KOMİSYON KONUŞMASI

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Değerli milletvekilleri, katkılarınız için teşekkür ediyorum.

Türk Tabipleri Birliğinin değerli temsilcisinin katkıları için de teşekkür ediyorum.

Birincisi, neden Sağlık Komisyonuna gitmedik? Çünkü buradaki hükümler yeni hükümler değil aslında. Mevcut hükümler var, maddeler var. Belli ihtiyaçlardan dolayı işlerin aksaması ihtimali doğdu ve Meclis şu anda malum yakın zamanda tatile girecek ya da her neyse işte, ara vermiş olacak çalışmalarına. Bu sebeple doğrudan buraya getirdik. Yani aslında yeni bir şey ihdas etmiyoruz. Belki yabancı olan arkadaşlar vardır konuya ama tam da İstanbul örneğinden çıkmak istiyorum. Biz zannediyorum sekiz yıldır İstanbul'da, İstanbul'un köklü bir başka üniversitesiyle, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesiyle afiliye biçimde, iş birliğiyle çalışıyoruz ve çok başarılı bir çalışma bu. Yani oradaki öğretim üyeleri memnun, vatandaş memnun ve Türk Tabipleri Birliğinin temsilcisinin tam da ifade ettiği biçimde orada mükemmel biçimde de bilim yapılıyor. Eğer üniversiteler, tıp fakülteleri mali birtakım darboğazlarla boğuşur hâle gelirlerse orada bilim de olmuyor.

Şimdi, Çapa ile Cerrahpaşa meselesine çok fazla girmek istemem doğrusu, zamanınızı da almak istemem ama sadece şu kadarını söyleyeyim: Ben yıllarca, Bakan olduğum ilk yıldan başlayarak Tam Gün Yasası dedim, bunun peşine o kadar çok düştüm ki. Danıştay engel oldu, Anayasa Mahkemesine gidildi. Şimdi suçlamak istemiyorum, Anayasa Mahkemesine de Cumhuriyet Halk Partisi gitti her zaman ve Türk Tabipleri Birliği de oraya gidilmesini hep istedi. Yani en azından bizim yaptığımız tam gün uygulamalarına karşı. Şimdi, Çapa ve Cerrahpaşanın ana sorunu Türkiye'de en son Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar. Sonra benim Bakanlık dönemimden sonraki dönemde yapılan bazı kanunlarla dışarıda çalışan, üniversite dışında çalışan hekimlerin orada çalışma hakları saklı tutuldu. Neticeten hukuk böyle bir noktaya kadar geldi. Türkiye'de şu anda 750-800 civarında üniversitelerinin dışında çalışan öğretim üyesi, tıp fakültesi öğretim üyeleri var, bunların yarıya yakını Çapa ve Cerrahpaşa'da. Bakın, bu enteresan bir tespittir ve gerçekten Çapa ve Cerrahpaşa günden güne de geri gidiyor.

Benim şimdi bu Bakanlık dönemimdeki en önemli stratejik hedeflerimden birisi bu üniversiteleri ayağa kaldırmaktır, destek olmaktır. Yani ben doğrudan doğruya yetkili de değilim, sorumlu da değilim her türlü desteği bu üniversitelere vererek ama tekrar ifade ediyorum siz İstanbul örneğini verdiğiniz için: İstanbul örneğinde Çapa ve Cerrahpaşa var 2 devlet tıp fakültesi olarak, bir de Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi var. Marmara Üniversitesi bu afiliasyonu -yani, konuyu dağıtmak istemiyorum, bu maddeyle ilişkili olarak afiliasyonu konuşuyoruz, iş birliğini konuşuyoruz- bu iş birliğini yapmış bir üniversiteyle tıp fakültesi olarak aldı başını gitti yani müthiş, herkes mutlu, hatta tam da sizin söylediğiniz gibi siyasi anlamda bizimle aynı pozisyonda durmayan, aynı düzlemde durmayan insanlar da mutlu ama öbür tarafta herkes mutsuz, bizimle aynı düzlemde duranlar da mutsuz, durmayanlar da mutsuz.

