan Öğretmenler Platformunun 1.127 atanamayan öğretmenle yaptığı ankette, her 3 ataması yapılmayan öğretmenden 1'i intihar etmeyi düşündüğünü ifade etmiş.

Konu çok geniş fakat süre bittiği için daha üzerinde duramıyorum eğitimin yönleriyle ilgili.

Ben bu bütçenin memleketimize milletimize hayırlı olmasını diliyorum ama mağduriyetleri minimize etmek kaydı ve şartıyla.