KOMİSYON KONUŞMASI

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli Divan, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok saygıdeğer üyeleri; öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tabii, çok saygıdeğer, çok yararlı görüşleri dinledik. Sizin de belirttiğiniz gibi, bu teklifle ilgili, hakikaten, istişareye dayalı bir görüşme bu ana kadar getirilmeye çalışıldı ve benim şahit olduğum kadarıyla da bununla ilgili tüm uzman kuruluşlar; SPK'dan, Merkez Bankasından, Borsa İstanbuldan, Hazineden, diğer tüm kamu kurum ve kuruluşlarından gelen görüşler alındı, onların ortak çalışmalarıyla bu noktaya getirildi ve bütün konuşmacılarımızın, burada değerli katkı veren arkadaşlarımızın da söylediği gibi zaten fonun gerekliliğiyle ilgili kimsenin bir şüphesi yok. Birkaç arkadaşımızın da belirttiği gibi, G20 ülkelerinde, 20 ülkenin içinde fonu olmayan tek ülkeyiz ve G20 üyesi ülkelerin birçoğunda farklı alanlarla ilgili, farklı sektörlerle ilgili de birçok fonlar var. O anlamda Türkiye'nin hakikaten eksiklikler çektiği, bazı yerlerde, böyle, Ekonomi Bakanlığı olarak Türkiye'mizin dış ticaretini düzenleyen, daha doğrusu, ihracatının artırılması, dış ticaret açığımızın daraltılması, Türkiye'nin yurt dışında etkinliğinin artırılması, ekonomik etkinliğinin artırılmasıyla ilgili çalışmalarımızı yaparken bazen böyle sağımıza, solumuza bakarak çaresiz kaldığımız anlar oluyordu. Bir yerde çok önemli bir proje var, bir yerde çok önemli bir ihracat imkânı var, bir yerde Türkiye olarak gidip gerek kârlılık anlamında gerek stratejik anlamda gerek ekonomi anlamında da çok önemli bir yerde yapılacak bir işte yaklaşık olarak 15 milyar dolar civarında sermayesi olan bir "exim" kaynaklarıyla, kendi içindeki ihracatı finanse etmede bile son derece kısıtlı olan bir "exim" kaynaklarıyla sınırlı olduğunuz anlarda hakikaten muasır medeniyet üzerine hedefi olan, 500 milyar dolar ihracat hedefi olan, 25 bin dolar millî gelir hedefi olan, dünyanın 10'uncu, Avrupa'nın 3'üncü büyük ekonomisi olacağım diye yola çıkan bir Türkiye'nin bir fonunun olmamasının, böyle bir imkânının, kaynağının olamamasının etkilerini çok hissettik.

