| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza infaz kurumlarında yaşandığı iddia edilen hak ihlallerine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 06 .10.2016 |
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Hiç kimseye zaman tahdidinde bulunmadınız. Biliyordum başıma böyle bir şey geleceğini. Bunu da bir yere not edeceğim.
Yani, genel bir değerlendirme yapmak istiyorum arkadaşlar. Yani, hepimizin bildiği, aynı şeyleri tekrar etmekten kaçınacağım ama nihayet bazı şeyleri de tekrar etmiş olacağım.
Çok önemli bir badire atlattık, çok önemli bir süreçten geçtik demiyoruz, geçiyoruz, hâlen süreç devam ediyor. Burada birçok arkadaşımız hukuk eğitimi, hukuk öğrenimi görmüş, kimi avukatlık yapmış, kimi başka süreçlerden gelmiş. Hiçbir hukuki düzenlemede, kodifikasyonda, şu anda yaşadığımız, muhatap olduğumuz örgütün paradigmasına uygun, mekaniğine, teknolojisine uygun bir şeyi öngörmek mümkün değil. Gerek Türkiye tarihinde gerekse benim aklımın erdiği -yanılıyor olabilirim- kendi müktesebatım içinde dünyada da benzeri bir yapılanmayı ben duymadım. Bunun bazı özelliklerini taşıyan değişik örgütlenmeler var ama böyle komplike bir yapı, tarihte de bugün de tanık olduğumuz bir şey değil. Dolayısıyla, hukuki düzenlemelerin öngörebileceği, tedbir alabileceği, müeyyide uygulayabileceği, suçun tipini, vasfını tanımlayabileceği bir durumla karşı karşıya değiliz. Bunu göz ardı etmeden, böyle bir durum karşısında bile, olağanüstü hâl hukuku dâhilinde de olsa nihayet bir hukuk çerçevesi içerisinde bu darbenin sonuçlarını, etkilerini bertaraf etmeye çalışan bir ülkede, bir yönetimde bulunuyoruz. Bundan dolayı, bence yüzeysel, semptomatik bazı aksaklıkları çok abartmadan ülkemizle gurur duyabiliriz.
Ülkemizden dolayı rahatsız olduğumuz birçok yanlışımız, eksiğimiz var. Yani, Ruhi Bey'e o anlamda katılmıyorum. Yani, işte, güvenlik birimlerinde, yargıda çok vicdanlı vatan evlatları filan var ama bu yurdum insanlarının geçmişte neler yaptığını hepimiz biliyoruz, nasıl vicdansızlıklar yaptığını, nasıl yanlışlıklar yaptığını. Bizzat tanık olduklarımız var, duyduklarımız var, okuduklarımız var, izlediklerimiz var. Bu, dünyanın her tarafında var, bizde de var, olacak da. O yüzden biz buradayız. Bunlar olmasa bu İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun varlık nedeni ortadan kalkar.
İkincisi: İnsan hakkı ihlalini hukukun ihlali anlamında bir çerçeve içerisinde, bir zemin içerisinde oturtacaksak, sanıyorum, bu ideolojik önyargılardan, ideolojik bakış açısından arınarak olgular üzerinden bir zeminle hareket edersek bu insan haklarına büyük katkıda bulunmuş oluruz. İnsan haklarına, insan hakları zeminine zarar veren en büyük etken sanıyorum ideolojik perspektiftir. Bunu aşabilirsek... Hepimize yönelik bir darbe atlattık yani AK PARTİ'ye yönelik bir darbeyle karşı karşıya değildik, CHP'ye yönelik değil; milletin iradesine, ülkemize, siyaset kurumuna, insan hakları kurumuna, hatta en önemlisi, Ruhi Bey'in belirttiği gibi yaşam hakkına yönelik bir tecavüzle, saldırıyla karşı karşıya kaldık.
