KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Evet, ben de sözlerimi düzeltiyorum, evet.

Şimdi, şöyle bir şey Sayın Başkan: Yani, biz burada cemaatleri falan araştırmıyoruz. Cemaatler Türkiye toplumunun bir gerçeği, var ve olacaklar ama burada araştırdığımız konu şu: Bir cemaatin kamu gücünü kullanarak Türkiye'de bir darbe girişimi yapmış olması, bir cemaatin -başka cemaatler de var- ve bundan sonraki aşamada da herhangi bir biçimde cemaat örgütlenmesinin devlet örgütlenmesi içerisinde yer almaması konusunda bir sonuç çıkarmak, cemaat hiyerarşisiyle beraber.

Şimdi, Gülen Cemaati sonuçta bir silahlı örgüte dönüştü ve bu darbe girişimini yaptı ama kırk yıllık süre içerisinde böyle değildi. Yani, 1980'den itibaren, işte, geçmişini biliyoruz ve biraz önce de Aytun Bey'in dediği gibi, yani böyle çok gizli saklı bir şeyi de yok sonuç itibarıyla, çoğu ilişkileri de biliniyor. Burada nasıl bu darbeyi yapabilecek güç noktasına geldi, aynı zamanda siyaset buna nasıl izin verdi, nerelerde hangi ihmaller var ve bu ihmallerin bundan sonra olmaması açısından ne yapmalıyız, buradan başlamalıyız. Yani biz, şimdi, 1980'den itibaren başlarsak bu işi çözemeyiz. 15 Temmuzda somut bir darbe girişimi olmuştur; o darbe girişimi, başta Meclis olmak üzere, tüm yurttaşlarımızın karşı koymasıyla boşa çıkarılmıştır. Henüz süren soruşturmalar var ve biz burada bir siyasi görev yapıyoruz, yargı görevi dışında. O nedenle -biraz önce de ifade edildi- bizim 15 Temmuzdan başlamamız lazım ve bu Komisyonun da artık bu tartışmaları bir tarafa bırakıp somut, bilgi alıcı, o bilgi üzerine de yol alıcı faaliyetlerde bulunması lazım.

Şimdi, yani, mutlaka bu cemaat ve diğer cemaatler konusunda devletin bilgi kaynakları vardır, bilgileri vardır. Yani, bizim bugünden itibaren elzem olarak yapmamız gereken o kaynakları bire bir burada dinlemektir ve devletin bilgilerine sahip olmaktır. Hangi bilgiler? Bizimle paylaşılabilecek bilgiler vardır, onun üzerine ancak yeni bir şey inşa edebiliriz biz burada, yoksa, yani, çok bilinmeyen bir şeyi aramıyoruz. Bir cemaat örgütlenmesi var, devlete nüfuz etmiş, yargıya, idareye, devletin bütün alanlarına, özel teşebbüse nüfuz etmiş ve bunları da bir kamu gücü olarak kullanmış ve buna müsaade edilmiş.

Bir de, yani, ikide bir CHP'nin adı geçiyor "Şöyle oldu, böyle oldu." falan diye. Ya biz iktidar partisi değiliz, devletin imkânlarını biz kullanmıyoruz, kamu gücünü kullanan biz değiliz yani bizim bir şeye müstahdem bile atama yetkimiz yok, yargıya veya bir devlet dairesine odacı bile atama yetkimiz olmamış bizim, en azından son on dört yılda, on beş yılda olmamış, en azından. Dolayısıyla, bu kamu gücünü nasıl kullandılar, nasıl bu noktaya geldiler ve hangi noktada ihmal var? Siyasetin hangi ihmali var, Parlamentonun hangi ihmali var ve bundan sonra olmaması için ne yapmalıyız?