Böyle bir fona nerelerde ihtiyaç hissettik? Biraz önce de Sayın Tamaylıgil'in söylediği doğru bir tespit vardı orada, bizim, Türkiye olarak en önemli problemlerimizden bir tanesi cari açık. Biz ülke olarak, Türkiye olarak her yıl ortalama en az yüzde 5,5-6,5 aralığında büyümek zorunda olan bir ülkeyiz; aş yaratmak, iş yaratmak zorunda olan bir ülkeyiz; her yıl ortalama 1 milyon civarında istihdam yaratmak zorundayız. Neden? Arkamızdan bizi kovalayan bir ateş var, bu ateş de şu: Yani, Türkiye işsizlikle ilgili rakamlarda bir türlü istediği seviyeye gelemiyor. Kaldı ki son on küsur yıl içinde 7 milyonun üzerinde vatandaşını iş sahibi yapmasına rağmen istediğimiz yere gelemiyor. Çünkü, biz, nüfus artış hızımız artı iş gücüne katılım oranı artan bir ülkeyiz. Yedi sene içinde yüzde 44'ler seviyesinden yüzde 51,5, yüzde 52'ler seviyesine geldik iş gücüne katılım oranında. Bu, yaklaşık olarak 3.500 dolardan 10 bin dolara doğru yaklaştığımız bu süreçte yaşanan doğal bir süreç. 15 bin dolara geldiğiniz zaman iş gücüne katılım oranınız yüzde 60'lar seviyesine gelecek. Yani, Türkiye'de iş gücü yaşı arasındaki vatandaşlarımızın yüzde 51,5'u şu anda "Ben çalışmak istiyorum." diyerek piyasayada. Bu 15 bin doların üzerine çıktığı zaman bu yüzde 57-58'ler civarına, yüzde 60'lar seviyesine gelecek; 20 bin dolar seviyesine geldiği zaman yüzde 65'ler seviyesini gelecek; 25 bin dolar seviyesine geldiğiniz zaman, üzerine doğru çıktıkça, Avrupa Birliği ortalaması olan yüzde 70'lerin üzerinde bir iş gücüne katılım ortalamasına gelecek. Peki, bizim böyle büyümemiz yani yüzde 5,5-6,5 aralığında, yüzde 7'ler civarında, Türkiye'nin yürümek değil, hızlı yürümek değil, koşmaya ihtiyacı var diyorsak eğer... Türkiye bu büyümeyle ilgili de şöyle bir açmaz yaşıyor. Biz ne zaman ki böyle o büyüme rakamlarına doğru çıktığımızda... Bizim kısıtlarımız da var tabii, o da ne? Tasarruflarımız yeterli değil. İşte, yeni yeni yüzde 15,5'lar seviyesine geldik tasarruf oranlarında ki bu yüzde 13'ler seviyesinden bu noktaya geldik. Dünyadaki diğer örnekleri kıyasladığımız zaman, belki, ben size, Çin'de yüzde 50'ye yakın, Hindistan'da yüzde 30'ların üzerinde, Avrupa Birliği ortalamasında, gelişmiş ülkelerde yüzde 25-30 aralığında filan bunları demeyeceğim ama bizimkinin yüzde 15 seviyesiyle bizim bu büyümeyi destekleyici bir finansman yaratmamız hemen hemen imkânsız, yok böyle bir çaremiz. Ne zaman ki büyümeyle ilgili ileriye doğru bir adım attığımızda tehlikeli cari açık veren bir ülkeyiz biz. Neden? Bu büyümeyi ancak ve ancak dış borçlarla finanse etmek, başkalarının parasıyla yola çıkmak zorundayız, başkalarının parasıyla bunu yapmak zorundayız. Bizim elimizde iki tane enstrüman var: Çok hızlı büyümek zorundayız, bu olmazsa olmazımız. Yani, öyle bir formül düşünün ki eşittirden sonrası belli, yüzde 6 büyümek zorundasınız. Eşittirin önündeki formülleri koyduğunuz zaman da finansal zorluklarımız, cari açığımız, eldeki tasarruf oranlarımız. Bizim bu formülü düzenlememiz lazım. Bu tarafı yani eşittirin sol tarafını düzenlememiz lazım. Bunu yapmak için de elimizde iki tane enstrüman var: Bir, ülkenin kullanılamayan kaynak ve imkânlarını yer altı, yer üstü, akıl gücünü, diğer bütün güçleri kullanarak değerlendirilemeyen tüm imkânları bir seferberlikle ki rahmetli Özal'ın başlattığı seferberliğin altında yatan gerekçe de budur, ihracata dayalı büyüme. Yani, ihracatı, bir şekilde, değerlendirilemeyen kaynak ve imkânları seferberlikle harekete geçirerek yurt dışına sattığınız zaman sizde olmayan finansmanı sağlamış oluyorsunuz ve dolayısıyla, bu finansmanla beraber de kendi büyümenizi finanse edebilir hâle geliyorsunuz. Diğer ikinci enstrüman yani formülün sol tarafındaki dolduracağınız yerdeki diğer enstrüman da değerlendiremediğiniz, ülkenizdeki... Yani, biz petrol zengini olan bir ülkeyiz, petrol kaynaklarımız var, işte, Türkiye'nin petrol gelirlerinin yüzde 25'ini bir yerde biriktirelim veya devasa kömür zenginliklerimiz veya diğer yer altı, yer üstü zenginliklerimiz var veya dış ticaret fazlası veren bir ülkeyiz, bütçe fazlası veren bir ülkeyiz, bu verdiğimiz fazlalığı şurada biriktirelim diyecek bir şeyimiz, o da yok ama bu yokluk demek çaresizlik mi? Değil. Türkiye'nin diğer zenginlikleri var. Değerlendiremediği veyahut da uzun vadeli gelirler hâlinde tuttuğu bazı imkân ve kaynakları değerlendirerek Türkiye'nin uzun vadeli gelir beklentilerini hızlı bir şekilde bugünkü gelirler hâline dönüştürmek gibi bir imkânı değerlendirmesi gerekiyor. Bunlar da, ne bileyim işte, arkadaşlarımız da bahsettiler, projeler olabilir veya yürüyen, şu andaki çalışan projeler; üçüncü havaalanı gibi, köprüler gibi, tüneller gibi, barajlar gibi, yani satmadan, bunların vadeli gelecek veyahut da bazı tahsis, imtiyaz gibi gelecekle ilgili gelir beklentilerinizi bugün nakde çevirerek bir imkân ve kaynak yaratmak gibi. Bunları yaptığımız zaman belki bizim bu formülümüzün sol tarafındaki boşluğu kendi belirlediğimiz bir formül hâline getiririz. Başkalarının belirlediği formül değil, içindeki rakamları biz belirlediğimiz zaman ancak bunu... Ha, bir de o taraftaki rakamları, sol taraftaki rakamları, formülasyonu başkaları yaptığı zaman da birilerinin dediği gibi "Altını koyan kuralı koyar, kuralı koyan altını alır." Ve Türkiye'nin, maalesef, bu açmazı, o yetmezi artık geri dönülemez bir şekilde sanki bir doğa kuralı, tabiat kuralı gibi devam eder. Buralardan yola çıkarak biz bunu ortaya koyduk ve bugüne kadar da Hükûmet olarak da bu kanunla ilgili Türkiye Varlık Fonu'yla ilgili hakikaten bütün katılımları alarak da yolumuza devam etmek istiyoruz. O anlamda, bu görüşmeler sırasında bugün sizlere dağıtılan...

