KOMİSYON KONUŞMASI

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bugün, burada yapılan eleştirilerin hemen hiçbiri Sayın Dışişleri Bakanının kendi şahsına gitmiyor çünkü Dışişleri Bakanı görevine yeni başladı ve yeni bir yola doğru gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Sayın Bakan, hem çok şanssız hem çok şanslı bir insan. Çok şanssız bir insan çünkü çok kötü bir miras devraldı. Sayın Bakan, Türk dış politikasının beş, altı sene içerisinde çok üstün bir konumdan olabilecek en aşağıya zemine indirilmiş olduğunu görerek bu görevine başladı. Çok şanslı bir insan çünkü kendisinden önceki bakandan daha başarısız olması ihtimali yok. Dolayısıyla, başlangıcını yaparken bence herkesin bildiği, bizlerin de aşağıda, Genel Kurulda, komisyonlarda söylediğimiz, benden önce konuşan diğer arkadaşlarımın çeşitli partilere mensup söyledikleri eleştirileri tekrarlamak yerine, ben, iki önemli noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Bunlardan birincisi: Maalesef Hükûmeti destekleyen görüşlerin ve iktidar partisinin anlattığı çok güzel açıklamaların ve güzel sözlerin aksine, Türkiye'nin bugün itibarı parlak bir itibar değil, hiçbir yerde böyle değil. Bakın bunun çok basit örneklerini bazı arkadaşlarımız söyledi, ben bir daha kısaca tekrar edeyim.

Şimdi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde 2008 yılında 151 oy almışken, 2014 yılında bu oy sayısı 60'a iniyor. Yarısından çok daha aşağıya iniyor. Şimdi, Güvenlik Konseyi üyeliğine Türkiye niye başvurdu? Güvenlik Konseyinin geçici üyelerinin görevinin bitirilmesinin hemen iki sene sonrasında üye olması orada usulden değil. Ben, dört yıl Birleşmiş Milletler Daimi Temsilci Yardımcılığı yaptım New York'ta, böyle bir usul yok. Bunu yapmak için ya size çok büyük ihtiyaç duyulması lazım yahut da prestijinizin çok üst düzeyde olması lazım. Her ikisinin de olmadığı bir hâlde iki sene sonra müracaat ettik. Zaten müracaat ettiğimiz zaman küçük bir şansla giriyorduk bu işe. Daha sonra gelişen durum gösterdi ki orada çok ciddi bir karışıklık da var. İki ülke batı grubundan üye... Bu "temiz liste" tabir edilir. Temiz listeyle girilmesi orada usuldendir. Temiz listeyi bozacak şekilde üçüncü aday olduk. Turlar başladıktan sonra da seçilemeyeceğimizi görünce çekilmek gerekirken çekilmedik. Burada bizim başarısızlığımız, dünyada başarının ve başarısızlığın, meşruiyetin ve gayri meşruluğun tescil edildiği bir ortamda, Birleşmiş Milletler ortamında tescil edilmiş oldu, bu hepimiz için üzücü. Buna sevindiğimizi kimse söyleyemez. Bu sevinilecek bir şey değil.

