KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarımız, basınımızın temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bugün burada Türkiye'mizin bence en önemli Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz. Bu bütçe görüşmelerinde arkadaşlarımızın çok değerli fikirleri oldu. Belki birçoğuna katıldım ama katılmadığım fikirlerle ilgili ben de birkaç değerlendirme yapmak istiyorum. Bu değerlendirmeleri yaparken de niyetim, arkadaşlarımı kırmak veya bir polemik konusu oluşturmak değil. Ama bunları konuşmamanın benim açımdan büyük bir eksiklik olduğunu da düşünüyorum.

Zira, burada özellikle imam-hatipler üzerine çok ciddi değerlendirmeler yapıldı. Ben de bir imam-hatip lisesi mezunu olarak özellikle aranızda bulunmaktan dolayı çok mutluyum. Ama burada imam-hatip liseleriyle ilgili yapılan değerlendirmelerin, özellikle bir iki arkadaşımın değerlendirmesinin çok doğru bir yaklaşım içerisinde yapılmadığını da düşünüyorum.

Burada Hasip Bey imam-hatip liseleriyle ilgili, okullarla ilgili çeşitli rakamlar verdi. Bu rakamlarla ilgili buradaki arkadaşlarımıza sorduğumuzda rakamların doğru olduğu yönünde bilgiler verildi. İşte, 1.800 imam-hatip okulunun 380 bin öğrencisi var. Şimdi, buradan şunu sormak istiyorum Sayın Bakanım: 380 bin imam-hatip öğrencisi var. Rakam doğru veya yanlış, tam bilmemekle birlikte bunun tüm ortaokul ve liseler arasındaki oranı nedir? İmam-hatiplerin ortaokul ve liseler arasındaki oranını hem rakamsal hem orantısal olarak istiyorum. Artı, tüm Türkiye'deki ortaokul ve lise sayıları içerisinde imam-hatip lisesi sayısının da ne olduğunu öğrenmek istiyorum.

Burada, Sayın Çam, sizleri dinlerken gerçekten çok üzüldüm.

MUSA ÇAM (İzmir) - Neden?

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Üzülürken şunu da söyleyeyim: İmam-hatip okullarını bir Vahabi, bir Selefi kelimeleri içerisinde birlikte değerlendirmeniz gerçekten beni yaraladı.

MUSA ÇAM (İzmir) - Genel anlamda politik bir tercih.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Böyle bir politika yok, kesinlikle yok. Bakın, buradan yetişmiş benden başka birkaç arkadaşım daha var.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ben de varım.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Bakın, Uğur Bey, Fatih Bey, Hüseyin Bey. Yani birkaç arkadaşımız burada imam-hatip lisesi mezunu. Hiçbirinin de Vahabi ve Selefilikle hiçbir alakası yok.

Bugün bunları konuşurken geçmişten de değerlendirme yapmak lazım. Bakın, burada imam-hatip liselerinin çoğaltıldığından, sayılarının fazlalaştırıldığından, şundan bundan bahsediyoruz. Keşke bu güzellikleri, bunları söylerken 98'de, 97'de yaşananları, 28 Şubat sürecinde imam-hatiplilere karşı düşmanca tavırları da dile getirebilseydik, o gün onları savunmasaydık.

MUSA ÇAM (İzmir) - Müslim Sarı arkadaşımız dile getirdi.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Yok, Müslim Sarı için söylemiyorum zaten, sizin için söylüyorum. Müslim Bey'in bugünkü konuşmasını çok beğendim, çok güzel bir konuşma yaptı ama Sayın Çam'ınkini beğenmedim yani o yüzden...

MUSA ÇAM (İzmir) - Her şeyi, hepsini birden söylememiz mümkün değil.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Ama şunu da sormak istiyorum Sayın Çam: Sizce imam-hatip sayıları ne olduğunda çok fazla olmuş olur?

MUSA ÇAM (İzmir) - Peki, cevap vereyim.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Ne olduğunda veya ne olmadığında az olmuş olur? Yani bugün 380 bin sayısı 10 milyon, 12 milyon ortaokul, lise öğrencisi arasında çok mu fazla veya 30 binin üzerindeki ortaokul, lise -ben tahmini rakamlar olarak düşünüyorum- içerisinde 1.800 imam-hatip ortaokulunun sayısı çok mu fazla? Bunları buradaki arkadaşlarımızın da değerlendirmesine sunmanızda fayda olduğunu düşünüyorum. Yani bunun bir karşıtlık çerçevesinde, bir düşmanlık çerçevesinde değerlendirilmemesi gereken bir konu olduğunu da düşünüyorum.