Burada şunu söylemek istiyorum, biraz önce arkadaşlarımızın söylediği gerekçedeki "Bürokratik ve yasal engellere takılmadan..." sözünü ben ilk gördüğümde "Bu yanlış." diye de arkadaşlarıma uyarıda da bulundum. Yani yasalar engel değildir veya bürokratik engel, böyle bir engel yoktur, bunlar kurallardır, herkesin uymak zorunda olduğu kurallardır. O anlamdaki uyarınıza ve görüşünüze de katıldığımı da bilmenizi istiyorum.

Sayın Başkanım, çok değerli üyeler; bu anlamda bizim Hükûmet olarak bu konudaki katkıları son derece değerli bulduğumuzu da bilmenizi istiyorum. Şu anda sizlere dağıtılan bu teklifin yeni düzeltilmiş yani önergelerle düzeltilmiş hâlini de... Çok Değerli Bakanımız Sayın Temizel'in, değerli katılım veren diğer arkadaşlarımızın verdiği tüm katılımları da değerlendirerek yeni hâliyle önergelerle düzeltilmesi yönünde de uygun olduğunu düşünüyoruz.

Tabii, bu teknik bir alan, denetime tabi olup olmama meselesi; bu denetimden kaçma değil. Anayasa'da ilgili maddedeki -hukukçu değilim, evet, hukuk eğitimi gördük belki üniversitelerde ama anayasal anlamda bu konuyu tam yorumlayacak şekilde de değilim ama oradaki- 165'inci maddedeki söylenen "denetlenmesi esasları kanunla düzenlenir." Yani buradaki bu düzenleme önceden Merkez Bankasında veya Borsa İstanbul'da yapılmış. Oralarda da bununla ilgili düzenlemeyi kanun yani Meclis, iradesini kullanarak demiş ki: "Bu kurumlardaki denetlemeleri SPK'nın ilgili kurumu yapsın veya bağımsız denetim kuruluşları yapsın." Burada da teklifte de diyor ki: "Sermaye Piyasası Kurulunun kurallarına uygun olarak bağımsız denetim kuruluşları tarafından hazırlanacak olan raporlarla..."

