KOMİSYON KONUŞMASI

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Çok Değerli Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; biliyorsunuz muharrem ayındayız. Bugün de matemimuharrem yani Hazreti Hüseyin'in şehit edildiği an, kendisini rahmetle anıyorum. Aynı zamanda da tüm mazlumları rahmetle andığım gibi de tüm Yezitlere de lanet okuyorum.

Aynı zamanda dün itibarıyla AK PARTİ Dicle İlçe Başkanımız öldürüldü. Güneydoğu Anadolu'da 1984'ten bugüne kadar devam eden terör mücadelesinde PKK'nın bütün gayesi o bölgede kendisinden olmayanları bir noktada bir "jenosit"e tabi tutmaktı. Türkmenler o bölgede, çok fazla etnisite, çok fazla mezhep var. Orada Türkmenler var, Araplar var, Zazalar var, Kürtler var, aynı zamanda Yezidiler var, aynı zamanda Hristiyanlar, Ermeniler var o bölgede, aynı zamanda Özbekler, Dağıstan Türkmenleri veya Azeriler gibi insanlar var. Önce o bölgenin çiçeklerini kaçırdılar yani o bölgedeki Azerileri, çeşitli çiçeklerimizi veyahut da Özbekleri veya başka etnik yapıları. Daha sonra da "Türkmenler ve Araplar buradan uzaklaşsın, ardından da bizden olmayan Kürtler buralardan uzaklaşsın." diyerek... Çok ciddi bir terör mücadelesi yapıyoruz. Onlar böyle bir gayeye doğru gittiler. Uzun zamandır da siyasetçilere karşı büyük bir tahammülsüzlük var. İstiyorlar ki orada sadece belli bir partinin mensupları olsun, orada CHP'liler, MHP'liler, Saadet Partililer veya AK PARTİ'liler olmasın. Özellikle de o bölgede 2 güçlü parti gözüküyordu, HDP ile AK PARTİ ve AK PARTİ'lilerin burada olmaması için de ilçe başkanları, çocukları kaçırıldı; ilçe başkanlarının ilçe başkanlıkları bırakılsın istendi, en sonunda da böyle bir menfur saldırı. Lanetliyorum, kardeşimize Allah'tan rahmet diliyorum ve PKK terör örgütüyle mücadelede de tüm siyasi partileri mücadeleye davet ediyorum. Siyasetçi konuşur, siyasetçinin en büyük silahı sözdür, kalemdir; özellikle sözdür, siyaset zaten söz söyleme sanatıdır. O nedenle de söz söyleyenleri susturmaya çalışanlar bilsinler ki beyhude bir çaba içerisindedirler. İnşallah o bölgede her partinin mensupları hür ve özgür bir şekilde parti binalarını açacaklar, parti binalarında çok rahat bir şekilde kendi parti propagandalarını söyleyecekler, ona da özellikle vurgu yapmak istedim.

Diğer bir konu dinlenmesi gereken kişilerle ilgili.

Birincisi Profesör Doktor Hakan Yavuz, Amerika Birleşik Devletlerinde çalışıyor, dünya çapında bir bilim adamı. 2000'li yıllara kadar Fetullah Gülen'le röportajlar yaptı, ardından da aleyhine, oradaki gerçekleri gördükten sonra -bilim adamları böyledir- çalışmalar yaptı. Kendisi Amerika'da, dinlenmesini talep ediyorum.

