KOMİSYON KONUŞMASI

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Sayın Bakanım, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli bürokrat arkadaşlar; ben de öncelikle herkesi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii, bu kanun teklifiyle ilgili baştan beri önce usul üzerinde, daha sonra da geneli üzerindeki konuşmalarda biraz konunun mecrasından uzaklaştığımızı düşünüyorum. Mesela, benim önümde, bu varlık fonuyla ilgili haber çıktığında, 26 Temmuzda, haber, "Pazartesi günü borsayı uçuran nedenlerin başında Başbakan Yıldırım'dan sermayesi şu kadar olan büyük Türkiye Fonu kurulacağının müjdesi geldi." diye bir haber bile borsayı uçurmaya yetiyor. Yani, böyle bir haber olumlu anlamda algılanıyor piyasada ve ekonomik olarak piyasada olumlu bir etki yaratıyor.

Şimdi, tabii, denetim tarafını hep konuşarak biraz sanki bu fonun önemini azaltmaya çalışıyoruz gibi geldi bana. Yani, işte "G20'de var, bizde de olsun." falan filan gibi böyle bir yaklaşım değil veya 15 Temmuzdan sonra da değil, bildiğim kadarıyla, daha önce konuşulan, tartışılan bir fon. Yani "15 Temmuz oldu, bizim dışarıda itibarımız kalmadı, ekonomik sıkıntıdan dolayı böyle bir fona ihtiyacımız var." buna katılmıyorum, belki arkadaşlar bilgilendirir, benim bildiğim kadarıyla daha önceden konuşulan, tartışılan, gündemde olan bir şeydi. Dolayısıyla, zaten...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 15 Temmuzda hızlandı.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - 15 Temmuzdan sonra... 15 Temmuz olsa da olmasa da bu torbada...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Daha da acil hâle getirdi.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Şöyle, benim bildiğim. 15 Temmuz olsa da olmasa da bu, torbada gündeme buraya gelecek bir şeydi.

EKONOMİ BAKANI NİHAT ZEYBEKCİ (Denizli) - 15 Temmuzda gecikti diyelim.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Evet, gecikti.

Şimdi, dünyada 49 ülkede var. G20 de hep konuşuldu. Bu fonun biraz bu tarafına, denetim tarafı önemli tabii ki ama Türkiye'nin, artık, sermaye piyasaları, bankacılık piyasası, ekonomik piyasaları olarak baktığımız zaman artık çok da böyle Sayıştay denetimini... O anlamda onu da önemsizleştirmek için söylemiyorum. Yani, biraz bizim ekonomi şeyimize baktığımız zaman, özellikle bankacılık tarafına, bir bankacı olarak örnek verdiğimiz zaman bunun hepsi Sayıştay, Yüksek Denetleme Kurulu, Başbakanlık Teftiş Kurulu denetimine tabii olduğu hâlde yıllarca işte, Anadolubankları, Denizbankları, Etibankları, daha sonra Emlakbankları yaşadık.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - 22 banka...

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - 22 banka, özel banka falan, sistem...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Onlar Sayıştay denetimine tabii değil özel bankaydılar.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Hayır, hayır, özel banka değil; Anadolubankası özel banka değil, Denizbank özel banka değil, Etibank özel banka değil, Emlakbank özel banka değil; daha sonra, battıktan sonra isimleri satılarak özel banka oldu. Bunlar kamu bankası.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Kamu bankası değil hepsi özel.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Hayır, kamu bankası olarak değil, battıktan sonra isim hakları satıldı. Yani, biliyorum, bilgi verebilirim.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Hortumlandığı için battı.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ya, bilemem nedenini, ben onu tartışmak için söylemiyorum yani şunu anlatmaya çalışıyorum... Ya, onu tartışabiliriz, bilgi verebilirim, daha sonra aydınlatabilirim. Bunlar kamu bankası olarak...

Aykut Bey, anlatıyorum; bildiğim bir konu.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Etibank ve İnterbank, işte Cavit Çağlar'a ait olan...

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Hayır, Etibank battığı için... Bunlar battı, Halk Bankasına devredildi, daha sonra isim hakları 1994 yılında özel bankalara satıldı; isim hakları, banka yoktu ortada. Dolayısıyla, bunlar kamu bankasıyken...