Ben sizin dikkatlerinize şunu arz etmek istiyorum: Bu fon bir şekilde ölü doğar. Ölü doğma şekli nedir biliyor musunuz? Doğduğu andan itibaren eğer uluslararası arenada, piyasalarda genel kabul gören bir fon yaratamazsanız bu fonun sürdürülebilirliği yoktur. Piyasaya çıktığı zaman ihraç edeceği bir evrak, bir vesika veyahut da bir kıymetli menkul değer, eğer piyasalar tarafından ciddiye alınmazsa, eğer bu fon şeffaf değilse, bu fon uluslararası piyasaların kabul ettiği standartlarda denetlenmiyorsa zaten istediğiniz kadar bunu Sayıştay, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, Plan ve Bütçe Komisyonu, yetmedi diğer bütün komisyonlar topyekûn hep beraber denetleyelim, bir anlam ifade etmiyor. Yani bizim bize propagandamızdan başka bir anlam ifade etmiyor. Bizim bu fonu dünya piyasalarında ederi olan bir fon olarak kurmak gibi bir gayemiz var, amacımız var. Öyleyse, bunun denetleme mekanizması ve şeffaflık kriterleri de uluslararası mekanizmaların denetlemeleri, raporlamaları ve şeffaflık kriterlerine göre olmalı. Dünyada bunun örnekleri var mı? Var, Amerika'daki fonlar yasamanın hiçbir denetimine tabi değil. Hangi ülkeler? Singapur, Güney Afrika, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, bir de Kuveyt, bağımsız denetime tabi, yasamanın denetimine tabi değil. Ama burada ben şöyle anlıyorum: Anayasa'nın amir, emreden kısmı diyor ki: "Bunun Meclis, denetiminin nasıl olacağına karar verir." Bunu şu şekilde yaptırabilir, bu şekilde yaptırabilir ve zaten burada ilgili tüm aktarımlar, buraya yapılacak olan tüm şeyler Bakanlar Kurulu kararıyla yapılıyor, Bakanlar Kurulu bunu düzenliyor. Bakanlar Kurulunun tüm kararları, tüm uygulamaları, Hükûmetin tüm uygulamaları neye tabi? Meclis denetimine tabi değil mi? Meclisin tüm alanlarında böyle bir sorgulama mekanizması yok mu? Her milletvekilimizin, bu fona giden gelen, bu fonla ilgili sorumlu olan ki doğrudan Başbakan, her türlü soruyu sorma ve bunun cevaplarını alma, bununla ilgili her türlü -ne bileyim- Meclisteki diğer sorgulama mekanizmalarını harekete geçirme hakkı yok mu? Var. Artı, bununla ilgili asıl kriter... Tabii ki ben burada yapılan bütün yorumları yersiz bulmuyorum, bunu da bilmenizi istiyorum. Endişeler, evet endişeleriniz böyle olabilir ama bizim kurduğumuz fon, içeride, bizim kendi içimizde, kendi iç kurallarımızla, kendi iç bankacılık sistemlerimiz içinde böyle değil. Bu, uluslararası piyasalarda bazen hakikaten Türkiye'nin bir kredibilitesiyle de eş değer bir şekilde hareket edecektir belki ama bizim amacımız şu: Türkiye'nin şu andaki gerek uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarındaki derecelendirme rakamının üzerinde bir derecelendirmeye sahip olması hedefiyle kuruyoruz bu fonu. Yani değeri o kadar farklı olsun diye bunu konuşuyoruz. Yani burada ben görüşlerinize saygı duyuyorum, Anayasa'ya aykırılıkla ilgili endişelerinize, yoktur böyle bir endişe filan demek gibi bir noktada değilim ama burada Anayasa'nın tabirini de ben böyle anlıyorum. Meclis, bu iradesiyle Anayasa'daki amir hükmüyle denetimin nasıl olacağına karar verir. Bu da bu teklifte gayet net ve açık. Sermaye Piyasası Kurulu kanunlarına tabi olarak bunu yapar, bağımsız uluslararası denetime tabidir ve Bakanlar Kuruluna rapor verir. Dolayısıyla, Bakanlar Kurulunun tüm uygulamaları da yüce Meclisin her türlü denetimine tabidir, her türlü sorgulamasına tabidir. Diğer türlü, her türlü araştırmasına da tabidir. O anlamda, ben Türkiye'nin önümüzdeki dönemde...

