KOMİSYON KONUŞMASI

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığının, bürokrasimizin ve basının değerli temsilcileri; hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar diliyorum.

Bu kısa konuşmamızda... Tabii, millî eğitim sorunları çok olan bir camia, Bakanlık ve millî eğitim politikaları da maalesef bitmeyen bir feryat gibi, ağıt gibi her geçen gün artarak sorunları devam ediyor. "Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin on iki yıllık iktidarı süresince en başarısız oldukları alan nedir?" derseniz, ben "Eğitim alanı." derim. Başarısızlıklar her yıl ardı ardına gerçekleştirilen değişikliklerle, böyle iddialı, süslü sözlerle örtbas edilmeye çalışılmaktadır ve âdeta benden sonrası tufan yaklaşımıyla, sorunlara kalıcı çözümler getirmek bir yana, bu sorunlar her geçen gün artmaktadır. Diyebiliriz ki Millî Eğitim Bakanlığı bugün bir sorunlar yumağıdır.

Adalet ve Kalkınma Partisinin on iki yıllık eğitim karnesinin bir özeti de şudur: 2003 yılında ilköğretime başlayan bir öğrenci on iki yılda 5 farklı Millî Eğitim Bakanıyla, 14 farklı eğitim sistemiyle karşılaşmıştır. Başlıklar hâlinde ifade edecek olursak, 2003'te düzenlenen katsayı farkı arasındaki farklar artırıldı ve bu durumdan da en çok mağdur olanlar meslek liseleri oldu. 2004'te ilköğretim müfredatında köklü bir değişiklik yapıldı, öğrenci merkezli eğitim modeli iddiası dile getirildi. 2004'te üç yıl olan lise eğitimi dört yıla çıkarıldı, Anadolu liselerinin hazırlık sınıfları kapandı. 2005'te liselere giriş sınavı yerine yani LGS yerine OKS getirildi. 2007'de dönemin Bakanı Hüseyin Çelik tek sınavın kaldırılmasına karar verildiğini açıkladı, artık 6, 7 ve 8'inci sınıflarda toplam 3 adet seviye belirleme sınavı yapılacaktı. 2009'da üniversiteye girişte uygulanan ÖSS'nin değiştirilmesine karar verildi ve 1999'dan önce uygulanan sistem gibi yeniden iki aşamalı sınava geçildi. Yine, 2009'da üniversiteye girişte uygulanan katsayı kaldırıldı. 2010'da 6, 7 ve 8'inci sınıflara uygulanan 3 SBS sistemi kaldırılarak tek sınav sistemine dönüldü. 2010'da genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülmesine başlandı. 2011'de katsayı yeniden kalktı ve her aday için 0,12 olarak belirlendi. 2012'de 5+3 şeklinde uygulanan sekiz yıllık kesintisiz eğitim 4+4+4 şeklinde on iki yıllık zorunlu eğitime çevrildi ve okula başlama yaşı 5,5'a düşürüldü. 2012'de tek SBS yerine birçok sınav getirildi. Yine, 2012'de dershanelerin kapanması gündeme getirildi ancak dershanelerin kapanacağı söylense de-daha net bir açıklama yapılmış değil- bu alanda da bir kaos meydana getirildi. İlköğretimden ortaöğretime geçişte getirilen TEOG sistemiyle liselere yerleştirmede büyük sorunlar yaşandı. Bakanlık eli kolu bağlı bir şekilde hâlâ beklemektedir. Binlerce okul müdürü bir çırpıda görevinden alındı ve bu uygulamalarla Millî Eğitim Bakanlığı âdeta bir millî eziyet bakanlığına dönüştürüldü.

