KOMİSYON KONUŞMASI

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Tuzcu Saim'in oğlusunuz, oradan buraya geldiniz.

O gün büyük, menfur bir olay yaşadı Türkiye Cumhuriyeti devleti. Başbakanımızın, ardından siyasi parti liderlerimizin, ardından Meclis Başkanı, milletvekili ve bakanlarımızın ve ardından da seçilmiş Cumhurbaşkanımızın dirayetiyle, daha sonra da özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde demokrasiye ram olmuş sizin gibi şerefli subaylarla, Emniyet mensuplarımızla beraber birlikte ve de necip Türk milletiyle, aziz Türk milletiyle beraber bir darbe girişimini önledik. Bu darbe girişimi bizim yüzyıllık birikimimizi çalacak ve yüzyıllık da hayallerimizi suya gömecekti. Size de şahsım, Manisa ve Parlamento adına teşekkür ediyorum, o gün siz de dirayetli bir duruş sergilediniz.

1986 yılında, ilk defa olarak, bunların Türk Silahlı Kuvvetlerine sızdığını gözlemliyoruz. Bu kadar büyük ve yoğun bir girişe, cemaatçi girişe sızma diyebilir miyiz? Türk Silahlı Kuvvetleri acaba bunu göremedi mi ve de acaba bunlar mı çok başarılıydı?

Diğer bir husus olarak, darbeden sonra örgütlendikleri gözüküyor -ki Türk Silahlı Kuvvetlerinde dinî yapılara karşı duyarlı olan veya dine karşı duyarlı olanları tenzih ederim ama- Türk Silahlı Kuvvetlerinde genellikle, 1960 darbesi, 1971 darbesi, 1980 darbesi, özellikle 28 Şubat döneminde dine karşı bir karşıtlığın olduğunu da gözlemliyoruz. 1980 darbesinden sonra dine karşı bir karşıtlığın olduğu bir ortamda bu kadar sızmayı, bu kadar örgütlenmeyi neye bağlamamız gerekir? Acaba buna bir göz mü yumdular içeriden ve dışarıdan? Birinci sorum bu.

İkinci sorum: Terörle mücadelede yaklaşık 1984 yılından bugüne kadar PKK'yla mücadele ediyoruz, ondan önce de illegal sol örgütlerle mücadele ettik. Fetullahçı terör örgütünün de o bölgelerde çok önemli subaylarının olduğunu biliyoruz, albay, yarbay, general gibi ve onların birçoğu da şu an tutuklu, gözaltında bu insanlar. Acaba PKK'yla mücadelede bu insanlar bizim başarımıza ket vurmuş olabilirler mi? Bu noktada bildikleriniz varsa öğrenmek isterim.

Üçüncü sorum: Diyorsunuz ki: "Türkiye'de Türk Silahlı Kuvvetlerinde darbenin d sini düşünmüyoruz veya düşünmüyorlar." Buraya gelmiş olmamız demokrasi adına, demokrasiyi içselleştirmek adına oldukça önemli, mühim ama sâri bir hastalık gibi her on yılda bir darbe oldu bu ülkede. Türk Silahlı Kuvvetleri bizim göz bebeğimiz, doğrudur. Bu topraklarda bir yandan güçlü orduyla, güçlü ekonomiyle ve güçlü demokrasiyle ayakta duracağız ve de dünyanın en stratejik topraklarında yaşıyoruz, ordusu güçlü olmayanlar bu topraklarda kalamamışlardır. Ama on yılda bir darbe oldu 1960, 1962'de darbe girişimi, 1971, 1980'de darbe, 1987-2000, 1997'de 28 Şubatta darbe yine postmodern bir darbe, 27 Nisan e-muhtırası 2007 yılında aynı şekilde ve 15 Temmuzda kanlı bir darbe. Bu darbeleri ve bu darbeyle diğer darbeleri birbirinden ayıran özellik ne? Ve de acaba Türk Silahlı Kuvvetleri neden her on yılda bir darbe yaptı? "Bundan sonra darbe yapmayacak." diyorsunuz, nasıl emin olacağız?

Teşekkür ederim. Ayrıca bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum sunuşunuz için.