Arkadaş, elini niye kaldırıyorsun ya, bu tarihi bilen bir adam olarak konuşuyorum yani.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Elimi kaldırmıyorum, 2002 krizinde batarken hepsi özel banka değil miydi?

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Hayır, ona örnek vermiyorum bak, örnek verdiğim konuyu anlatıyorum. Sayıştay denetimini önemsizleştirmek için söylemiyorum, bir yere gelmeye çalışıyorum, bir dinlerseniz lütfen. Şunu söylemek istiyorum: Yani, Türkiye'nin ekonomik olarak geldiği noktada o günkü Anadolubank, Etibank, Denizbank bunlar kamu bankasıydı, Emlakbank kamu bankasıydı. Özel bankaları bir kenara bırakıyorum, orada farklı örnek vereceğim. Bu bankalar da Yüksek Denetleme Kurumu, Sayıştay, bütün kamu denetimlerine tabiyken sıkıntıya girip battılar. Dolayısıyla, şimdi geldiğimiz noktada özel bankalar da, orada da kamu bankaları vardı.

Halk Bankasına geleceğim. Halk Bankası da 2001, 2002'de Ziraat Bankası, Emlak Bankası tasfiye oldu, Halk Bankası da birleştirilmek üzere biz göreve geldiğimizde, 2003'te, AK PARTİ'yle Emlak Bankası paylaştırılmış, Halk Bankası da ya satılacak ya da birleştirilecekti. Burada şöyle bir durum vardı: Yani, IMF'ye tabi kararlar alınıyordu, onun aldığı kararlara göre yönetiyorduk. 2003-2005 arası özelleştirme kapsamına alınmıştı, satılacaktı. Yani, bankacılık olduğu için söylüyorum; bankacılık çok güncel, bisiklet gibi devamlı pedal çevirmeniz gereken bir şey ama biz o süreçte mesela her aldığımız kararda özelleştirmeye gitmemiz gerekiyor falan, bir araba bile alamıyorsunuz. Özel bankalarla, yurt dışı bankalarıyla rekabet etmeniz lazım. O zaman Kemal Unakıtan'a gidip Genel Müdürümüz falan hep beraber görüştüğümüzde yani bunun, özelleştirme tamam, eyvallah ama bankacılık faaliyetleri olarak dışarıda tutulması ve o zamanki bakanlığa bağlı olarak bu işin BDDK, Merkez Bankası hattı üzerinden öyle devam etmesi... Ve öyle devam ettiğinde 2003, 2005 ve 2007'de Halk Bankası o zamanki değerinden yani kapatılacak, özelleştirme kapsamında olan banka 2007 yılında Türkiye'nin en büyük halka arzını gerçekleştirerek 2,5 milyar dolar -ki e-muhtıranın falan olduğu zamandır, o hafta hatta iptal edelim mi devam edelim mi diye- Türkiye bütçesine, hazineye para sağladı. Ve banka da o günden sonra kontrol mekanizmaları, Sayıştay denetimi vardı ama başka yatırımcılar, kendi denetimi, teftiş yani bir sürü kontrollerle bu banka belirli bir noktaya geldi, 10-12 milyar dolarlara geldi. Bir anekdot da yine anlatmak istiyorum, bir yere gelmek için anlatıyorum. Biz KİT Komisyonuna geldik, sene 2008-2009. Bankanın değeri yani 12-13 milyar dolarlar yanlış hatırlamıyorsam.

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - O zamanlar 13 milyar dolara gelmişti.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Rahmetli Mevlüt Aslanoğlu bizim üstadımızdır, çok iyi bir bankacıdır, özel sektörden de beraber hukukumuz olduğu için... O arada bir firmadan dolayı... İşte banka orda, öyle değere gelmiş bir banka. Muhalefet bir şeyler söylüyor konuya da çok da -biz de bugün buradayız- hâkim değillerdi. İktidar da bizi ortaya aldılar şey yaparken Mevlüt Aslanoğlu şöyle bize bir baktı, tanıyor sektörden de dedi ki: "Arkadaş, ben bu arkadaşlara kefilim. Siyaset elini çeksin, bu arkadaşlar işlerini düzgün yaparlar." Çok güzel bir şeydi yani bir muhalefet partisinin milletvekili ama sektörü bilen, Türkiye'nin ekonomisini bilen bir insanın orada çok güzel bir tespiti vardı.