Selim Çoraklı, kitap yazarı, ülkücü kökenli birisi, cezaevinde kendisi, 2014 yılında bir kitap yazdı "Gülen'in Ağlattığı Müslümanlar" diye. Ali Bulaç, şu an cezaevinde kendisi; İslamcı bir yazardı, tırnak içinde söylüyorum "İslamcı" kelimesini. Ahmet Turan Alkan, cezaevinde, 12 Eylül öncesi beraber siyaset yaptık Ülkü Ocaklarında; kendisi Zaman gazetesinin önemli bir yazarıydı, ülkücüdür kendisi. Mümtazer Türköne, aynı şekilde ülkücü gelenekten geliyor. Nazlı Ilıcak liberal bir gelenekten geliyor. Şahin Alpay da sol bir gelenekten geliyor, Filistin'e gidip oralarda eğitim görmüş bir şahsiyet, daha sonra sol gelenek içerisinde de isim yapmış bir yazar. Ardından Tayyibe Gülek. Profesör Doktor Birgül Ayman Güler, Cumhuriyet Halk Partisinin eski Genel Başkan Yardımcısı, eski milletvekili. Faik Bulut, kitap yazarı. Bu kitap yazarlarını söylüyorum: Yavuz Çobanoğlu, Tunceli Üniversitesinde Öğretim Üyesi. Can Özçelik, Zübeyir Kındıra, Mustafa Önsel, Yavuz Selim Demirağ, Yardımcı Doçent Doktor Yüksel Taşkın, Hüseyin Gülerce ve eski siyasetçiler Mehmet Ağar, Mehmet Sağlam, eski bakan, eski milletvekili; Abdulkadir Aksu, eski bakan, eski milletvekili; İdris Bal, eski milletvekili, eski parti başkanı; Sabri Uzun, Emniyet Müdürü; Hanefi Avcı, Halit Dumankaya, iş adamı; Boydaklar, bunların dinlenmesini düşünüyorum. Mustafa Apaydın, Muğla'da bunların önemli bir adamıydı. TUSKON'un Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri, bunlar çok ciddi bir ticaretle uğraşıyorlardı, şu an tutuklu olabilirler, bilmiyorum. Profesör Doktor Ahmet Akgündüz, 1975'ten itibaren bu yapıyı iyi bilen yani Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretleri'nin müdavimlerinden olup bu bölünmeleri çok iyi takip eden, Fetullah Gülen'le ilgili çok önemli bilgilere sahip olduğunu düşündüğüm bir şahsiyet ve 4 tane rektör, bunlar tutuklandılar; 2 tanesini tanıyorum, bir tanesiyle daha önce beraber çalışmıştık Muğla Üniversitesinde. İsimlerini verebilirim: İsrafil Kurtcephe, Mehmet Pakdemirli; Ekrem Pakdemirli'nin oğlu, mahdumu; Profesör Doktor Seyfullah Çevik, Gediz Üniversitesi Rektörü. MİT müsteşarları, son dönemin, özellikle 1980'den bugüne kadarki MİT müsteşarları -yaşıyorlarsa, hayatta olanlarla ilgili söylüyorum- emniyet genel müdürleri, içişleri bakanları, dinî cemaat liderleri...

Burada kastım şu: Biliyorsunuz, Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretleri öldükten sonra bu yapı içerisinde çeşitli kollar oluştu "yazıcılar" gibi, "okuyucular" gibi, daha sonra çıkan Sıddık Efendi grubu gibi, Med-Zehracılar gibi, siyasal Kürtçüler veyahut da sadece Kürtçe Bediüzzaman'ın risalelerinin yayımlanması gibi, bunlarla ilgili 6 kol var. Bunların hayatta olan liderlerinin veyahut da hâlâ o cemaati sürdürenlerin dinlenmesini talep ediyorum. Maksadım da Fetullah Gülen, Bediüzzaman'ın talebesi olmamasına rağmen bu şahıslarla kavga etti, 1976 yılında İzmir'de dövüldü kendisi, ardından lider oldu, ardından da bu şahıslar ona karşı nasıl baktılar? Acaba, güçlüydü, güçlü olduğu için mi onunla oldular, yoksa hakikate doğru evriliyor diyerek mi onunla oldular veyahut da neden itiraz ettiler bu şahsa?

Nevzat Bayhan, biliyorsunuz, Fethullah Gülen'in önemli adamlarından bir tanesiydi. Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni değiştirilirken, atanırken Ekrem Dumanlı ve Nevzat Bayhan konusunda bir tereddüt yaşamıştı Fethullah Gülen. Nevzat Bayhan Zaza olduğu için, Ekrem Dumanlı ise Türk kökenli olduğu için onu tercih etmişlerdi. Nevzat Bayhan daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesinde çalıştı. Şu an nerede olduğunu bilmiyorum, önemli bilgilere sahip olduğunu tahmin ediyorum. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun dinlenmesini talep ediyorum. Ahmet Yozgat diye, yine aynı şekilde bir akademisyeni... Profesör Doktor Nevzat Tarhan ve aynı zamanda Mustafa Merter, ikisi de psikiyatr. Bu yapının bir ruh tahlillerini yapmalarını... İdeolojileri, idraklerimize giydirilen deli gömlekleri, hepimiz yaşadık bunu, kamplaşmaları, kutuplaşmaları yaşadık. Kolay kolay, insanlar ideolojilerinden uzaklaşmıyorlar, öz eleştiriler yapmak da oldukça zor oluyor. Bu yapıyla ilgili acaba bir ruh tahlili yapabilirler mi diye düşünüyorum.