Burada Mehmet Metiner'e yönelik biraz böyle şimşekler ya da duyarlılıklar, sensörler iyi çalıştığı için... Belki o da biraz gerginleşmek zorunda kalıyor. Benim anladığım, o "Böyle bir darbeye, böyle bir saldırıya karşı ben de tekme tokat, sille silah, elimde ne varsa bulur çıkarım." diyor, yoksa "Buradaki arkadaşlara karşı böyle bir güç kullanırım..." Zeynep Hanım'ın korkmasına gerek yok, ben öyle anlamadım. Bunu hepimiz yaparız ve yaptık da. Bir de kendi okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler, tarihî tanıklıklarımız içerisinde benzerini yaşamadığımız, gurur duyabileceğimiz bir darbe teşebbüsü yaşadık. Ülkemiz, halkımız, devletimiz, güvenlik birimlerimiz, her neyse, bunu bertaraf etti. Burada bize düşen, belki yurtsever bir perspektifle yaklaşmamız. Hangi parti olursa olsun, ortak paydamız yurtseverlik olmalı. İnsan hakkı ihlali, algılarla oluşan bir şey değil ama nedense ülkemizde algı yönetim mekaniği çok iyi çalışıyor. Fikri Bey de şimdi burada olsa söylerdim, yan komisyona geçeceğim, orada söylerim kendisine, böyle bir algıdan bahsediyoruz. Başkanımız diyor ki: "Burada bir şey yok ama yurt dışında şu, şu, şu kurumlarda böyle bir şey var, şu yayınlarda böyle bir şey var." Buradaki olguya dayanmadan dışarıda üretilen algıların... Burcu Hanım şimdi kızacak. Mesela, darbe olduğu zaman genelde -arkadaşlar alınmasınlar, gerçekten bir karalama, tezyif etme, tahkir etme kastıyla söylemiyorum ama- bizim sol entelektüel aklımız, düşünme reflekslerimiz, mental yapımız bize şunu gösterdi: Genelde bir çeviri mantıkla hareket ediyoruz. Bu, özellikle PKK, HDP çevresinde konuşlanan diyeceğim ya da orada görevlendirilen, orada konuşlanan Türk solu geleneğinde daha yaygın. Çeviri bir mantık, burnunuzun dibinde olup biten şeyi buradan kendi dilinizle -Türkçe ya da Kürtçe her neyse, hangi dili konuşuyorsanız- ifade etmektense ille bir Brüksel aynasına yansıtacaksınız oradan okuyacaksınız, Londra aynasına yansıtacaksınız oradan okuyacaksınız, New York aynasına yansıtacaksınız oradan okuyacaksınız, ille bir İngilizceden çevireceksiniz. Böyle garip bir alışkanlığımız var. Bakın, Selahattin Bey'in, Figen Hanım'ın, Ertuğrul Bey'in darbenin ertesi günkü açıklamaları, artık çeviriye de ihtiyaç duymuyor, benzeri bir mantıkla düşündüğü için, o saikle hareket ettiği için çeviri gereksinimi duymadan bir otomata dönüşmüş şekilde. Türkiye'de, burnunun dibinde biten darbeyi yani Londra'nın diyelim Bulvar gazetesinden çeviriyle burada yorumlamaya çalışıyoruz. Bu mantıkla bir yere varamayız, bu ideolojik mantıktır, bu distribütör mantıktır; bu yerli, yurtsever bir mantık değildir.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Böyle devam ederseniz cevap vermek zorunda kalacağım, bu anlamda ben tekrardan konuya devam edeceğim.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Bunu aşabildiğimiz oranda sanıyorum şey yapacağız.
BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Eş Genel Başkanlarımız ve değerli milletvekilimizle ilgili olan konuşmalarınızı duymamazlıktan geliyorum şu gün itibarıyla. Çünkü duyarsam cevap vermek zorunda kalacağım, o yüzden lütfen devam edin.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Teşekkür ederim Burcu Hanım, sana da bu yakışır, sen duyma.
BAŞKAN - Evet, sözlerimizi bitirelim artık.
NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Şimdi, toparlayacağım ben de, diyeceğim bu. Burada olgular üzerinden, gayet somut, net konular üzerinden konuşursak sağlıklı bir yere ulaşırız. Yoksa, hepimiz genel şeyleri söyleriz ama tekrar söylüyorum: Hiçbir hukuki düzenlemenin, kodifikasyonun öngöremeyeceği bir durumla karşılaştık. Buna rağmen hukuki performansımız, hak ihlali açısından performansımız çok fena değil. Bunu hep birlikte tespit etmemiz lazım.