Şimdi, bu fonun da kuruluşuna geldiğimiz zaman, Sayıştay denetimi olsun ya da olmasın, eksiği varsa bu tamamlansın ama bu fonun önemini, amacını, Türkiye'ye sağlayacağı katkısını -yani haberinin borsayı ne duruma getirdiğini giriş yaparken söyledim- bir yere takılarak önemsizleştirmek bence çok doğru değil. Bence buradaki katkımız, o eksiği de yine tartışalım, varsa giderelim ama sermaye piyasası... Yani, bu fonun içeriğini şimdi konuşacağız. Bu içeriğine koyduğumuz şeylerde zaten kendi içerisinde denetimi var. Yani, bakın, demin Halk Bankasını örnek verdim, şu an halka açık bir banka. Çok samimi bir şekilde söyleyeyim, bankada teftişten kurtulamayız biz; bankanın kendi teftişi durmadan gelir, murakıplar gelir, Sayıştaycılar gelir -eskiden bu üç taneydi sonradan birleşti- Başbakanlık Teftiş... Bizim tek çekindiğimiz teftiş yatırımcı raporlarıdır, bizim tek etkilendiğimiz, olumlu ya da olumsuz... Çünkü, akşam o seansa, kapanışa baktığımız zaman bizi dünyanın izlediği, Türkiye'deki yatırımcıların izlediği, biz bir yanlış yaptıysak, yanlış bir uygulamamız, bankanın bilançosunda ters giden bir şey varsa oraya yatırımcılar devamlı izleyerek bizle ilgili ayda bir rapor yazıyor ve o raporun içerisinde bizimle ilgili olumlu şeylerin devam etmesi ve artması bizim en önemli murakabemizdi. Yani Sayıştay raporları... Yine özür dileyerek, yani bu teftiş tarafını önemsizleştirmek için söylemiyorum. Bir şeyleri tartışırken biraz önce sizlerin de bunun içeriğini, önemini konuşmanın sadece denetim tarafını ve Anayasa'ya aykırılık tarafını söylemeniz nasıl bana göre eksikse, benim de bu denetim tarafını sanki önemsizleştiriyormuşum gibi değil ama çok samimi bir şekilde... Yani aşağı yukarı 2007'den 2015'e kadar biz, halka arz edilmiş bir bankada bu işin içerisinde olan bir adam olarak inanın tek çekindiğimiz ve tereddüt ettiğimiz şey yatırımcı raporlarıydı. Çünkü bütün rekabet diğer bankalar, yurt dışı bankalar... Bu bankanın halka arz olmuş hisse senetlerinin yüzde 80'i yabancıların elindeydi, Türkiye böyle bir noktaya gelmiş bir ülke.

