| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişikilik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/750) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 12 .08.2016 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Değerli milletvekilleri, yine bir sürprizle karşı karşıyayız gördüğümüz kadarıyla. Şimdiye kadar televizyon ve yayın kuruluşlarıyla ilgili olarak bu sektörü düzenleyen bütün kanunlarda yasaklanan vakıflara yayın lisansı verilmemesi konusunu "'Vakıflar' ibaresi kaldırılmıştır." demek suretiyle, bir de vakıf ortaklıklarının bu şeyin uygulanması açısından medya hizmet sağlayıcı kuruluş ortağı kabul edilmesini belirtmek suretiyle bir kanun yapıyorsunuz. Hemen akabinde de deniyor ki: "Burada bir boşluk var, bunun üzerinde çalışılması gerekiyor." Demek ki bu kanunla siz bunu sağlayamıyorsunuz ama bu kanunu görüşüyoruz. Daha getirirken yanlış olduğunu yani yüzlerce yıl önce ölmüş olan vakıf ortaklarını yeniden mezarlarından çıkarıp da medya hizmet sağlayıcısı yapamayacağımıza göre fiilî olarak imkânsız olan yani yasa, fiilî olarak imkânsız olan, uygulaması imkânsız olan bir hükümle çıkmaya çalışıyor ya da size sunuluyor. Yasa yapıcılar açısından birinci temel kural, kanun yaparken göz önünde bulundurulması gereken birinci temel kural "Konusunun imkânsız olmaması gerekir yasaların." der. Yani kalkıp da insanlara olmayacak taahhütler yapan yasalar falan çıkaramazsınız buradan; birinci konu bu. Gelip gelip aynı noktaya dayanıyoruz, görüşüyoruz ama bunun daha olgunlaştırılması gerek, maddelerinin değiştirilmesi gerek, her şeyinin değiştirilmesi gerek. Bu nasıl bir mantıktır, bunu anlamak mümkün değil.
Sadece vakıflara getirilen bir yasak değil bu olay. Özellikle, özgürlükler açısından herhangi bir kuruluşun, kurumun; vakıf olsun, dernek olsun, kooperatif olsun, kim olursa olsun, kamunun kaynaklarının kullanılması konusunu parantez içerisine almak suretiyle, yayın yasağı getirilmesi ya da yayın yapacak olan kuruluşlara ortak olmamaları ya da bunları kuramamaları konusundaki bir yasağı kabul etmemiz mümkün değil. Bu konuda hemfikir olduğumuz konu bu, yayın yasakları kaldırılsın. Ancak, yayın yasağını kaldırırken de bu kaldırdığınız yayın yasağının kaldırdığınız kurumlar açısından geçerliliği olsun. Şu anda vakıflar için kaldırıyorsunuz, vakıflar için geçerli değil, uygulayamazsınız. Ama bu arada, biraz önce arkadaşlarımızın belirttiği, kooperatifleri, siyasi partileri vesaire gibi kuruluşları yani halkı aydınlatma gücü olanları da bunun içerisine katmıyorsunuz. Sadece, bu da otomatik olarak tek bir kişiye verilmesi hâlinde adrese teslim bir düzenleme mi kuşkusunu uyandırıyor. Niye uyandırsın ki böyle bir olayı, objektif olarak herkesi kapsayacak şekilde bir düzenleme yapmış olsak? Eğer yapılıyorsa kamu kaynaklarının kullanılması konusunu parantez içerisine alıp tartışılarak şimdiye kadar yasak kapsamında olan bütün kuruluşlar açısından kaldırmak zorundayız. Bunu kaldırırken de RTÜK açısından başka bazı düzenlemelere gereksinim varsa, böyle bir düzenleme gerçek anlamıyla yayın yasağı ve özgürlükler açısından yeterli değilse onları da düzeltmemiz lazım.
Biraz önce arkadaşlarımız dile getirdi, geçtiğimiz şu süreç içerisinde, Allah göstermesin, bu darbe teşebbüsü geçerli olmuş olsaydı darbeye karşı direnmiş olan bu televizyonların hâli ne olurdu bugün? Şu anda konuştuğumuz yasa gibi olurdu ve üstelik de bunlarla ilgili yapılan yayınlar nedeniyle de RTÜK dünyanın cezasını kesmiş, onlara göndermiş olurdu. Peki, böyle bir olgu karşısında bu kadar irite olabiliyorsak, bu kadar tereddütle "Aman, Allah korumuş." falan diyebiliyorsak böyle bir olayda, daha önceden yaptıkları yayınlar nedeniyle idari para cezaları altında neredeyse ezilmekte olan bu yayın kuruluşlarının bu kadar düzenlemenin içerisinde, barışların sağlandığı bir sırada, özellikle de varlık barışlarının yapıldığı bir sırada, bütün para cezalarıyla ilgili olarak düzenleme yapıldığı bir sırada ve Maliye Bakanlığı tarafından tahsil edilecek veya takip edilen idari para cezaları konusunda niye bir düzenlemeyi düşünmüyor mesela burası? Düşünülmüyor. Şimdi, birazdan eller kalkacak inecek, bu kanun geçecek ya da düzeltme yapacağız, birazcık bekleyelim, ondan sonra bunu yeniden, bir defa daha görüşelim diyeceğiz. Bu olmaz arkadaşlar, bu gerçekten olmaz. Mademki böyle bir olguyla karşı karşıyayız, mademki önünüze böyle bir düzenleme geldi; ha, bu düzenlemenin torbanın içerisinde gelmesi ayrı bir ayıp çünkü görüyorsunuz, neredeyse, geneli üzerinde konuştuğumuzdan daha fazla tek maddenin üzerinde konuşuyoruz. O zaman, mademki böyle bir gereksiniminiz var, şunun üzerinde tam olarak çalışalım, eklenecek bir iki fıkrayla beraber bu olayı çözme imkânına kavuşabilirsiniz. Ama tek başına vakıflara dediğiniz andan itibaren zaten uygulanması imkânsız olan bir düzenleme yapmış olacaksınız. Bir şey yapmış olmayacaksınız. Sadece herkesin kafasını karmakarışık edeceksiniz, herkes olmayan bir sürü varsayımla bir sürü teoriler geliştirecek, yeniden bir sürü karmaşa ve toplum içerisinde, sanki eksikmiş gibi, gerilime bir tane daha unsur ekleyeceksiniz. Onun için, böyle bir düzenlemenin fiilî olarak imkânsız olan hükümleri de taşıması nedeniyle bu hâliyle yasalaştırılmasını kesin olarak uygun bulmuyoruz.