Bugün Genel Başkanımız, benim verdiğim bir soruya yanıtı açıkladı grup konuşmasında. Soru sorduk yani 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu kararı var hem bu cemaatle hem de diğer cemaatlerle ilgili olarak, bunlarla ilgili karar var Millî Güvenlik Kurulunda. "O kararla ilgili olarak ne yapıldı?" diye sormuşuz, Başbakan Yardımcısı şu yanıtı vermiş resmî olarak: "Söz konusu teklif Hükûmetimiz tarafından Millî Güvenlik Kurulunun gündemine getirilmemiştir. Söz konusu kararla ilgili olarak Hükûmetimiz tarafından herhangi bir işlem ve girişim yapılmamıştır." Yani hem Gülen Cemaati'yle ilgili olarak hem de diğer cemaatlerle ilgili olarak. Yani Millî Güvenlik Kurulunun aldığı bir karar var 2004 yılında; 2014 yılında, 2015 yılında Emrullah İşler'in, Sayın Başbakan Yardımcısının verdiği yanıt var. Dolayısıyla, o yanıtı vermeye iten sebep nedir mesela yani niye o yanıt verilmiştir? Millî Güvenlik Kurulunun 2004 yılında tehdit olarak gördüğü ve tedbir alınmasını istediği bu konuyla ilgili olarak Hükûmet tarafından neden herhangi bir işlem yapılmadığının açıklığa da kavuşması lazım ki hangi noktalarda hangi yanlışlar yapılmıştır, bu da ortaya çıksın. Yoksa CHP'yle ilgili bir iddia varsa, bugüne kadar ne iddia varsa işte yargı ortada yani yargı bizim yargımız değil. Bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda benim ciddi kuşkularım var ama istedikleri iddiayı araştırabilirler, buna hiçbir mâni hâli yok. Ama sonuçta Hükûmet eden bir siyasi parti var, o siyasi partinin yürüttüğü hükûmetler var ve bu Hükûmet döneminde bu noktaya gelmiş, darbe yapma noktasına gelmiş, devletin yargısında, idaresinde kamu gücünü kullanarak örgüt hiyerarşisi içerisinde örgütlenmiş bir yapı var. Yani, herhâlde CHP oraya sokmadı bunları, herhâlde sokmadı yani ya da herhâlde CHP müsaade etmedi. Kamunun hiçbir yerinde şu anda siyasi partiler olarak bize yakınlık duyan, uzaktan yakından yakınlık duyan herhangi bir örgütlenme yok. Ama, işte, sizler de ifade ettiniz, 2011 yılında, doğrudan doğruya Adalet ve Kalkınma Partisini destekleyen bir cemaat örgütlenmesi var, burada ifade edildi. Ama CHP'yle ilgili olarak hiç böyle bir iddia da ortaya konmadı bugüne kadar. Dolayısıyla, bütün bunlarda en sondan başlayarak yani darbe gününden başlayarak geriye doğru gitmeliyiz ki bundan sonra bu darbeyi mahkûm edebilelim. O nedenle, gecikmeksizin yani sonuçta Başbakanlığa bağlı olan Millî İstihbarat Teşkilatının elindeki bilgileri, hem ayın 15'iyle ilgili olarak hem de 15'i öncesiyle ilgili olarak o belgeleri burada paylaşması lazım ki onun üzerine biz yol alabilelim, nerede, ne zaman, hangi eksiklik yapılmış, hangi hatalar yapılmış ve bunun üzerine de kendi çalışma takvimimizi oluşturabilelim. Yani şu anda biz bütün bunları söylüyoruz ama bir yerden de başlamamız lazım yani hangi tanığı ne zaman dinleyeceğiz, hangi bilgi sahibini ne zaman dinleyeceğiz, hangi kurumdan hangi bilgiyi isteyeceğiz, onlara göre. İlk başta devletin Millî İstihbarat Teşkilatındaki bilginin, çerçevenin bizimle paylaşılmış olması lazım ki belki bazılarını hiç dinlemeye gerek kalmayacak, belki bazı yerlerden bilgi istememize hiç gerek kalmayacak, belki. Ama şimdi her taraftan bilgi isteyip o bilgilerin içerisinden bilgi toplamaktansa bu cemaatle ilgili olarak doğrudan doğruya devletin süzülmüş bilgilerinin yer aldığı... Çağıralım, dinleyelim; varsa ellerinde raporları, bilgileri bizimle paylaşabilecekleri, "devlet sırrı" niteliği taşımayan bilgileri burada yazılı olarak da bize sunsunlar, onun üzerinden yol almaya çalışalım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Hayatımda kimseyi de kırmamaya çalıştım. Otuz yıl avukatlık yaptım Sayın Başkan, tek bir şikâyet dilekçem yoktur, hiç kimseyi şikâyet dilekçem yoktur. Tek bir şikâyet, parayla dahi bir şikâyet dilekçesi yazmadım. Dolayısıyla kimsenin de -yani şahsımla ilgili- ilzam edilmesine müsaade etmem, kimseyi de kırmamaya özen gösteririm kendi yaşamımda.