| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişikilik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı(1/750) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 12 .08.2016 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce görüştüğümüz 51, 52, 53'üncü maddeler ve daha önce görüşmüş olduğumuz 27 ve 49'uncu maddeler gibi 71, 72, 73'üncü maddeler de birbiriyle son derece bağlantılı ve son derece sıkıntılı maddeler. Tabii ki bizim görevimiz burada son derece objektif olmak ve doğru kararlar almak ve doğru yasalar yapmaktır. Bunu yaparken de tabii ki kamuoyunun vicdanını ve kamuoyunu zor durumda bırakacak, kamuoyunu sıkıntıya sokacak tutum ve davranışlardan da kaçmaktır. Mümkün olduğu kadar duygusal davranışlardan ve var olan sıkıntıları daha da büyütecek, geliştirecek tutum ve davranışlardan özenle kaçınmamız gerekir.
Şimdi, prensip olarak Yüksekova ve Cizre'nin il yapılması eğer ihtiyaç ise bunu devletin yetkilileri, etkilileri saptamışlardır, bir ihtiyaçtır, buna bir itirazımız yok, oranın il yapılmasına, hiçbir sorun yok, hiçbir problem yok. Demek ki stratejik açıdan, bölgesel açıdan önemlidir ve il yapılmasıyla ilgili hiçbir itirazımız yok arkadaşlar. Fakat, Hakkâri'nin ve Şırnak'ın il statüsünden ilçe statüsüne sokulması iyi niyetli olsa da veyahut da Sayın Bakanın söylediği gibi nüfus oranlarıyla mukayese edildiğinde belki çok gerekli de olmuş olabilir, bir itirazım yok ama konjonktür ve içerisinde bulunduğumuz koşullar nedeniyle böyle bir şeyin yapılmış olması ister istemez insanlarda, orada yaşayan insanlarda ve toplumda vicdanları kanatacaktır. Bu ne kadar haklı olursa olsun, devletin, iktidarın elinde ne kadar doğru veriler olsa bile sonuç itibarıyla, hani orada yaşayan insanlar açısından baktığımızda bunun mantık çerçevesi içerisinde değil, başka duygusal bağlarla bu kararların alındığıyla ilgili düşünceler ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, her iki ilin ilçe yapılmasını doğru bulmuyoruz arkadaşlar ve şık bulmuyoruz, etik olarak doğru bulmuyoruz arkadaşlar.
Şimdi, biraz gerilere gitmek istiyorum. Buna benzer bir tutum 1954 seçiminde yapıldı arkadaşlar. 1954 seçimlerinde Demokrat Parti Türkiye'de belki altmış yıllık çok partili dönemde en rekor oyu aldı arkadaşlar, yüzde 58 oy aldı arkadaşlar. Demokrat Parti yüzde 58 oy aldı arkadaşlar ve o gün Türkiye'de 541 milletvekili vardı arkadaşlar, yüzde 58 oy alarak toplam 503 milletvekili çıkardı arkadaşlar, 503 milletvekili. Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 35 oy aldı arkadaşlar 31 milletvekili çıkarttı, Millet Partisi -kapatıldı, Cumhuriyetçi Millet Partisi yapıldı arkadaşlar- yüzde 4,85 oy aldı 5 milletvekili, 2 milletvekili de bağımsız çıktı arkadaşlar. Düşünün Demokrat Parti yüzde 58 oy alıyor ve 503 milletvekili çıkartıyor arkadaşlar. Olacak gibi değil ve o günden bugüne kadar hiçbir siyasi parti böyle bir oy oranına yaklaşmadı arkadaşlar. Peki, ne oldu ondan sonra? Demokrat Parti, Celal Bayar, rahmetli Adnan Menderes dâhil olmak üzere dediler ki biz Kırşehir'i... O Kırşehir de şudur: Kırşehir'de de Osman Bölükbaşı var, Millet Partisi kapatıldı Cumhuriyetçi Millet Partisi yapıldı ve o ildeki 5 milletvekilinin 5'ini de Cumhuriyetçi Millet Partisi aldı arkadaşlar, 5-0 yaptı. O seçimler de liste usulüdür, bir ilde hangi parti birinci ise o ilin tüm milletvekillerini o çıkartıyor, sistem de o. Kırşehir'de Cumhuriyetçi Millet Partisi Osman Bölükbaşı 5-0 yaptı ve tulum çıkardı. Demokrat Parti yüzde 58 oy almasına ve 503 milletvekili çıkarmasına rağmen dedi ki: "Ben Kırşehir'i ilçe yapacağım." dedi. Parlamentoyu topladı ve Parlamentoda arkadaşlar -tarihini de söyleyeceğim sizlere- 30 Haziran 1954'te o oturumda yapılan görüşmeyle Kırşehir ili ilçe yapıldı arkadaşlar. İlçe yapıldı ama bundan on beş gün önce bir başka şey daha yapıldı arkadaşlar. Malatya'da partimizin Genel Başkanı İsmet İnönü Malatya Milletvekili ve Malatya'da da Cumhuriyet Halk Partisi tulum, bütün milletvekillerini çıkartıyor, Malatya'yı ilçe yapmadılar, farklı bir şey yaptılar, Malatya'yı da ikiye böldüler arkadaşlar. Adıyaman ilinin çıkması 1954 seçimlerinden sonra Malatya'yı ilçe yapmadılar ama Malatya'yı ikiye böldüler Adıyaman ilini öylelikle ihdas ettiler arkadaşlar.