Sayın Başkan, değerli katılımcılar; biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi on iki yıldır güya tek başına bir Hükûmet olarak görünmektedir ancak bundan evvelki değişik bütçe konuşmalarımda da ifade ettiğim gibi, aslında Adalet ve Kalkınma Partisi hiçbir zaman tek başına bir iktidar olmamıştır, çeşitli paralel yapılar, cemaatler, tarikatlar ve birtakım gruplar, oluşumlar, yapıların bir koalisyonu olmuştur. Bu anlayışla âdeta bir paralel yapılar koalisyonu olmaya da ve bu yapıları, bu metastazları artırmaya da devam etmektedir. Önce "Darbe ve vesayet rejimiyle mücadele ediyoruz." diyerek Türk Silahlı Kuvvetlerine darbe yapıldı. Sahte belge, gizli tanık ve uydurma iddialarla binlerce emekli, muvazzaf subay, astsubay hapse atılarak aileleriyle birlikte mağdur edildi. Sonra, "komplo" denildi, "Biz yapmadık, paralel yaptı, kandırıldık." denildi ve Türk Silahlı Kuvvetlerine bir sürü iftira ve karalama kampanyası maalesef geride, hafızalarda kaldı.

17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarıyla pek çok rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk olaylarının paniğini yaşayan iktidar, polise, emniyet teşkilatına darbe yaptı ve binlerce polisi perişan etti, görevlerinden aldı, sürgün etti ve hâlâ bu zulme devam etmektedir. Ve buna paralel, hâkim ve savcılara ve yargı kurumuna da darbe yapıldı. Ve en son büyük çaplı darbe de eğitime ve eğitimciye yapıldı. Tamamen bir tasfiye hareketine girişildi. Bu darbe de Millî Eğitim Bakanlığında âdeta bir paralel yapı hâline gelen bu yandaş Eğitim Sendikası iş birliğiyle yapılmıştır. Sayın Bakan mı Millî Eğitim Bakanlığını yönetiyor? İllerde, ilçelerde, millî eğitim teşkilatını il ve ilçe müdürleri mi yönetiyor, Sayın Bakan mı yönetiyor yoksa sendika mı yönetiyor, son derece karışık. Sendika atama yaptırıyor, görevden aldırıyor ve sizin atadığınız millî eğitim müdürleri dahi bu sendikanın baskısı ve vesayeti altındadır.

Millî Eğitim Bakanlığı yasasıyla eğitimdeki tüm dengeler altüst edilerek ülke genelinde 76 bin yöneticinin görevine son verilecek bir uygulamaya geçildi. Bir dönem "Bitaraf olan bertaraf olur." sözlerinin yansıması olarak millî eğitimde de okul yöneticilerine kıyım yapılmaktadır. Uygulamayla, dört yılını dolduran okul müdürleri, müdür başyardımcıları, müdür yardımcıları görevden alındı; il millî eğitim müdürleri, ilçe millî eğitim müdürleri, yardımcıları, Millî Eğitim Bakanlığında üst düzey yöneticilerin görevlerine son verildi. Bakanlık merkez teşkilatında bulunan şube müdürleri de görevlerinden alındı. Sonra, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından çıkarılan "Yönetici Atama Yönetmeliği" kadrolaşmanın bir hukuki kılıfı oldu. Kamu yönetimindeki kariyer, liyakat, beceri, bilgi, tecrübe, bu ilkeler tamamen yok edildi. Hükûmet kendisinden olmayanı bertaraf etmek adına kamu yönetiminin temellerini kökünden sarsmaktadır ve zedelemektedir.

Şimdi, millî eğitimdeki kadrolaşma, emek ve alın terini sömürme ülkemizin geleceğini karartmaktadır. "Benden olmayanı yok edeceğim." ilkesiyle kapalı kapılar ardında kural dışı faaliyetler yürütülmektedir. Bugün Türkiye ve Millî Eğitim Bakanlığı, kurumlarıyla, kurallarıyla yönetilir olmaktan çıkmıştır. Şahsi ve keyfî bir yönetim anlayışı tüm yönetim kademelerine sirayet etmektedir. Tabii "Balık baştan kokar." atasözünü de hatırlatarak ifade ediyorum. Bu tamamen eğitime bir darbedir. Bundan iş işten tamamen geçmeden mutlaka dönülmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, Sayın Bakan; Soma İmam Hatip Lisesi var Soma'da ve bu liseyle ilgili Celal Bayar Üniversitesi İnşaat Mühendisliği tarafından 2014 yılında depremsellik inceleme raporu verildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akçay, uzatıyorum sürenizi.

Buyurun lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim.