Hangi alanlarda bu varlık fonunu...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Nerede geçiyor Sayın Bakanım SPK'ya tabi olduğu?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Var, "Sermaye Piyasası kurumsal ilkelerine tabidir." diye bir yerde tam cümleyi hatırlamıyorum ama... "Şirket, Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında kurumsal yönetim düzenlemelerine tabidir."

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hangisi Sayın Bakanım?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - 6'ncı maddenin (1)'inci fıkrasında.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - SPK'ya tabi, bağımsız denetime tabidir diyor yani SPK ilkelerine tabidir değil, SPK tarafından kurulmuş, denetlenen denetim ilkelerine tabidir diyor.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Bunu gayet açık ve şey görüyorum ben orada... Yani böyle bir şeyde şey varsa ona da bakalım yani böyle bir virgül, noktadan kaynaklanan... O konuda Değerli Komisyon Başkanımızın da çok önemli katkıları oldu, biraz önce de kendisiyle görüşürken...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bağımsız denetim ve kurumsal yönetim düzenlemelerine tabidir, SPK mevzuatına tabidir demiyor, sadece bağımsız denetim ve kurumsal yönetim düzenlemelerine tabidir diyor.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - "Şirket, Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında kurumsal yönetim düzenlemelerine uyar." Emir.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakanım bizim anlatamadığımız ya da anlaşamadığımız, oradaki mesela bağımsız denetçinin bunu denetleyecek olması nereye raporlayacak, hangi standartlarda?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Gayet şeffaf yayınlayacak bunları.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yok, hayır... Onun için Anayasa...

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Siz o raporları alırsınız, gelirsiniz, burada onunla ilgili her türlü sorgulamanızı yaparsınız.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bakın, birinci mesele şu: Bunun için özel bir yer konulmuş, demiş ki: "Sayıştay denetleyecek Türkiye Büyük Millet Meclisi adına." Dememiş bağımsız denetçi denetleyecek. Şimdi, onun için biz ısrarlıyız, bizim adımıza denetim yapabilecek tek anayasal kuruluş vardır, o da Sayıştaydır. Kamunun olduğu yerde Sayıştay denetim yapar. Onun için bağımsız denetçiye veriyoruz demek bu denetim sıkıntısını gidermiyor.

İkincisi: Bu kısmı geçin, özel bir şey olsa bile, bağımsız denetçi nereye raporlayacak, Meclise mi raporlayacak? Meclis de raporu görüşecek mi?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Şeffaf bir şekilde yayınlayacak bunu.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hayır, bakın, şimdi...

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Bunu Bakanlar Kuruluna verecek, Bakanlar Kurulunda siz istediğiniz gibi sorgularsınız.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bakanlar Kurulunda siz sorgularsınız, biz sorgulayamayız.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Hayır, siz Bakanlar Kurulunu sorgularsınız diyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İşte, fiilen durum bu değil. Biz ancak Sayıştayı sorgulayabiliriz çünkü bizim denetim yetkimiz var, Sayıştay bizim adımıza yapıyor ve bunu Anayasa'ya yazmış. Şimdi, Anayasa'nın dışında Sayıştayın yazdığı bir yer dışında denetim yaptırmak anayasal olarak mümkün değil, teknik olarak da.

