KOMİSYON KONUŞMASI

SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, hoş geldiniz.

Türkiye Cumhuriyeti devletinde üç yıl İçişleri Bakanlığı yaptınız. Çok önemli tarihe tanıklık ettiniz ve 15 Temmuz akşamı da yine aynı şekilde demokrasimizin kurtarılması noktasında da büyük çabalar sarf ettiniz. Vatanımızın, demokrasimizin, birikimlerimizin... Ona da ayrıca teşekkür ediyoruz.

Fanatik taraftar tamamen sağır bir konuşmacı gibidir. Konuşmalarımızı yaparken de fanatik taraftar olmamak gerektiğini düşünüyorum. Cemaat dediğimiz olgu hiçbir zaman duran arabaya binmemiştir, her zaman yürüyen arabaya binmiştir. 1971 yılında, tarih sahnesine çıktığından itibaren de bütün iktidarları desteklemiş ve iktidarlardan istifade etmeye çalışmıştır. Sizin söylemiş olduğunuz gibi mesele sistem meselesidir.

Daha önce Millî Güvenlik Kurulları zaman zaman tavsiye kararları almıştır. 1999 yılında Sayın Ecevit döneminde de yine aynı şekilde askerler burayla ilgili atıfta bulunmuşlar, Sayın Ecevit her seferinde "Ilımlı bir İslam, bunlara ihtiyacımız var." ifadesini kullanmış Millî Güvenlik Kurullarında ve o da bir noktada belki de, işte, "Türkiye'ye hizmet ediyorlar." veyahut da "Böyle bir yapıya da ihtiyacımız var."dır diyerek, bu şekilde bakmış olabilir.

Soruma gelince; referandumdan sonra, 12 Eylül 2010 referandumundan sonra, Anayasa referandumundan sonra 2011 yılında iktidara geldi AK PARTİ ve ondan sonra, o güne kadar AK PARTİ'yle iyi geçinen bu cemaat dediğimiz Fetullahçı terör örgütü 2011'de Recep Tayyip Erdoğan'a savaş açtılar, kavga etmeye başladılar ve bu her zaman devam etti; MİT kriziyle devam etti, ardından MİT Başkanıyla ilgili devam etti, MİT tırları operasyonuyla devam etti, 17-25 Aralıkla devam etti, daha sonra belki Gezi olaylarıyla devam etti, belki de Kobani olaylarıyla devam etti, ardından da 15 Temmuz oldu. Bu yapı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'la ve AK PARTİ'yle niçin kavga etti? Acaba AK PARTİ'nin yapmış olduğu reformlar bunları rahatsız mı etti, AK PARTİ'nin kalkınma hamleleri bunları rahatsız mı etti veya bir görev mi almışlardı? Bunlar menfaatleri icabı mıydı, bir görev icabı mı?

İkinci sorum: Biraz önce konuşmanızda şöyle bir atıfta bulundunuz: "One minute"den sonra, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki o konuşmasından sonra mücadelenin başladığını söylediniz yani Recep Tayyip Erdoğan'la kavga etmeye başladıklarını söylediniz. "One minute"u Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanımız İsrail Devlet Başkanına karşı söylemişti. Acaba bunların bu atıfta bulunduğu nokta, dışarıyla bir bağlantılarını mı kastettiniz o günden itibaren?

Üçüncü sorum ise, biz otuz beş yıldır, kırk yıldır PKK'yla mücadele ediyoruz. Bütün istihbarat teşkilatlarını ele geçirmiş bu Fetullahçı terör örgütü. Emniyetin istihbaratına özel önem vermişler. İstihbarat bence emniyetin can damarı. Bu noktada, PKK'yla olan mücadelemizde veya illegal sol örgütlerle olan mücadelemizde bizi akamete uğrattılar mı? Gerek Uludere olayında gerek Muhsin Yazıcıoğlu ölümündeki helikopterdeki parçaların sökülmesinde, aynı adamların aynı zamanda Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın otelini 15 Temmuz akşamı basan adamlarla aynı olması... Bu noktadaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.