Şimdi, geriye dönüp bakıyoruz arkadaşlar, sonra ne oluyor? 1957 seçimlerine giderken arkadaşlar tekrar il oluyor arkadaşlar. 1954'te 6429 sayılı Yasa'yla ilçe hâline geldi, üç yıl aradan sonra arkadaşlar 10-12 Haziran 1957 tarihli oturumda Kırşehir tekrar il yapılması kararı veriliyor. Ama bu arada da Osman Bölükbaşı Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 Haziran tarihli oturumunda şu sözlerini söylüyor Millet Meclisinin kürsüsünde: "Haysiyetten mahrum insanlar..." diye hitap ettiği için üç oturum boyunca Meclisten çıkarılmasına da karar veriliyor arkadaşlar. Yetmiyor, kalmıyor sıra, devam ediyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24 Haziran 1957 günlü birleşiminde Kırşehir milletvekili Osman Bölükbaşı'nın dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ile Anayasa ve Adalet komisyonlarının raporları görüşülüyor, Bölükbaşı'nın 12 Haziran tarihli oturumda Meclisten çıkarılma cezasına yol açan sözleri ile Meclis koridorunda sarf ettiği ileri sürülen, aynı anlamdaki sözlerinin Meclise hakaret suçunu oluşturduğu ileri sürülmekte, görüşmeler sırasında söz alan CHP Kars Milletvekili Sırrı Atalay, Bölükbaşı'nın dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyen tezkerenin Ankara Cumhuriyet Savcılığından Adalet Bakanlığına, Adalet Bakanlığından Başbakanlığa, oradan da Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Büyük Millet Meclisi Başkanlığından da komisyonlara birkaç saat içinde geldiğini ve rapor hâlini alarak Genel Kurula sevk edildiğini belirterek, "Bu acele ne? Demek ki, bir kastı mahsus var." diyor. Bölükbaşı'nın dokunulmazlığının kaldırılmaması gerektiğini savunan İsmet İnönü, milletvekillerinin Meclisteki sözlerinden ötürü sorumlu tutulamayacağını savunmuş ve "Bu mevzunun Meclis dâhilinde mütalaa ve beyanlarından dolayı mebusun mesuliyetsizliği davasıdır. Bu hemen her parlamenter memlekette münakaşasız olarak Meclis hayatlarının temeli addedilmiştir. Bu, birkaç asırlık tecrübenin mahsulüdür." demiştir İsmet İnönü. Görüşmelerin sonuna doğru söz alan Osman Bölükbaşı ise şunları söylemiştir: "Burada mevzubahis Osman Bölükbaşı'nın fani şahsiyeti değil, bir prensibin müdafaasıdır. Hatalı bir karar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin fikirlerini, kanaatlerini, protestolarını serbestçe ifade etmek imkânını ortadan kaldıracak bir karar buradan çıkmamalıdır." Bölükbaşı'nın dokunulmazlığının kaldırılması 49 oya karşı 247 oyla kabul edilmiş, Bölükbaşı 2 Temmuzda tutuklanmış ve yapılan itiraz üzerine 23 Temmuzda tahliye edilmişse de 25 Temmuzda yeniden tutuklanmıştır. 27 Ekim 1957 seçimlerini hapishanede geçiren Bölükbaşı, bu seçimlerde Kırşehir Milletvekili seçilerek yasama dokunulmazlığını yeniden kazanmak suretiyle özgürlüğüne kavuşabilmiştir. Bölükbaşı'nın tutuklanması 1957 seçim ortamında Demokrat Parti iktidarı aleyhinde işleyen ve seçmen üzerinde derin tesirler bırakan bir mesele olmuştur. 30 Kasım 1957 tarihinde tahliye edilen Bölükbaşı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2 Aralık 1957 günlü oturumunda yemin ederek 11'inci Dönem milletvekilliği görevine başlamıştır arkadaşlar.