Çok önem verdim sözlerinize, diyorsunuz ki: "Bunun güçlü bir fon olarak kurulması lazım." Şu an bir ölü fon kuruluyor ki içine kaynak konulmayacak. Aynen şöyle olacak: Bu mega projeleri de çok uyardık, "Bakın, böyle yapmayın, şöyle etmeyin." Uluslararası yatırım bankalarından bir kuruş fon bulunamadı, döndüler Ziraat Bankasına.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Hayır, öyle değil, öyle değil. Bakarsanız eğer onun içinde uluslararası yatırım bankalarından şu anda orada kaynak ve imkânlar var.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakanım, 4,5 milyar avro Vakıfbank, Ziraat Bankası, Halk Bankası, biraz da küçük özel bankalar koydular. Hani bunlar gördüğümüz, bildiğimiz şeyler.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Yok, Alman bankaları da var. O detaylara girmeyeceğim ama, bunun konusu değil yani.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hayır, hayır, benzer bir yönteme doğru gidiyoruz. Anayasa'ya göre, bunun içinde kamu fonu olduğu için, kamunun denetim yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Sayıştaydır, başka bir yere bu şeyi yasayla veremeyiz, Anayasa'ya aykırı olur.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Şimdi, Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; yani bu konudaki görüşleriniz, söylediğiniz şeyler cümle anlamında baktığımız zaman son derece doğru ama burada Meclise anayasal bir yetkiyi, bunun denetiminin nasıl düzenlenmesi gerektiğini söyler diyor. Burada ben şuna dikkatinizi çekmek istiyorum yani dikkatlerinize şunu arz etmek istiyorum: Sayıştayın bir denetim mekanizması ve Sayıştay gittiği yerde gerek personel harcamaları gerek yatırım harcamaları gerekse -ne bileyim- diğer kararlarla ilgili bir denetleme yaparken elinde bu kuralları düzenleyen bir kitaba göre bunu denetliyor. Sizin kurmuş olduğunuz yani şu anda bu fonda bütün bu alanlardan istisna, Devlet Memurları Kanunu'nda istisna, ücretlerde istisna, Kamu İhale Kurumuna istisna, tüm harcamalarla ilgili her şeyi istisna, zaten bu istisnalarla Sayıştayın denetleme alanını hemen hemen yok hükmüne getiriyorsunuz.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Zaten ona da karşıyız, onun için diyoruz ki anayasal hukuk devleti...

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Ama bununla ilgili hakikaten başarılı örnekler de, Borsa İstanbul örneğimiz var, son derece başarılı, bu istisnaları da çok düzgün bir şekilde uyguluyor ve herhangi bir şey de yok ve denetim olarak da gerek Hükûmet, orayı denetleyen diğer kurullar gerekse Meclis dilediği anda Borsa İstanbulun tüm uygulamalarına ulaşarak onu denetleyebiliyor çünkü bağımsız denetim kurulları çok şeffaf bir şekilde, çok detaylı bir şekilde... Çünkü bu bağımsız denetim şirketlerini siz çok iyi biliyorsunuz. Bunların yaptıkları denetimde herhangi bir atlama bile olsa denetimle ilgili lisansların ve yetkilerin iptal olması demek bunların yok olması demek.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bütün batan bankaları bu denetim şirketleri denetlemişti.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Ona bakarsanız 2007-2008 global krizinden önce de Yunanistan'a en tepeden not veren bankalar veyahut da diğer ülkelere en tepeden not veren kuruluşlar da bunlardı. Yani böyle gidersek başka yerlere gideriz. Ama şu anda...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Nereye gideriz başka yerlere?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Başka hiçbir yere gitmeyiz yani sadece konunun dışına doğru gitmiş oluruz, global krizi öngöremeyen kredi derecelendirme kuruluşları ile bağımsız denetim kurullarını bir araya getirmeye doğru gideriz, söylemeye çalıştığım bu.

ERHAN USTA (Samsun) - İyi ki söylüyorsunuz yani onlara ne kadar güvenebiliriz?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Bağımsız denetim kuruluşları başka bir şey.