Bu rapora göre, Soma İmam Hatip Lisesi binası bu hâliyle eğitim ve öğretime uygun değildir ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Soma İmam Hatip Lisesinin nakli için Cuma Mahallesi Çakır Efe Sokak'ta imam-hatip lisesi olarak yapılan 24 derslikli bina 3 Eylül 2014 tarihli valilik oluruyla Soma Linyit Anadolu Lisesine tahsis edildi. Soma Linyit Anadolu Lisesinin Soma'nın ilk lisesi olduğunu hatırlatıyorum ve lise aynı zamanda bu 1960'lı yıllarda Soma'da maden, kömür işçilerinin bağışlarıyla yapılmıştır ve şehir merkezindedir. Aynı zamanda, diğer pek çok ilimizde ve ilçemizde de olduğu gibi, prestij okullardan birisidir. İzmir Atatürk Lisesi nasılsa Soma Linyit Lisesi de aynı özelliği taşımaktadır. Ve pek çok vatandaşımız da bu düzenlemeye karşı çıkmıştır, binlerce imza toplanmıştır. Ve üstelik Soma İmam Hatip Lisesi binasına, "Depreme uygun değildir." raporuna rağmen imam-hatip lisesi olarak yapılan yeni binaya, mevcut riskli binada eğitim gören imam-hatip lisesi yerine, Soma Linyit Lisesi taşınmıştır. Soma Linyit Lisesinin binasına da Soma İmam Hatip Ortaokulu taşınmıştır. Dolayısıyla, depremsellik raporuna göre, eğitim ve öğretimin devam etmemesi gereken Soma İmam Hatip Lisesinde öğrenciler eğitime devam etmektedir. Bu konuda 15 Ekimde Sayın Bakana soru önergesi verdik fakat henüz cevap alamadık.

Buradan sormak istiyorum: Manisa'daki ilk ve ortaöğretimdeki okulların ve yurtların kaçının depremsellik raporu hazırlanmıştır? Bu raporlardan kaçı olumsuzdur? Manisa'da depremsellik raporu olumsuz olduğu hâlde kaç okulda eğitim ve öğretime devam edilmektedir? Ve üniversite tarafından uygun olmadığı şeklinde, olumsuz depremsellik raporu verilmesine rağmen neden bu Soma Linyit Anadolu Lisesine tahsis edilmiştir? Sonra, Sayın Bakan, siz Millî Eğitim Bakanısınız, Millî Eğitim Bakanlığı var, il millî eğitim müdürlükleri var; gelenek var, görenek var, kural var, kanun var, tüzük var. Soma'daki bahsettiğim hadise Soma yerelinde birtakım çıkarcı yerel siyaset odaklarının inisiyatifiyle olmuştur. Buna ne Soma Kaymakamının ne Soma Millî Eğitim Müdürünün ne Manisa Valisinin ne de Bakanlığınızın olumlu baktığı kanaatinde değilim. Yani, devletimiz, Millî Eğitim Bakanlığı kendini ve haddini bilmez birkaç kişinin sözüyle mi hareket edecek? Olması gerekeni yapacaksınız, bu kışta kıyamette hep risk altında. Zaten Soma her türlü riskin altına girmiş; çevresiyle, enerjisiyle, sosyoekonomik yapısıyla darbe üstüne darbe yiyen bir ilçe hâline de gelmiş, artık moral motivasyonu da kalmamış bir halkla karşı karşıyayız. Lütfen bu konuya vaziyet edilmesini diliyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ve son söz Sayın Başkan, bu da fevkalâde önemli. Manisa merkezde son bir yıl içinde ilköğretim okullarında kamuoyuna yansıyan üç taciz olayı yaşanmıştır, ilköğretim okullarında. Peki, bunları kim atıyor? Yani siz bunları atarken, görevlendirirken nasıl bir kriter takip edilmektedir? Bu en son olayda ücretli öğretmeni kim atadı, kimler referans oldu ve bunlarla ilgili ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Uyuşturucuyla mücadele için Bakanlığınız ne yapmaktadır? Ne gibi bize rakamlar, istatistiki bilgiler verebilirsiniz?

Bunları ifade ediyor, teşekkür ediyorum.