Bunun dışında Expo 2015 için aday olmuştuk. Ben, o zaman Paris'te görevliydim. 2009 yılında, orada biz, 65 oy aldık Türkiye olarak. 65 oy aldık ama 11 oy daha fazla alsaydık kazanacaktık çünkü İtalya 85 oy aldı ama aradaki farkı öbürü düzeltiyordu. Şimdi, 2014 yılında, bu sefer 2020 seçimleri için, 2020 Expo'su için aday olduk. 2020 Expo'su için de bu sefer 33 oy aldık. Olimpiyatlara Başbakan Güney Amerika'ya gitti. Olimpiyatlarda netice alamadan yanında 200, 250 kişilik maiyetiyle beraber geri döndü. Şimdi, Sayın Bakan konuşmasını yaparken "166 büyükelçilikten 254 büyükelçiliğe çıktık." dedi. 254 büyükelçiliğe çıktık ama oylarımız hep yarıya bölünmüş oldu. Bu bizim prestijimizin iyi bir noktada olmadığını gösteren önemli bir örnek. Bu prestiji mutlaka düzeltmemiz lazım ve bu prestiji düzeltmek için bizim yeni baştan Orta Doğu'da istikrar üretici ağırlığı olan ve tehdit edip de tehdit edilen değil ama yumuşak güç kullanan bir ülke hâline gelmemiz lazım. Bunun için Sayın Bakanın elinde böyle bir fırsat var, yeni başlıyor. Kendisinin bu konuda bir şey söylemesini beklemiyorum "yaparım, yapmam" diye ama, kolay bir iş olmadığını da biliyorum siyasi ortam içerisinde, fakat Bakanın böyle bir şansı var. Bakanın yanında da kendisine bu imkânı verebilecek son derece kuvvetli, son derece prestijli, dünyadaki emsalleri içerisinde çok büyük değer taşıyan çok güzel bir teşkilat var. Sayın Bakanın o teşkilatı çok iyi tanıdığını biliyorum. O teşkilatın da Bakanı tanıdığını biliyorum. Onun için, bu konuyu ciddi olarak ele almak gerekir diye düşünüyorum.

İkinci bir nokta dikkat çekmek istediğim dış politikayla ilgili: Bütün söylenilenleri bir tarafa bırakacak olursak, Türkiye, bugün uygulanmış olan son beş, altı senelik politika sonucu ciddi bir risk değerlendirmesi yapmak durumundadır yeniden. Türkiye, ciddi bir güvenlik riski içerisine girmiştir. Türkiye'nin tehdit değerlendirmesi yeni baştan yapılmalıdır. Hükûmet çevrelerinden Millî Siyaset Belgesi'nin değiştirilmesi gereğinden söz ediliyor. Millî Siyaset Belgesi'nin değiştirilmesinden önce, mutlaka tehdit değerlendirilmesinin yapılması lazımdır. Türkiye, büyük bir güvenlik riskine girmiştir. Bu güvenlik riski Türkiye'nin komşularından olduğu gibi komşularının bir ötesindeki kuşaktan da kaynaklanmaktadır. Komşularından maada birtakım terör örgütlerinden kaynaklanmaktadır ve bu terör örgütleri sadece dış tehdit değil Türkiye için çok ciddi iç tehdit de doğurabilecek bir noktadadır. Bu da gene iç tehdit gibi gözükmekle beraber mutlaka dış politikayla çok yakın ilgisi olan bir konudur. Buna dikkat etmek lazım.

Biraz önce aldığımız bir haberi Dışişleri Bakanı mutlaka bizden önce almıştır. Amerikan Savunma Bakanı Chuck Hagel istifa etmiş. Chuck Hagel, Orta Doğu politikaları konusunda, güvenli bölge, uçuşa yasak bölge vesaire konusunda bize biraz daha sıcak bakan bir adamdı. Dolayısıyla, bunu yeniden bir değerlendirmek lazım, bizim politikalarımız, Amerika'yla ilişkilerimiz arasında nasıl bir değişiklik olacak diye.

Çok kısaca Avrupa Birliğine değinmek istiyorum. Avrupa Birliği konusunda Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Her iki bakana da görevlerinde başarılar diliyorum. Bu, Avrupa Birliği konusunda başka konuşmacıların da söylediği gibi Türkiye'nin Avrupa Birliği hedefini muhafaza etmesi son derece önemlidir. Türkiye'nin Avrupa Birliği hedefini muhafaza etmesi Türkiye'nin Avrupa Birliği standartlarını insan hakları, demokrasi ve diğer konulardaki standartları da geliştirmek için bir fırsat olacaktır. Türkiye, bunu mutlaka bu şekilde takip etmeli, mutlaka bunu götürmelidir.