ERHAN USTA (Samsun) - Bunların hepsi bağımsız denetim kuruluşları tarafından denetlenmiş Sayın Bakanım.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Ben o tarafa girmeyeceğim şimdi yani kamu bankalarının bugüne kadarki görev zararlarıyla ilgili dönemleri ve Sayıştay Kanunu, Sayıştay denetimleriyle bunları yaptık biz, oralara girmek istemiyorum. Türkiye Varlık ve Yatırım Fonu'yla ilgili hakikaten çok olumlu bir istişare dönemi yaşandı, ben sadece eğer bununla ilgili, Anayasa'ya aykırılıkla ilgili bir bölüm yani bu konuda bir tartışma varsa bunu aklım yettiğince ve dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum, benim anladığım bu. Bunu çok samimi olarak söylüyorum, Meclis buradaki denetim mekanizmasını kurar ve bu böyle denetlenir diyebilir, der, bu da Anayasa'ya aykırı değildir.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Anayasa nasıl denetleneceğini ortaya koymuş.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Onun örneği de var ama Borsa İstanbul var, Merkez Bankası da bir şekilde çok şey de olsa farklı bir denetime tabi ama çok başarılı bir şekilde yürüyen Borsa İstanbul var ve bütün bu istisnalarla ve bu denetimlere tabi değildir diye kurmuşuz, bu Meclis kurmuş bunu. Şimdi aynı şeyi burada tekrar değerlendiriyoruz ama bunun ederi şu yani şöyle: Bu fonla ilgili, bu fon hakikaten değerli mi, bu fon ne kadar çok denetlenirse mi değerli yoksa bu fon uluslararası piyasalara çıktığında ne kadar çok yüksek not alırsa, ne kadar çok şeffaf bir şekilde uluslararası standartlarda denetlenirse mi bizim amaçladığımız fon olacak? Ben ikincisini tercih ediyorum ve böyle bir fonla ilgili Hükûmet olarak biz bunun arkasındayız. Yoksa zaten bu hazine, biraz önce de bir arkadaşımız söyledi: "Buna gerek yok, bütçe kaynak ve imkânlarıyla da biz bunları yaparız." Bu fon kamu yatırımlarını gerçekleştirsin diye kurulan bir fon değil, yol yapsın, köprü yapsın...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Gerekçe öyle demiyor ama.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Buna da katkı verebilir, yani orada şu: Sizin biraz önce tespit ettiğiniz şey son derece doğru yani bir yerde bir mega proje varsa bu fonun burada elinde disipline edeceği bir gücü tutması bile yeter. Siz çok iyi biliyorsunuz, bugün Merkez Bankasının, Hazinenin bir tahvil ihracına çıktığında elinizde böyle güçlü bir fon olduğu zaman "Oraya katılırım ha." demesi bile faizleri ne kadar aşağı çeker onu biliyorsunuz ve böyle bir projeye de "Ben de bu projeyi yüzde 10 imkânımla finanse edebilirim." demiş olması bile diğer tüm kuruluşları da cesaretlendirir, belki yüzde 10, 15, 20 civarında faizleri aşağı çeker. Bu fonun amaçları bunlar yani piyasaya müdahale etmek değil, piyasaya bir şekilde bir yön vermek, hava vermek, oralarda gerektiğinde yani hinihacette namerde muhtaç olmamak derler, birisi geldi sizin faizlerinizle, piyasanızla, bir yerlerinizle oynamaya doğru yeltendiğinde eğer sizin elinizde birkaç yüz milyar TL'lik bir fonunuz veyahut da ne bileyim, 10-20 milyar TL'lik bir kaynağınız burada bir nöbetçi gibi bekliyor olursa... Bunları burada bilen çok iyi üstatlarımız var, burada zamanında müsteşar ...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Siz bir dengeleme fonundan bahsediyorsunuz, bu öyle bir fon değil ki.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Bu fonksiyonları da yerine getirme anlamında.

ERHAN USTA (Samsun) - Biz teknik toplantıda tam tersine, bunun Hazinenin borçlanmasına kamu katkısını azaltacağını tartıştık. Arkadaşlar da, Hazine Müsteşar Yardımcısı arkadaşımız da bu konuda çok fazla bir sıkıntı olmayacağını, borçlanmalarımızın eskisi kadar yüksek olmadığını, işte, kamu kuruluşlarının...

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Ola ki diye söylüyorum.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, şunu söyleyeceğim: Buradaki kafa karışıklığının, yani zaten bu işin temelinde bu var, herkes farklı bir şey söylüyor. Yani bizim, teknisyenlerin kaygı duyduğu şeyi siz avantaj olarak söylüyorsunuz Sayın Bakanım, böyle bir enteresanlık var burada, nasıl yapacağız bu işi bilmiyorum. Anlatabildim mi, bakın, şu...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yani bu sefer fonun içine...

BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, tam tutanak var, lütfen söz isteyin, söz vereyim.

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, çok affedersiniz, ben Sayın Bakanı bölmek için yapmadım, katkı vermek için uğraşıyorum.

Yani teknisyenlerin endişesini "Kamunun kamu varlıklarıyla hazine ihalelerine yardımcı olma gücümüz azalacak ama olsun, biz bunu idare edebiliriz." şeklinde söylüyoruz, siz bunun tam tersini söylüyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, sizin sunumunuz bitti mi?

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - Bitti.