Dolayısıyla, şimdi, bu fonun önemine baktığımız zaman, ben ulusal varlık fonunun dünyadaki örneklerini çektim, bir sürü; mesela petrol ağırlıklı, biraz önce Sayın Bakan da söyledi. Ama, mesela hükûmet kredileri bile bunların içerisine, bu fonun içerisine konuluyor. Yani, bizim bence tartışmamız gerekiyor; bunun içeriğini daha nasıl zenginleştiririz, içerisine neler koymamız gerekiyor, bu fonun daha güçlü bir şekilde nasıl yapılması gerekiyor? Daha önce yine Sayın Bakan söyledi, bir sürü fonlar kuruldu, Ahmet Bey söyledi bunlar kötü sonuçlandı falan. Ya, Türkiye'nin ekonomisi de bir yere gidiyor. Bizim o dönemde böyle büyük yatırımlarımız ya da büyük finansman açığımız ya da büyük finansman ihtiyacımız da yoktu, böyle yatırımlarımız da yoktu. Bizim şimdi, yani bugün havaalanı çok önemli bir yatırımımız ve bunun finansmanını sağlayacak bizim büyük kaynaklara ihtiyacımız var. Dünyada da bu işi, sizi finanse etmek istemedikleri zaman... Bunu yaşadık Gezi olaylarından sonra, işte İstanbul yine kanal projesi vesaire... Şimdi, bu, bizim kendi içerimizde, kendi portföyümüzde değerlendireceğimiz çok fazla kaynağımız var. Ben dünyadaki fonların içeriğine baktığım zaman, işte kamu arazileri var. Türkiye'nin ciddi bir şekilde kamu arazisi var. Bakın, neler olabileceğini söylüyorum, bir kaçını söylediniz siz de; özelleştirme gelirleri, emeklilik fonları, işsizlik fonları, TMSF, DASK, vakıflar, emtia maden gelirleri, tüm tahsisli -Sayın Bakan söyledi- kamu taşınmazları... Ki bu Amerika'da var mesela; Amerika, Beyaz Sarayı satıyor mu ki biz Meclisi satalım? Yani örneklerimizin de ekonomik olması lazım. Sayın Bakanıma cevap anlamında söylemiyorum yani Amerika'da tahsisli arazi fonları varken nasıl onlar Beyaz Saray veya şeyi satmıyorlarsa biz de Meclisi satmayız, böyle bir şey yok. Sosyal güvenlik primleri, tahvil, sukuk ihraçları -ki Türkiye'de bu çok fazla olabilecek bir şey- bütçe fazlası -ha, şu an bütçemiz belirli bir noktada ki inşallah fazla verdiğinde bu da değerlendirilebilir- GYO gelirleri... Bakın, son beş yıldan öncesine gittiğiniz zaman Türkiye'de gayrimenkul yatırım ortaklığı yok ama bugün Türkiye'nin finansal yapısına baktığınız zaman yani neredeyse bankacılık sektörünün belirli bir yüzdesini oluşturan bir gayrimenkul yatırım ortaklığı portföyü var. Bugün Emlak Konutun bu fonun içerisine konulduğunu düşünün. Yani, değerlendirilemeyecek bir sürü şeyi değerlendirebiliriz, konuşabiliriz. Proje aşamasındaki varlıklar ki mesela havaalanının veya işte, İstanbul kanalının yüzde 20'sini, yüzde 30'unu bunun içine koyup da menkulleştirdiğimiz zaman bunun Türkiye'ye nasıl bir fon sağlayacağını, nasıl bir kaynak sağlayacağını tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun kontrolü, biraz önce söylediğim gibi, tamam, Sayıştay eyvallah ama siz menkulleştirerek dünyadaki bu satışa gittiğinizde bunun zaten otokontrolü kendi içerisinde; biraz önce söylediğimiz yatırımcılar ve kendi değerlendirilmesi sizin zaten şu anki ekonomik şey otokontrolü sağlıyor. Bağımsız denetim çok önemli, biraz önce tartışıldı. Doğru, yani bağımsız denetimi olan bankalar battı -burada bir arkadaş söyledi galiba- ama bugün dünyadaki bütün portföy yatırımcıları, bütün yatırımcılar... Bakın, Türkiye'de çok başarılı denetim şirketleri olduğu hâlde, diyor ki: "Ben Ernst&Young ya da işte, Arthur Anderson ya da başka birisi olursa onu alırım." Dolayısıyla, sizi bir de dünya yönlendiriyor. Sayıştay istediği kadar rapor hazırlasın ama dünyadaki bağımsız denetim şirketlerinin raporu yoksa sizin menkulleştirdiğiniz veya tahvil, sukuk ihraç ettiğiniz hiçbir şeyi kimseye satamazsınız. Yani, Sayıştay raporunuz istediği kadar iyi olsun, müfettişlik raporunuz, murakıp raporlarınız; hiç kimse ona bakmaz. Dolayısıyla, burada, dünyadaki kabul görmüş denetim şirketlerinin sizi denetleyip de yayınladığı raporlar, halka açık bir şekilde kabul görüyor ve bunlara böyle farklı gözle baktığımız zaman zaten dünyadaki ekonomik sistemin dönmesi mümkün değil. Dolayısıyla, burada bizim en çok üzerinde durmamız gereken şeyin...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayıştay raporuyla beraber bağımsız denetim raporunun olmasının, denetimin olmasının bir zararı yok ki.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Zararı yok, bence de olabilir. Ama, bunun, bu fonun... Bir kere bu fon gerçekten çok geç kalınmış Bülent Bey. Yani, ekonomik olarak baktığım zaman yani sadece bir iktidar mensubu olarak değil bir ekonomist olarak, bir bankacı olarak, Türkiye'nin bugün yani demin G20 ama 49 ülkede bugün bu fonlar... Ve burada yani herkese de dağıtabilirim varsa, belki herkeste de vardır. Yani, o kadar farklı fonun içeriğini kendi kaynaklarından oluşturup, bunu uluslararası piyasalara sunup kendilerine uzun vadeli yatırım kredisi anlamında sağlayan ülkeler var ki bundan niye mahrum olalım? Yani, biz daha önceki fonlarla karşılaştırıyoruz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 2014'te G20'nin çoğunda yoktu Şahap Bey, o kadar geç kalmadık. 2014'te çoğunda yoktu, onlar da yeni kurdular.