Şunları bir defa daha sayayım, radyo, televizyon kuruluşu kuramayacak olan kuruluşlar, hizmet sağlayıcı şirket olamayacak kuruluşlar: Birinci sırada siyasi partiler, ikinci sırada sendikalar... Sendikalar... Sendikalar kimin parasını kullanıyor? Yani sendikalar kendilerinin daha iyi sendikacılık yaptığı ilkesini falan yayacaklarsa onların önüne niye engel koyuyorsunuz? Kaldı ki bu söylediğim cümle bile kendi içerisinde pek tutarlı değildir. Yayın kuruluşlarıyla ilgili belirlediğiniz ilkeler içerisinde sadece ve sadece bir tek şey üzerinde sürekli olarak belirli şeylerin söylenmesini yayıncılık ilkesi olarak kabul etmek mümkün değildir de zaten. Ama, yani bunların sadece bu hizmetleri versinler diye televizyon kuracağını falan da varsaymıyoruz tabii ki. Vakıfların ana sözleşmelerinde, vakıf senetlerinde, belirli hizmetleri yerine getirmek üzere kurulduklarını hepimiz biliyor muyuz? Biliyoruz. Şu anda bütün vakıfların hepsi ortaya dökülecekler, "yayın kuruluşları kurmak" diye vakıf senetlerinde değişiklik yapmak zorunda kalacaklar. Yapmadan buna talip olmaları mümkün mü? Değil.
Sayın Bakanın biraz önce söylediği, vakıf kurucularının, ayrıca radyo televizyon şirketlerinde ortak olamayacakları şeklindeki bir düzenlemeye bu yanıt vermiyor. Eğer bu yasak içerisinde, yasaklar grubundan varsa -bilmiyorum var olup olmadığını, ama sayın bakanın dediğine göre demek ki vardı, yüzde 100'dür- ne demektir vakıf ortağı olan birisinin vakıfla hiç ilgisi olmayan, başka bir alanda gidip de ortaklık hakkını sınırlandırmak? Olmaz böyle bir şey. Yapılmış bir şey varsa derhâl düzenlenmeli, düzeltilmeli.
Kısacası, 3 tane konuyu birlikte çözmeliyiz. Bir: Yasaklar varsa genel olarak kaldırılmalıdır. Özel yasak kaldırılması konusunu bu Meclis şu sırada hiç kimseye izah edemez, toplum da bunu birazcık kolay hazmedemez. İkinci konu: Madem radyo, televizyon ve yayın kuruluşlarıyla ilgili bir düzenleme fırsatı doğdu, bu fırsatın içerisine şu geçtiğimiz süreci göz önünde bulundurarak bu yayın kuruluşları açısından hiç değilse bunların yükünü azaltacak, yükünü telafi ettirecek bir düzenleme yapmak gerekir. Üçüncü olaraktan da, eğer böyle bir yasak varsa -ki var, öyle varsayıyorum- o takdirde bunun da hemen kaldırılması gerekir. Bu fırsatı böyle değerlendirelim değerli milletvekilleri. Tartışacak, dövüşecek, kavga edilecek bir olay değil ki bu. "Vakıflar için kalksın." Vakıflar için kaldırılması bir anlam ifade etmiyor, daha kapsamlı değiştirilmesi lazım. Özellikle de hizmet sunucu olaraktan, bu insanlara düşecek sorumlulukların kim tarafından yerine getirileceğini, vesairesini çalışalım. Şu andaki radyo, televizyonlara da gerçekten hak ettikleri bir barış olanağı sağlayalım. Olduğu gibi affetmek istemeyebilirsiniz, doğrusu olduğu gibi affetmektir ama "Şu kadarını ödeyenlerin, şu kadarını ödeyenlerin bu yükümlülüklerinden kurtarılması gerekir." dediğimizi gördük.
O nedenle, olayın bu şekilde değerlendirilmesini, eğer uygun görüyorsanız maddenin daha sonra karara bağlanmak üzere şu anda herhangi bir şekilde oylamaya tabi tutulmamasını, oradan sonra yapılacak olan düzenlemenin getirilip burada onaylanmasını öneriyoruz.
Teşekkür ederim.