Çok açık söyleyeyim, birtakım polemikler yapılıyor; benim Sağlık Bakanı olarak, hiçbir zaman, şimdi de "Üniversite hastaneleri Sağlık Bakanlığına bağlansın." falan diye bir iddiam yok. Ama, çok mütevazı da olmayacağım, bu Bakanlıktan ayrıldığım dönemde Harvard Üniversitesinde ders verdim. Harvardla beraber 90'a yakın sağlık bakanına eğitim verdiğimiz bir programda beş sene çalıştım. Yani, sağlık işletmeciliği nasıldır, bu nasıl en mükemmel biçimde olur, bir sağlık kurumu nasıl ayağa kalkar, bunları biraz olsun bildiğimi düşünüyorum. Bu husustaki bütün tecrübemi de üniversitelerin tıp fakültelerinin ve onlara ait uygulama araştırma merkezlerinin ayağa kalkması için bu dönemde kullanacağım, bundan emin olabilirsiniz.

Şimdi, burada bilimsel özerklik konusu çok doğru bir şey, bilimsel özerklik olmalı ve yaptığımız işin bilimsel özerkliği engelleyen en ufak bir tarafı yok, tam tersine Sağlık Bakanlığının hastanelerini eğitim açısından üniversiteye teslim ediyoruz. Öteden beri Sağlık Bakanlığının eğitim araştırma hastaneleri var ve buralarda uzmanlık eğitimi yapılır, üniversitenin dışında bir eğitimdir bu. Afiliye olduğumuz her yerde biz bunu tamamen üniversiteye bırakıyoruz çünkü eğitim üniversitenin işi. Şimdi, sağlık bilimleri üniversitesine de öyle yapacağız, eğitime Sağlık Bakanlığı doğrudan karışmayacak. Ama, hastane işletmeciliğine bakarsanız, dünyanın bütün modern ülkelerinde, gelişmiş ülkelerinde, Amerika Birleşik Devletleri'nde, Avrupa'da üniversitelerin birçoğunun kendi hastanesi yoktur, onlar bir kamu hastanesiyle, bazen bir vakıf hastanesiyle afiliye olurlar çünkü bir üniversitenin, hastanenin işletmesi nasıl olacak, oraya mal nasıl alınacak, nasıl girecek, nasıl çıkacak, bunlarla ilgilenmesine aslında gerek yoktur.

Yine, Türk Tabipleri Birliğinden arkadaşımız "kazanç getirici faaliyet" dedi devlet üniversiteleri açısından da. Bir defa, devlet üniversiteleri, bunlar kazanç amaçlı kuruluşlar değildir yani kazancını alıp bir yere falan götüreceği de yok ama ayakta kalması lazım. Bakın, biz bundan, zannediyorum, altı yıl, yedi yıl kadar önce devlet üniversitelerine bağlı tıp fakülteleri mali sıkıntı içerisine girdiği için hazineden ciddi bir para aldık, borçlarını ödedik, bir sene sonra o üniversite hastanelerinin birçoğunun borcu aynı seviyeye bir daha geldi. Buraları verimli hâle getirmek lazım. Burada yaptığımız afiliasyon bütün üniversite hastaneleri için değildir, kendi ayağı üstünde duran, rahatça çalışan, hastanesi olan, uygulama araştırma merkezi olan üniversiteler için değil ama Anadolu'da birçok üniversite ya da bazen büyük şehirlerdeki bazı üniversiteler eğer buna ihtiyaç duyarlarsa -çünkü bu, protokolle yapılan bir şey, kimseyi mecbur bırakıcı bir hüküm yok- gelebilirler, Sağlık Bakanlığıyla afiliye olurlar, biz işin alımını, satımını, hastane yönetimini yaparız, onlar eğitimini yaparlar. Bu, özel sektör açısından da böyle. Sizin söylediğiniz gibi, özel sektöre gitmiş çok sayıda öğretim üyesi var. Bu öğretim üyelerinin aynı zamanda bir vakıf üniversitesi tıp fakültesinin öğrencilerine hizmet etmesini de istiyoruz. Bu, bir iş birliği; afiliasyon protokolleri kanaatimce buna da fırsat verecek.