Şimdi, bu değerlendirmeler içerisinde Sayın Bakanım, bugün Türkiye'nin millî anlamda yürüttüğü en önemli projelerden biri çözüm süreci. Bu çözüm süreci çerçevesinde birlik ve beraberliğimizin, kardeşliğimizin daha iyi bir şekilde pekişmesi noktasında çok ciddi çalışmalar yapan bir Hükûmet var. Bu çalışmaları yaparken aslında Millî Eğitim Bakanlığımıza düşen en önemli görevlerden biri, okul öncesinden başlamak üzere ta üniversite sonuna kadar her alanda, her zaman da -bugün nasıl baştan başlıyoruz, inkılap tarihi, şu bu derslerini veriyoruz- zorunlu derslerimiz varsa kardeşlik dersinin de baştan sona... Özellikle çözüm sürecinde Türk'ün, Kürt'ün kardeş olduğunu, Alevi'nin, Sünni'nin kardeş olduğunu, Zaza'nın Arap'ın kardeş olduğunu okul öncesinden başlayarak üniversiteye kadar her zaman çocuklarımızın kafasına yerleştirmemizde fayda var. Eğer bunu yaparsak inanın belki bugün konuştuğumuz birçok konuyu kesinlikle ortadan kaldırmış oluruz.

Bununla birlikte -arkadaşlarımızın birçoğu değindi- bugün itibarıyla benim telefonuma 200'ün üzerinde mesaj, belki WhatsApp'la birlikte 300 civarında şey geldi.

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Ben yönlendiriyorum.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Müslim Sarı'dan olduğunu biliyorum.

Bu sadece bugün gelen, bütçe boyunca gelenler var. Ama üzülerek şunu gördüm: Bu öğretmen adayı arkadaşlarımız böyle bu tür mesajları gönderirken 300 mesajın ortalama 280 tanesi aynı, tek formattan çıkmış. Tek formattan çıkan, bire bir, virgülü dahi aynı olan... Bu arkadaşlarımızın öğretmen adayı olması ve bunların da yarın bizim çocuklarımızın başında öğretmen olarak bulunması gerçekten böyle zor bir durum, ifade etmekte zorlanıyorum. Yani çocuklarımızı bunlara emanet edeceğiz maalesef.

Ama şunu da belirtmekte fayda var Sayın Bakanım: Bizim Bakanlık olarak özellikle üniversiteye hazırlanan ve liseye giden, üniversiteye giden gençlerimize şunu anlatmamızda fayda var: Her mezun olan kişinin okuduğu okulla ilgili devlette kadro almasının mümkün olmadığını bilmesi gerekir. Bugün 300-350 binden bahsedilen bir rakam var, 300-350 bin öğretmen adayından bahsediliyor ve bugün 40 bin talep var. Gelen taleplere de baktığımızda 40 bin yeni bir talep, 40 bin yeni bir talep. Sanki 40 bin talep geldiği zaman bu sorun tamamen ortadan kalkacakmış gibi bir mesaj bombardımanına tabi tutuluyoruz. Aslında bu hususların çok iyi anlatılması lazım. Eğitimin planlanması olur, şu olur, bu olur ama her insanın -bu önemli bir noktadır- okuduğu okulla ilgili mezun olduktan sonra devlette kadro almasının mümkün olmadığını, özel hayatta da... Ben bir hukukçuyum. Hiçbir zaman devlette memur olmayı düşünmedim. Hâkimlik, savcılık sınavına da girmedim, avukat olarak çalıştım. Bizim insanlarımıza bunu aşılamamızda fayda var. Eğer bunu aşılarsak inşallah birçok sorunu ortadan kaldırırız.

Bu sene özellikle liselere öğrenci yerleştirilmesinde bazı sıkıntılar yaşandı. Adana'mızda da yaşandı. Bu sıkıntılardan biri de puanlarının yetersizliğinden dolayı bir kısım öğrenciler Adana'nın çeşitli ilçelerine dağıtılmak durumunda kalındı. Siz de uygun görürseniz -belki bununla ilgili farklı çalışmalarınız vardır ama- şehir merkezlerinde bazı okulları özel bir hâle getirerek bu puanı yetmeyen öğrencilerin bu okullara yönlendirilmesi noktasında bir çalışma yapmamız faydalı olur mu diye sormak istiyorum.

Bununla birlikte, iki tane teşekkürü edip ondan sonra sözlerimi tamamlayacağım Sayın Başkanım. Birincisi, özellikle sizin dönenimizde başlayan bir uygulama var. Bakanlığınızın çıkarmış olduğu yönetmeliklerle ilgili özellikle uygulayıcılardan ve onların uygulanacağı kesimlerden görüş alıyorsunuz ve bunu görüşe sunuyorsunuz, gerçekten taşradan, kendi ilimden söylüyorum, çok güzel dönüşler oluyor. Bu hususta bize iletilen teşekkürleri size iletmek noktasında bir görev var, bunu iletmek istiyorum.

Yine, bununla birlikte Adana ilimiz AK PARTİ iktidarında gerçekten eğitim noktasında çok ciddi katkılar aldı. Ancak şunu söylemekte fayda olduğunu düşünüyorum: Özellikle 2013 sonu başlayan ve 2014 içerisinde devam eden il müdürü, ilçe müdürü atamaları neticesinde Adana'mızda çok güzel bir kadro kuruldu, bu kadro dolayısıyla da teşekkür ediyor, bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.