BAŞKAN - Şahap Bey, muhatabımız değil ya, Şahap Bey de düşüncelerini açıklıyor Sayın Kuşoğlu.

ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Yok, konuşuyoruz yani şey sorun değil.

Ama, yani kamu arazilerinden... Mesela, bakır, Şili'de en önemli bakır yatakları vardır biliyorsunuz; bunun üzerine fon kuruyor. Biz de yani bunu zenginleştirebiliriz. Burada tartışmak güzel eksiğiyle gediğiyle ama ben sadece denetim tarafının çok önemli bir eksiklik olduğunu düşünmüyorum. Sayıştay raporuyla diğerlerinin olması eyvallah, olsun ama olmaması bu fonu piyasada daha itibarlaştıracaktır. Sermaye piyasası etkinliğiyle, bağımsız yurt dışı "audit" firmalarının hazırladığı raporlarla çok daha işlevsel olarak piyasada, bu yurt dışı piyasalarında iş görecek bir varlık fonu.

Dolayısıyla, şunu söylemek istiyorum: Bizim üzerinde duracağımız en önemli şey; bunun içeriğini nasıl zenginleştirip bizim kendi kaynaklarımızla neleri koyarak, bizim çok önemli... Mesela, TMSF, bakın -üzerinde tartışabileceğimiz, ben arkadaşlara da söylemiştim, kendim de bu konuyla biraz ilgilenirken- bizim TMSF kaynaklarımız çok özelleştirme içerisinde. Yani, mesela, 20 tane banka var, isim hakkı hâlâ duruyor, bunlar bir değer, millî servet, yok oldu gitti; ben o bankaların çoğunu biliyorum. İnanın, içerisinde seksen yıllık bankalar vardı, sadece o günkü şartlarda belki aktif zararından dolayı, aktifteki sorunlarından dolayı... İsim hakkını bile, bir bankanın isim hakkını oluşturmak piyasada yıllarınızı alıyor. Bugün piyasada on yıllık, on beş yıllık bankalar var. Saysanız 10 tane banka ismi aklınıza gelmez ama hâlâ 20 tane batan bankanın ismi herkesin aklındadır. Bankacılıkta bu, bir değerdir. Bunun gibi öyle şirketler var ki TMSF'ye alınıp ya çok ucuz şeylere satıldılar. Gazeteleri hatırlayın, televizyon şirketlerini, spor kulüplerini hatırlayın. Yani, bunlar bu fon içerisinde değerlendirilip menkulleştirilerek Türkiye'ye çok uzun vadeli kaynaklar sağlanabilir.

Beni heyecanlandıran mesela, havaalanı projesi ve Kanal İstanbul'la ilgili, yol, köprülerle ilgili bunların belirli bir yüzdesi, yüzde 20'si, yüzde 30'u bu fona hisse olarak verilebilir. Üzerinde çalışma var mı bilmiyorum, planlarında yani orası ne yapar... Bunların karşılığında tahviller, kâğıtlar çıkarılarak bu yatırımların finansmanı sağlanabilir diye düşünüyorum.

Ben de genel bir değerlendirmemden sonra, ileride maddeler üzerinde tekrar fikirlerimi açıklamak isterim.

Teşekkür ediyorum Başkanım.