BAŞKAN - Sayın Bakan, iki soru var.

Sayın Yedekci...

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Sayın Bakanım, Cerrahpaşa ve Çapa Hastaneleri konuşulduğu için onunla ilgili bir şey sormak istiyorum. Bu 2 hastane de -biliyorsunuz- İstanbul'un en merkezî yerlerinde bulunur ve deniz kenarındadır. Şimdi, oranın alışveriş merkezi yapılıp binalarının Halkalı tarafına taşınacağıyla ilgili çok ciddi endişeler var. Ben birkaç kere sordum, cevap da alamadık ama...

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Ben böyle bir şeye asla taraftar değilim, böyle bir şey olacağını da sanmıyorum.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Çok teşekkür ederiz, önemli bir şey.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Hatta, şu anda şunun planlamasını yapıyoruz...

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Çünkü, oranın yapılanması da -biliyorsunuz- hastaneye göre şekillenmiştir, etrafında doktorlar, öğrenciler oturur.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Tabii, ben biraz tarihçesinden bir iki cümleyle bahsedeyim.

BAŞKAN - Sayın Erdoğdu'nun sorusunu da alalım, ondan sonra...

Sayın Erdoğdu, buyurun.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yani, cevap versin Sayın Bakan da konunun sıcaklığı gitmesin, ben devam ederim.

BAŞKAN - Peki.

Alışveriş merkezi...

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Şöyle efendim: Yine yıllar önce, bizim şu anda İkitelli'de yaptığımız büyük şehir hastanesinin mekânını, ben ısrarla, İstanbul Üniversitesine verilsin ve orada üniversite için yeni hastane inşa edilsin arzu ettim çünkü İstanbul Üniversitesinin 2 tıp fakültesinin bulunduğu alanlar, mekânlar dar mekânlar yani oralarda böyle o üniversiteye layık binaların yapılması çok kolay değil, hepsini önce yıkmak lazım, sonra da yine biraz dar alanlarda, belki yüksek binalar falan yaparak o ihtiyaç görülebilir. Ben şuna da hazırım, bunu o hastanelere, daha doğrusu o üniversiteye, İstanbul Üniversitesine ve tıp fakültelerine de ifade ettim: Bizim şu anda İstanbul'da yeni inşa ettiğimiz bazı hastaneler var. Bu hizmetin aksamaması açısından -işte tam da biraz önce bahsettiğimiz gibi- bir iş birliği protokolüyle geçici olarak onlar gelip o binalarda hizmet edebilirler, eğitimlerini sürürler Sağlık Bakanlığına ait hastanelerde, onların mekânlarında da yeni hastaneler yapılır, behemehâl yapılması lazım.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Sonra kalıcı olmaz inşallah, geçicidir.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Yok, hayır yani biz işi kolaylaştırmak için söylüyoruz bunu. Diyelim ki üç sene içerisinde İstanbul Üniversitesinin tıp fakültelerini kapatacak mıyız, ne yapacağız? Ne yapacağız, üç sene kapatacak mıyız fakülteyi, dört sene kapatacak mıyız? Böyle bir şansımız yok.

GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - "Eğitim orada yapılsın." diyorsunuz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Tam tersine, onların bu eğitimi verebilecekleri hastanelerimize gelmelerini... Biz boşaltacağız o hastaneleri çünkü çok sayıda öğretim üyesi var, asistan var. Biz kendi elemanlarımızı başka bir yere taşıyacağız, yeter ki bu üniversitemiz, gerçekten Türkiye için çok önemli olan tarihî bu 2 fakültemiz yeni binalarıyla tanışsın, ayağa kalksın. Ama, şunu da açıkça söyleyeyim: Bu üniversitelerin tıp fakültelerinde öğretim üyeleri bir taraftan üniversitede çalışıp bir taraftan dışarıda çalışmaya devam ederse, hukuk bu şekilde kalırsa, bu üniversitelerin tıp fakültelerinin ayağa kalkabileceğini de düşünmüyorum.