Değerli Bakan arkadaşım ve meslektaşım, bazen konuşmalarında kızarak, Osmanlı konusu da bugünkü Hükûmetin sevdiği bir konu olduğu için belki de Osmanlı geleneği içerisinde, iki ileri bir geri, bazen "Şu tarihte AB'ye gireceğiz, önümüz açık." diyor, bazen de "Biz, döner arkamızı gideriz." yahut da "Yumruğumuz ağır sıklet boksör yumruğu gibidir, vurduk mı yıkarız." Bu gibi konuşmaları bir parça daha itidalle yapıp Avrupa Birliğine biraz daha sıcak yaklaşması gerektiğini düşünüyorum.

Avrupa Birliğiyle ilgili önemli bir konu Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı. Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığını çok gerçekçi bir şekilde ele almak lazım. Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı aynı zamanda Türkiye'nin çok büyük ve çok ciddi ekonomik dönüşüm hatta ekonomik devrimden geçmesini gerektiriyor. Bunu yapabilecek miyiz? Yapabileceksek, bunu nasıl uygulatacağız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Bu görüşlerle hepinize teşekkür ediyorum. Dışişleri ve Avrupa Birliği Bakanlığı bütçelerinin...

BAŞKAN - Ek süre veriyorum, buyurun tamamlayabilirsiniz.

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - İki dakikam daha varsa...

BAŞKAN - Tabii ki. Sizin katkılarınızı...

OSMAN TANEY KORUTÜRK (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şunu da söyleyeyim. Zaten kötü bir şey söylediğimi düşünmüyorlar herhâlde dinleyenler ama bir şeyi çok iyi bilmek lazım Sayın Başkan, Sayın Bakanlar; "başarılıyız" demek çok kolay. "Başarılıyız" deyip de çok güzel hikâyeler anlatmak, şekerli sözler söylemek bunlar hepimizin hoşuna gidecek şeyler, hepimiz isterim başarılı olmak ama değiliz. Olmadığımızı görmeliyiz, olmak için hatadan geriye dönmeliyiz. Çok ciddi hatalar içerisindeyiz. Bu çok ciddi hatalar Türkiye'nin bu bölgedeki saygınlığını ortadan kaldırdığı gibi Türkiye'nin mensubiyetini de ortadan kaldırmış vaziyette. Türkiye, hangi ülkeler grubuyla beraber iş yapacak? Türkiye'nin bir şekilde kendi ağırlığını koyabilmesi için beraberinde bir ittifaka ihtiyacı var. Kim bu ittifak?

Bakın, "Suudi Arabistan, mudi Arabistan" diyorduk, sekiz yıl önce Suudi Arabistan'da idama mahkûm olmuş olan bir garson sekiz yıl bekledikten sonra başı kesilerek geçen cuma idam edildi. Bu, nasıl oluyor, niçin oluyor? Suudi Arabistan'a bu kadar gelen gidenimiz var, bu kadar ziyaret yapılıyor. Bunlar konuşuldu mu, konuşulmadı mı? Bu adamın idamına bir tepki gösterdik mi, göstermedik mi? Suudi Arabistan'a karşılıklı vize uygulaması yeniden tezekkür ediliyor mu, edilmiyor mu? Bütün bunlara bakmak lazım ve bunun neden olduğuna da bakmak lazım.

Onun için, bu hataların giderilmesi için hataların açık kalplilikle masaya yatırılması lazım. Herkesin gördüğünü söylemesi lazım. "Kötü konuşmuyorum." derken "Yanlış söylüyorum." demek istemiyorum. "Kötü" derken kötülük için konuşmuyorum, hepimiz bu memleketin iyiliğini istiyoruz ve hepimiz, kendi tecrübelerimizi, burada, hepimizle birlikte paylaşmak durumundayız. Bunu yaptığımız zaman başarılı oluruz, bunu yapmadığımız zaman başarısız oluruz.

Tekrar teşekkür ediyorum.