KOMİSYON KONUŞMASI

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar, Sayın Bakanım, kıymetli bürokratlar, basımınızın değerli temsilcileri; ülkemizde on dördüncü yılını tamamlayan AKP iktidarı bugün Anayasa'ya, hukuka, uluslararası hukuka da aykırı yeni bir düzenlemeyle karşımızda.

Tabii, bu, para, sermaye ve beraberinde bazı yatırımları da birlikte getireceği için işin özünde sağlam temeller üzerine oturtması gerekiyor. Sizler de yatırımcı olsanız sağlam temeller üzerine oturmamış bir arenada, bir ilişkide, bir ticari faaliyette asla bulunmazsınız.

Görüşeceğimiz tasarıyla bütçe dışında yeni ve büyük bir fon oluşturulmaya çalışılıyor. Bu fon kamu kaynaklarını da aktararak ve Hükûmeti yetkili kılarak... Bu kaynakların ve gelirlerin kullanımının bütçenin, dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi denetiminin de dışında bırakılması oldukça manidardır. Bu fona ne kadarlık bir kamu kaynağının aktarılacağı da bilinmemektedir. Bunun bir sınırı olursa Hükûmet canının istediği gibi de belirleyecek bir anlayışla yola çıkmış durumdadır. Ayrıca, bu fona iç ve dış piyasalardan hazinenin de onayı alınmadan borçlanma yetkisinin verileceği de bilinen ve tahmin edilen bir gerçektir. Gerekçeden anladığımız kadarıyla bu fonun borçlanma ve diğer yollarla elde edeceği kaynaklar otoyollar, Kanal İstanbul, üçüncü köprü, havalimanı, nükleer santral gibi büyük kamu yatırımlarının finansmanın sağlanmasında, hani Hükûmetin sık sık deklare ettiği mega yatırım projelerinde kullanılacağı... Ayrıca, yurt dışındaki petrol ve doğal gaz yatırımlarına yasal ve bürokratik kısıtlamalar olmadan rahat hareket edebilme, yatırım yapma olanağında bulunacağı söylenmektedir.

Devlete ait ve devletin kaynaklarının toplandığı, borçlanmalarına devlete ait varlıkların teminat gösterildiği bir fonun Türkiye Büyük Millet Meclisi denetimi dışında tutulması kabul edilemez. Bu kadar büyük bir kamu varlığının toplanması ve harcanması, kamu adına borçlanmasına ilişkin iş ve işlemler sadece bağımsız denetim şirketlerinin denetimleriyle geçiştirilemez. Bütün bunların ötesindeyse fonun asıl amacı, aslında Türkiye'de mega yatırımların finansmanını sağlamak yani daha açık hâliyle söz edilen projelerin finansmanında kullanmak. O zaman yakın geçmişte sık sık Hükûmetten duyduğumuz şu sözler aslında demek ki gerçeği yansıtmıyormuş. "Üçüncü köprü, üçüncü havalimanı, Kanal İstanbul projelerinin finansmanında bir sorun yok. Müteahhit şirketler gereken kredileri temin edebiliyor, hazine bu borçları üstlenmiş durumda, yap-işlet-devret modeliyle hayata geçirilen bu mega projelerde devletimizin cebinden para da çıkmıyor, teminatına da ihtiyaç duymuyor." Şimdi, bu ifadelerin hepsi âdeta 180 derece tersi bir şekilde varlık fonunun kurulmasının gerekçeleri olarak bize sunumu yapılıyor. Bu, açıkça bir itiraftır değerli arkadaşlar. Söz konusu mega projelerin aslında çok ciddi bir finansman sıkıntısıyla karşı karşıya olduğunun da Hükûmet eliyle itirafıdır.

Bunlara ek olarak kurulacak varlık fonuyla Türkiye için önem taşıyan doğal gaz ve petrol gibi yurt dışında stratejik sektörlere yasal ve bürokratik kısıtlamalara bağlı olmadan doğrudan yatırım yapılabilmesi de hedeflenmektedir. Şimdi, bizim sorgulamamız gereken nokta tam da burada başlıyor. "Varlık fonu" adı altında aslında Başbakanlığa bağlı bir özel şirket kuruluyor ama öyle bir şirket ki ticaret siciline tescil edilmiş sayılacak ama kurumlar vergisine tabi olmayacak. Tahvil ihraç edecek, repo, ters repo yapacak, gayrimenkul sertifikaları çıkaracak, yabancı şirketlerin yatırımlarına ortak olacak ama Sermaye Piyasası Kuruluna tabi olmayacak. Her düzeyde yüzlerce çalışan istihdam edecek ama Devlet Memurları Kanunu'na tabi olmayacak. Onlarca ihale açacak, milyonluk alımlar yapacak ama ihale mevzuatına da tabi olmayacak. Otoyol, Kanal İstanbul, üçüncü köprü, havalimanı, Akkuyu Nükleer Santrali'ne finans sağlayacak ama Sayıştay denetimine de tabii olmayacak.

Tasarıda belirtildiği gibi, ulusal varlık fonunun kaynaklarını özelleştirme gelirleri, kamu varlıklarının menkul kıymetleştirerek transferi, TMSF, DASK, vakıflar gelirleri, emeklilik ve işsizlik fonları oluşturacak. Özelleştirmelerde denizin sonunun gelindiğine artık herkes biliyor ve görüyor. Bu fona kaynaklık edecek kalemlerin yaratılacak kamu rantları olacağı aşikâr. İlk etapta akla gelen otoyollar, havalimanı, köprü ve Sayın Cumhurbaşkanının "Hızlandıralım." dediği Kanal İstanbul Projesi ve daha niceleri elbette. Özellikle, tasarının bulunduğu torba yasa kapsamında hâlihazırda orman üzerinde bulunan ve hukuki çıkmaza giren ticarethaneler ve orman vasfının kaldırılacağı düşünüldüğünde rant yelpazesini şimdiden hızla genişletiyor olduğu, yakın gelecekte de hangi torba yasalarla karşı karşıya kalacağımızı görmek için uzun uzun düşünmeye de gerek yok. Yani işsizin, emeklinin birikimlerinden ve kamusal varlıklardan beslenen bu fon kamuoyunda büyük tartışmalar yaratan, çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri bilimsel bir çerçevede incelenmeden dayatılan birtakım projelerin ülkemize ve geleceğine olan âdeta teminatı ve altından kalkamayacağı bir yükü beraberinde getirmektedir.

Sonuçta meseleyi baştan alırsak ekonomiyi mevcut tüketim odaklı, borca dayalı ve dış tasarruflara bel bağlayan anlayışla bugün yatağa mahkûm eden Hükûmet, çözümü ileride daha ciddi, daha tehlikeli zeminlerle ülkeyi bir açmaza sokmaktadır. Bugüne kadar birikimleri siyasi çıkarlarla eritilmiş emekçiler, emeğiyle geçinen tüm çalışanlar ekonomideki sonuçların bedelini, faturanın rakamını bilmeden endişeyle, kaygıyla bir kez daha ödemeye hazırlanmaktadır. Ben bu konuda yapılan bu çalışmanın, bu düzenlemenin işin başında Anayasa ve hukuklara aykırı olarak yapıldığını biliyor, bu tasarının çekilmesi, yeniden ortak bir uzlaşıyla geniş kapsamlı bir çalışma yapılarak yüce Meclise sunulmasında fayda var diyorum.

Teşekkür ederim.