Şimdi, örnekler var, yaşanmış bunlar. Şimdi, gelip Hakkâri ve Şırnak ilinin ilçe yapılması korkarım, büyük endişeler duyarım ki Osman Bölükbaşı'nın yaşamış olduğu o olaylara doğru giden taşların döşenmesidir arkadaşlar. Türkiye zaten yeteri kadar büyük acılar çekiyor, büyük sıkıntılar çekiyor. Bizim şimdi hem komşularımızla dışarıda hem içeride kendi insanlarımızla barışık, mutlu, müreffeh ve güzel bir Türkiye'yi hep birlikte inşa etmemiz gerekirken şimdi gerekçesi ne olursa olsun Hakkâri ve Şırnak illerinin ilçe yapılması kamu vicdanı açısından... Şimdi, düşünüyorum demin Sayın Bekaroğlu söyledi, "Rize yapılsaydı", ben tabii daha büyük bir ildeyim, İzmir doğma büyümeyim, İzmir'in ilçe yapılması mümkün müdür, değil midir, bilemem. Tabii ama şöyle yapılıyor, bunu geçen dönemlerde AKP yine yaptı. Ankara'da mesela Çankaya'daki bazı mahalleleri aldı Yenimahalle'ye bağladı, İstanbul'da bazı mahalleleri aldı başka mahallelere bağladı, hep seçim sonuçlarını hesaplayarak yapıldı yani o ilçeyi bölüyor, başka bir ilçe ihdas ediliyor. Yeni ilçe yapılırken sorun değil, mesela Cizre'nin de Yüksekova'nın il yapılması çok sorun değil, olsun ama var olanı tenzilirütbe yapmak kabul edilebilir bir iş değil arkadaşlar. O nedenle bizim Hakkâri'de yaşayan insanlarımızın, Şırnak'ta yaşayan insanlarımızın -düşünüyorum, kendimi onların yerine koyuyorum- gerçekten çok onurunun kırılacağını düşünüyorum. Gerekçesi ne olursa olsun arkadaşlar, nedeni ne olursa olsun, tenzilirütbe yapmak burada bulunan kamu görevlileri açısından da, bürokratlar açısından da, hepimiz açısından da tenzilirütbe her zaman için onur kırıcı tutum ve davranışlardır arkadaşlar. O nedenle Hakkâri ve Şırnak illerinin ilçe yapılmasını doğru bir tutum ve davranış olarak görmüyoruz ve bunun yapılmaması gerekiyor. İstirham ediyoruz iktidar partisinden, Cizre ve Yüksekova'nın il yapılmasına evet, hiç itirazımız yok ama 2 güzel ilimizin -acılar çekmiş, büyük acılar çekmiş bu 2 ilimizin- ilçe yapılarak hem bundan sonraki süreçte Hakkâri'yle Yüksekova'nın, Şırnak'ın da Cizre'yle olan rekabetleri ve farklı ilçelerde yaşayacak bu insanların kendi aralarındaki ilişkilerini düşünün arkadaşlar, düşünün. O illerdeki yaşayan insanların kendi aralarındaki insani ilişkilerinin ve münasebetlerinin ne kadar büyük sıkıntılar yaratacağını ve onların daha da tırmandırılarak nerelere varacağını hiç düşünmek bile istemiyorum arkadaşlar. O nedenle, istirham ediyoruz, Yüksekova ve Cizre'nin il olmasına "evet" ama Hakkâri ve Şırnak'ın ilçe yapılmasına kesinlikle "hayır" dememiz gerekiyor. Bunda hepimizin tarihsel görevleri vardır.
Şimdi, ben 1954'de Kırşehir'de yaşanan ve Parlamentoda yapılan konuşmaları burada size dile getirdim. İnanıyorum ki beş yıl sonra, on yıl sonra, on beş yıl sonra, elli yıl sonra belki başka milletvekili arkadaşlar yine burada gelecekler, 54'ü açıp okuyacaklar ve bugün 2016'nın 12 Ağustosundaki bu oturumdakini açıp okuyacaklar milletvekilleri ne demişler, iktidar partisi milletvekilleri ne demiş, muhalefet partisi milletvekilleri ne demiş, Bakan ne demiş, ve diyecekler ki: "Ne büyük hatalar, ne büyük yanlışlar yapılmış." diye hayıflanacaklar arkadaşlar. O nedenle, ben istirham ediyorum bu kararın bir kez daha gözden geçirilmesini. İktidar partisi, muhalefet partileri, bizler hep beraber el ele verelim, bu yanlıştan geri dönelim diyorum.
Teşekkür ediyorum.