Bir diğer husus: Azınlık liderleri. Biliyorsunuz, Türkiye'de üç azınlık lideri var: Rumların, Ortodoksların var, Ermenilerin var ve aynı zamanda Yahudilerin Musevi Cemaati var ve bunlarla teşrikimesaisi vardı Fethullah Gülen'in. Dinler arası diyalog nedeniyle üç cemaat liderinin dinlenmesini talep ediyorum.

Bir de Aydın Özsıcak ismi. Bilenleriniz vardır, bilmeyenlerinizin hafızalarına tedai ettirmek istiyorum. Aydın Özsıcak, Muhsin Yazıcıoğlu... Ben kendisiyle, Muhsin Bey'le kırk yıllık arkadaştım. Kendisi ölünceye kadar beraber siyaset yaptık. Orada genel başkan yardımcısıydım. 12 Eylül öncesini beraber yaşadık Ülkü Ocaklarında. Ardından da ceza evinde birlikte kaldık. O yedi buçuk yıl, ben yedi yıl kaldım. Sonra da bir helikopter kazasında öldü, şehit oldu kendisi millet adına çalışırken 2009 yılında. Öldükten sonra, birkaç gün sonra Sayın Abdullah Gül'e, dönemin Cumhurbaşkanına bir videokaset geldi ve onu daha sonra suç duyurusunda bulunarak Sayın Abdullah Gül kamuoyuyla paylaştı. Burada, helikopterin parçalarını sökmek isteyen Özel Kuvvetlere ait uzman astsubaylar vardı, uzman başçavuşlar vardı, bir tanesi Aydın Özsıcak'tı. Bu şahısla ilgili yapılan soruşturmalarda, şahıs "Helikopterlere karşı hobim var ve hobi nedeniyle parçaları topluyorum." Hiç kimse de "Evinizde helikopter parçaları var mı?" diye sormadı buna, bu şahsiyete. O hâkimler, şimdi tutuklu kendileri. O zaman Muğla Üniversitesinde hocalık yaparken 3 defa üniversiteden atılmıştım 28 Şubat döneminde. Ardından milletvekili olduktan sonra da üniversiteye gittim, açılışına katıldım ve yenilgilerimden zafer çıkarmış birisiyim diye öğrencilerle konuşma yaptım ve şunu söylemiştim kapıdan çıkarken: Muhsin Yazıcıoğlu öldürüldü ve herkes de şunu söyledi bana: "Yüzde 2'lik bir partinin lideri öldürülür mü canım! İşte normal bir kaza." Şimdi, yavaş yavaş oraya doğru gidiyoruz. Aydın Özsıcak niye önemli? Aynı zamanda Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, Sayın Cumhurbaşkanımızın Marmaris'teki oteline baskın yapan insanlardan bir tanesiydi. Bir yandan Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterinin parçasını söken şahsiyet, en önemli parçaları söken şahıs, bir diğer yandan da Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a karşı... 15 Temmuz darbe girişimi demokrasiye yapılmıştır, Türkiye'nin millî bütünlüğüne yapılmıştır ama her şeyden önemlisi de Recep Tayyip Erdoğan'a karşı yapılmıştır. Çünkü, kendisiyle ciddi şekilde mücadele hâlindeydi Fetullah Gülen ve ekibi ve orada da aynı şahsın yakalandığını gördük ve sabahleyin isimleri okurken de şahsı gördüm, hemen suç duyurusunda bulundum, ardından da bir Tweet atarak kamuoyunu bilgilendirmiştim. Aydın Özsıcak'ın da özellikle dinlenmesini talep ediyorum, zaten yargılanıyor. İnşallah iyi bir sonuç elde edeceğimizi düşünüyorum. 3+1'lik sürenin de en iyi şekilde değerlendirileceğini tahmin ediyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.